24 Temmuz 2020 Cuma

ANLAMLANDIRMA - ÖZEL BİR YAZI


Anlamlandırma çabası içinde olduğunuzu görüyoruz, birçoklarınızın hâlâ daha. Hatta bilgi transferi arttıkça farklı mecralarda, takip ettiğiniz kanallar aracılığıyla, aldığınız verileri bir araya getirip yoğurmak gittikçe zorlaşıyor ne yazık ki bazılarınız için ve zorluyor hatta.

Oysa durum çok başka.

40 milletten insan, 77 ırktan varlık diyelim biz ona…
Dolayısıyla sizinle ilgisi olsa da olmasa da çok sayıda veri/bilgi iniyor dünyaya hızla her an aslında ve muazzam bir karmaşa oluşuyor gibi olsa da değil aslında.
Sükûnet  lazım, nefes lazım. Bir derin nefesle başlayın, mutlaka; güne, an’a, araştırmaya, soruşturmaya, konuşmaya, sormaya, sorgulamaya, anlamaya, …
Olması gereken, sizin rahatınız, huzurunuz, kolaylığınız açısından olması gereken, buyken siz ne yapıyorsunuz oysa; sürekli bir telaşla saldırıyorsunuz adeta.
Durup da huzurlu bir alanda kendinizle, olanı tamamlamak yerine, dışarıya çıkıp saldırıyorsunuz adeta ona, buna.
Sırf bu yüzden bile mesela bazılarınıza pandemi döneminde “zorunlu” evde kalmak iyi hissettirdi ama bunu bile anlamadınız hâlâ.

Kısacası yıpranmayın ve yıpratmayın daha fazla.
Durun ama duraksamayın!
Aydınlık, ışık alanda durun, hep ışıkla durun ama dünya denen evdeki, yaşam denen yolculuğunuzda duraksamayın.
Bir derin nefesle her AN’a başlayın. İçsel yolculuğunuzda hiç duraksamayın, çabalayın, niyetinizle ve nefesinizle ama yorulmayın, yormayın.
2020’nın ilk yarısını maddi, manevi tükenerek, tüketerek geçirmiş olanlar var aranızda. Ama 2020’nın ilk yarısını ruhanî anlamda kazançla geçirenler çok daha fazla aslında. Buna odaklanın. Bilir olduklarınızdan size iyi gelenleri alın yanınıza bir kazanç gibi, ganimet gibi mesela. Heybenizde sizi güçlendirenler olsun hazineniz gibi ama ağırlaştıranları atın mutlaka.

Yaz tatilinde deniz kenarında toplanan taşlar, deniz kabukları gibi; güzeldirler ve anlamlı ama yazın sonunda evinize dönerken yanınıza almak istediğinizde yük yaparlar bavulunuzda.
Yapmayın, taşımayın, daha fazla taşımayın.
O anda kumsalda billur suyun yıkadığı bir taş evde biblo olmaz size, güzel durmaz, bırakın.
O an’da taşı bulmuş olmanın, o güzelliği görmüş olmanın heyecanı, coşkusu, neşesi, keyfi vardı ya işte önemli olan oydu aslında ama taşı taşımayın yarınlara.

Yol gittikçe darlaşıyor zira daha önce defalarca gidilmedi!
Yol gittikçe dikleşiyor zira yükseliş zirvede!
Yolculuk gittikçe zorlaşıyor, yorgunluk var zira birçoklarınızda.
Yolculuk gittikçe soluk kesiyor bilinmezlik var çünkü sonunda sizler için şu anda…
O yüzden daha fazla yük taşımayın, taşıtmayın da.
Hani bazen evin küçük haylaz çocuğu inat eder de tatilde bulduğu tüm taşları eve getirmek için ısrar eder ya, kim taşır onları, çocuk mu?
Abla, abi mi?
Anne, baba mı?
İşte bu misal sizde evin küçük çocuğu iseniz taşıtmayın…
Evin abisi, iseniz taşımayın!
Bırakın, bıraktırın.
Göreviniz hem kendinize hem çevrenize aslında.
Ama daha da önemlisi bilir olduklarınızla, yaşayıp duyduklarınızla, alıp gördüklerinizle… daha fazlasına saldırmayın.
Bilir olduklarınızı hazmetmeden daha fazlasını sormayın, sorgulamayın.
Anlamlandırma çabası ile yanlış yollara sapmayın.
İhtiyacınız olmayan kişilerle temasa geçip, ihtiyacınız olmayan mecralarda var olmak için çabalamayın.

Neden söylüyoruz bunları çünkü görüyoruz. Hep daha fazlasını bilir olmaya çalıştıkça yorulduğunuzu, yüklendiğinizi görüyoruz.
Vazifemiz size de göstermek, söylüyoruz, bundan sonrasında seçim hakkı yine sizin ama yüreğinizle seçin. Oysa daha çok sordukça hep aynı noktada çakılı kalıyorsunuz çokça. O noktanın az yukarısında başka bir alan var, çıksanıza! Anlamlandırma çabasıyla bulunduğunuz noktadan çıkıyorsunuz yola ama yatayda, döne döne gidiyorsunuz. Çok efor var ama aslında hep aynı noktada, yapmayın.
Kanat takın adeta ve “bulunduğum nokta tam da olmam gereken” deyiverin bir derin nefesle yükselin.
Duvarlarınızın ardından yükselin; aydınlanın!
Kapalı ama uçsuz bucaksız bir alanda daha ne kadar döne döne, sora sora, gideceksiniz acaba?
O kapalı alanın duvarlarını kırmadıkça ve/veya duvarların üstüne uzanmadıkça o uçsuz bucaksız gözüken ama aslında dar olan alandan dışarıda daha başka ve sonsuz genişleyen bir alanın olduğunu anlayamazsınız, hatırlayamazsınız, bilemezsiniz, değil mi ama?
Yapmayın. Yormayın, yorulmayın daha fazla.
Kalın sağlıcakla.
Bu yazı F. Ebru Tolan’a tarafımızdan 19.7.2020, Pazar günü saat 16.00 itibariyle yazdırılmıştır. Konsey

1 Temmuz 2020 Çarşamba

1.7.2020 ve SONRASINDA OLUŞACAK YENİ DÜNYA (3.BOYUTTA) - ÖZEL BİR YAZI


Birbiri ardına giden günler ufak tefek değişiklikler gösterse de aslında aynı gibi gözüktüğü için tarihler önemsenmez çoğunlukla. Özel bir gün olmadıkça, doğum… ölüm… nişan… düğün… gibi tarihlerin sayısal ve enerjisel değerlerini ve önemlerini kayda geçmezsiniz dünyada. Almanak adı altında kayıt tutulur ve her yıl yılbaşında paylaşılır ama bu da çok ticaridir aslında.

Oysa bazı tarihler özeldir, önemlidir, değerlidir matematiksel anlamda. İşte 1.7.2020 de böyle bir tarihtir ve anlaşılmasında fayda vardır aslında.
Ne 1 tek başına ne 7 ne de 22 ve 00’dır burada vurgu yaptığımız ama. Çok daha başka bir mana vardır gözden ırak, gönüle yakın, anlaşılması gereken burada. Bir dizilimdir bu aslında, sayıların oluşturduğu değil ama!
Gezegenlerin oluşturduğu yukarıda, güneş sisteminizde ve hatta galaksinin ötesinde. Siz hala daha kendi güneş sisteminizdeki bazı gezegenlerin ve yıldızların, yıldız kümelerinin dizilimine, açısına bakıyorsunuz ya zira daha fazlasına henüz teknik imkanlarınız yetmediği gibi, anlamlandırmak açısından bilgiye de sahip değilsiniz ya bu yetiyor size nasılsa. Oysa 1. Katmanda, 1. Çemberde sizin güneş sisteminiz varsa da odak noktasını Dünya aldığınızda, bunun ötesi, devamı da var kainatta.
İşte 1.7.2020 diye adlandırdığınız bu dünyevi, tarihsel yıl aslında kainatta muazzam bir dizilimin bilgisini veriyor, barındırıyor ruhunda.
Pek tabii ki bunun detaylarına girmeyeceğiz ama manasına değinmek istiyoruz burada. Zira bazılarınız bugünden ve sonrasından farklı etkilenecek, anlamlandırmalarını kolaylaştırmak vazifemiz bizimde burada.
7 farklı katta, 7 farklı güçlü gezegen hızalanacak aslında. 7 farklı katta! İfadesi kafanızı bulandırabilir, dikeyde, 7 farklı bilinçte diyelim biz ona.
… ve 7 gezegeni de yatayda, aynı düzlemde, paralellikte gibi konumlandırın aklınızda. Yani hem yatayda hem dikeyde 7’şer kat hizalanma!
Yaratacağı çekim ve itme güçleri, güçlerin çarpışmasının yaratacağı etki bildiğiniz tüm katlarda (gökyüzünün ve yeryüzünün,…) tarifi imkansız bir etki yaratacak aslında.
Peki neden?
Madem ki her şey bilgi ve kontrol altında…
Mademki her şey var oluşun hayrına…
O zaman neden?
Neden böyle bir hizalanmaya gerek duyuluyor kainatta?
Hemen anlatalım olabilecek en basit dilde; birkaç nedeni var aslında.
1.’si daha çok ışığa ihtiyaç var.
2.’si ve sizin için en önemlisi dünya varlıklarının; yani dünyadaki tüm canlıların ışıkla sarsılmaya, ışığın içlerinden geçmesine, ışıkla yıkanmaya, … ihtiyacı var.
3.’sü ve belki de sizin için en zoru, oluşacak döngünün girdap etkisinin vesile oluşturacağı düzenin tahsisi aslında.
Ne olacaksa olacak diyelim biz ona, bakalım yolumuza.
Siz ne anlayacaksınız yaşarken hayatta? Karmaşa, fırtına, koşturmaca, …? Ne acaba?
2 türlü, 2 yönlü yaşanacak çoğu alanda. Bir yandan hizalanırken yani bir düzene, nizam intizama girerken hayat bazı alanlarda, bir tuhaf içsel karmaşa başlayacak adeta.
Bazı durumlarda da düzensizliğim getirdiği bir yıkımla, savrulma, parçalanma…
Ama ne olacaksa güçlü ve etkili olacak aslında. Ve zincirleme reaksiyonlar birbirlerini tetikleyecek gerek yerde (tektonik), gerek gökte, gerek yaşamlarda, gerek sistemlerde… Hazırlanmalısınız demiştik bunlara.
Tüm bunların yanı sıra bir grup da farklı gezegenlerde, farklı galaksilerden gelen adeta… Kendi içsel; özden gelen enerjilerinin 7 katta hizalanması sonucunda bu boyutta en büyük yükleri her nerelerde tutuyorlarsa hala ve en güçlü kapıları nerelerde kapatmışlarsa (kalp mi, mide mi, 3.göz mü mesela) oraların alacağı ışığı geçiremeyecekleri için sarsıntıyı, yıkımı, daha güçlü hissedecekler ne yazık ki ve göğüs kafesine bir çelik yumruk inmiş gibi, alnına bir balyoz yemiş gibi midesine bir kum torbası binmiş gibi, … mıhlanacaklar adeta. Gerek var mı buna? Gerek var mı gerçekten bu acılara, yıkımlara, hasarlara?
Hayır ama korunmak değil mevzu bahis burada, arınmak aslında! Arınmak ve yeni çağa uyanmak.
Biz vazifemiz gereği bilgilendirmemizi yapıyoruz Ebru aracılığıyla, o da anlatıyor size kendi anladığınca… geride kalan ne burada: sizin vazifenizi yapmanız, üzerinize düşen her ne ise, herkes için aynı olmasa da. Bu önemli bir nokta: herkes tesirleri aynı anda, aynı dozda, aynı alanda, aynı konuda, aynı şekilde almayacak olsa da, herkes az veya çok, önce veya sonra alacak. Ama esas önemli olan herkesin kendi üstüne düşeni, kendi ile ilgili görüneni tanımlaması ve tamamlaması aslında.
Kalın sağlıcakla.
Bu yazı 30.06.2020 Salı günü 12.37 itibari ile F. Ebru Tolan’a tarafımızdan yazdırılmıştır.
Konsey 


Kaleme alanın notu: Bu yazı ile birlikte YouTube/Işıldayan Hayatlar kanalında yayımladığım videoyu da izlemenizi öneririm. 
1.7.2020 TARİHİNİN GÖKSEL MÂNÂSI