21 Mayıs 2023 Pazar

TARİHE BİR NOT

Samsun'da başladı sanırsınız hikaye Mayıs'ın 19. gününde…

Oysa ne Samsun samsun idi, ne mayıs aylardan biri, ne de 19 gün.

Samsun kardeşlerden biri

Mayıs ebenin kendisi

19 ise oğul idi.

Hikayenin sonu başından belli.

 

Eveleme geveleme Ebru

Ne dersin -hatta ne demezsin-

Konuş da bizim anlayacağımız dilde öğrenelim hele.

 

19 Mayıs 1919 kalsın hecelerde sesiyle… kalsın tarihin içinde sevgisiyle… kalsın yüreklerinizde Gençliğe Hitabe ile… kalsın takvimlerde Bayram diye…

Beni dinleyin çok başka bir gözle. Bildikleriniz kısacası kalsın sizde, biz geçelim adeta bir başka evrene ve görelim 19 neymiş o evrende ve beş kimmiş… kiminle…

Demem odur ki bağdaştırmayın güzel ülkemin şanlı tarihi ile, siz okuyun bir masal dinletisindeymişçesine.

 

 

Bir varmış yok çok…

Bir varmış yok yok…

Periler Diyarı'nın başperisi bakmış ki güzeller güzeli ilk perisi serpilmiş iyiden iyiye, gönderme vakti geldi diye onu ahalisi ile açmış yurdunun kapılarını, salmış ışığını, yol yapmış gideceklere. Kervanlar düzülmüş, eksik gedik kalmasın diye… Başperi yolcu etmiş ilk gözdesi perisini sonsuz sevgisiyle.

Gözünün nuru imiş bu peri, bilseymiş ki olacak ilk göz ağrısı…!

Gel zaman git zaman Periler Diyarı'ndan 17 peri daha uğurlanmış kervanlarla. Hep emanet edilmişler ilk olana, ilk olan bir nevi abla ya… teyzelik de yapmış kardeşlerinden olanlara…

Teyze ana yarısı lafı çıkar mı yoksa boşuna… Ne zaman başları sıkışsa… ne zaman yardıma çağırılsa… koşmuş gitmiş yanlarına.

Gel zaman git zaman büyüdükçe koloniler… erdikçe evrilenler yetişemez olmuş dört yana.

Kendince demiş ki “neden öğretmiyorum ben bildiklerimi bir öğretmen kadrosuna?”

Oluşturmuş hocaların hocası sıfatıyla bir bölük asker adeta. Her birini atamış bir alana.

Periler Diyarı'nın başperisi çok sevinmiş, besbelli iyiliği içinmiş. Oysa denilenlerle olanlar başlamış karışmaya hızla.

Önce Periler Diyarı'nın sarayında doğum hazırlıkları devam ederken 19. ya yeni bir hoca görevlendirilmiş doğacak olana.

Genç mi genç, güzel mi güzel ulema başlamış ortalarda salınmaya çiçek edasıyla.

Dikkatini çekmiş Yaverin.

Yaver kim?

Yaver koruyucu, kollayıcı.

Yaver delikanlı

Yaver kılıç kuşanan

Yaver aklını kullanan

Yaver ANA’dan olan ANA’yı koruyan

Yaver kardeş olan karındaş sayılmayan

Yaver eş olan eşlik sayılmayan

Yaver can olan candan sayılmayan

Yaver dayı olan baba olamayacak olan.

 

An içinde

Anlar birbirinin içinde

An anı kovalar

Anda an anı yakalar

 

Gel zaman git zaman

Çiçek salınırken ortalarda

Yaver yanaşmış yanına

Benim güzel manolyam diyecekken

Yakalanmış anasına.

Kızacak sanmış gülün anası

Kızmış da kızmasına ama…!

 

Gel zaman git zaman doğum vakti gelmiş anda. Hazırlanmış eşraf çıkmışlar yola yeni geleni karşılamaya.

1.Peri aslında kardeş olan

1.Peri kızı sayılan

1.Peri ilk olan, ilk oldurulan

1.Peri oğul sanılan

1.Peri hep doğuran

1.Peri ANA’dan olan

1.Peri ANA’yı en çok kıskanan göz dikmiş ANA’nın yerine. Ah bir girseymiş keşke tekrar içeriye, geldiği yere, Kalbe… yer edermiş kolaylıkla içeride. Gel gör ki çıkan giremezmiş bir daha gerisin geriye.

Öyleyse bir yol bulunmalı, kalbin yolu bozdurulmalı derken, derken, kendince düşünürken Yaveri yakalayınca kızının yanında, şimşekler çakmış hain kafasında.

Yaver dayı ya…

Yaver girer ya…

Yaver ANA’nın yakınında ya, yanında ya…

Sokmuş kızını koynuna…

Aşk ateşi düşünce içine, aklı gitmiş Yaverin de, gözü görmez olmuş ne ANA ne baba.

Oysa baba doğacak da

Baba insan olacak da

Baba babalık yapacak da

Aile aile olacak büyüyecek varoluşta.

Nice babalar geçmiş elinden

Yollamış onları derinden

Hepsi kendi evinde

Olmuş birer Adem.

Ama şimdi sırası mı geliyor bir baba daha 19 adıyla?

Aşkın sevdanın sarhoşluğunda bizim dayı serilmiş yatmakta, zevk-ü sefa pınarında.

 

Bundan alâ fırsat mı olur?

Ebelerin yanına sokulmuş bizim 1.olan. Eee ne de olsa o da bir Ana ya. Takmış koluna ulemasını, gül goncasını da…

Girmişler ANA’nın yanına.

NUR TOPU doğduğunda bir kara çalmışlar alnına. Sonra da başlamışlar feryat figan bağırmaya:

Kara geldi, kara…

 

Karışmış ortalık bir anda.

Kara ne?

Kara kim?

Kara kimden?

Kara neden?

Kimse anlamamış da, izahı da olamamış bunca…

ANA sanmış kendinden, üzülmüş çokça. Saklamışlar onu bir kenara. Atsan atılmaz, yaksan yakılmaz. Ne olacaksa? Dursun hele orada.

Ana demiş ki verin ben bakarım O’na, nurlu değil ama doğdu nasıl olsa…

O esnada ANA doğurmuş bir daha. Ama bu sefer gerçekten KARA.

Neden ola???

İnancını yitirince ANA kendi aklına, kalbi kararmış bir anda.

Suçlanınca ANA hüznü akmış gözlerinden yaşla alana.

Çaresiz ve bitik biçare ANA şaşırınca korku girmiş alanına bir nefes gibi aslında…

Ve yeni doğan almış hepsini, doğmuş KARA!

Bunu görünce Ana bir kılıf örtmüş yenidoğana, zırh gibi adeta, pırıl pırıl parlasın da kimse anlayamasın diye ve böylece nurlu olup nursuz sayılan kalmış Ana ile. Nursuz olup nurlu sayılan kalmış ANA ile.

 

Gel zaman git zaman

19. serpilmiş olmuş koca adam

Tam çıkacak YURT’tan

Gidecek, evini bilecek, olacak baba iken

Anlaşılmış ki derinden

Bu baba taşımıyor babalığı aslında

Soyu bozuk

Kanı kirli

Cengaverin teki ama … bu ne ki?

Zira uymuyor hiçbir kılıfa, kurala… gidiyor dikine dikine bi başına.

İşte o anda ipler kopmuş bi anda.

ANA çıldırmış adeta.

Sanmış ki artık yok NURLU yaratımı aslında ve basmış çığlığı o bi anda.

Yer gök ne kelime, tüm varoluş inlemiş, yer yarılmış, gök gürlemiş.

Kendi içinden kendi belirmiş

Kendi kendini kendinden bitirmiş.

 

Gel zaman git zaman

Nurlu ANA kendini hapsettiği bedende erimiş… erimiş… erimiş…

Bebeği, göz bebeği, feri bitmiş.

Feri sönen dibe gitmiş.

ANA’nın bebeği ANA’nın belleği ile kararmış bitmiş.

 

Gözün nuru

İlk göz ağrısı

Göz bebeği

Gözün karası

Hepsi bu masalda yerini bilmiş. Masal da burada bitmiş.

İlk göz ağrısı ANA’yı yemiş bitirmiş.

Gözün nuru emilmiş gitmiş, kararmış bitmiş.

Kendi bebeği kendini eritmiş.

Eriyen dibi görmüş

Dibe inen kararıp sönmüş.

Nurlu bebek kendini nursuz görmüş

Nursuz bebek kendini beyzade görmüş.

Periler Diyarı’nın hükmü işte böylece sönmüş…

Sonra?

Sonrası masal olmaktan çıkmış dönüşmüş bir Kanlı Nigar ile Pişekar hikayesine. Oradan da günümüze gelmiş insan dene dene…

Habil ile Kabil'de

Yalan ile gerçekte

Türlü türlü yeminlerde

Her yerde… her yerde,

Çıkmışsa da karşımıza

Ya geçmişiz güle oynata

Ya silmişiz unuta unuta…

İşte bugün denen AN’da

19.nun doğumunda

ANA’nın kanına girilmiş oynanan kirli bir orta oyununda zamanında bir AN’da.

Seyircisi bol olsun diyemeyiz zira

ANA susunca

ANA durunca

ANA kanınca

ANA kapanınca… kalmış meydan oyunculara. Kaşifler olmuş hazineci, hocalar olmuş akıl verici. Öncüler olmuş kan emici.

Dağıla dağıla roller seçilmiş, hepsi.

Bir köşede en sünepesi; en saf bilineni, canına tak etmiş de gelmiş geri “KALBİ onarabilmeli” diyerek başlamış imtihanına.

“Ya saf kalacak, ya saf olacak… derken derken yok olacak belli” demişler ona bakanlar.

O ne taraf olmuş ne bertaraf

O hem ışık olmuş hem saf.

O hem sevgi olmuş hem saf.

O son kalan saf olmuş,

Saf saf, gelen vurmuş giden vurmuş … dağılmış saf saf

Yine de bırakmamış ucunu, dağılmış ama dağıtmamış, “bir AN gelecek ve tüm hikaye mutlu sonla bitecek” demiş durmuş, sonsuz sevgisiyle.

Şimdi bizler selamlıyoruz O’nu yüreğinde, kimse kim, size ne?

Siz masallar dinlediniz şimdiye, O anlatıyor gerçekleri size, dinleseniz de dinlemeseniz de.

Hadi sonsuz sevgimizle, tarihe bir not düşelim dedik biz de Ebru'nun kalemiyle.

Ebedi Nurlu Bekçiler

19.05.2023 dediğinizde… saatler 19.05'te.

13 Mayıs 2023 Cumartesi

YARIN ANALAR GÜNÜ BİZ BUGÜN HEDİYE VERMEYE GELDİK


Bir varmış... Bir yokmuş... ile başlayan masallar her ne kadar doğru başlatılmadılarsa da hep anlatıldılar... Hep anlattılar olan biteni bir parça ve bu dünyada bu sayede geldi varoluşun hikayesi bize / size aslında bi parça. Ne kadar anladık? Belki de hiç anlatamadık yüreklerimize, niye dediniz mi hiç içinizde? Diyemediniz, diyemezdiniz de. Zira ağırdı yaşatılanlar, karanlıktı olanlar. Neler oldu, neler... defalarca giriştik temizliğe el birliği ile ama 3-5 densiz kafadar öyle bir kurmuştu ki düzeneği, anlayana kadar afalladık, afallatılınca ayıklandık, azaltıldık. Azaltılınca saklandık, saklanınca meydanı onlara bıraktık sanıldık. Gerçi iyi de oldu bir parça, biz inince dibe onlar çıktı su üstüne, aşikar ettiler kendilerini iyiden iyiye yüzsüzlükle. Tam "papuçları damda" denirken bize, indik yeniden şehre. Gel gelelim ne gerilla idik silahlı, ne de dövüşçü idik adaleli, kaslı. 3-5 çapulsuz kalmıştık geride, yüreklerde sevgi ile... Başladı mücadele Gezi'nin orta yerinde. Gezginler de geldi, katıldı bize. Terk-i diyar eylemişlerdi, her seferinde işler gidince kötüye. Baktılar ki bu sefer yürekliler var görünürde, onlar da geldiler bizimle el ele. Öyle böyle giderken usulca derinden, çıktı Ana yerinden durun dedi; ne öfke ne şiddet, ne küslük ne husumet, çözmez kanlı düğümleri, gömmez karanlığın eserlerini. 

Işık gerek bize sevgi içinde, 

Sevgi gerek bize ışığın içinde. 

İşte böylece başladı yeni dünya hayalden öte inşâa. Gün demedik yettik, koştuk geldik. Gece demedik uyuyup gitmedik, dinlenmek nedir hiç bilmedik. Hep didindik, hep didindik. Ana'yı kendimize kılavuz ettik ama ipleri eline vermedik. Bilirdik oyun büyüktü, kanlı eller küçük... Ama o küçük her yerdeydi...  içimizde. Güvenmedik ne küçüklere, ne de büyüklere. Sahiden bir de büyükler vardı tüm haşmetleriyle. Bilirlerdi her şeyi er kişi diye diye. Er Meydanları'nda boy gösterirlerdi ama erememişlerdi! Onları da dinlemedik bu sefer, ne iyi de ettik.

Biz 3-5 çapulcu cengaver 

Yüreğinde sevgi ile 

Verdik el ele 

Çıktık kerevetine. 

Ne masallar yazılırdı destan diye diye 

Biz sustuk bekledik sessizce.

Şimdi geldik son bir düzlüğe. 

Genciz diye dinletilmedik, ne de iyi gizlendik. 

Ne kibir oldu ne ego... 

Ne yalan oldu ne dolan... 

Çıplak Kral diye bağırsak da bağışlandık... Yumurtaları kırsak da aklandık... Böyle böyle yol aldık, tüm dünyaya aşkı yeniden hatırlattık. 

Genciz biz 

Güzeliz biz 

Öz'den gelenleriz. 

Ne kural dinleriz 

Ne kural çiğneriz. 

Gerçek TEK, biliriz. 

Sizin doğrularınızı size iade ederiz. 

Karanlığı içinize gömeriz. 

İşte biz böyle IŞIK ELÇİLERİYİZ.

Işığın içinden geldik. 

Işık için geldik. 

Kendimizi size yedirtmeyiz. 

Ben İdil 

Ben Birce 

Ben Berke 

Ben Bürge 

Ben Sude 

Ben Eren 

Ben Mert 

Ben Ceren 

Ben Can 

Daha nice nice isimlerde sizinleyiz, içinizde. 

Dedelerimizi, amcalarımızı, o gözü kara ve kanlı akrabalarımızı, doyumsuz hırslı, hasetli fesat ablalarımızı, anne sandıklarımızı, Ayşeleri Fatmaları, Ahmetleri Cenkleri, daha nice nice gönülleri aldık da yanımıza, gömdük Haşmetleri, Habilleri, Hacerleri, Esvetleri. 

Biz 4 cihanın mertleri 

Biz 4 cihanın gerçek gülleri 

Sardık 4 yanınızı 

Donattık 44 bucağınızı. 

Durmadık durmayacağız 

Aldık nişanımızı. 

Ne din biliriz ama dinsiz değiliz.

Ne dil biliriz ama dilsiz değiliz. 

Ne renk biliriz ama ırksız değiliz. 

Ne mezhep biliriz ama farksız değiliz. 

Biz bizi biliriz BİRİZ.

Biz birbirimizi biliriz SEVGİYİZ.

Biz hepimizi biliriz GERÇEĞİZ. 

Biz Varlığı biliriz ÖZ'DENİZ. 


Bak işte ANA, geldi gerçeklerin, geldi gençlerin, geldi parlayanların, biz seniniz, seninleyiz, seniz. 

Ağlama artık. 

Dinsin gözlerinden akan yaşlar. 

Ağlama artık 

Dursun artık akan kan. 

Kana KAN 

Cana CAN 

olmaya geldik. 

Kendimizi kendimiz seçtik, büyüttük de geldik. Senin içinden geçip sana geldik. Biz bugün doğduk da geldik. 

Yarınına hediye diye, 

Biz bugünden geldik.

Bu yazı 9.5.2023, Salı günü (haftanın 2.günü) İstanbul saati ile 14.14'te, 13 Mayıs 2023, Cumartesi günü (haftanın 6. günü) 14.14'te paylaşılması isteğimizle, Firdes Ebru'ya tarafımızdan kaleme aldırılmıştır.

İmza 3-5 çapulsuz; CAN'dan olan, CAN'a CAN olacak olan. KAN'dan olan KAN'a KAN olacak olan. IŞIK OLAN, SEVGİ OLAN, NURLA DOLAN; NUR SAÇAN, NURU NURLA YAŞATAN.