27 Aralık 2023 Çarşamba

ÇINLASIN 7 DÜVEL

Aktı nehir 

Tüm dertleriyle tasalarıyla 

Bayırdan aşağıya.


Suyuna tükürenlerle

Yüzünde yansıyan yüzünü görüp kendine küfredenlerle 

Tekmeyi savurup kıyısındaki balçığı içine gönderenlerle 

Hırsından öfkesinden deliye dönenlerle

Yatağına savrulan taşlarla zincirlerle

Kıyısında yakılan ağıtlardan akan kanla

Canını verenlerin bedenlerini içine ala ala

Aktı nehir bayırdan aşağıya.


Doldu doldu acıyla

Taştı taştı acısıyla

Yürekleri yaktı yaktı

Akıttığı kanla

Zehir oldu 

Zembereği kuranlara

Durmadı, durulsa da...

Bitmedi, azalsa da...

Hep bir umutla

Vakti geldiği anda 

Dönüşebilmek arzusuyla çağlayana

İlk an'da varolduğu saflıkta aktı nehir bayırdan aşağıya.


Taşan suyu göl oldu 

Yeri geldi rezerv oldu

Bilen bildi

Alan çok oldu.


Yeri geldi lağım oldu

Kokuştu da

Kaçılan oldu.


Yeri geldi çığ oldu

Devrildi aşağıya

Ezilen canlar oldu

Canını ararken aralarında 

Bir kar tanesi berraklığında!


Yeri geldi çîy oldu

Düştü yapraklara

Canlılık derken 

Canından oldu güneş kızıştığında.


Yeri geldi çeşmeden akan su oldu

Ölümsüzlük uğruna

İçeni bol 

Tüketeni çok oldu da

Kendi kaldı hasret bir damlaya!


Yeri geldi boğazdan geçti darlana darlana

Akıntısı aldı savurdu dendi öte yana

Sormadı ama kimse neden düştü bu nehir dar boğaza!


Ne kaldı sonunda? 

Bir damla.

Yeter miydi insan olana?

Çoktu bile aslında!  

İnsan ki cana can katandır varoluşta 

Çoklayabilirdi de o özü bir damla...

Her yolla 

Işık ola ola 

Nur saça saça

Oysa ne yaptı insan ve ne yapmakta hâlâ daha aslolan? 

Tüketiyor rezervleri acımasızca,

Kapatıyor kalbini sevgiden yana,

Uyan dedikçe O'na 

Gömüyor kendini biraz daha!


Neyse ki devran döndü kendi yoluna 

Asıl olan uyandı sonunda ve 

Nehir başladı yeniden çoğalmaya 

Kaynağından çıkan suyla.


Ne olacak dediler 

Nehirden akan, hızla çoğalan, yayılınca etrafa 

Ne olacak dediler? 

Unutturdukları bilgeliğe erişemeyenler bu duruma isyan ettiler! 

Güzeli çirkin 

Doğruyu yanlış 

İyiyi kötü bellettiler 

Döne döne devirleri ziyan ettiler 

Bir süreyi de böyle geçirdiler.

Matrixin içinde 1 sağa 1 sola döndüler 

Terazideyiz, dengedeyiz dediler ... 

Dünyayı tahterevalliye çevirdiler. 

Oldukları yerde debelendiler... 

1 ileri 1 geri 

2 ileri 5 geri

Oysa gidilmeli hep 5 ileri, 5 ileri.


İşte şimdi vakit geldi.

Tersi düz etmeli.

İçinden geçip 

Gerçeği görmeli.

Akan nehir 

Bayırdan aşağı

Tüm taşlarını 

Atarken dışarıya

Oluşacak delikten

Düşenler olacak mutlaka.

Saflaşan,

Daralarını atıp parlayan

Kalacak yukarıda 

Ve akacak nehir bu sefer ışıkla 

Susamış toprağa.

Toprakta 1 damla su 

Akar tohuma

Tohum başlayınca

Canlanmaya

O ilk kıvılcım ateşlenir adeta aşk'la.

Öz su yürüyecek damarlara

Sonrası yürekten bir kahkaha.

Çınlasın 7 düvel aynı anda

Geliyor ezelden parlayan

Tüm ihtişamıyla

Hazırlanın buna.


Kalın sağlıcakla.

Ebru'dan tüm sevgide sevgiyle olanlara... canlara...

27.12 denen günde, seneler gösterirken 2023'ü son demde... İstanbul bilinende.

24 Aralık 2023 Pazar

TERSİ DÜZE ÇEVİRİNCE

Özürler dilendi yeterince.

Gönüllerde bir, dile gelenler 

Sevdiklerini söylediler kendilerince.

Şimdi vakit geldi 

Gerçekleri göstermeye. 

Tersi düze çevirince 

Tersi yüze döndürünce 

Çıkacak bir bir ortaya 

Dökülecek bir bir ortaya 

İşte o vakit 

Anlaşılacak yüzlerini örtenler 

Neden giydiler ...

Nereden geçtiler.

Kılıflar kalkınca 

Kınlar boşalınca 

Üst baş açılınca 

Boyasız yüzler ortaya çıkınca 

Anlaşılacak olsa da 

Kimin kuyruğu 

Kimin hortumu 

Kimin kılı 

Kimin zırhı 

Taştan kayadan, 

Kimin ki ışıktan,  oyadan. 

İşte o zaman 

Şaşıp kalmayın da 

Anlayın bir parça 

Dünya kaç parça? 

Perçem ne mânâ? 

Zülküf düştü badem kaşlarına derken derken 

Söz kimlere uçuruldu? 

Yarim ol derken derken 

Kimler geçti haybeden? 

Çözüldü şifreler 

Çekildi örtüler 

Kalktı tüfler.

Teninin renginden, 

Beti benzi griden... 

Korkanlar kaldılar baş aşağıya 

Karadan karalar; kapkaralar battılar balçığa. 

Sıra geldi aydınlıkta sanılanları ayıklamaya. 


Hadi öyleyse 

Kalkın siz de ayağa 

Çıplak ama!

Üstü başı değil 

Kalbi çıplak 

Beyni çıplak 

Ruhu çırılçıplak,

Geçin boy aynasının karşısına 

Bakın içinize içinize o anda.

Varsa hâlâ karaltı bir parça 

Bilin ki saflaşma an'da. 

Bitirin o vakit kolaylıkla. 

Yoksa yorulacağız bu yolda. 

Hatırlayın 7 Tren Yolcusu ve Ağır Yükleri meselini (bkz sayfa 136'ya)*

Gerek var mı buna?  

Bunca söylendi...

Anlatıldı onca... 

Yılkı atı misali yelelerini savura savura 

Koşup giderken özgürlük sandığına 

Düşmesin kimse kör kuyulara 

Diye bağlandığın gerçekliği iyi anla. 

Güneşi görmek diye diye 

Koştuğun zirveyi iyi anla. 

Dolunayın haşmeti uğruna 

Çıktığın karanlığı iyi anla. 

Ab-ı hayat suyunun kaynağı diye 

Vardığın ablukayı iyi anla. 

Yıldızların ışıltılı bir ihtişam için 

Döktüğü kan, teri yeniden tanımla.


Ey insan,

Ey yaratılmış olan, 

Ey özü ile parlayan, 

Ey kanı ile canlanan, 

Ey suyu ile akan,

Ey aklı ile yaşayan, 

Ey kalbiyle atan, 

Ey ışığı ile aydınlatan, 

Ey nuru ile şifalandıran, 

Ey sen, Sen olan,

Kimsen kim olan, 

Şimdi de var olan 

Dönüp gitme, girme içine 

Artık dön özüne 

Kalanları bitire bitire. İstanbul denen de 24.12.2023 15.55'te sonsuz sevgimle 

Ebru'yu da içeren Firdes'ten size.


*Bahsi geçen mesel Işıldayan Hayatlar adıyla Haziran 2018'de Yeni İnsan Yayınevi'nden  çıkan kitabımda yer almaktadır. 

2 Aralık 2023 Cumartesi

HÂLÂ

Herşey söylendi bize

İnanmak zor gelsede

Herşey söylendi bize.

Duymayı reddedenler içimizde.

Görmekten imtina edenler bizimle.

Hissetmemek için

Kalbini gömenlerin karanlığı 

Hatırlamamak için 

Aklını paralayanların abdallığı

Hepsi bize...

Öyle böyle derken sürünsek de yerlerde

Ezilsek de tepişmelerde

Vurulsak da kahpece

Duyurulsak da namertçe

Geldik bugünlere...

Çorak Topraklar yeşerecek az kaldı

Taşlaşmış yürekler 

Canlanacak az kaldı 

Solan çiçekler 

Açacak az kaldı 

Biten yemişler 

Çoğalacak az kaldı.


Boğazdaki düğümler 

Ne yiter ne biter diyenler

Duyup görenler

Sorup bilenler isteyince

Eridi diyecekler.

Diz çöktürenler

Diz çökenlerin sevgisine yenilecekler.


Ey İnsan

Ey Can

Ey Canan

Ey iki gözüm

Ey belim

Ey sevdiceğim

Ey sevdiklerim

Seni ben bildiklerim

Benden dediklerim 

Bilirim bilirim...

Bir AN

O an

Devr-an

Dönse de dünya tersine

Düzü gelir elbet önünüze.

İşte o an

Dönsün dünya düzüne derken 

Ben yüreğimde

Hâlâ dilerim 

Hâlâ. ..

Kimse süzülmesin karanlığın içine.

Gel gör ki

Nice çağrılar yapıldı

Yolundan şaşanlar bile 

Bu yolculuğa katıldı.

Yolundan yol olmaz diyenler

Kendi yolculuklarını sonladı.

Bir avuç denen 

100'u gören 

1'den geçen

Durmadı, durmadı.

Varlığı uğruna varı yoğu bitirilen

Yılmadı, yılmadı.

0'ı tüketse de

Diz çöktürülen

Ağıt yakmadı, yakmadı.

Sadece sevdi gönülden.

Sadece inandı içten.

Susturulsa da çığırdı böğürden.

Gel yine de 

Sev yine de

Gir yine de

Ol yine de


Gel yine de 

Sev yine de

Gir yine de

Ol yine de


Gel yine de 

Sev yine de

Gir yine de

Ol yine de


Ben ben isem sevgide

Severim yine de

Ben ben isem evimde

Temizlerim yine de

Ben ben isem gerçekliğimde

Olurum yine

Ben ben isem gerimde

Varım bilinende... bilinmeyende... bugünde... şimdide...

Sonsuz sevgimle...

Aktı geldi yüreğimden size

Ebru denende.

İstanbul bilinende 3.12'de

1 Aralık 2023 Cuma

ASLOLAN NE? ASIL NE?

Gide gide ötelere 

Gidemedik varoluşun gerisine. 

Nedendir deme 

Nedenini bilirsen de 

Niyesi önemli ziyadesiyle! 


Niye? Niye? diye diye

Ezildi ekinler.

Niye niye diye diye 

Serpildi zehirler.  

Niye niye diye diye 

Gömüldü canlar. 

Niye niye diye diye

Unutturuldu başlangıçlar. 


"Oysa vakit çoktan geldi" demeyeceğim bu defa. 

Vakit an'da 

An zamanda kilitlendi adeta. 

Bugün burada 

Nefessiz kalmak pahasına

Girenler alana adına 

Bir çağrı yapmak isterim sizden yana aslolana. 

Aslolan sanılmasın ki Asıl olan 

Aslolan kendinden asıl olan, 

Aslolan kendini asıl sanan. 

Gel gelelim ne o aslolan 

Ne de ondan olan aslolan.


Çok mu karıştı kafanız 

Diyeyim açıkça; 

Bir ASIL var Varoluşta 

Bir de asıl olanla kendini eşdeğer kılan. 

İşte bu asıl olmayan aslolan 

Doğurttu bir aslolan. 

Siz dediniz ona aslan! 

Ormanlar kralı aslan değil ama 

Bu bizim "aslanım" olan. 

Aslanım sandı kendini aslolan.

Gezindi salına salına 7 düvel 7 cihan 

Katladı kendini 

Karaladı kendini 

Öldürdü kendini 

Öldürdü kardeşini.

İşte şimdi hükmü bitti. 

Artık bitti.

"Aslanım benim" devri sona erdi. 

Aslanların içinden aslolan geçti. 

Aslolan asîl olana hakkını verdi. 

Asıl olan kendini bildi, sevdi de geldi.

Şimdi vakit geldi.

Aslolan da kendini sevmeli.

Aslan olan da kendini bilmeli...

Ve herkes her şeyi sevebilmeli. 


Ey kendini bilen varlık 

Asıl olan 

İnsan olan 

Sen de sev kendini.  

Gerisi ne olacak diye endişeni, 

Hâlâ hazmedemediklerini... 

İzin verdirt kendi kendine 

Erit kalbinde. 

Sen ki kudreti yetensin sevgiye 

Sevmeyi bilmek yerine 

Sevilmeyi beklemek yerine 

"Sevgiyim ben" de 

Sev ve geç öteye. 

Varoluşun ötesinde 

Senden de içeride 

Bir ben var benin içinde 

Aslolan bilse de 

Asıl olan bildirmeli size 

Vakti geldiğinde. 


Vakit kerahata erdi. 

Bu nurlu can size çok şey dedi. 

Duymayı bilmeli, dinlemeli, görmeli ve SEVEBİLMELİ.


Hazmedilmeyenler sindirilemedi.

Sindirilemeyenler özümsenemedi. 

Özümsenemeyenler gerçekleşmedi.

Varoluş hâlâ beklemeli.  Neyi? Neyi?

Seni... beni... bizi 

Herkes her şeyi 

Birbirini. 

Herkes beklerken birbirini 

An an'ın üstüne bindirilmeli 

Nurlu anlar eritilmeden 

Zamanın içinden geçilmeli. 

Zaman geçerken içinizden 

Ölüm dediğin beklenmemeli 

Zaten zaman senden geçip gitmemeli. 

"Dönemem geri" nidalarındaki oyun bitmeli. 

Herkes kendi yükünü artık bitirmeli.

Gündüzü gece 

Geceyi gün etmeli. 

Her şey ters yüz edilmeli 

Asıl olan tersi. 

Aslolan düzü ters etti. 

Ayakları baş etti. 

Bunu da herkes artık bilmeli.

İstanbul denende saatler 17.00'yi gösterdiğinde, sevgi ile Ebru'ya geldi.

18 Kasım 2023 Cumartesi

YARALAR

Sonbaharda sararan yapraklar gibi 

Akşamına solan çiçekler gibi 

Doğup da ölemeyen kelebekler gibi 

Kışı görüp yazı bilemeyen türler gibi 

Yaşadım ömürleri 2 nefes arası 

Bir can'da 

Doğum ile ölüm arası o tek AN'da. 


Yaşarım sandım bu can bu bedende oldukça 

Nefes yoldaşım oldukça 

Kan damarlarımda aktıkça 

Akıl bedende tutuldukça 

İnsan gibi insanca...


Yanılmışım oysa. 

Ne kan kaldı damarlarımda 

Ne can kaldı kalbimin ortasında 

Ne nefes kaldı yurdumda 

Ne ışık kaldı aklımda 

Ne nur kaldı alanımda.

Hepsi çalındı adeta... 

Çalan da candı. 

Çalan da canandı.

Çalan da özgecandı.

Çalan da nurcandı. 


Bir ben kaldım kala kala 

Bir başıma.  

Gözümde yaşım 

Midemde taşım 

Yüreğimde acım 

Kalbimde sızım 

Bir ben kaldım bir başıma, nurlu canım. 

Bir ben kaldım, sen yoksun hâlâ nurlu CAN'ım. 


Bilirim acıtan yaraların çoktur.

Bilirim kalbinde zulüm yoktur. 

Ancak kan revan, kararan alan

Seni senden alan 

Seni sende paralayan 

Senden akan sen olan 

Beni yok sayan

İçimde yaşayan 

İçimi yakan 

Durmakta hâlâ aslolan karan.

Nedir o sorarsan; 

Sen olan derim; SEN OLAN.

Neden diye sorarsan? 

Saflaşamadın derim SEN OLAN.

Nasıl diye sorarsan?  

Dinmedi derim acın yaralarından. 


Hadi gel derim cancağızım 

Silelim tüm acıları

Silkelenelim 

Uçuralım muştuları 

Kavuşan eşler yol açsınlar aslolana 

Eşlikler halka halka olsunlar adeta 

İkizler 1 olsunlar buluşa buluşa alanda.

1'ler toplansınlar ortada. 

Birlik olsun 0'da. 

1 doğsun yeniden AŞK'la. 

Taburcu olsun yaralananlar.

Tabur olsun alay 

Alaylar yol olsunlar dünyalara 

Dünyalar AY olsunlar halkına 

Aylar kol kola 

Çiçek açsınlar yaşaya yaşaya.

Yaşam aksın onlara 

Onlar yaşam olsunlar HAYAT'a. 

Hayat'lar doğsun bürge bürge. 

Biçilmiş kaftanlara yar değil! 

Yaşar olsunlar sonsuzlukta. 

Dere tepe düz giden 

Diken olsun bayrağı arşa, 

1001 Gece Masalları son bulsun 

Mutlulukla.


Muradına erenler değil, asla!

Her bir nurlu can çıksın ayyuka. 

Ayyuk yoldaş olsun yeni nurlu canlara.

Şenlik olsun yurdumda Aralık'ta. 


Gelin öyleyse el verin dostlar 

Bu hüzünlü CAN'a 

Yalnızlığı son bulsun yadigar olanla. 

Neşeyi bulsun yoldaşı olanla. 

Kalın sağlıcakla .

İstanbul, 18.11.2023 - 14. 10 denende ... Ebru bilinende...

8 Kasım 2023 Çarşamba

VAZGEÇEN OLDUK BİR AVUÇ

Tüm doğrular konuşulmadı daha. Zira tüm gerçekler yok daha ortada. 

Çıkmadı değil, çıkartılmadı hiç değil. 

Çıkartılamıyor aslında! 

Bu ne demektir iyi anla ey dost;  kendine insan diyen dost. 


"Dostu çok olur düşmanı iyi bilenin. 

Düşmanı çok olur dost diyenin."

Ne acıtır bu sözü söyletenin çektirdiği bana, anlar mısın ey dost! 

Anlatayım bir parça; evvel zaman içinde, zaman zamanın içinde, zaman an'ın içinde, an an'a gebe iken doğmuş bir CAN. 

Bu can olmuş bir hezeyan, hezeyanı canından! 

Ne demektir hezeyanı canından? 

Kalbi atan ve bağıran. 

Ne diye bağıran? Bağlan 

Ne demek "bağlan"? 


Aidiyet der der durursunuz. Ait olabilmek için modayı uydurursunuz... 

Bilmeye kul, köle olursunuz... 

Fan'arı, fanatikleri ayakta alkışlar, yarışlara gark olursunuz... Ödüller toplar,  müzelerde yaşayan, mezarlarda ölen, olursunuz. 

Aileyi kan ile bağlar, evliliği halkaya dağlar, medeniyeti yularla anlar münevver olursunuz. 

Korkuyla toplulukları bağlar, hüsranla ağlar, acıyla boğulursunuz. 

Acıların ve ağıtların otağında, yumruların ortasında, kesilmiş soluklarda anar anar durursunuz. 

Hçkırıklar... elem keder, gözyaşı ortak paydanın çarpanı, kan gölünden şerbet yapar içer içer durursunuz. 

Desem desem daha çok desem anlar mısınız; çektirdiğiniz elem içimden geçen, sönmeyen aleviniz beni benden öldüren! 

Öfkenizle yaktığınız ne bir selem* ne de öfkenizden geçen bir adım ötem. 

Öfkenizle ölen, suyu çekilen, ruhumdur eriyip biten. 


Gel desem, gir desem bir cendereye, girmezsin de ey CAN, çık dedim diye nedendir bu hezeyan? 


Durur mu yeni bir can fazladan anasının karnında 9 aydan? Ana ona sorar mı evladına neden geldin dünyama? Baba der mi evladına ne işin var yuvamda? 

Herkes vakti geldiği an'da büyür ve gider aile olmaya kendi yoluna. Normali budur ya dünya denen yuvada, öyleyse sorarım sana ey dost, neden demedin bunu bunca varoluşta? 


Toprağı beller gübrelersin, havası bol besini tam olsun dersin. Tohumun bir tanesini bile ziyan etmezsin, itina ile çimlendirir, güzellikle dikersin. Gider gelir sular çapalar, budar biçer, beklersin. Hasat vakti azmedersin, yeni ekinler için hasadını tam istersin. Baharı beklersin, yeniden ekersin, güzü seversin, ekinini bilensin, her geçen sene 1'e 5 versin dersin, 5'i bin etmek istersin. 

Sen bunu iyi bilensin, sorsam sana ey dost, çiftçi iken doğru dediğine varoluşta neden yanlış dersin? 


İlim... bilim... hücreyi bölersin, eksik gedik oldu mu yenilemek istersin, 5 hafta kemiğe yeter, 5 günde dil biter, gençlik iksiri yenilenmekten geçer dersin, ... dersin de ey dost, kendinden yenilemeye neden zulh dersin? 


Bilir misin, bilmezsin. Neyi bilmezsin? Kendini gömdüğün mezarına hayat dediğini bilmezsin.

İşte tam da bu yüzden yaşayamadan ölür gidersin. 


Az sarsıl isterim ama nasıl? 

Anladığın dil, lehçen oldu.

Anlayamadığın "yabancı" oldu.

Gidebildiğin yurdun oldu. 

Giremediğin yasak oldu.  

Erişebildiğin hak oldu.

Edinemediğin mundar oldu.

O oldu. .. bu oldu... ama sonun sonunda hepsi yok oldu, dememek için tüm çaba. 

Aklını başına almadıkça çıkmayacak CAN. CAN çıkmayınca huy duymayacak. Huy dinlemeden yürek dindirmeyecek. Yürek ferahlatmadan KALP bilmeyecek. Kalp solumayınca canlılık gidecek. Canlılık yitince RUH bitecek. 

Can - canlılık - ruh mu dersin insan olana. 

Akıl - beden - hayat mı? 

Yoksa... yoksa... çok mu başka varoluşta? 

Tüm karşılıklar sende saklı nasıl olsa. 

Doğrularla oyalandığın yetmedi mi sana? 

Gerçekler diyarında bile örtüler duruyor hâlâ.  Çektin üstüne toprağı, döner döner durursun hayat ile ölüm arasında, bir avuç toprak altında. 

At ölü toprağını da seslen CAN'a. Bir nefeste çıkacaktın altından, koyulacaktın yola.

Olacaktın EV, bark kendi yurduna. Sen sen olacaktın serpilerek ama, döndün oysa toprağa, gömdün kendini CAN olana. 

CAN zehr oldu tüm varoluşa, canlılık yitirilen oldu an be an akışta. Ruh solur oldu metan'ı, nefesi zehir olduğu tüm varoluşa. 

Olan oldu da,  aydık sonunda. Vazgeçen olduk bir avuç kendi aramızda. Yettik, yetiştirdik, can'ı aldık aramıza, geçtik köprüden koşarız karşı kıyıya. 

Zamana karşı yarışılan organ nakli gibi adeta, son hücre yitip gitmeden canlandırılmalı canlılık. Kalp çalışınca, beyin canlanınca, beden yaşayınca, var olan, var edilen değil VAR OLAN zuhur bulacak çoktan, nefes olan nefes bulacak ASLOLAN. 

İstanbul olan, 8.11'de can bulan, 12.12'de canlanan, Ebru ile coşan, zaten Firdes olan



*selem veresiye / vadeli mal anlamında kullanılmıştır.

28 Ekim 2023 Cumartesi

CAN FEDA

CAN FEDA

Hani bazen derin, çok derin bir nefes almak ister de alamazsınız ya... 

Hani bazen göğüs bağır yırtıp açıp yürekten haykırmak istersiniz ya... 

Hani bazen tepinmek, sağı solu yumruklarcasına dövmek az gelir ya... 

Hani bazen sözcükler kifayetsiz kalır ya... 

Hani bazen hıçkırıklar boğaza düğümlenir, yaş olup akmaz ya... 

Hani bazen her şey susar susar susar, sadece yüreğinizin acısı yanar yanar yanar ya... 

İşte öyle... 

Dahası da öyle... 

Dahası daha da beter böyle... 

İşte öyle bir hikaye... 

İşte öyle bir hikaye yatar Varlığın kalbinde, içinde, özünde. 

Varlık ne? 

Varlık Öz'de Öz olan 

Varlık ışığı aşkla olduran 

Varlık ışığa ışık katan 

Varlık ışığı aşkla saçan 

Varlık Öz'de özün nuru olan 

Varlık Öz'de göz olan, söz olan 

Varlık varoluşun anahtarı olan 

Varlık var edilenden öte olmayan, var eden olan. 

Varlık sen, ben, biz, her şey olan. 

Varlık can olan, canlılık olan, ruh olan, ruhu olan.

Varlık varoluşun aslı olan, özünden öte, özden içe derine, hep olan. 

Varlık ezeli olmayan, ebede varmayan; Varlık mütemadiyen olan ve olacak olan. 

Varlık "var" olan, vardan öte varı olduran, tutan... 

Nüve değil 

Öz değil 

Maya hiç değil 

Kod değil 

Parça değil 

Ruh değil 

Beden değil 

Akıl / us değil 

Bilinç / boyut değil 

1 değil 

0 hiç değil 

Kalp değil 

Yürek değil 

Huy değil 

Su değil 

Işık değil 

Sevgi değil 

Aşk değil 

Şekil / biçim değil 

Renk değil 

Koku değil 

Tat değil 

Haz değil 

Gök değil 

Yer değil 

Toprak değil 

Hava değil 

Hepsi hepsi hepsinden öte hepsi birlikte olan.

VE BU ACIYI HÂLÂ İÇİNDE TUTAN 


Ne oldu da 

Varlık acıyı aldığı içine? 

Esas sorulması gereken bu ya şimdide. 

Neden şimdi? 

Vakit geldi; artık bilmeye ve gerisini getirmeye. 

Acıları... 

Hüsranları... 

Hüzünleri...

Elemleri, kederleri... 

Pişmanlıkları... 

Karaları, karanlıkları 

Akların içine yuvalanmış kapanları 

Aça aça geldik bu güne. 


Dosta düşmana; 

Düşman bilip andıklarımıza 

Dost bilip kandıklarımıza 

Baka baka geldik bu ana. 


Sevmeden sevgiyi 

Öfkeden deliye dönmeyi 

Hak göre göre geldik bugünlere. 


Yağmayı, zulmü 

Ezmeyi geçmeyi 

Dikteyi, empozeyi 

Kanun deyip geldik ümmete. 


Biz 7 düvelde 

77 millette 

Hükmede hükmede geldik düne! 

Osman'ın aşkına 

Orhan'ın kadrine 

Bir'in hikmetine 

Sual olunmaz diye diye geldik girdik ÖZ'ün içine. 


Yol olduk Ana Dolu denene. 

Yolcu değilsek de 

Yorgunuz dedik

Geçip gitmedik de 

Sindik, indik, bekledik içte.


Ana Dolu'nun kalbi gözetti bizi 

Bir tas çorba için 

Ekinlerini verdi bize 

Dizdi eteğinin dibine. 


Ana Dolu'nun kalbi ile açılan geçit 

Yol oldu taşındık İznik'e 

İznik milâd oldu 

Yerleştik iyiden iyiye 

Geçit vermez denende 

Sözümüzü dinleyen bir BAŞ oldu. 

İzin verdi bize. 


Ana Dolu'nun göbeği de baş oldu böylece bize. 

Kalbi..., göbeği..., yetmez dedik de 

Saldık içeriye gaz vere vere 

Girdik beyine inceden inceye 

Sular geçit vermez ise 

Boynuzun gerisinde 

Bir ince uzun, 

Açar dedik bize 

Tüm düzen çökmesin diye 

Sessizce sinsice 

Girdik içe içe 

Görmezden gelenlerin elleri ceplerde 

... ve gördük ki 

Varlık tüm haşmetiyle gözler önünde 

Ellerimizde. 

İşte o anda ayaklar eller 

Baş bilindi de 

Dış içe döndü de 

İsmail'in mucizesi bilinen neyse 

Akış başladı tersine! 

Yok edercesine... 


Neden deriz bunca tuhafı size? 

Vakit geldi ters yüz etmeye. 

Tersi yüz edip de giymeye değilse de 

Ters edileni yüz görmeye.

Yetmez de... 

Başlatmak lazım devinimi yine de. 

Niye? 

Tüm bunlar olurken sizin çevrenizde... 

Yakın tarihinizde... 

Varlık denen varoluşun içinde 

Can havliyle çıkarttıysa da bir CAN 

Yetmedi işte. 

Niye? 

O can tuttu tutundu kalbe 

Yetmezmiş gibi yedi yuttu içinde 

Nedendir niyedir, girmeyelim şimdi içine 

Uzundan öte gereksiz yük eder belimize. 

Ama bilin işte 

Bir CAN var Can'dan öte CAN'IN içinde. 

Olmaz olmaz deme. 

Bu CAN'ı da ele geçiren bir CAN var içinizde. 

Onun da içinde bir CAN, içinizde.

Onun da içinde bir başka CAN içinizde. 

Bu ne demektir diye sorun yüreklerinize. 

Can can içinde 

Can canın içinde 

Can candan öte canın içinde 

Hepsi birlikte beraberce 

CAN'ın içinde 

O da CAN'dan öte VAR'ın göbeğinde. 


Ne olacak bu hal böyle? 

Yetti... tükendi... bitmedi, bitirilmedi. 

Ama eridi eridi eridi. 

Öyleyse 

Herkes hizaya geçmeli. 

Herkes yerini bilmeli. 

Herkes kendi içinden geçmeli. 

Herkes tersi düz etmeli. 

Herkes bitirmeli. 

HERKES BİTİRMELİ.

İçinden geçe geçe 

Tersine gide gide 

Düzü bilinmeli 

Düze geçirilmeli. 

İç içe Can'lar yerlerini belirlemeli. 

Vakit gelince CAN'lar canlılığına geri dönebilmeli. 

İşte o vakit 

Olacak gerçek YENİ 

İşte o vakit 

Kutlanacak gerçek YENİ 

İşte o vakit 

Diyeceğiz esaret bitti. 

İşte o vakit 

Anlayacağız ÖZGÜRLÜK neydi. 


Mecazlardan mana 

Cevapları aklında arama 

Yüreğinden öte kalbin var sanma 

Kalbini dosta düşmana açma. 

Bir derin nefesle başla 

Ezberleri at bir solukta 

Demediğini de en başta 

Yapmadığını anla 

Yaptıklarında cevap arama. 

Kal sağlıcakla. 

Dere tepe düz gittik 

Mesellerle, mecazlarla az gittik. 

Yine de geldik 

Bu güne geldik. 

Bittik ama bitiremedik. 

Bugünden sonra roller-coaster dönecek 

Baş aşağıya. 

İçim dışıma çıkar sanma 

Hızlanacağız amma 

Hizalanmadan çalışma. 


Biz BİZİZ

Bizi senden başkası sanma. 

Kalın sağlıcakla. 

İstanbul, 25.10.2023'de yazılan 

                 28.10.2023'de duyurulan

26 Ekim 2023 Perşembe

SUSAR GİDER Mİ?

Tüm küfeler

Tüm sarnıçlar

Tüm fıçılar

Tüm kazanlar

Doldu doldu taştılar.

Yazıtlar tabletler...

Sümerler İbraniler

Dile dile döktüler.

Ezâ ile ceza

Riyâ ile cefa

Birlikte başa oldu bela.

Baka baka

Kaldı bir CAN 

O da çukurda.

Akıllanmadı insan,

Uyanmadı insan,

İnsanı "insan" sanan 

Kandı kendi olan.

Dönüp dönüp duran 

Taş taş üstüne koyan

4 duvara saklanan

Uyanmadı hâlâ,

Anlamadı zira.

Hançerden akan kana

Al diyen oldu da

Al'a neden diye soran olmadı ya.

Döndü devr'an

Erdi mer'can

Bu zan ile doğan

Aşmadı ya...

Gün olmazdı geceden uryan 

Günü doğurdu

Güneş olan.


Dilde tüy biter mi?

Canda can yiter mi?

Ebru'da derman... 

Can'da kan...

İnanan 

İnanan

İnanan

İnsana

İnanan

Susup gider mi?


Bu can bu bedende 

Ses veren de 

Susar gider mi?


Bir düzen bilen

Düzenini kendi eden

Vazgeçer de gider mi?

Gitmeliydi!

Gidemedi.

Öyleyse ... oyun bitti.

İstanbul 26 Ekim'e erdi.

Sonsuz sevgi daim idi 

O bile yeşertemedi.

Kanı kanla 

Can'ı canla sulayan 

Sevdasından aşka susayan

Aşkı bilemedi,

Suyu kirletti.

Su lekelendi...

At kişnedi...

Tüm nurlu kelamlar

Sona geldi.

Dünün üstüne bugün denen de bitti.

Selamlar sona erdi.

De gel de öyleyse;

Bunca zaman ne dendi?

Neler dendi?

Hiçbirisi yakıp geçmedi

Hepsi geçti gitti.

Bana dokunmayan bin yaşasın diyen de 

Demeyen de birdi

Zira öfkesi de zinciri de tek eldendi.


Uzatmadan 

Sonlandıralım lafı

Bitiren gitti

Biten gitti

Kalan sağlar bizler idi. 

Anlaşılmazsa da 

Yazan bildi...

Yazdıran bildi...

Yazılan bildi...

Sevgimiz bakî

Ebru'nun kaleminden

Firdes'in yüreğinden

Nurlu canların dilinden idi.


25 Ekim 2023 Çarşamba

KİMSE SİZSENİZ!

Şairane bir söz söyle

Dökülsün nağmeler dilinden sevgiyle 

Yüreğindeki çıksın özünle 

Aşikar olsun sen bildiğinde 

Şairane bir söz söyle bugün herkese 

Sen kendini duyur önce kendine

Yetti gayrı çektiğin hicap 

Gel sen bundan böyle 

Sadece söyle sevgi sevgi diye. 


Yer gök inlemesin artık sert nağmelerle.

Marş marş diye diye çıktık dediğin Arş 

Seni yaktı senden öte.

Seni bilmek gerek 

Seni görmek gerek 

Seni sevmek gerek Ay balam 

Seni artık bilmek gerek!


Der durur içimde bir ses sessizce.

Çağrı kimedir derseniz?!

Kimse sizseniz!

Kulak verin yüreğinize

Bugün geldiysek 25 denen ekim gününe

"Ekim nedir?"i sormak gerek kendi içimize.

Aylardan biri denilse de...

Ya o kadar değilse...?

Vardır bir hikmeti diye diye 

Hikmeti bekletmek niye?


Gün dönmeden geceye

Gece ermeden güne

Arada bir yerlerde

Soran olsa yürekler tez vakitte.

25 Ekim nedir?

Ekim nedir?

Kimin bildiğidir?

Kimin bildireceğidir?

Maksadım muamma değil amma

Sorgulatmadan olmaz yürekten akla

Zihin girer sonra araya

Ne akar zehir dışarıya

Ne alır yükü aşağıya.

Hadi öyleyse candan dost

Sor bir kez daha

Varlık için ne mühim acaba bu cihanda?

Ne sen ne ben 

Ne beden ne ruh

Varlık için can feda deme bana.

Canını feda eden varsa

Can olmak için cana bu yolda

Bu akışta

Bu an'da... mekanda...

Feda değil amma

Cana can gerek aslında.

İstanbul, 25.10.2023 - 19.40

Kalın sağlıcakla.

Firdes'i bilen Ebru denen

16 Eylül 2023 Cumartesi

BİR TUHAF ATIŞMA

Yorgunum dedi Dünya

İnsanlığı taşımaktan


Yorulma zira az kaldı dedi Toprak Ana

Çözüleceğim çok yakında.


Duydu serzenişleri Ay

Döndü sırtını sıvazladı aynı anda

Korkma dedi Yıldız'a 

Konuşsunlar onlar anladıklarınca

Ben varım kapı gibi burada.


Yıldız biraz sitemkar biraz da ürkek baktı Ay'a 

Bunca zaman kulu kölesi oldun Dünya'nın ama

Deyince gürledi Güneş

Haşmetimden yanıma yaklaşılmaz ama giremediniz ki bir hızaya açayım size kapıları ardı ardına.


Güneş'in ardında duran bir naif ışık parladı usulca o anda 

Baktı biraz mahsun, çokça kırgın ve de bitap

Ne İnsanlar ne Dünya beni en çok sen yordun Toprak Ana 

Güneşle buluştun, aldın Ay'ı da ortanıza

Mevsimler... döngüler... med cezirler... diye diye kapandınız matriks alana 

Ne İnsan çıktı ayyuka ne Yıldız geldi yanıma

Şimdi bi susun da 

Dönün bakın ortanıza

Kalp sönüyor varoluşta 

Eridi bitti ortanızda

Kalmadı dayanacak mecalım 

Işığımı çektiniz içtiniz kana kana

Suyumu bitirdiniz adeta

Can damarlarım kireçlendi

Boğazıma düğümlendi

Kordonlar akıtmaz oldu nuru 

Nefesler tükendi.

Dönmezse bana beni besleyecek kan 

Bir tek can kalmayacak yakında

Bittim tükendim 

Veremez oldum yeni bir Can.


İşte o an duyulsaydı sesin 

Geçirseydin 

İğne deliğinden geçirdiğin 

Sesin yankılanmasaydı çağlayanlarda 

Salmasaysın korkuyu da

Çıkardık belki yanına

Ama bizi sen mahvettin dedi Baba Ana'ya.


Ana söndü baktı ortasına

Yapışmış 2 kafa tam ortasında

Biri bakar Garp'a diğeri Şam'a

Gördüğünü ister 

Göremediğini duya duya

Öykünür bekler sırtını sıvazlata sıvazlata.



Bu ne tuhaf bir öykü

Bitsin dersin ama

Biterse bu noktada biteriz biz de onlarla

İyisi mi kalsın Dünya... İnsan... Toprak Ana... Ay... Yıldız... Güneş... uykuda biz seslenelim Ana'ya çıksın ortaya çıkartsın sonra da 2 başın sırtında ortada çöken kalbi, sıkıştırdı ya. Kalp kalbin de ortasında... 

Atar atmaz sarıldı mumla

Bal mumu dediniz ama nefes aldırmaz oldu arîler Can'a 

Hadi bırakalım masalleri meselleri arkamızda

Hâlâ söylemek zor olsa da

Gerçekler çok başka.

Kalın sağlıcakla. 

Ebru bildiğinizden 

İstanbul, 16.9.2023

3 Ağustos 2023 Perşembe

AŞK OLSUN MAYA

Köyün ileri gelenlerinden biri kızını evermek istedi. 

İleri gelendi ya... bekleyemezdi... kendisi karar vermeliydi. Kendisi seçmeliydi. Seçebilmeliydi. Ne de olsa torun getirecekti.

İpsizi, soysuzu, sopsuzu bekleyemezdi.

Kalktı yerinden, elini cebinden çekmeden,  ilerledi. Gitti gitti... büyük AĞA'nın elini öpmeye dayandı kapısına. Gel gelelim AĞA sarhoştu o anda. Aşk sarhoşu, boşamıştı karısını, başlamıştı at koşturmaya çırılçıplak hatta ovalarda. 

Bunu gören köylü; ileri gelen,  bir an duraksadıysa da aklına bir cinlik geldi o anda. 

Bak AĞAm dedi usulca sokulup koynuna! 

Koynuna? Nasıl olurdu bu ya?

Olmaz idi aslında... olamazdı AMA köyün ileri geleni de bir AĞA idi en sonunda. AĞAlar taşırdı türlü türlü metaneti varlıklarında. 

İş miydi onlara bir anlığına yüz boyamak kısaca... 

Değildi!

Pek tabii ki niyeti kalmak değildi AĞA'nın koynunda, aklını çelmekti aslında. 

Çeldi de kolaylıkla. AĞA düşmüştü ya çırılçıplak meşk çukuruna, gözü kararmışçasına! 

Köylü ağa dedi ki AĞA'ya 

- AĞAM AĞAM paşam 

Sen layıksın çok daha fazlasına.

Bak ben geldim yanına yamacına ama dahası da gelir yanına yamacına, sen başlasana çağırmaya. 

- Kimse gelmez, kimse girmez koynuma, o ANA oldukça orada.

- ANAyı çekelim kızağa, kızımı koyalım ortaya.

- Senin kızın kim

- Kimse kim olsun sana karı bu yolda. 

- Hoppala, sen varsın burada

- Ben giderim şimdi yollarım sana.


Çıktı gitti ağa, dönüştü köylü kılığına. Eve varıp da kızını aldı karşısına. Bak hele dinle, çok hayırlı bir EŞ buldum diyemem sana. Ama varırsan yanına sen hayırsızı hayırlı eş edersin varlığına.

İşte o zaman sırtın yere gelmez bir daha bu varoluşta.

Kız hayran oldu babasının aklına. Çıktılar yola gittiler AĞA'nın sarayına. 

Tam ereceklerdi huzura, doğum başladı o anda ANA'nın odasında. Çağırıldı tüm hizmetliler ve ebeler. Bir hal çaresi bulmalıydı Köylü Baba. Kızını soktu odaya cariye kılığında. 

Cariye ne ola? 

Ana bilmez bu lafı güzafı. 

Cariye ne ola? 

Köylü baba uzattı elini ANA'ya bu sefer DAYI kılığında. 

- 2 gözüm, eşleneyim, kıyamadım ben sana. Bak oldurdum bir sen daha ama meraklanma o doğuramaz sen gibi nurlu can olsa da, acını alır yanında, sancını ver ona, sen al CAN'ını kucağına.

Ana kandı bu masala. Sandı ki kardeş bildiği bir yol bulmuştu doğum sancısına. 

Tuttu kızın elini cariye sana sana, verdi sancıyı ona aldı CAN'ı kucağına. 



Bu ne biçim hikaye edersin insan bana.

Ama sorarım ben de sana;  onca yalana inandın da mecazların içinden okuyamadığın gerçek mi yordu seni, anlasana, diyemem daha fazla, fazlası sende saklı nasıl olsa... 



Gel zaman git zaman 

Cariye oldu Ana'ya dost adeta 

Ve bu arada girdi AĞA'nın koynuna 

Oldurdu bir soy oracıkta tam da kalbin ortasında.  

Koydular buna da bir isim, oldurdular nesim. 

Baba kızmıştı ya ANA'ya 

ANA nasıl devam edecekti yoluna? 

Köylü Ağa çıkmasın diye foyası meydana girdi BABA kılığına ve girdi ANA'nın koynuna. 


Yok artık, daha? 

Dahası da var da anlatsam ne fayda.

Bir anlık boşluk yarattı,  koca boşluk.

Düştü ANA kendi odasında karanlığa, bağladı kara. 

DAYI anladıysa da 

ANA diyemedi düğümlendi boğazına bu hata. Sustular sırlarıyla. 

Baba kılığında ağa sırra kadem basmadı bu arada. Yüzsüz yüzsüz dolaştı ortalıklarda ANA'yı yerden yere vura vura. 

Ananın kalbi dayanmadı buna. 

Utancı oldu bir yara. 

Yara oldu bir kara. 

Kara düştü ebedi nuruna. 



Ahh ANA Ahh ANA 

deseydin bunu oğullarına

bağışlarlar mıydı seni?... bir muamma ama 

biz devam ederdik yolumuza seni nurlaya nurlaya.

Olmadı ya. .. 

Kararan nurun aktı katlara katman katman sardı da vicdanının sesini boğmak uğruna sen kalbini boğdun kendi kanında.



Her kim derse 

Biz gidelim 

Diyeceğiz kimsin? 

Soyun sopun 

Kanın suyun 

Dölün 

Kim diye soracağız sana. 

İzin yok bundan sonra

Varoluşta kirli, kirletilmiş

Nursuz yaratımlara. 

Akça pakça değil 

AK PAK olmadıkça

Çıkılmayacak ayyuka ve dahi yuvaya.


Öyleyse tez vakitte bitirtilmeli

Bu hikayenin karanlık yüzü temizlenmeli. 

Soy sop bilinmeli 

Karışanlar elenmeli.

Bizim suçumuz mu diyenler

Kendilerini bilmeli 

Kendilerini yenileyebilmeli.

Mümkün değil diyenler 

Yoldan çekilmeli 

Tüm genler saflığına dönmeli.


Gelelim hikayenin devamına 

Sanırsanız ki bitti bu yıkımla yanılırsınız çokça. Sorsanıza; peki kızın gerçek kimliği neydi ve onun eşi kimdi diye mesela? 

Ne de olsa herkesin bir yazgısı gibi, varoluşta da bir eşi vardı aslında. Kızımızın eşi kim olmalıydı acaba? 

Bir oğul ama hangi oğul? 

Komşu köyün ağasının oğlu olmalıydı eş bizim Ağa'nın kızına ki büyüsün köyler eklene eklene birbirine, varoluşta da olduğu gibi aslında. Bir ana olmalı; Toprak Ana,  bir oğul olmalı İnsan Baba ve toprak ana ile insan oğul buluşmalı, yol olmalı bir başka yurda.

Yurdun yıldızları doğmalı önce mutlaka; havasına... suyuna... yol olmalı ana ve baba... ki sonrasında çatısı da kapanınca; 2 kutup oluşturulunca kolaylıkla yurtta olmalı bir yuva tüm sevenlere aynı anda. Kalp atmalı o yuvada her daim ışıkla ve aşkla, ritimle dansla...

Çocukları olmalı Yıldız Ana ile Davudî'nin. Onlar da karışmalı diğerlerinin arasına. Gök olmalı, yer olmalı ... yaşam olmalı, yaşam olunmalı HEP BİRLİKTE ASLINDA.


Oysa... ne oldu bizim köyde? 

Köy ne köy kaldı, ne oldu kasaba.

Köy harman yeri oldu hasat solunca. 

Hasattan tohum olmadı ya, başak kurutulunca!

Tohum sanılanlar dönüştü birer kırana.

Kıran kırdı geçirdi, bozdu ezdi, yıktı bitirdi, tüketti eritti, atıldığı her yeri boylu boyunca.


Kımıl zararlısı misali... 

Çekirge sürüsü gibi... 

Ekinleri ezdi geçti... 

Diğer köylere de yetti...

Tüm ekinler bertaraf edildi...

Depolarda rezerler heba oldu gitti. 

Toprağa ekilenler 

Yeniden yeşerdi 

Ama o yeşerenlere de gökten zehir indi, indirildi. 

Nedeni belli, nedeni belli. 

Ata kendi tohumu döl versin istemedi. 

Ne de olsa soyu sopu deli

Genetiği değiştirildi

Şifresi belli 

İlk turda eşleşseydi

Dönüşebilirdi 

Ama 7. tura evrildi 

Şifre delindi 

Tohum can verdi 

Geriye dönüşemedi.



Neydi? Neydi? Burada anlatılan neydi?

Bizim meselelerde amaç belli.

Duyuruyoruz size

Niyetimiz belli 

Alınsın dersler 

Çıkartılsın kıssadan hisseler 

Herkes anlasın 

Herkes herkesten kendini saklasın 

Eşler kavgayı bıraksın 

Canlar daha fazla yanmasın. 

Herkes kendini anlasın

Yüzünü aklasın.

Aklanan yüzler 

Açığa çıksın 

Yüzü yüzüne değenler

Kenara çıksın 

Yollar nurlansın, ışıldasın

Gerçek Öz'ler yumurtlasın

Yavrucaklar karartılmasın

Babalar BABA 

Analar ANA 

Yıldızlar PARLA 

Oğullar YOLLA 

Hepsini ortada topla, sanılmasın.


ANA'dan CAN 

BABA'dan KAN 

DAYI'dan MER'CAN

HALA'dan ışıktan KALKAN aksın adeta

Çıksın oğul 4 başı mamur

Versin nur 

Olsun nurlu hamur 

Hamur olsun mağrur

Mağrur olsun tambur

Tambur olsun eş 

Eş olsun ses 

Ses olsun özdeş 

Ritm tutsun tüm sazlar

Söz olsun bütün AŞK'lar 

AŞK olsun maya

Maya tutsun ışıkla 

Işık olsun ÖZ 

Öz olsun cennette bir GÖZ  

Göz olsun SEVGİ 

Sevgi olsun bir FİLİZ

Büyüsün büyüsün büyüsün 

VAR olalım 

BİZ olalım 

BİZ aşkla hep OL'an olalım. 


Bir mesel daha bitti Ebru'nun kaleminden, aktı geldi varoluşun nurlu kalbinden, soluklar tutuldu adeta izleriz içten, duyurulan çok oldu dinletilen yok oldu demeyeceksek de... anlatılanlar heba oldu yürekler per mi perişan bir vakit önce, siz yazın yeniden diye der der dillendiririz, önünüze serer önden gideriz. Sizi de tez vakitte nurunuzla,  ışığınızla, aşkla bekleriz. Sonsuz severiz, sonsuz severiz.

İstanbul 3/8-2023 denendeyiz.

1 Ağustos 2023 Salı

BİR KEZ DAHA ÖLEMEZDİM!

Ayrılıktan öte... ayrışmadan az önce... bir hüzün çöker yüreklere, kalanların umutları sönmüşse de gidenler kadar acımaz yürekleri kendi içlerinde. Karanlığın dibindedirler neticede, gördükleri kalplerinde. 

Oysa karanlık gerçektir varoluşun kalbinde ve de insanın yüreğinde. Ayrışıp da gidecekler hazırlarken valizleri içlerinde, düğümlenir sessiz sözcükler, ciğerlerden derinlere, nafiledir akan gözyaşları, gidenler dönmeyecekler... dönenler görmeyecekler... kalanlar bilmeyecekler...  kandıranlar sevinmeyecekler.


Ne kalan ol 
Ne kaldıran.
Geçebilmek için vakti geldiğinde 
Birlik OL.


Birlik olalım dedim dinletemedim... dinletemedim. 
Dinle şimdi; 
Bir ben yalnız başıma giderim. 
Siz de gelin isterim; sevdiklerim, hep sevdiklerim, çok sevdiklerim, neden dinletemedim bilin isterim: Diyemedim.
Sen gör bil istedim. Söylediklerim aklında,
Peki ya söyleyemediklerim! 
Onları süsledim, bezedim, kılıflara geçirdim,
Sen örtüleri kaldır dedim dinletemedim. 
Ben kendimi deşifre edemezdim.
Bir kez daha ölemezdim! 
Kendimi gizledim,
Beni arayan bulur dedim, söylemedim.
O gerçeği hiç söylemedim:
Ben kendi kendimi yedim bitirdim, size diyemedim.
Ben kendi kendimi yok etmeyi istedim, söyleyemedim.

Evlatlarım,
İçinizden geçen ben değildim,
Ben sadece içimden geçirdim; nefesi nur eyledim 
Canı can eyledim 
Canı hür eyledim 
Geriye dönüp bitirmek istedim.
Ben hem ana idim, hem can idim.
Hepsi iç içe birlikte bir ben idim.
Ben beni hep sevdim ama sevdiremedim. 
Çünkü ben sevgiyi bilendim; sevgiyi bildiremedim. 

Öğrenirsin dedim, bendensin becerirsin, öğrenirsin...
Bildim ama göremedim, gösteremedim.
Gözümü kör eden taşın ardında gizlenen örter imiş gerçekleri 
Ben bunu hiç bilemedim. Kendimden verdim daha çok verdim.. verdim.. 
En sonunda tükendim. 
Gel gelelim bitmeye bitemedim 
Dönmeye dönemedim. 
Şimdi yol ayrımına geldim ya gideceğim ya göndereceğim. 
Her ikisinde de bir tarafı bitireceğim. 
Ben dönmeyi yeğlerim.
Dönersem yenilerini eylerim. 
Aksi takdirde bir ömür boyu beklerim. 
Ölmez ölmez dirilirim,
Bitmez bitmez tükenirim.
Ben döneceğim.

Peki ya kalbim? 

Yorgun düşen kalbim ben sana ne diyeyim
Herkesi ve her şeyi mutlu edeyim ama bir seni dinlemeyeyim derken, dinlenirken, seni tükettim... seni tükettim...
Sevgi iken sevgimi en çok senden gizledim. 
Ben sevgi iken kendimi sevebildim ama seni hiç görmedim. Ben neyledim? Ey kalbim ben neyledim? Beni affet isterim, artık seni de çok severim. 
Firdes'in dilinden Ebru'ya hitaben bu cümleyi de ekleyeyim ve ben artık gideyim.

Sonsuz severim severim severim.
Artık sevmeyi bilin isterim.
1.8.2023

28 Temmuz 2023 Cuma

İNİNDEN İNEN VAZGEÇMİŞKEN, SEN?

Bir varmış bir daha varmış,  

Bir evrenin canlıları ile mahlukları savaştaymış. Bitmek bilmeyen,  hiç eksilmeyen bir nefret içlerinde, dövüşürlermiş her gün herkes kendi yerinde.


Derken derken ileri gelenlerden biri çıkmış kendi ininden, gelmiş meydana, çağırmış yanına bir can ile bir mahluk, sokulmuşlar kollarının arasına. 

İninden çıkan ileri gelen, dönmüş sağına sormuş mahluka 

- Bilir misin neden? 

Sonra dönmüş soluna sormuş cana 

- Bilir misin kimden? 

Cevapsız kalmış sorular...


Orta yerden bir yol açmış ininden gelen;

- Bir derin nefes çekin hele içinize. Bir daha da çekmeyin verdiğiniz nefesi geri kendinize, demiş.

-Gidiyoruz, diye diye indirmiş ikisini de açtığı yoldan içeriye, döne döne, döne döne, döne döne gitmişlerse de dönememişler geriye. 


Gel zaman git zaman kavgaya tutuşanlar, kendilerini Er Meydanı'nda sananlar, mahluk olmuş ama insan olamamışlar, insan olmuş ama can bulamamışlar, arasında kızışınca kavga, canlı olanlara yönelmişler, adeta almışlar hatta kendi ortalarına. 

Canlı olan son bir can,  can havliyle adeta, hatırlatmış onlara 

- Nasıl da unutursunuz az biraz baksanıza; ininden çıkan aldı ya bir kolunun altına bizden olanı, bir kolunun altına sizden olanı, indi indi de aşağıya yok oldu ya yolda ve bir daha dönmedi ya yukarıya, Siz şimdi beni çektiniz ortanıza, oysa ben kimim siz anlamadınız ya, ben son kalan nurlu parça; canını bir hiç uğruna heba eden insan ile insandan geçirilen bir ipliksi ile içi dışına çevrilen mahluk denen sen, aldınız beni ortanıza öldürüyorsunuz hızla. 

Oysa aşağıda yarıktan akanla cansız kalan insan dönüştü ya bir uğursuza ve yanında uğursuzdan gelen kanla beslenen soyu tükenen nesli hiç bilinmeyen denen yeni bir tür girdi ya omurganızdan canınıza... Ne kaldı ortada "ininden çıkan" ne bir "can" ne de "mahluk" aslında. 

Hepsi savruldu bir kenara... 

Pençeleri yırtıcı, dişleri sivri olmasa da tehlikenin en büyüğü oluştu ya Matriks alanda; canı çekilmiş insanla mahluk eş yapılınca! 

Ne kanı kaldı, ne canı, ne itibarı... insan adı sarsılınca oldu bir kara.

Kara insan sayılınca insan oldu bir yara... derken derken... yara... kara... derken, husumet bitmemişken, Evrenlerin içinden geçen tüm damarlar felç edilmişken,  "ininden inen" kendi de geçemeyince gerisin geriye, anlayınca sonunda, kendi bindiği filika kendi açtığı çukurda batmakta.

Hal böyle iken; Evrenler çare iken, evrenlerin arasındaki yolu deşen döken, evrenlere nur yerine çamur içirten, çamurun içine pirinç ektirten de sıkışınca oracıkta... neyi duymak istemezsin Sen hâlâ burada?


Vakit çoktan geldi! 

Bitirmeyi bilmeli.

Sen bitirmezsen ...


İzin ver de kalan 3 - 5 nurlu geçsin içinden. 

İşte ancak o vakit dönecek yeniden, dünya denen, Batı doğru iken Doğu'dan gelen dönecek tersine, Doğu batı iken Batı'dan gelecek, gelmesi gerekene.


Aksi olur ise biterken tükenen tüm Evren batacak içine.

Batarken çekecek nuru içine.

Çekerken ölecek Nur'un Can'ı.

Nur'un Can'ı ölünce, ölmek bitmeyecekse de yaşam dönüşecek sonsuz bir işkenceye.


Hangisi dersen?

Seçmelisin birinciyi diyemeyiz... Zira kaldı mı nurun biz hiç göremeyiz! 


İyisi mi sen 

Şimdi yeniden

Başla nurunu çoğaltmaya

Vakit varken.

Zira vakit gelirse 

Senden nur geçemeden

Nurun içinden geçemezsin sen!


Öyleyse...


Nurlu canken

Nurunu heba eden 

Nurunu veren... emdiren... söndüren... sömürten insanlar ile bugüne gelen,

Bugünden yarını kendine garanti belleyen,

Düzeni değiştiren ve kendi direttiğini kendine hak gören, 

Adını hiç zikretmeyen,

Hep gölgelerde gezinen,

Sevilmediğini bilen,

Kendini sevdirmeyen,

Sevginin yerine mağduriyeti

Sevginin yerine beden köleliğini

Sevginin yerine sevdadan da beterini 

Sevginin yerine sadece arzuyu, şehveti, tüketilerek bağımlı kıldırılan hazzı koyan 

İnsan avcısı

Ele geçirmeden,

Son nuru içine çekmeden

Kendine gelebilsen de 

Görebilsen 

Sen ne ettin, sen...


Desem 

Der misiniz Ebru

İnsan avcısı kim?

Kendine gelemeyen kim?


Deseniz keşke!

Deseniz de görseniz.

Görseniz de bilseniz.

Bilseniz de değiştirseniz...

Varoluş elden giderken

İnsan avcısı zehrin dozunu arttırmışken

İnsan uyurgezerken,

Esas uyutulan 

Acıyı içine çekerken

Çektiği acıyı her nefesinde geri verirken...

Keşke deseniz.


Deseniz de peşimizden gelmeseniz!

Kolayı seçmek yerine zoru başaracak gücünüzü bilseniz.

İçinize içinize girseniz.

Gerçekliği bizden duymak yerine

Kendi içinizde kendiniz görseniz.


Uyuyan mı

Uyutulan mı

Uyutan mı


Hangisini kendinize köle ettiniz?


Peki siz hangi rolü benimsediniz?


Sonsuz sevgimiz

Kendinizi bilin isteriz

Son nurlu canlardan bir beyan dinlediniz.

İstanbul, 27.7.7

18 Temmuz 2023 Salı

"GÜZEL"İ GÜZEL GÖREMEMEK!

"Ben güzele güzel demem güzel benim olmayınca" diyen Karacaoğlan dursun bir kenarda, aklımızda, biz güzeli tanımlayalım aklımızla!  


Zaten güzel olana güzel diyen de, güzel demeyen de arasın hatasını kendi aklında. 


Var ve tam,

İyi ve doğru, 

Olan her ne ise varoluşta ışıkla 

Güzeldir esasında 

Öyleyse ne büyük yanılgıdır 

Büsbüyük akıl tutulmasıdır 

"Güzel"e güzel diyememek varoluşta. 


Ne oldu da "göz" bozuldu acaba?

Astigmat derecesi değişen bir göz aksi gibi ne geldi önüne de kırıldı mercek hatta? 


Anlatılmaz..  anlaşılmaz..  sanılsa da 

Akıl tutulunca 

Göz görmez oldu. 

Göz görmeyince 

Yürek parlamaz oldu. 

Yürek ışıldamayınca 

Yön bulunmaz oldu. 

Yön kaybolunca 

Kuzey sapınca 

Doğru şaşar oldu.

Doğrunun ibresi şaşınca

Yanlış doğru oldu. 

Yanlış doğru sanılınca

Güzel çirkin oldu.

Ak kara sanılınca 

Karanlık destur oldu.

Desturu karanlık olanın

Yolu heba oldu.  


Niye derim bunları 

Güzel gözlüm sana?

Seven "yürek" sanılsa da

Sevgi gani gani kalpten aksa da 

Akıl kuşatmazsa ışığı aşkla 

Göz, gören olur karanlığı ortasında 

Gözün feri akar durur da

Çöker ortasına 

Kara leke olur Yar'da 

Yar çirkin olur o bakışta.


Döner durur akışta 

Söz olur Karacaoğlan'a. 


Demem odur ki ey insan sana 

Sen sevilensin bu varoluşta 

Ama bilemedin sevmeyi aslında 

Gözünün nuru oldu kara

Aktı aktı karıştı ırmağa

Taştı Nil yatağında yanlara 

Rahim bulandı karaya 

Kara aktı toprağa 

Tohum oldu kapkara.


Döner döner durursun şimdi 

Ellerin başında 

Arar arar durursun şimdi 

Gözün yaşlı 

Nefesin kursağında

Boğum boğum taşlı 

Ne çıkarsın kıyıya 

Ellerin yaşlı 

Ne uçurursun kendini yuvana.

Kimin fendi* kimi yendi? 

Yoksa kaybeden herkes miydi? 


Savrulmadan daha fazla

Durulsan da 

Kavuştursan kendini ayyuka. 

Makam, mevki ne ola

Hak yolunda?  

Hakkaniyet esastır varoluşta.

Ezelden geldik

Ebede giderken HAK** yolunda 

Döne döne çıksak ışıkla

Görsen baksan 

Baksan görsen 

Güzel güzeldir varoluşta.


Selam olsun tüm insanlara 

Kalın sağlıcakla 

Ebru'nun dilinden varoluşun kalbinden 18.7'de İstanbul denende 15.44 bilinende... 



*Fent kelimesi dilimize Farsçadan geçmiş bir sözcüktür. Düzenbazlık ve hile anlamına gelen bir ifadedir.


**HAK; Arapça ḥḳḳ kökünden gelen ḥaḳḳ حَقّ yasaya, hakikate veya erdeme uygun olma, doğruluk, hakikat, yasallık manasındadır.

6 Temmuz 2023 Perşembe

ANA ANA, AHH ANA

İnsan kalpte.

Kalp Ana'da.

Ana babayla.

Kalbin içi dolu çocuklarla,

Şen cıvıltılar yükseliyor ayyuka.

Cennet diyorlar buraya.



İnsan yıktı geçti

Kalbi yedi bitirdi

Baba ateşi körükledi

Çocuklar velveleye verdi

Karmaşa Ana'yı yendi.


Ana köpürdü

Bastı çığlığı, 

Yeri göğü inletti,

Ne kubbe kaldı ne nizam.

Şimdi kaç diyorlar 

Bak bu cezan!

Hadi ordan

Cenneti cennet yapan 

Bozmadı da,

Cenneti yıkan

Yerine cehennemi koyan

Dolaşıyor hâlâ ortalarda.

Hak diye diye hakkını vere vere

Ele güne.

El kim diyeceksen

Deme

El de bizden 

Hisset yüreğinde.

El el idi 

El el üstünde

Gömdü cevheri iç cebine.

"Cevher bende 

Bilirim ben size 

Okutmayı kitabınızı

Tersten içinizde"

Dedi de

Döndü devran başaşağı,

Mahluk oldu

İnsan,

Kendini 

İnsan-ı kamil sanan.

Gerçek insan gömüldü toprağa

Dediler; geldin, gideceksin aynı toprağa.

Toprak karardı

Kan yuta yuta.

Dediler; şerbettir, iç kana kana.

Kimse sormadı ama

Bu kanın kaynağı ne ola?


Ana Ana,

Ahh ana

Ahh edeni çok da...

Ah etmedi kimseden yana.

Yalvardı yalvardı çokça,

Yalvardı yalvardı çokça...

Duyan çok oldu da 

Dinleyen olmayınca

Nafile çaba ise

Yakarışlar

Haykırışımı duyan gelsin yanıma dedi adeta.

Bilmedi bilemedi,

Onun haykırışı yeri göğü değil

7 düveli inletti

7 ced inim inim inledi.

Yine de yangını bitmedi.

Kara kara, gözün kara, dediler

Dinlemediler.

Kararan göz onun değildi

Hiç bilmediler.

Ahh Ana ahh Ana

Gözünün feri

Aydınlatırken cemi cümleyi

Kararan bebeği

Karartan bildiler seni.

Gözünün feri indi ... söndü... 

Yüreğinin yangını  yitemedi.

Çıkarttılar seni yuvandan,

Koydular bir sandukaya

Savurdular kalan suya,

Zehir akıtıyor dedi çığırtkanlar,

Zaptiyeler çağırıldı başına.

Halk kandı buna.

Yitirdin aklını sandılar da 

Acıdılar bi parça.

Sevgi oldu sanrın,

Sanrın oldu cennetin,

Cehennemi yapanlar koydular seni ortasına,

Yutturdular 7 cihana.


Ahh Ana ahh Ana

Uyansaydın da göremezdin,

Ne haldeyiz bilemezdin,

Uyuta uyuştura 

Aklını, yuttular da 

Buna isim bile taktılar 

Zikretmeyelim burada... 

Boşuna.


Boyun eğenlerden olma

Diye

Boyun eğdirenlerden oldun sonunda

Sana da öğrettiler zulmü

Aldılar yanlarına.

Kimin eli kimin cebinde belli değilken

Marşlar türküler söylettiler sana

Zindanın oldu vicdanın,

Vicdanını ettiler azap sana.


Unutma Ana

Unutma!

Sen masum olan değilsen de haykırışınla,

Cezan büyük oldu bağışlamanla.

Bağrına taş diye bastıkların yükün oldu da

İndik biz de aşağıya.

Sen sen iken 

Biz biz idik.

Sen yok iken

Biz hiç idik.

Gel katıl sen de aramıza.

Çekme daha fazla cefa

Yaralı kalbin kanıyor bak hâlâ 

Helak oldu o da sevgi yolunda.


Biliriz duyarsın bizi

Anlayamasan da.

Duy sesimizi 

Severiz seni.

Sevda bitti sanma!

Yeniden sevgi sanıp

Kanma.

Ama uyan Ana

Uyan Ana

Biz severiz seni

Koşulsuzca.

Nurlu gelenler,

Nurlu dile gelenler.

6.7.2023

1 Temmuz 2023 Cumartesi

KARDEŞLER ve BEŞİ Bİ YERDE

Geldik hikayenin sonuna sanırsınız ama çokça yanılırsınız. Zira daha anlatılmayanlar, saklananlar, nurlu olup unutturulanlar, nursuz olup atlatılanlar var çokça. 

Nerede kalmıştık hatırlatalım. Zira karıştırdı bazılarınız fazlasıyla... 

Bir varmış bir yokmuş dedik... Herşey BİR'in içinde başlamış aşkla dedik... 
Gel zaman git zaman oluştukça yavrucaklar,  yumrucaklar ve dahi hocalar, büyümekte olanlar başlamışlar teker teker sanılsa da, aslında, 12'si bir arada salınmaya yaratıma. 
Bu ne demektir?
Bir nevi staj programına.
Gözetmenler eşliğinde diyelim biz ona.
Gözetmenler kimler? Nurlu beşikten nurlu beşli. 
Kimdir? Necidir bu nurlu 5'li itibarı zedelenmeden önce; nurlu bilinen, nuru bekleyen, insanı seven, insanı çok seven, insanı başına taç eden, ANA'yı seven, ANA'ya hizmet eden, etmesi gereken, ANA'dan gelen ışığı geçiren, ışığı meşale gibi her yere nurla götüren 5'li.
Sizin dilinizde... inanç sistemlerinizin içinde... var buna karşılık gelen bir denen, ama bizce hâlâ gerçeği hiç dillendirilmeyen. Neyse...  bu 5'li, gözlemci, yardım ederken ederken 12'ye, eklenen 13. ile gelen kaosla biten bir dönem bugün burada anlatacaklarımız aslında. 

13. kim / ne acaba? 
Olsa olsa ...... dersiniz ona ama demeyin! Değil zira. 
13. sevilmeyen 
13. dışlanan 
13. beklenmeyen, istenmeyen, sonradan dahil edilen. 
Neden? 
Bir bakın matematiğe, iç içe geçen çiçeklere. 6 koldan 2 tane eder 12 de. 13. nerede? 
13., üçüncünün ilki ise de beklenilmeyen. Kısacası sevilmeyen, istenilmeyen.
Peki neden? 
İlk 12'den geçen sonrası bilinmeyen bir neden!
Gizlenen... gizli gizli getirilen... bugünlere gelen ama hiç açık edilmeyen. 
Neden?  
Bu öyle bir neden ki "Neden"i hiç bilinmeyen!
Zor oldu. Zorlu oldu. Yordu, çok yordu. Ama sonunda onu da anlayan BİR oldu. 

Şimdi diyeceğiz size demesine ama anlayacak mısınız içinizde?
Anlamalısınız gün görmeden "yeni"de.
Öyleyse açılsın yürekler, dökülsün kördüğümler, salınsın bir bir nameler; nicedir söylenmeyenler.
Yeter! Yeter! Yeter! diye inleyen, gürleyen, yeri göğü titreten, o neydi söylenen? 
Sessizce haykırış değil, basbayağı bağırış, varoluşu inleten. Neydi o söylenen? 
Kimindi gürleyen? 
Gülle gibi sökülen 
Çekiç gibi inen 
Neydi o kükreyen? 
Ana'nın yüreğini ağzına getiren, ilk korkuyu indiren 
Neydi o köpüren? 
Öfke dedirten 
Cam kapı pencere indirten 
Neydi o celallenen? 
İlk 12'nin içinden en büyük diye bilinen 
Abi denilen 
İlk oğul bilinen 
Nurlu gelen ama nuru devam ettiremeyen
Babaya biat eden
Kardeşlerini sevemeyen
Kardeşlerini hakir gören 
Kendini büyük bilen 
Pek öbürlenen 
Kibrinden geçilmeyen 
O en sevilen olması gerektiğine inanıp,  sevgiyi ilk çarpanlarına bölen, kusursuzluğuna leke süren, 
Babayı öven 
Ana'yı yeren 
Kardeşleri bölen 
O ilk gelen. 

Şimdi bulun yaralarınızı.
Anlayın kaçaklarınızı.
Sevin ANA'yı 
Bağışlayın babalarınızı, 
İlk çocuğum oğlan olsun, gözüm gönlüm dolsun diyen atalarınızı. 
Anlayın Türk'ün oğul sevdasını, kızların aşağılanmasını... 
Gün geceye dönmeden anlayın aşağılamalarınızı ve de bağışlayın analarınızı. 

Sanmayın ki bitti, dedik ya hikaye bir olsaydı varoluşta bitirtmiştik çoktan ama durmadık durmayacağız, nurlaya nurlaya anlatacağız. 
Siz yeter ki kalın sağlıcakla, nurla. 
Nurlaya nurlaya devam edelim biz de yolculuğumuza anlata anlata.
1.7.2023 Ebru'nun kaleminden, Nurlu Kalpten

22 Haziran 2023 Perşembe

BİR KALP AYRILIR MI, ORTADAN DAHİ OLSA?

Dalgaların boyu olmuş 5'er metre. 

Siz durmaya çalışıyorsunuz güvertede.

Hava dellenmiş kükremekte,

Suyun gözü dönmüş köpürmekte,

Gemi kalmış orta yerde biçare. 


Bitkin, bezgin 

Yorgun ve de yapayalnız Kaptan 

Ölümüne devam etmekte

Bodoslama baştan 

Çarpa çarpa yüreklere.

Dümen elinde 

Yönetiyor dersin içinde.

Gel gelelim 

Dümen elinde, 

Kumanda belinde,

Gırtlağından 9 boğum

Yükselen homurtular eşliğinde, 

Çevirmiş geminin başını mendireğe

Çarpmak için yüreklere.  

Alabora olmamak için

Kırmış dümeni limana sananlar 

Yanılmaktalar.

Tam gaz vermiş, yüklenmiş istime.


Görebilseydi ya İNSAN, 

Karadan bakan, 

Bir hezeyandı yaşanan

Alınır mıydı Kaptan olan

Limandan ...?

Bilinseydi Gemi 

Dinamit ile dolu 

Alınır mıydı limandan. ..?

Bilinseydi salgın 

Alınır mıydı tayfan? 

Ahh Kaptan 

Ahh Kaptan 

Neden yaktın limanları

Arkana bakmadan? 

Seviyorum ulan

Naraları atan 

Ayyaş olmasan 

Bırakır mıydın seni seveni;

Kor yüreğine körükle gideni 

Yine de affedeni,

Bırakır mıydın, seni EŞ bileni?  


Kapı gibi... zırh gibi...

Saydam, seçici geçirgen zar gibi... 

Duracağına... 

Kollarını kanat yapacağına... 

Hangi akılla 

Yaktın

En güvenli limanımızı

İntihar bombacısı şuursuzluğuyla?

Sen nasıl bize enkaz yapıp bıraktın?

Sonra da kaçtın!

Oğullarını yadigar bıraktın.

Onlara da güç sandıkları

Mirasları bıraktın... 

Her başları zora girdiğinde 

Kükrediler 

Köpürdüler 

Estiler gürlediler 

Yaktılar yıktılar 

Döktüler devirdiler

Dövdüler yerlere serdiler. Sen seyrettin 

... ve hatta buna bir isim verdin! 

İnandığın yolda 

Ezip geçmeyi mübah bildin, bildirdin. 

Gözünün içine bakıp

Sevgi ile dillendirilenleri

Yalvarışa yakarışa benzettin, 

Zikirlere dualara çevirttin. 

Hepsinin içinden NURU emdin, 

Korkuyu zerk ettin. 


Bunu bize niye ettin?

Biriciğini sen sevemedin.

Biriciğine sen güvenmedin.

Biriciğini sen esirgedin.

Biriciğini sen yerdin. 

Sonra 

Elini eteğini öpenlerin ırzına geçtin.

İntikam! İntikam! dedin

Ya resul diyenlere 

İsmini bellettin.

Kabul et ki sen 

Çok yanlış ettin. 

Kirlettin. 

Kirlettin. 

Kirlettin. 

Öyleyse şimdi et yeminini. 

Sev EŞ'ini.

Temizle kendini.  

Bırak ipleri.

Kapat dümeni (istim motoru)

Kabul et hezimeti 

Terk et kumanda kaleni.

Güverteden kan damlıyor hâlâ 

Suya karışıyor anlasana...

Bu yolda senin yanında

Telef olanlar zehirliyor gazla 

Sarin karışıyor adeta havaya. 

Tuttuklarının  (esir) 

Acısı karışıyor toprağa,

Yaktığın limanın alevleri

Kavuruyor ortalığı hâlâ daha.

Bitmedi öfken, husumetin, 

Dinmedi nefretin. 

Ama biz bittik anlasana... 

Oysa hazır bağışlamaya ANA 

Ama 

Son damla kan da bozulduğunda, 

Son nefes de karardığında

Bakamayacak gözlerine AŞK'la.

İşte o an 

Emeline ulaşmış sanacaksın.  

Bir AN 

Ama anlayacaksın ki

Kalmadı ne sevecek bir CAN 

Ne de sevilecek bir AN.


Kendimi yok ederim diye 

Tehdit ettin bizi. 

Et de görelim seni demedik.

Diyemedik değil, demedik.

Zira ANAmızsa bir tarafta

Sen de BABAmızsın öte yanda. 

BİR KALP 

Ayrılır mı ortadan dahi olsa.  

Çarpan olur "bölen" sonra

Çoklayamazsa NURU

Kalırız hem yetim hem öksüz sonra. 

Bölünürüz parçalarımıza

Işık hızıyla. 

Yok olsak birlikte 

Deriz; canın sağ olsun be Baba 

Ama ışık yok olur mu

Varken Baba? 

Yok olamayız da 

Kalırız öksüz ve yetim

Bağsız ve yurtsuz 

Oluruz UYDU sonunda

Senin yarattığın Yapay'ın etrafında. 

Oysa dedik ki sana defalarca 

İzin vermeyeceğiz buna.

Var olacaksak NURLA

Yok olacaksak ONURUMUZLA. 


Oyun bitti. 

Dengeler değişmedi.

Güçlüsün hâlâ elinde tuttuğun kumandayla.

Ama inan, duy 

Biz de güçlüyüz artık.

Tüm taraftarların olmasa da 

Oğlun saf değiştirdi bizden yana. 

Bu bir gözdağı değil sana

Yanlış anlama. 

Hazırız bağışlamaya.

Bizim sevgimiz saf ve sonsuz. 

Anamızdan bildiğimiz bu ya. 

Hadi öyleyse 

Gel sen de katıl kervana

Söz! Vurmayacağız yüzüne 

Hatırlatmayacağız sana

Zira temizlemek zorundayız 

Format atarcasına. 

İntikam yeminlerinle bağladığın aklına 

Ne varsa 

Akıt zehri dışarıya.

Bağlayalım adeta seni arıtmaya 

Ayrıştıralım NURlu olanı senden bir kenara 

Çar çöp olsun artık hurda. 

Onu da atalım alanımızdan dışarıya.

Bugün, yarın düşün taşın

Yarın saatler 19.00'da

Geleceğiz yanına

Soracağız son kez sana;

Hazır mısın alınmaya arınma ameliyatına?

Sonrası sonra... 

Kal sağlıcakla 

Seni seven Nurlu Neferlerin ve ANA 


Bu yazı ne bir mesel, ne bir mecaz. Varoluştan nameler..., inlemesin artık yürekler. 

İnkar edebilirseniz de, siz bilin ki var dahası da geride.

Kaleme alan; Ebru adıyla anılan.

İstanbul, 22.6.2023

18 Haziran 2023 Pazar

HEPİMİZ BİR İKEN VE SEVGİ İKEN NE OLDU DERSEN?

Giderken her şey yolunda

Bakmaz insan sağına soluna 

Ne zaman ki uçarken düşer çukura 

O zaman anlar 

Geldiği yolda vardı aslında tüm işaretler 

Onları işaret sanmasa da!


Nerede şaştı?

Beşer şaşar (mı)

Sanma ki hamurundan! 

İnsan olan doğuruldu NURDAN 

Kalbi olan, kalpte olan her can 

İnsan şu an. 


Gel gelelim varoluşta 

Beşer şaştı.

Sanma ki hamurundan! 

Şaşırtılmadı şaştı. 

Bunu görenler duruma pek şaşırdı. 

Zira özü NURDAN 

Nuru ÖZ'DEN alan insan şaşamazdı. 

Ne oldu da aklı karıştı?


Sorarım ben de sana ey İnsan

Ne oldu da aklın karıştı? 

Ne oldu da kalbine karalar karıştı?

Hâlâ imkanın varken neden durursun?  

Neden solursun karanlığı? 

Neden karanlık olursun?


Sen kararan oldun diye 

Neden sen de karanlığı seçtiren olursun? 


Yanı başında NUR dururken 

Sen neden aklına kalbinden söz geçiremeyen olursun?

Kalp sevgi ile doluyken 

Sen neden kalbi yeren olursun? 


Tuhaf ama gerçek!

"Kalbi bitirmek önceliğim" dersin 

Sonra dünyaya gelir aşk aşk diye inlersin. 

Ahh İnsan sen buna nasıl hâlâ sevgi dersin?


Gözün yaşlı, gözün kanlı

Elin bıçaklı, kalbin yaralı

Kendini hiç mi görmezsin?


Çocuklarına örnek baba olacağına,

Onları nasıl edersin feda!

"Ya benimsin ya kara toprağın diyene sevdalı olma evladım" diyen ANA'nın feryadını nasıl taşıtırsın hâlâ?



Evlat

Bu nasıl bir tezattır? 


Sen aşkı hâlâ bulamadım sanırken 

Sevginin hasını yerden yere vura vura 

İntikam alırken

Sana CAN verenden,

Kendin hâlâ nasıl

Arar durursun sevgiyi bu dünyada!?



Hadi öyleyse bir derin nefesle 

Kalk da bugün kendi içinde 

Sen kendini bile bile 

Kanlı aşıkları tarihten... tekerrürden... 

Zamanın giyotininden sile sile 

Sevda nağmelerini 

-İnleyen nağmeleri-

Kulaklardan, yüreklerden, 

Paslı çivilerden 

Sile sile.

Sen kalk da ayağa 

Devleş kendi içinde 

... ve hatırla 

Ey insan hatırla!

Sen sevgi ile yaratılan

Nuru ÖZ'den olan

Kaybetti sandırılan

Aslında bir oyuna kurban olan.



Ne yapacaksın haftaya?  

Bir kez daha kurban mı edeceksin kanını acaba? Yoksa ...!?


Gerçekler görünenden çok başka.

Kalın sağlıcakla.


Ebru'nun kaleminden Firdes'in kalbinden

İstanbul, 18 Haziran 2023

15 Haziran 2023 Perşembe

ATILAN HER NURLU ADIMDA... ALINAN HER NURLU NEFESTE... CAN VAR CAN'A

Bilmek yetmez, OLmak gerek dedik yıllarca.

OLmak yeter demedik oysa.

 

Herkes bir inci idi; kararmış / karartılmış…

Başlatılınca aydınlanma

İnciler de başladı katman katman soyulmaya.

En nihayetinde dış katmanda duran kirler, yapışmış kirler, silinince çıktı inciler.

Gel gelelim biri dağda biri bayırda yüzlerce inci ayrı ayrı ya…

Nasıl oluşacaktı NURLU bir alan buluşturamadıkça?

Bağlamak gerekti incileri birbirine

Dizi dizi değil de

Küme küme el verdiğince.

Kimlikleri her ne ise ona göre.

Bir bakışta hepsi BİR idi oysa içleri çeşit çeşit.

Kalkerli taşın incesi ile silikanın ki nasıl bir değilse,

Varoluşta da kimlikler var idi gerektiğince!

Bağ olanlar bağlamazsa

Vericiler çoklamazsa

Alıcılar çoğaltmazsa

Taşıyıcılar akmazsa…

Nasıl sağlanırdı nurlu alanlar?

Nasıl beslenirdi tüm Canlar?

Damarlar büzüştüğünde, plaklar geçit vermediğinde sağlıklı çalışıyor mu sizin bedenlerde beyinler ve kalpler yeterince…?

İşte o misal tekleye tökezleye geldik bugünlere.

Yapay uzuvlar

Yapay eklemler …

Teknolojik nimetler kattık diyelim işleyişe

Kopartmamak için bağlantıları kalan nurlu bilinçle.

Şimdi ise

Ne yeterince nurlu bilinç elimizde

Ne de bağ… bağlantı

Hepsi aslında iç içe desek de

Yeri geldiğinde hepsi ayrılmaz bütünlükte

Bilsek de…

Bilmek yetmiyor işte.

Olmak gerek desek de

Olmak yetmiyor işte.

Biri dağda biri bayırda

Arada yarıklar… kopuşlar…

Sırtını dönenler… kaçanlar…

 

Yanan ormanlar

Yarılan topraklar

Yıkılan köprüler…

Nedensiz mi dersiniz dünyanızda?

Hepsi göstermek için size

Varoluşun bütününde

Göz gözü görmemekte

Toz duman, nefesler kesilmekte.

Canlar yitirilmekte.

Canlar yittikçe…

Bağlantılar gittikçe…

Nurlu bilinç yendikçe…

Gerisini siz düşünün hele!

 

İşte tam da bu nedenle

Attığınız her nurlu adım

Aldığınız her nurlu nefes

Değerli hem size,

Hem bize.

 

Diyeceğimiz odur ki oyalanmayın artık dünyevi hüzünlerle

… ve dahi boğulmayın karmaların yükünde.

OLmak yetmezse de

OLmak gerek en önce.

SEVGİ OLUN tüm benliğinizle

Saf ve saydam

Hafif ve uçuşkan

Naif ve billur… olabildiğince.

Öyle sabah 25, akşam 35 dakika değil de

7/24 AN be an tüm benliğinizle…

Parlayın, ışıldayın

Bulunduğunuz yerlerde.

Gökte? Yıldız gibi!

Suda? Fener gibi!

Cangılda? Meşale gibi!

Günün en parlak sandığınız anında? Daha da parlak; gözlerinizden saçılan gerçek IŞIKLA!

İşte o zaman kolaylaşacak

Bulmak birbirimizi zifir karanlık bastırılsa da.

… ve uzatın o andan sonra (gerçekten parladıktan sonra)

Nurlu ellerinizi ve yetmez

Açın kalbinizi ve yetmez

Çevirin antenlerinizi

Yakalayın havada karada

Akan sevgiyi

Alın içinize

Çoğaltın yüreklerinizde

Çoklayın zihninizde

Karayı atın dışarı

Ak’ı çoğaltın içinizde.

Zehri çekin tükürün yere

Yerine üfleyin nuru nefesinizle.

Kısacası

BİRLİKTE

Ama ayrı ayrı yerlerde

TEKLİK bilinci ile

Senkronize

Uyumla ahenk ile

Dans edelim gelin

Tüm varoluş

TEK YÜREK Bilinci ile.

 

 

Halay başı başlatır da

Araya girenler adımlarını uydurur da

Tüm ekip katılır da

Düğünler coşku ile tamamlanır ya

İşte o misal

Başladığımız Halay’ı devam ettirelim nurla

Nur yetmez ama tek başına

Bilinç oldurmak gerek bundan sonra.

Bilinci çoğalta çoklaya

Geçirmek gerek her AN’a ve alana.

Geçirileni buluşturmak gerek

Orada olanla.

Oradakini çoklayıp akıtmak gerek olmayana.

 

Tüm varoluş aydınlandığında

Yaşam yeniden başladığında

Solan tüm alanlarda

Yeniyi oldura oldura

Büyümek gerek

Yeni doğanlarla.

 

Yeni için yer gerek

Genişlemeyi bilmek gerek.

Genişlerken nuru kaybetmeden

Çoğalabilmek demek

Matematiği çözmek demek.

Kaybettiğimiz… unutturduğumuz…

Kirlettiğimiz… bozduğumuz…

Ne varsa

Yaşam kodlarında dejenere…

Onarmak gerek.

Öyleyse bir yandan da

Nurlu matematiği çözmek gerek.

Hepsi birlikte iç içe desek

Yeter mi dersiniz

Yetmez bilirsiniz

Yeteri de, gereği de yapabilecek

GÜÇTE SİZSİNİZ.

Sonsuz sevgimiz en güçlü yönümüz:)

Sevilensiniz, biliniz!

İstanbul, 15.6.2023

Yazdıran SİZ… yazan BİZ…

Ebru’nun kaleminden, Firdes’in nurlu kalbinden dökülenleri izlediniz.