28 Kasım 2014 Cuma

SENİN DOĞRUN / EVRENİN GERÇEĞİ


Kulvar değiştirip eğitim sektöründe yöneticiliğe başladığım ilk yıllar, henüz bu kadar popüler değilken, kişisel gelişim konularıyla tanıştırdı beni.
Böyle bir eğitimde eğitmenin katılımcılardan birine söylediği şu cümle diğerlerinden çok farklı geldi bana “senin doğrunun gerçek olduğunu nereden biliyorsun?”. Cümlenin bu haliyle anlamı yeterince ağır gibi gözüksede derinlerde çok daha değerli başka anlamlar barındırdığını seziyordum ama tam olarak da ifade edemiyordum. O günün şartlarında bu benim için karşı karşıya gelmiş 2 kişinin aynı rakama bakıp birinin 6 diğerinin 9 demesi gibiydi… Ya da “telefonumu açmadın demek ki bana zaman ayırmak istemiyordun” diyen aşığa, sevgilisinin “kaza yaptım ve sen aradığında karakoldaydım” diye cevap vermesi gibiydi…
Akıp giden yıllar ve bilim insanlarının “son 10 yılda gelişen nano teknoji bize gösterdi ki …” şeklinde başlayan ve ezber bozan açıklamaları ara ara bu cümleyi aklıma getirdikçe anlamı da değişmeye başladı.
Bu basit bir algı meselesi değildi besbelli ki… Ya da yeterince araştırmamaktan, bilgi kirliliğinin esiri olup ahkam kesmekten de öte bir şeydi…
Bu bizim doğrularımızla evrenin gerçeğini idrak edip edememe durumuydu! Nasıl mı?
Kocaman bir masa düşünün, hani şu bebeklerin dünya görüşünü anne-babalara hissettirmeyi amaçlayan simülasyon alanları var ya oralardaki gibi, sizin yanınızda cüce kaldığınız bir masa. Şimdi bu masanın ayaklarından birinin tam önünde durduğunuzu hayal edin. Gördüğünüz nedir? Kalın, dev bir ahşap sütun mu? Yukarı doğru hafif genişleyen sarsılmayacak kadar sağlam cilalı bir blok mu? Nedir gördüğünüz? Tırmanabilir misiniz? Aşabilir misiniz? Yıkıp geçebilir misiniz?
Peki siz bu kadar küçükken ve o masa bu kadar büyükken diğer bacakları görebiliyor musunuz? Görseniz bile elinizi tutup yetişebiliyor musunuz? Yoksa hani şu milyarlarca kilometre öteki galaksiler gibi mi sizin için?
Masanın bir tablası var muhakkak, siz ona ulaşabiliyor musunuz? Ya o tablanın üzerinde sonsuz çeşitlilikte ve güzellikte mücevherler duruyorsa? Görme şansınız var mı? Alma, tutma, kullanma şansınız var mı?
Bu hikayeyi böyle uzatıp gidebilirim. Ama siz anladınız benim ne demek istediğimi! Bizim doğrularımızla evrensel gerçekliği şu an idrak etmemiz imkansız olabilir. AMA bu evrensel gerçeklerin olmadığı anlamına gelir mi?
Doğrularınız sizi evrensel gerçekliğe yaklaştırsın adım adım, sevgiyle kalın.
Ebru Tolan Karahasanoğlu

27 Kasım 2014 Perşembe

HER YENİ GÜN YENİ BİR BAŞLANGIÇ


Toprağa düşen tohum her gün batımında vazgeçseydi büyümekten ağaç olabilir miydi?
Kozasından sıyrılan kelebek bilseydi sayılı saatleri olduğunu uçmak ister miydi?
…ve insan öldürseydi tüm umutlarını, silseydi tüm hedeflerini, karalasaydı tüm hayallerini varabilir miydi ertesi güne?
Dünya var olduğundan beri her yeni güne doğan güneş gibi her gün yeniden doğabilmek! 
Güneş tüm eksiklerin, tüm kötülüklerin, tüm yanlışların üzerine doğuyorken bize de umutlarımızla, hayallerimizle, hedeflerimizle bıkmadan, usanmadan yaşamak, yaşadıkça deneyimlemek, deneyimledikçe öğrenmek düşüyor demektir.
Sevgiyle dünle hesabı kapatıp, bugüne merhabaJ



HAYATINIZI ŞİFALANDIRIN; ENERJİNİZ YÜKSELSİN! KİŞİSEL; BEDENSEL, ZİHİNSEL VE RUHSAL ŞİFANIZIN BÜTÜNE ETKİSİ

Biz severiz modayı!
Moda diye suşi yeriz,  yakışmasa da dar paça pantolon giyeriz, gözlerimiz dev gibi de olsa kalın kuyruklu sürme çekeriz… Say say bitmez burada moda diye yaptıklarımız ama kimsenin kimseyi de kınamaya hakkı yoktur bu konuda; yıllar içinde hepimiz bir yerinden bulaşmışızdır modaya ama evimizde ama bedenimizde ama hobilerimizde...
Aralık 2012’den bu yana yeni modamız da spirituel konularJ Benim bunu, burada böyle yazıyor olmam da bir çoğunuza tuhaf gelecektir mutlaka ya amacım da o zaten, tuhaflıklardan sorulara,  sorulardan gerçeklere uzanmanın keyfi.
Benim gibi hayatı çok önceden didiklemeye başlayanlar ya da enerji gibi, kuantum gibi, melek gibi başlıklarla bir nedenle çok önceden tanışmış olanlar zaten bu ciddi değişimin altında yatan nedenleri kendilerince yorumluyorlardır eminim.
Ama şu anda bir durup da “sahiden ya, ben de sık duyar oldum bu lafları da, pazarlama gibi, şarlatanlık gibi, ticaret gibi geliyor bana” diyenlere dilim döndüğünce işin ehemmiyetini anlatmaya çalışacağım.
Yine hayatımızın içinden örneklerle yola çıkmak bana uygun geliyor. Şimdi tığ işi, yuvarlak, kocaman bir masa örtüsü hayal edin. Yuvarlak ya nereden başlanmıştır örülmeye; tabii ki ortasından. En ortadan sıra sıra, bir bir arttırıla arttırıla örüldükçe büyümüş, büyümüş ve büyümüştür bu örtü mutlaka. Dilediğinizce de büyütebilirsiniz bu örtüyü; elinizde sonsuz bir ip kaynağı, sonsuz zaman kaynağı ve niyet varsa, büyür de büyür…
Şimdi de masada serili duran bu örtüyü kaldırmaya karar verdiğinizi ve tam o orta noktasından, o  ilk başladığınız noktadan tutup yukarı doğru çekmeye başladığınızı hayal edin. Kaldırın, biraz daha kaldırın… Ne oluyor? Siz bir noktadan tutuyorsunuz ama yukarı çektikçe örerken birbirine bağlanmış sıralar da yukarı yükseliyor değil mi?
Yukarı, yukarı hep yukarı! Bir bir, sıra sıra ama birlikte!
İşte şimdi gelin bunu dünyamıza ve insanlığa adapte edelim. Şu moda laflarla birileri enerjisini yükseltmeye karar verdi diyelim. Bunun öneminin farkına vardı, istedi, niyet etti, yola çıktı diyelim. Kendi enerjisini yükselttikçe etrafındakilerin de enerjisi yükselecek. Sonra onların etrafındaki enerji de yükselecek, derken onların etrafındaki de…
Hani geçen gün yazmıştım ya patchwork gibi farklıyız ama aslında biriz. Her birimiz enerjisini yükselttikçe bilin ki tüm evrenin enerjisi yükselecek. Yükselen enerji güven demek, kardeşlik demek, birlik demek, barış demek, paylaşmak demek… SEVGİ demek. Aklınıza gelen ve yürekten istediğiniz tüm güzellikler demek…
Hadi var mısınız enerjimizi yükseltmeye? Ama moda diye değil! Hepimiz için bir bir!
Sevgiyle kalın, yüksek enerjide kalın.

Ebru Tolan Karahasanoğlu

25 Kasım 2014 Salı

BEDEN & ZİHİN & RUH GELİŞİMİ İÇİN KİTAP ÖNERİLERİ

BEDEN & ZİHİN & RUH GELİŞİMİ İÇİN KİTAP ÖNERİLERİ
TANRI İLE SOHBET (SERİ 1-4)      NEALE DONALD WALSCH             …ÖTESİ
DOĞMADAN ÖNCEKİ HAYATIMIZ           DR.HELEN WAMBACH   RM YAYINLARI
DÜNYANIN SIRLARI VE GİZEMLERİ          SYLVİA BROWNE             GOA
KEHANETLER     SYLVİA BROWNE             KLAN
RUHLARIN YOLCULUĞU                               MICHAEL NEWTON        EGE META YAYINLARI
İNDİGO ÇOCUKLAR        LEE CARROLL&JAN TOBER           AKAŞA
KRYON BİTİŞ ZAMANI   LEE CARROLL     AKAŞA
İNSANIN PİN KODU       DOUGLAS FORBES          KLAN
EVRENDEN TORPİLİM VAR          AYKUT OĞUT   DHARMA
KALP ÇARPAR BEYİN BÖLER        YANKI YAZGAN                                KAPİTAL
LİMİT SİZSİNİZ MÜMİN SEKMAN           ALFA
SİMYACI              PAULO COELHO               CAN
YAŞAMAK, SEVMEK VE ÖĞRENMEK       LEO BUSCAGLIA               İNKİLAP
SEVGİ   LEO BUSCAGLIA               İNKİLAP
BİRBİRİMİZİ SEVEBİLMEK            LEO BUSCAGLIA               İNKİLAP
AZ SEÇİLEN YOL                D.M.SCOTT PECK             AKAŞA
SEVME SANATI                                ERICH FROMM                                 SAY
YARATICI İMGELEME     SHAKTI GAWAIN             AKAŞA
MUTLULUK SANATI       DALAI LAMA/HOWARD C.CUTLER, M.D                                DHARMA
BEYNİNİZİN SINIRLARINI KEŞFEDİN        SIDNEY FRIEDMAN         NOKTA KİTAP
HATIRLAMA CESARETİ GISELE&JACGUES ANTOINE       GALATA
SONSUZLUĞUN MESAJI              MARLO MORGAN           DHARMA
BİR ÇİFT YÜREK                                MARLO MORGAN           DHARMA
İYİLİK BUL İYİLİK YAP      CATHERINE RYAN HYDE                KURALDIŞI
TANRI DAİMA TEBDİL-İ KIYAFET GEZER                 LAURENT GOUNELLE     PEGASUS
PSİKOLOJİK SAVAŞ         PROF.DR.NEVZAT TARHAN         TİMAŞ
AŞKIN GÖZYAŞLARI        SİNAN YAĞMUR              KARATAY AKADEMİ
AT ÇOCUK          RUBERT ISAACSON         BİLGE KÜLTÜR
BEBEĞİMDİ MELEĞİM OLDU      GÜL YALÇINKAYA            SINIR ÖTESİ
İNANÇ DA SEVGİ DE AKLIN YOLUNU İZLEMEZ    HERMANN HESSE            AFA
HİÇ BİR ŞEY RASLANTI DEĞİL      RICHARD BACH                                ARKADAŞ
BİR         RICHARD BACH                                ARKADAŞ
MARTI RICHARD BACH                                ARKADAŞ
MAVİ TÜY           RICHARD BACH                                ARKADAŞ
OLAĞANDIŞI YAŞAMLAR             JAMES L.& CAROL GRANT GOULD           TÜBİTAK
YIKA BEYNİNİ    M.BARIŞ MUSLU             GOA
YOL        METİN HARA     DESTEK
RUHUN ANATOMİSİ      CAROLINE MYSS, PH.D.                                BUTİK
MEVLANA          İSKENDER PALA               KAPI
MESNEVİ’DEN HİKAYELER           RECEP KİBAR     KIRKAMBAR
ŞİFA SENDE        DR.ERHAN ÖZER              DOĞAN EGMONT
TOKUZ AMA AÇIZ           DR.AYŞEGÜL ÇORUHLU                               DOĞAN EGMONT
ALKALİ DİYET     DR.AYŞEGÜL ÇORUHLU                               OKUYAN US
7’DEN 70’E TAŞ DEVRİ DİYETİ     PROF.DR.AHMET AYDIN              HAYY
HER ŞEY YOLUNDA          LOUISE L.HAY&MONA LISA SCHULZ       AKAŞA
İŞ HAYATINDA MUTLULUK SANATI         KUTSAL DALAI LAMA&DR.HOWARD C.CUTLER KLAN
CENNETTE KARŞILAŞACAĞINIZ BEŞ KİŞİ               MITCH ALBOM                                 ALTIN
ALLAH DE ÖTESİNİ BIRAK             UĞUR KOŞAR    DESTEK
MÜMKÜN          NURDOĞAN ARKIŞ         FİNAL
DUA VE ZİKİR    AHMED HULUSİ               KURANİSTEORG
DUYGU ŞİFRESİ                                DR.BRADLEY NELSON    OMEGA
MUTLU OLMAK İSTEYEN ADAM               LAURENT GOUNELLE     PEGASUS
M.S. 2150            THEA ALEXANDER           AKAŞA
ŞİFACI                   ADAM                  GÜN
DÜŞÜNCE GÜCÜYLE TEDAVİ      LOUISE HAY       ALTIN
AURA GİZEMLERİ            NURAN BUDAK AKREI                  KAFEKÜLTÜR
DİNGİN SAVAŞÇI             DAN MILLMAN                …ÖTESİ
SUBLIMINAL İŞGAL        SEFER DARICI                    DESTEK
GEÇMİŞİN HİPNOZUNU BOZMAK           DR.BÜLENT URAN           GELİŞİM YOLCULUĞU
EFT İLE İYİLEŞİN İYİLEŞTİRİN        DR.BÜLENT URAN&PSK.DNŞ.NİLGÜN ÇALIK      GÜN
ÖLÜMÜN ÖTESİ               DOLORES CANNON        AKAŞA
SPİRİTUEL YASALAR       DIANA COOPER               MAYA
ÖTE DÜNYADA YAŞAM                 SYLVIA BROWNE             DHARMA
MELEKLERDEN MESAJLAR           DIANA COOPER               MAYA
İLAHİ NİZAM VE KAİNAT              BEDRİ RUHSELMAN        MTİAD
HATIRLANAN BEŞ YAŞAM           DOLORES CANNON        GOA
İLAHİ REHBERLİK              DOREEN VIRTUE              AKAŞA
YÜKSEK BENLİĞİNİZ OLABİLİRSİNİZ        SANAYA ROMAN            AKAŞA
GÜVENLİKTEN KAÇIŞ     RICHARD BACH                                EPSİLON
MELEKLERLE YAŞAMAK                                BEKİ İKALA ERİKLİ            GOA
MELEKLERİN GÜCÜ        BEKİ İKALA ERİKLİ            GOA
KOLESTEROL GERÇEĞİ   DR.UFFE RAVNSKOV     HAYY
BİR MEDYUMUN MACERALARI                 SYLVİA BROWNE             DHARMA


PATCHWORK

Şifalanma ve şifalandırma çalışmaları yapmaya başladığım ilk günler duyduğum “şifalandırdıkça şifalanıyoruz” cümlesi ne yalan söyleyeyim hiçbir anlam ifade etmiyordu benim için. Sonuçta iyi bir şey yapıyorum, insanlara faydam dokunuyor bu da elbet bir gün ilahi düzende bana dönecektir, herhalde bu anlamda kullanılıyor bu ifade diyordum içimden…

Derken bir gün yine bir şifalandırma sonrası bir şimşek çaktı adeta beynimde.  Kelimelere dökmek çok kolay olmasa da belki benzetmelerle gözünüzde canlanmasını sağlamam kolaylaşır.

Kocaman patchwork işi bir örtü düşünün.  Hani şu kırk yama diyorlar ya bizde de… Onlarca, yüzlerce farklı renk ve desendeki kumaş parçasının bir desen oluşturacak şekilde birleştirilmesi kadar benzer işte yaşadığımız düzen de. Her birimiz farklıyız ama aslında biriz!

Örtünün sol üst köşesindeki kumaş parçasının sağ alt köşedeki kumaş parçasından haberi olabilir mi? Peki  haberinin olmaması o örtüyü örtü yapan sağ alt köşedeki parçayı “yok” eder mi? Ya da o sol üst köşenin üzerine kor düşse veya sağ alt köşedekinin üzerine kan damlasa?!?! Siz serebilir misiniz örtüyü özenle yatağınızın üstüne temiz ve kusursuzmuş gibi?

İlmek ilmek kusursuz patchwork örtümüzü yaratmaya  var mısınız? Önce kendimizi, sonra sevdiklerimizi ve tüm dünyayı, evreni…şifalandırmaya?

Sevgimle
Ebru Tolan Karahasanoğlu

20 Kasım 2014 Perşembe

GÜVEN

Kendine güvenmek bu kadar zor olmamalı.

Hemen şimdi başlayalım mı? Kendine güven, omuzlarını dikleştir, başını hafifçe yukarı kaldır… Ne görüyorsun baktığın noktada?

Kendini eleştirmek istiyorsan, eleştir.

Eleştirmen gerektiğine inanıyorsan eleştir.

Ama bunu “doğru söyleyeni  9 köyden kovarlarmış  zaten, bak doğruyu söyledim de ne oldu” şeklinde ya da “iyilik yap denize at diye boşuna söylememişler, onca iyiliğim, onca fedakarlığım ne işe yaradı, bak yine kaybeden ben oldum” şeklinde yapma!

Doğru olman zaten senden beklenilen değil mi?

İyilik dediğin yaradanın sevgisini paylaşmak değil mi? Onun sevgisine el olmak değil mi?

Öyleyse? Sen bu kadar gelişmiş bir varlıksan “insan”san, yapman gerekeni yaptın diye niye eleştiriyorsun kendini? Hatta azarlıyorsun, tokatlıyorsun acımasızca, hak etmiyorsun bunca mazohistliği!

Dur bir dakika! Çık o resmin içinden, yukarıya çık, tepeden bak bütüne ve sor lütfen kendine; ben bundan ne öğrenebilirim? Ben bunu hangi ödevimi yapmak için deneyimliyorum?

Bunu yıl sonu performans ödevini hazırlamaya çalışan bir öğrencinin ön çalışması, veri toplaması, araştırması gibi gör. Elindeki verileri toparla, analiz et ve çıkarımını yap.  Sanma ki burada doğru/yanlış diye bir şey var. Doğru senin doğrun, yanlış senin yanlışın. Eğer gerçeğe yaklaştırmamışsa bu çıkarımın seni bil ki yeniden aynı ödevi alacaksın.  

Bu hep böyle olmadı mı bugüne kadar? Bir düşün yaşadıklarını ve yaptıklarını…


Tekrarlayanların sana hissettirdikleri yaradanın sessiz bir mesajı olabilir mi? Ne dersin?

Ebru Tolan Karahasanoğlu

18 Kasım 2014 Salı

İLAHİ DÜZENİN KUSURSUZLUĞUNA GÜVEN!

Kimi hayatı boyunca mükemmeli arar; eğitiminde, işinde, aşkında, evinde, ailesinde...
Kimi "mükemmellik diye bir şey yoktur" der, kestirip atar...
Kimi gelgitler yaşar...
Kimi başkalarından mükemmellik ister, kendine gelince "ama insanız işte" der, çıkar işin içinden...

Hiç bir duygu, düşünce nedensiz değilken, bu arayışımız da nedensiz olamaz değil mi? Cevapsız bir soru olabilir mi evrende? 

Emin olun ben de yaşadım benzer duyguları, olayları içimde...Ben de tanıştım tüm bu cümlelerin ve daha fazlasının savunucularıyla... 

Şimdi biliyorum ki hepimiz aynı, tek gerçekliği bulma yoluna farklı doğrulardan girmişiz. Kimimiz tali yoldan, kimimiz ana yoldan, kimimiz kavşaktaki ışıktan girmişiz o yola; mükemmelliğin, kusursuzluğun tek olduğu ilahi düzen inancı yoluna.

İlahi düzende her şeyin ama her şeyin tam olması gerektiği anda, tam olması gerektiği şekilde olduğunu, mükemmelliğin sadece ilahi düzende var olduğunu, kusursuz işlerin sadece ilahi düzenin işleri olduğunu idrak edebilmek, Allah'ın şartsız koşulsuz sevgisini hissetmektir bence...

İnsana huzur veren bir duygu; ilahi düzenin kusursuzluğuna güven! Sen de güven!

Bil ki her şey tam olması gerektiği anda, tam olması gerektiği gibi oldu, şükürler olsun.

Ebru Tolan Karahasanoğlu 

17 Kasım 2014 Pazartesi

FARK YARATIN; SEVGİNİN GÜCÜYLE!

Bugün bir fark yaratın hayatınızda, günlük koşturmacalardan sıyrılın bir an! Sadece "an"ı yaşayın, anda olun ve sevgiyi hissedin tam yüreğinizde.
Kalkın, kalkın oturduğunuz koltuktan, hemen şimdi ve evdeki bitkinin yaprağını sevin...
Evcil hayvanınız varsa ona dokunun, şimdi.
Çocuğunuza sarılın, şimdi.
Ofisteyseniz/otobüsteyseniz kafanızı kaldırın ve ilk gördüğünüz kişinin gözlerinin içine bakın ve içinizden deyin ki "gerçekte kim olduğunu bilmiyorum ama varsan eğer Allah'ın sevgi dolu eliyle yaratılmışsın demektir".
Hissedin; sevginin aktığını yüreğinizden ona ve ondan da size. Sevginin gücü taa içinizde, en derininizde, her zaman vardı ve hep olacak.
Sevgimle...
Ebru Tolan Karahasanoğlu


7 Kasım 2014 Cuma

MERAK EDENLERE; BEN KİMİM?

Öyle "doğuştan yeteneklerim daha 3 yaşındayken fark edilmiş" tarzı iddialı, dikkat çekici laflar yok benim hayatımda.

Dosyalar dolusu evraklar, diplomalar, sertifikalar, ödüller, tebrikler de yok elimde.

Büyük büyük insanların, şirketlerin, kurumların adı da geçmeyecek özgeçmişimde.

Hani böyle beklentileriniz varsa hala insanları etiketlemek için, hemen söyleyeyim yanlış yerdesiniz, zamanınızı harcamayın boşuna. Yürek dolusu sevgiden başka bir şey bulamazsınız burada.

Kimi zaman sürekli gülümseyen yüzü ve kıpır kıpır parmak ucunda danslarıyla kendi çocukluğunu sizin yüreğinizdeki, belki de çok uzun zamandır unuttuğunuz, çocukluğunuzla el ele tutuşturmak arzusunda bir kız çocuğu...

Kimi zaman yüreğini koşulsuz sevgi ile yoğurmaya çalışan bir anne...

Kimi zaman bir evlat, bir arkadaş, bir dost, bir komşu kılığına bürüneceğim belki... 

Nasıl olursa olsun bildiklerini, öğrendiklerini ve farkındalıklarını sevgiyle, inançla, hoşgörüyle, sabırla dile getirme arzusunda, insan olma yolunda bir öğrenci olacağım şimdi ve bu dünyada kaldığım sürece.

Başlayalım mı?

1970'lı yılların son çeyreğinde, 8 yaşlarımda "ölüm"le tanıştım; çok sevdiğim eniştemi ve anneannemi kaybederek peş peşe. Meraklı bir kız için cevapsız çok soru kalmıştı geride! Ölümden sonraki hayatı sorgulamaya böyle başladım. Ama o her şeyi çok iyi bilen babam bile cevap veremeyince sorularıma sadece erteledim, hiç vazgeçmedim aslında cevapları aramaya.

20.yaşım hayatımın altının üstünden daha güzel olup olmadığını test ederek öğrenme imkanı verdi bana! Ebru için M.Ö ve M.S gibi bir dönüm noktası oldu 20.yaş, gerçek hayatla tanışma ve Ebru'nun gücünü fark etme yılı.

2000'e gelinceye kadar beni ben yapmaya çalıştıklarını çok sonra idrak edeceğim bir çok insanla bir çok acı-tatlı deneyim biriktirdim. Her iniş biraz daha güçlenmemi sağlarken cevapsız soruların yükü çıkışlarımı bir o kadar zorlaştırmaya başlamıştı ta ki ilahi düzene isyan bayrağını çekeceğim, beni dibe vuran o  olaya kadar. Bir anda sanki film koptu ama motor çalışmaya devam ediyordu; ne olacaktı şimdi? O yılların içinde hep arkaya süpürdüğüm cevapsız sorular sanki esen fırtınayla yeniden önüme düşmüş gibiydiler. 

İlk somut yardımı o gün aldım; bir kitap çıktı karşıma. Şimdi düşünüyorum da benim gibi bilgiyi mantıkla harmanlamadan duygu çanağına sokmayan, hislerine hiç güvenmeyen biri için kitaptan başka bir yol olamazdı zaten...Kitap 8 yaşımda sorduğum sorunun cevabını bana vermek için binlerce kilometre uzaktaki öğretmenim tarafından yazılmıştı. (Onun gerçekten kim olduğunu ise ancak 2014 yılında idrak edebilecektim)

Bir kitap, iki kitap...derken olur olmadık zamanlarda şimşek çakar gibi geliveren farkındalıklar... Bitmek bilmeyen sorgulamalar, düşünceler, yorumlar, detaylar, hesaplaşmalar, hayatımdaki zorluklarla ilgili aydınlanmalar.

Bu arada devam eden profesyonel iş hayatı, evlilik, çocuklar, aileler, hastalıklar, ölümler...İstanbul'da doğmuş büyümüş, üniversiteden sonra çalışmaya başlamış, aşık olmuş, evlenmiş, çocuk sahibi olmuş bir kadının günlük hayatı...2011 yılının ortalarına kadar devam eden düzenin özeti. 
Aynı yılın sonlarına geldiğimde öğrendiklerimden yola çıkarak yaptığım kendi hayat değerlendirmem içimi acıtıyordu. Çünkü dünyada bedenlenme amacımla/görevimle yaşadığım hayat örtüşmüyordu. Bana verilen bu yaşamı boşa harcadığım inancı her geçen gün güçleniyor ve beni aşağı çekiyordu. Öğrendiklerim ve idrak ettiklerim sahip olduklarımı ve yaşadıklarımı anlamlandırsa da yapamadıklarım ve "iş işten geçti artık" inancının yarattığı korku, endişe, gerginlik duyguları tüm negatif enerjilerini hayatımın her alanına bolca akıtıyorlardı.

Tüm olumsuzluklara, kendi kendimi yargılamalarıma rağmen ilahi düzende her şey tam olması gerektiği şekilde, olması gerektiği zamanda oldu tabii ve 2013 yılının ilk günlerinde yeni bir kapı açıldı hayatımda.  Bu yeni kapı bir şirket ve bir grup yüreği güzel, niyeti güzel insanın kılığına bürünmüş Allah'ın sevgi dolu eliydi adeta benim için. Hem yıllardır inebildiğim kadar derinine inmeye çalıştığım bedensel sağlık konusuna bambaşka bir açıdan bakmamı sağlıyor hem de yıllardır edindiğim tüm beceri, yetkinlik, tecrübe ne varsa hepsini kullanmama olanak tanıyordu. Yeni işim, yeni hobim ve hayat enerjim olmuştu adeta.

Ama bu sefer farklı bir durum vardı. Bu iş normal, bildik, alışılagelmiş düzende gitmiyordu. Burada farklı bir enerji vardı. İlk zamanlar anlamlandıramadığım bu duyguyu insanların bedensel ve zihinsel sağlıklı oluş durumları diye tanımlamaya çalışıyordum ama sezgilerim güçlenmiş, hissiyatım artmıştı ve görünenin altında başka bir şeyler olduğunu söylüyordu sürekli bana. Enerjiler; insan bedeni için gerekli olan yaradılış ve varoluş enerjileri beden - zihin - ruh sağlığımı dengeye oturtmaya başlamışlardı.

21 Aralık 2012'den hemen sonra dünyada hızla başlayan değişimin de çok net farkındaydım. Başka bir şeyler yapmam lazım, başka bir şeyler var, anlamam lazım diye diye daha da yoğunlaştım ruhsal konulara. Bir yandan da moda akımların esiri olmamak, niyeti iyi olmayan kişilerin eline düşmemek, ticari oluşumların çarkına girmemek için ince eleyip sık dokumaya çalıştığımı ve bu yüzden de zaman kaybettiğimi hissediyordum. Yapılabileceğim en iyi şeyin, hayat boyu yaptığım en iyi şey olan konuyu kendi elime alıp, kendi kendimi yetiştirmek, dolayısıyla da sadece kendi gücümle başarmak olduğuna karar verdiğim gün akmaya başladı tüm bilgiler, yetenekler, deneyimler.

Sonsuz bir yolun başında, sayılı günlerini yaşayan dünyayı mesken tutmuş biz insanlar için uyanma, aydınlanma, değişim çağında ilahi düzene hizmet, verilmiş tüm vazifelerimi yapmak için buradayım, sevgiyle, ışıldayan hayatları birlikte yaratabilmek arzusuyla.

Yürek dolusu sevgimle, bilin ki her şey tam olması gerektiği zamanda tam olması gerektiği gibi oldu. Şükürler olsun.

Ebru Tolan Karahasanoğlu