16 Eylül 2016 Cuma

BİZE YEDİRİLENLER GERÇEKTEN SEBZE & MEYVE Mİ?

Bu sefer alışılagelmişin dışında bir yazı paylaşacağım sizinle; yediklerimiz hakkında ki bazı gerçeklerden bahsedeceğim.

Hoşunuza gitmeyecek biliyorum ama şu an tüm dünyada yaşayan insanların içinde bulunduğu bu ciddi tehditle ilgili yapabileceğimiz en iyi şey bilinçlençlenmek ve bilinçlendirmek.

Bizden -insan varlığı olarak- istenen bu...

Ben yıllardır yediğim her lokmayı, içtiğim her yudumu şifalandırıyorum; bunu siz de yapabilirsiniz! Bu şifalandırma çalışması esnasında bazen o kadar güçlü negatif enerjilerle karşılaşıyorum ki kaynağını sorgulamadan edemiyorum. Allah'a şükürler olsun cevaplar geliyor. Gelen cevapları bırakın kendi vazifem olan şifacılığı, insaniyet namına en başta paylaşmak arzusu duyuyorum. Ama gelin görün ki en yakın çevrem bile henüz bunları duymayı kabul noktasında değil.
Nasıl yani kestane yemeyecek miyiz? Elma, o da mı kötü, ama yeter artık erik de mi??? şeklinde tepkilere ne yazık ki o kadar çok maruz kalıyorum ki. Bazen -ahh ahh diyorum benim hissettiğim boyutta siz de buradaki negatif enerjiyi hissedebilseniz (ki isteseler ederler) benden daha çok tepki gösterirsiniz ama neyse, sen yine de istediğini yapmakta özgürsün; hür iradenin önüne hiçbir ışık varlığı geçmiyorken benim ne haddime!!!

Uzatmayayım, çünkü uzattıkça okunma oranı ciddi düşüyor bizim memlekette:)
Bugün daha genele hitap eden bir yazı paylaştım facebookta yıllar önce farkındalık yaratmak için oluşturduğum Sağlıklı Yaşamak İstiyoruz; Doğal Besleniyoruz! grubunda, o yazıyı paylaşmak istiyorum sizlerle de.

Biz insanlar, son nefesimizi verene kadar, sağlıklı yaşama imkanına sahibiz, bunu hak ediyoruz. %100 şifa mümkün. Yeter ki niyet edin, isteyin ve gerekenleri yapın, olmadı yardım isteyin diyor sevgi dolu günler diliyorum.
F.Ebru Tolan Karahasanoğlu
Kişisel Şifa ve Enerjiler Eğitmeni
İstanbul, 16 Eylül 2016

Beni bilenler bilir, oldum olası meraklıyımdır sağlıklı yaşama!
Gel gör ki çoğu zaman en yakınımdakileri bile ikna etmek mümkün olmuyor:) Hoş ikna etmek gibi bir niyetim yok, niyetim sadece uyandırmak, sorgulatmak!!!
Yıllardır süt mısır alamıyorum mesela çok sevmeme rağmen çünkü biliyorum hepsi GDO'lu...
2 ay önce Yunanistan'dan mısır aldı eşim, iyidir belki diye!!! Oysa üzerinde tatlı mısır yazıyordu, mısır tatlı olur mu? Bir pişirdik ki şeker katılmış adeta... yumuşacık... yemesi keyifli belki ama mısır mısır değil ki; mısır görünümlü yaratık benim için... Tabii ben yine derdimi anlatamadım...
Neyse ki anlattılar:)))
2 hafta önce eşim 4*4 bir araçla dağ bayır Anadolu gezisine çıktı. Konya ovasında mola verdikleri akşam 2 çiftçi ile sohbet etme şansları olmuş.
-Ne iş yaparsın?
-750 hektar yerim var abi, mısır yetiştiriyorum.
-!!! Çok mu para var bu işte?
-Olmaz mı abi, 1 koyuyorsun 200 kazanıyorsun. O kadar hormon , ilaç kullanıyoruz ki, zaten tohumlar da özel. Hiç hastalanmıyor, kurtlanmıyor... Temiz iş anlayacağın. Bir tek hastalık var başedemediğimiz, onu da tohumu satan firmanın bir ilacı var, bir tek o geçiriyor. Attık mı o ilacı rahatız.
-!!!
-AMA çocuklarıma yedirmiyorum o mısırları, eve götürmüyorum.

Şimdi eşime yıllardır benim anlatamadığımı adamın açık-seçik-net anlattığına mı sevineyim. Geldiğimiz durumun vehametine mi üzüleyim!!! Üzüntüm daha büyük tabii...:(

Yetmedi, geçen hafta yolumuz Saroz'a düştü, Çanakkale domatesinin vatanına yani. Özellikle domates almamıştık marketten ki belki köy yollarında buluruz daha iyisini diye. Saptığımız patika yolda bir tarlanın kenarında durduk. Bildiğin domates-biber-salatalık tarlası... Teyze bahçesinden toplattırıyor. Heveslendik tabii...Eşim torbaya bolca doldururken domatesleri ben durur muyum başladım sormaya;
-Teyze bu domateslerin tohumu senin mi? Fideyi sen mi yetiştiriyorsun?
Bu arada teyze de malını pazarlıyor;
-İlk gün neyse son gün de öyledir bu domasteslerde bak mis gibi, seçmene bile gerek yok... falan diyor.
Sorumu yineledim tabii bu lafları da duyunca!
-Yok be kızım, ziraatten alıyoruz fideleri, numarları var fidelerin hele bir numara var, işte bizim aldığımız, o numara çok iyi mahsul veriyor. Hasatı hiç bozulmadan alıyoruz. O numara en pahallısı ama... , bıdı, bıdı...
-Anaşıldı teyzecim, sana kolay gelsin, hadi bize yeter bu kadar...başka da bir şey istemeyiz...

Ahh ahh içim acıyor içim...
Domates görünümlü yaratıklardan da hızla uzaklaşıyoruz.

O anda eşim diyor ki hani o Konya ovası var ya, var... uçsuz bucaksız parsel parsel, her dev tarlanın bir kapısı kapısında afili bir tohum markasının logosu vardı!!!

Yüreğim sıkışıyor yüreğim...

Sonra merak ediyorum ben bu yazıyı yazdığımda kaç kişi okuyacak, kaş kişi sorgulayacak neden arttı son yıllarda bazı hastalıklar çölyak gibi, böbrek yetmezliği gibi, kanser gibi... diye ve kaç kişi yarın alışverişe gittiğinde markete durup düşünecek ben ne yapabilirim diye, ben almasam, o almasa, obürüne anlatsa ve aldırtmasa... akışı değiştirebilir miyiz acaba diye?

Gücünüze inanın, gücünüzü kabul edin ve değiştirin, siz değişirseniz tüm dünya değişir.

Sevgimle şimdi ve daima
F. Ebru Tolan Karahasanoğlu
Işıldayan Hayatlar


www.isildayanhayatlar.com

1 yorum:

  1. Ebru Hanım yıllardır ben de aynı düşüncedeyim.gida hassasiyetim okadar çok ki. Vejeteryan besleniyorum.meyve hic yiyemiyorum.gdolu un kullanamıyorum. Gdosuz siyaz ürünleri kullanıyorum. Sadece bazı sebzeleri yiyebiliyorum.dedektor gibi sindirim sistemim. Ve bu gün patlıcan ile ilgili düşündüm bu kimyasal içerikleri bu yazıyla karşılaştım. Üç yıldır çevreme anlatmaya çalışıyorum ama öylede öleceğiz böyle de deniyor. Topyekûn aymak niyetimle... sizi çok seviyorum.

    YanıtlaSil