17 Şubat 2015 Salı

NEDEN?

Biz bu acıya niye tanık olduk?
Günlük koşturmacalardan insanları sıyırmak,
Ellerini vicdanlarına koydurmak,
Gönül gözlerini açtırmak,
Her görünenin altında bir de görünmeyen ama gerçek olan anlamı buldurmak,
Sevginin yüceliğini ve kudretini göstermek,
Birlik çağrısı yapmak,
Bir olduğunuz gerçeğini anlatmak,
Yaşamın içindeki gizli dersleri su üstüne çıkartmak,
İnsanın önce kendini sınaması gerektiğini, iç benliği ile yüzleşmesi gerektiğini vurgulamak,
Din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapılmadan istenenin sadece tek yürek olabilmek olduğunu göstermek.
Neden Özgecan?
Bazen ruhlar zor olanı seçer. Bilirler ki her ne olursa olsun o güçlüğü yenecek güçtedirler. Bu gücün ilahi sevgiden, yüce Allah’tan kesintisiz, şartsız, koşulsuz geleceğini bilirler. Bu bilinci bu dünyaya taşıyamasalarda yüreklerinin en derininde hissederler. Her şeyi bilen parçaları onları sürekli aydınlatır. Şüphe götürmez inançları vardır yüreklerinde ve  bu inançla bu dünyaya gelmeden aldıkları en zorlu görevleri bile layıkıyla yaparlar.
Şimdi ne olacak?
Her şey olması gerektiği gibi yaşandı.
Bilin ki bu olaydan haberdar olan her bir insanın, ister bu ülkede, o şehirde yaşasın, isterse dünyanın öbür ucunda olsun fark etmez, bu olaydan öğrenecekleri var.
Karşısına çıktığına göre bu acıyı yüreğinde hissetmesi gerekenler var ve yapması gerekenler var; insanlık adına ve kendi adına. Yani bütünün hayrına ve kendi hayrına. Burada yük almayan yani ödev sorumluluğunun altına girmeyen tek taraf var; onlar da bu görevi seçerek gelenler. Bu çok özel bir durum, özel bir olay. Herkesin her şeyi bir anda idrak etmesi gerekmiyor ama bir kibrit ışığı dahi olsa yakabilmek, yüreklerde bir an dahi olsa bir his yaratabilmek yeterli.
Siz içinizdeki sevgiyi büyütün, bir olduğunuzu, bir olduğumuzu görmeye niyet edin, yeter, gerisi zaten gelecek.
Acıların üstünü örtmeye çalışanlar bilsinler ki örttükleri bir narin kar zerresi kadar incedir ve eninde sonunda bir gün erir.
Ama acılarını tohum yapıp sevgiyle sulayanlar da bilsinler ki eninde sonunda bir fidan yetişir.
Biz sizi fidan tohumu olarak ektik, şükürler olsun.
Bu yazı 17 Şubat 2015, Salı günü saat 13.00 itibariyle Ebru Tolan Karahasanoğlu kanalıyla tebliğ edilmiştir.

  

15 Şubat 2015 Pazar

İLAHİ AŞK


Arayın, ilahi aşkı arayın; kendi içinizde.
Yüreğinizin en derinine sakladık onu.
Anneliğin şevkatine, babalığın koruyuculuğuna, kardeşliğin paylaşımcılığına sakladık onu.
Aşk, her yerde; ruhun olduğu her yerde. O ne bir bedende, ne bir gözde, ne bir sözde; o her yerde. O ne bebeklikte, ne gençlikte ne de ölümde; o her yerde.
Bir beyaz sayfa açabilir insan yaşamanın her anında. Hiçbir yaş yeniden başlamak için geç değildir.
Niyetiyle yeniden doğar insan. Niyetiyle ve nefesiyle doğar.
Sen de niyet et, şimdi, ilahi aşkın ışığıyla kavuşmaya. Yüce Allah’ın herkese yetecek sevgisi var şüphesiz.
Niyetini belli ettikten sonra içine sor; her şeyi bilen parçana sor nefesinle.
Tüm kapıların açıldığını, tüm yolların aynı yerde kesiştiğini göreceksin. Öylesine aydınlık, öylesine sevgi dolu, öylesine güvenli bir yol ki çıktığında bir daha asla geri dönmek istemeyeceksin.
Seni bekliyor olacak tüm hayallerin, tüm amaçların, tüm güçlerin ve kazançların.
Hızlı adımlarla yükseldikçe aydınlanacak tüm hayatın.
Işık Varlıkları

Bu yazı Ebru Tolan Karahasanoğlu tarafından 15 Şubat 2015, Pazar günü saat 21.30 itibariyle İstanbul’da kaleme alınmıştır.

8 Şubat 2015 Pazar

SEVGİ


Tüm kötü yazgıların silgisi SEVGİ,
Tüm yangınların suyu SEVGİ,
Tüm açlıkların yemeği SEVGİ,
Tüm düşmanlıkların yargıcı SEVGİ,
Tüm düğümlerin çözücüsü SEVGİ,
Tüm haksızlıkların cevabı SEVGİ,
Tüm acıların ilacı SEVGİ,
Tüm zehirlerin panzehiri SEVGİ…

Bir tek tohum atabilirsen yüreğine, sevgi bahçesinden gelen, senin de içinde büyür o eşsiz ve sonsuz sevgi. Her insanın çevresinde karşılıksız ve sonsuz sevgisini veren en az biri vardır. O biri, işte o tohumdur. Eğer tohumunu kaybettiğini düşünüyorsan ya da hiç tohumun olmadığına inanıyorsan henüz onu görememişsin demektir.
Düşün ve hatırla, ilkokul öğretmenin de olabilir, ilk patronun da, 30 yıllık komşun Ayşe teyze de olabilir, köyde ki ninen de…
Annelerin de sevgisi sonsuz ve koşulsuzdur ama bazen annelerin yüreğindeki tohum çocuklarından gelir! Neden deme! Nedeni bilip bilmemen bu gerçeği değiştirmeyecek. Sadece ilahi düzene güven, Allah’tan gelene inan. Sadece yüce Allah’tan gelene! Bunu bulmak da senin vazifen.
Şuna emin ol yeter. Herkes için her zaman, her yerde gani gani sevgi var. Kimi için ayan beyan açıkta; altın bir çanakta parıldıyor… Kimi için bir ağacın kovuğunda hazine gibi saklanıyor… Kimi için sarp dağların ötesinde, önce aramaya, bulmaya niyet istiyor… Neden diye sorma! Hepsinin nedeni var, hiçbir şey nedensiz olmadığı gibi bu da nedensiz değil. Zamanı geldiğinde -senin için zamanı geldiğinde- anlayacaksın. O zamana kadar isyan etme, o zamana kadar vazgeçme, yorulma, pes etme, korkma, üzülme… sadece inan, güven ve yaşa.
Önüne çıkan her güzelliği şükürle karşıla. Güzelliklere şükrettiğin gibi zorluklara da şükret, acılara da şükret, haksızlıklara da şükret. Bil ki onlarla büyüyeceksin ve emin ol ki korunuyor ve seviliyorsun.
Bugünün kıymetini bil. Bugün senin büyümen için verilen bir hediye. Hediyeni almayı ve yaşamayı bil.
Sonsuz ve koşulsuz sevgimiz sizlerle.
Aydınlanmış Üstatlar’dan
Bu yazı 7.2.2015, Cumartesi günü saat 13.00 itibariyle Ebru Tolan Karahasanoğlu tarafından İstanbul’da kaleme alınmıştır.

OKU!


Oku!
Sana verilen tüm bilgileri oku! Akıl süzgecinden geçir. Kalp kapını aç, yürek gözünle bir daha oku. Sevgi olmayan, ilahi sevgi, ilahi ve sonsuz aşk olmayan hiçbir şeyin içinde büyümesine izin verme.
Hayatın keyfini çıkartırken, hayatın özünü kaçırma. Hayatı anlamaya çalışırken, kendi “ben”ini hiçe sayma.
BİR olmak için BİRLİK olmak için zamanı geldiğinde, kendi beninle hala tanışmamışsan vahlanma… 
Henüz vakit varken içinden gelen sese kulak ver. Çok zor değil. Çekil bir kenara ve dinle; yüreğinin sesini dinle.
Gel, kim olursan ol gel ve yüksel.
Aydınlanmış Üstatlar'dan
Bu yazı 5.2.2015 Perşembe günü saat 22.30 itibariyle Ebru Tolan Karahasanoğlu tarafından İstanbul’da kaleme alınmıştır.

2 Şubat 2015 Pazartesi

RUHUNUZLA RANDEVU


Kibir/aşağılama/kınama,
Kul hakkı/hak yemek/haksızlık,
İhanet,
Nefret/öfke,
Affetmeme/bağışlayıcı olmama,
Yalan,
Zulüm/işkence.
En başta kurtulmanız gereken davranış kalıplarıdır. Bunlar sizi yoldan çıkartır, bunlar sizi sizden uzaklaştırır. Tüm bunların enerjinizi aşağı çekmesine izin vermeyin.
Düşünün; bütün hayatınızı düşünün ve eğer bunlardan bir ya da birkaçı tezahür etmişse yaşamınızda hatırlayın ve af dileyin. Önce kendi beninizden sonra karşı taraftan. Bunları kendi ruhunuz için yapın. Allah istiyor diye değil, günah diye değil… Önce kendi sonsuz ruhunuzu bu yüklerden, bu acılardan kurtarın. Bilin ki ruhunuz acı çekiyor. O bunların yaşanmasını istemedi. O bu yüklerle yaşamak da istemiyor. Ruhunuzun yüklerini bir bir aldıkça hafifleyecek ve yükselecek.
Zor bir döneme giriyoruz. Dünya dediğimiz yer gittikçe yaşamak için daha iyi olmayacak.  Acılar, yoksunluklar, kayıplar artacak... Bunlara dayanmanın tek yolu hafiflemek ve hazırlanmak. Geçiş için hazırlanma vakti çoktan geldi. Ruhunuz bunu biliyor, yani içinizdeki her şeyi bilen parça. O yüzden kiminizin içi sıkılıyor sürekli; kabınıza sığamıyorsunuz. Eviniz, işiniz, şehriniz dar geliyor size. Kimi evini değiştiriyor, kimi işini, kimi büyük şehirlerden kalkıp sahil kasabalarına, köylere taşınıyor. Güzel! Bunları da yapın ama yetmez. Ruhunuzun sesini dinlemediğiniz sürece, onu sıkışıp kaldığı yerden çıkarıp özgürleştirmediğiniz sürece yetmez. Ne yaparsanız yapın bir an iyi gelmiş gibi olur o kadar…
Yılların hatta yüzyılların yükünü taşıdığınızı fark edin artık.
Uyanın, silkelenin, canlanın, açın gözünüzü; kalp gözünüzü.
Nefes alın her şeyden önce. Yaşamak için değil ama duymak için. Ruhunuzun sesini duymak için nefes alın.
Bakın sonra. Mal varlığınızı görmek için değil ama! Ruhunuzun yüklerini görmek için.
Duyun sonra. Hayatın karmaşasını değil ama! İçinizin sesini, yüreğinizin mesajını.
Whatsup, Messenger, facebook mesajlarını okuyorsunuz ya hani hiç saniye sektirmeden, biraz da ruhunuzun mesajlarını okuyun.
Kimi zaman bir gazete haberinde, kimi zaman bir kitap kapağında, kimi zaman çocuğunuzun ders notlarında, kimi zaman bir mektubun satır aralarında…
Niyet edin önce; görmeye, duymaya, hissetmeye.
Keyifli bir yolculuğa hazırlanır gibi hazırlanın ruhunuzla buluşmaya. O sizi hiç terk etmedi, o sizden hiç vazgeçmedi. En kötü gününüzde bir tek o vardı yanınızda. Şimdi sizin de onun yanında olma vaktiniz.
Bu çağrıya kulak verin; Ebru’nun satırlarına…
Gerekiyorsa 3 kez okuyun ya da 5 kez. O hazır size yardım etmeye, yardımı alın, yardımı kabul edin, yardımı isteyin. Çünkü çok vaktiniz yok, bilin!
Işık Varlıkları
Bu yazı Ebru Tolan Karahasanoğlu tarafından 1.2.2015, Pazar günü 22.00 itibariyle İstanbul’da kaleme alınmıştır.