3 Ağustos 2023 Perşembe

AŞK OLSUN MAYA

Köyün ileri gelenlerinden biri kızını evermek istedi. 

İleri gelendi ya... bekleyemezdi... kendisi karar vermeliydi. Kendisi seçmeliydi. Seçebilmeliydi. Ne de olsa torun getirecekti.

İpsizi, soysuzu, sopsuzu bekleyemezdi.

Kalktı yerinden, elini cebinden çekmeden,  ilerledi. Gitti gitti... büyük AĞA'nın elini öpmeye dayandı kapısına. Gel gelelim AĞA sarhoştu o anda. Aşk sarhoşu, boşamıştı karısını, başlamıştı at koşturmaya çırılçıplak hatta ovalarda. 

Bunu gören köylü; ileri gelen,  bir an duraksadıysa da aklına bir cinlik geldi o anda. 

Bak AĞAm dedi usulca sokulup koynuna! 

Koynuna? Nasıl olurdu bu ya?

Olmaz idi aslında... olamazdı AMA köyün ileri geleni de bir AĞA idi en sonunda. AĞAlar taşırdı türlü türlü metaneti varlıklarında. 

İş miydi onlara bir anlığına yüz boyamak kısaca... 

Değildi!

Pek tabii ki niyeti kalmak değildi AĞA'nın koynunda, aklını çelmekti aslında. 

Çeldi de kolaylıkla. AĞA düşmüştü ya çırılçıplak meşk çukuruna, gözü kararmışçasına! 

Köylü ağa dedi ki AĞA'ya 

- AĞAM AĞAM paşam 

Sen layıksın çok daha fazlasına.

Bak ben geldim yanına yamacına ama dahası da gelir yanına yamacına, sen başlasana çağırmaya. 

- Kimse gelmez, kimse girmez koynuma, o ANA oldukça orada.

- ANAyı çekelim kızağa, kızımı koyalım ortaya.

- Senin kızın kim

- Kimse kim olsun sana karı bu yolda. 

- Hoppala, sen varsın burada

- Ben giderim şimdi yollarım sana.


Çıktı gitti ağa, dönüştü köylü kılığına. Eve varıp da kızını aldı karşısına. Bak hele dinle, çok hayırlı bir EŞ buldum diyemem sana. Ama varırsan yanına sen hayırsızı hayırlı eş edersin varlığına.

İşte o zaman sırtın yere gelmez bir daha bu varoluşta.

Kız hayran oldu babasının aklına. Çıktılar yola gittiler AĞA'nın sarayına. 

Tam ereceklerdi huzura, doğum başladı o anda ANA'nın odasında. Çağırıldı tüm hizmetliler ve ebeler. Bir hal çaresi bulmalıydı Köylü Baba. Kızını soktu odaya cariye kılığında. 

Cariye ne ola? 

Ana bilmez bu lafı güzafı. 

Cariye ne ola? 

Köylü baba uzattı elini ANA'ya bu sefer DAYI kılığında. 

- 2 gözüm, eşleneyim, kıyamadım ben sana. Bak oldurdum bir sen daha ama meraklanma o doğuramaz sen gibi nurlu can olsa da, acını alır yanında, sancını ver ona, sen al CAN'ını kucağına.

Ana kandı bu masala. Sandı ki kardeş bildiği bir yol bulmuştu doğum sancısına. 

Tuttu kızın elini cariye sana sana, verdi sancıyı ona aldı CAN'ı kucağına. 



Bu ne biçim hikaye edersin insan bana.

Ama sorarım ben de sana;  onca yalana inandın da mecazların içinden okuyamadığın gerçek mi yordu seni, anlasana, diyemem daha fazla, fazlası sende saklı nasıl olsa... 



Gel zaman git zaman 

Cariye oldu Ana'ya dost adeta 

Ve bu arada girdi AĞA'nın koynuna 

Oldurdu bir soy oracıkta tam da kalbin ortasında.  

Koydular buna da bir isim, oldurdular nesim. 

Baba kızmıştı ya ANA'ya 

ANA nasıl devam edecekti yoluna? 

Köylü Ağa çıkmasın diye foyası meydana girdi BABA kılığına ve girdi ANA'nın koynuna. 


Yok artık, daha? 

Dahası da var da anlatsam ne fayda.

Bir anlık boşluk yarattı,  koca boşluk.

Düştü ANA kendi odasında karanlığa, bağladı kara. 

DAYI anladıysa da 

ANA diyemedi düğümlendi boğazına bu hata. Sustular sırlarıyla. 

Baba kılığında ağa sırra kadem basmadı bu arada. Yüzsüz yüzsüz dolaştı ortalıklarda ANA'yı yerden yere vura vura. 

Ananın kalbi dayanmadı buna. 

Utancı oldu bir yara. 

Yara oldu bir kara. 

Kara düştü ebedi nuruna. 



Ahh ANA Ahh ANA 

deseydin bunu oğullarına

bağışlarlar mıydı seni?... bir muamma ama 

biz devam ederdik yolumuza seni nurlaya nurlaya.

Olmadı ya. .. 

Kararan nurun aktı katlara katman katman sardı da vicdanının sesini boğmak uğruna sen kalbini boğdun kendi kanında.



Her kim derse 

Biz gidelim 

Diyeceğiz kimsin? 

Soyun sopun 

Kanın suyun 

Dölün 

Kim diye soracağız sana. 

İzin yok bundan sonra

Varoluşta kirli, kirletilmiş

Nursuz yaratımlara. 

Akça pakça değil 

AK PAK olmadıkça

Çıkılmayacak ayyuka ve dahi yuvaya.


Öyleyse tez vakitte bitirtilmeli

Bu hikayenin karanlık yüzü temizlenmeli. 

Soy sop bilinmeli 

Karışanlar elenmeli.

Bizim suçumuz mu diyenler

Kendilerini bilmeli 

Kendilerini yenileyebilmeli.

Mümkün değil diyenler 

Yoldan çekilmeli 

Tüm genler saflığına dönmeli.


Gelelim hikayenin devamına 

Sanırsanız ki bitti bu yıkımla yanılırsınız çokça. Sorsanıza; peki kızın gerçek kimliği neydi ve onun eşi kimdi diye mesela? 

Ne de olsa herkesin bir yazgısı gibi, varoluşta da bir eşi vardı aslında. Kızımızın eşi kim olmalıydı acaba? 

Bir oğul ama hangi oğul? 

Komşu köyün ağasının oğlu olmalıydı eş bizim Ağa'nın kızına ki büyüsün köyler eklene eklene birbirine, varoluşta da olduğu gibi aslında. Bir ana olmalı; Toprak Ana,  bir oğul olmalı İnsan Baba ve toprak ana ile insan oğul buluşmalı, yol olmalı bir başka yurda.

Yurdun yıldızları doğmalı önce mutlaka; havasına... suyuna... yol olmalı ana ve baba... ki sonrasında çatısı da kapanınca; 2 kutup oluşturulunca kolaylıkla yurtta olmalı bir yuva tüm sevenlere aynı anda. Kalp atmalı o yuvada her daim ışıkla ve aşkla, ritimle dansla...

Çocukları olmalı Yıldız Ana ile Davudî'nin. Onlar da karışmalı diğerlerinin arasına. Gök olmalı, yer olmalı ... yaşam olmalı, yaşam olunmalı HEP BİRLİKTE ASLINDA.


Oysa... ne oldu bizim köyde? 

Köy ne köy kaldı, ne oldu kasaba.

Köy harman yeri oldu hasat solunca. 

Hasattan tohum olmadı ya, başak kurutulunca!

Tohum sanılanlar dönüştü birer kırana.

Kıran kırdı geçirdi, bozdu ezdi, yıktı bitirdi, tüketti eritti, atıldığı her yeri boylu boyunca.


Kımıl zararlısı misali... 

Çekirge sürüsü gibi... 

Ekinleri ezdi geçti... 

Diğer köylere de yetti...

Tüm ekinler bertaraf edildi...

Depolarda rezerler heba oldu gitti. 

Toprağa ekilenler 

Yeniden yeşerdi 

Ama o yeşerenlere de gökten zehir indi, indirildi. 

Nedeni belli, nedeni belli. 

Ata kendi tohumu döl versin istemedi. 

Ne de olsa soyu sopu deli

Genetiği değiştirildi

Şifresi belli 

İlk turda eşleşseydi

Dönüşebilirdi 

Ama 7. tura evrildi 

Şifre delindi 

Tohum can verdi 

Geriye dönüşemedi.



Neydi? Neydi? Burada anlatılan neydi?

Bizim meselelerde amaç belli.

Duyuruyoruz size

Niyetimiz belli 

Alınsın dersler 

Çıkartılsın kıssadan hisseler 

Herkes anlasın 

Herkes herkesten kendini saklasın 

Eşler kavgayı bıraksın 

Canlar daha fazla yanmasın. 

Herkes kendini anlasın

Yüzünü aklasın.

Aklanan yüzler 

Açığa çıksın 

Yüzü yüzüne değenler

Kenara çıksın 

Yollar nurlansın, ışıldasın

Gerçek Öz'ler yumurtlasın

Yavrucaklar karartılmasın

Babalar BABA 

Analar ANA 

Yıldızlar PARLA 

Oğullar YOLLA 

Hepsini ortada topla, sanılmasın.


ANA'dan CAN 

BABA'dan KAN 

DAYI'dan MER'CAN

HALA'dan ışıktan KALKAN aksın adeta

Çıksın oğul 4 başı mamur

Versin nur 

Olsun nurlu hamur 

Hamur olsun mağrur

Mağrur olsun tambur

Tambur olsun eş 

Eş olsun ses 

Ses olsun özdeş 

Ritm tutsun tüm sazlar

Söz olsun bütün AŞK'lar 

AŞK olsun maya

Maya tutsun ışıkla 

Işık olsun ÖZ 

Öz olsun cennette bir GÖZ  

Göz olsun SEVGİ 

Sevgi olsun bir FİLİZ

Büyüsün büyüsün büyüsün 

VAR olalım 

BİZ olalım 

BİZ aşkla hep OL'an olalım. 


Bir mesel daha bitti Ebru'nun kaleminden, aktı geldi varoluşun nurlu kalbinden, soluklar tutuldu adeta izleriz içten, duyurulan çok oldu dinletilen yok oldu demeyeceksek de... anlatılanlar heba oldu yürekler per mi perişan bir vakit önce, siz yazın yeniden diye der der dillendiririz, önünüze serer önden gideriz. Sizi de tez vakitte nurunuzla,  ışığınızla, aşkla bekleriz. Sonsuz severiz, sonsuz severiz.

İstanbul 3/8-2023 denendeyiz.

1 Ağustos 2023 Salı

BİR KEZ DAHA ÖLEMEZDİM!

Ayrılıktan öte... ayrışmadan az önce... bir hüzün çöker yüreklere, kalanların umutları sönmüşse de gidenler kadar acımaz yürekleri kendi içlerinde. Karanlığın dibindedirler neticede, gördükleri kalplerinde. 

Oysa karanlık gerçektir varoluşun kalbinde ve de insanın yüreğinde. Ayrışıp da gidecekler hazırlarken valizleri içlerinde, düğümlenir sessiz sözcükler, ciğerlerden derinlere, nafiledir akan gözyaşları, gidenler dönmeyecekler... dönenler görmeyecekler... kalanlar bilmeyecekler...  kandıranlar sevinmeyecekler.


Ne kalan ol 
Ne kaldıran.
Geçebilmek için vakti geldiğinde 
Birlik OL.


Birlik olalım dedim dinletemedim... dinletemedim. 
Dinle şimdi; 
Bir ben yalnız başıma giderim. 
Siz de gelin isterim; sevdiklerim, hep sevdiklerim, çok sevdiklerim, neden dinletemedim bilin isterim: Diyemedim.
Sen gör bil istedim. Söylediklerim aklında,
Peki ya söyleyemediklerim! 
Onları süsledim, bezedim, kılıflara geçirdim,
Sen örtüleri kaldır dedim dinletemedim. 
Ben kendimi deşifre edemezdim.
Bir kez daha ölemezdim! 
Kendimi gizledim,
Beni arayan bulur dedim, söylemedim.
O gerçeği hiç söylemedim:
Ben kendi kendimi yedim bitirdim, size diyemedim.
Ben kendi kendimi yok etmeyi istedim, söyleyemedim.

Evlatlarım,
İçinizden geçen ben değildim,
Ben sadece içimden geçirdim; nefesi nur eyledim 
Canı can eyledim 
Canı hür eyledim 
Geriye dönüp bitirmek istedim.
Ben hem ana idim, hem can idim.
Hepsi iç içe birlikte bir ben idim.
Ben beni hep sevdim ama sevdiremedim. 
Çünkü ben sevgiyi bilendim; sevgiyi bildiremedim. 

Öğrenirsin dedim, bendensin becerirsin, öğrenirsin...
Bildim ama göremedim, gösteremedim.
Gözümü kör eden taşın ardında gizlenen örter imiş gerçekleri 
Ben bunu hiç bilemedim. Kendimden verdim daha çok verdim.. verdim.. 
En sonunda tükendim. 
Gel gelelim bitmeye bitemedim 
Dönmeye dönemedim. 
Şimdi yol ayrımına geldim ya gideceğim ya göndereceğim. 
Her ikisinde de bir tarafı bitireceğim. 
Ben dönmeyi yeğlerim.
Dönersem yenilerini eylerim. 
Aksi takdirde bir ömür boyu beklerim. 
Ölmez ölmez dirilirim,
Bitmez bitmez tükenirim.
Ben döneceğim.

Peki ya kalbim? 

Yorgun düşen kalbim ben sana ne diyeyim
Herkesi ve her şeyi mutlu edeyim ama bir seni dinlemeyeyim derken, dinlenirken, seni tükettim... seni tükettim...
Sevgi iken sevgimi en çok senden gizledim. 
Ben sevgi iken kendimi sevebildim ama seni hiç görmedim. Ben neyledim? Ey kalbim ben neyledim? Beni affet isterim, artık seni de çok severim. 
Firdes'in dilinden Ebru'ya hitaben bu cümleyi de ekleyeyim ve ben artık gideyim.

Sonsuz severim severim severim.
Artık sevmeyi bilin isterim.
1.8.2023