11 Haziran 2025 Çarşamba

ELİMİNASYON BAŞLADI KANDA

Dürüstlüğümün bedeli bu mu diye isyan edenler...

İyiliğimin karşılığı bu ise deyip öfkelenenler... 

İyi niyeti saflıkla eşleştirenler...

Kötülüğü görmezden gelenler... 

Art niyete "mecburiyet" kılıfı giydirenler...

Başlarım böylesine...  deyip saydırıp sövenler...

Tüm bunları ve dahasını yaparken yaparken...
Kendilerini %100 haklı görenler

İnsan genine neler neler ettiler ?!

Genomda taşınan 
Çekinik olan 
Çekinik kalması şart olan
Çekinikken temizlenmesi bin misli kolay olan geni
Uyandırdılar...
Meşrulaştırdılar...
Yetmedi koyunlarına alıp okşadılar...
Evlerine sokup yaşattılar...
Tribünlerde alkışladılar!
Onlar için sokaklara çıkıp şenlikler yaptılar...


Göremediğiniz alanda görebildiğinizden fazlası varken!
Gösterileni kanıtlara dayandırdılar!!!


Gerçek insan soyunu karartarak kavurtan bir girdaba sokanlar,
Zıpkına bağlanmış kurşun misali dibe çökertenler,
Şimdi söylenir de söylenirler...


Tuttukları alan ile 
Neyi beslediklerini
Işıklarını nurlarını nerelere yedirdiklerini
Hiç bilmediler 
Oysa kara zihniyeti 
İşte tam da böyle alkışladıkları ile beslediler
Şimdi o kara zihniyet oldu başa dert!

Ahh ahh, vahh vahh
Tüh tüh, hay allah
Bilin ki
Nafile söylemler.

Zira
Hâlâ doğru diye diretilenler
Soyun en karasını 
Besler içten içe 
Siz göremeseniz de.

Öyleyse
Aklın yolu bir
Akıl var mantık var
Gözümle gördüğüme mi sana mı 
Diyenler 
Önce 
Söylemlerinin gücünü bilsinler!

Dünyada gözükenler 
Dev bir aynada size gösterilenler.

Aynanın gerisinde 
El el tokalaşan güçler
Sizi içten içten fethedenler!
Kanınıza girip zehirleyenler...

3 kitap önerdimdi geçen ay
Okumadıysanız hâlâ 
Tekrarlayayım burada
Başlangıç - Dan Brown
İnancın Biyolojisi - Bruce Lipton
Rezonans Kanunu - Pierre Franckh
Keşke bunları da okusanız da
Değişse bakışınız doğru sandıklarınıza!

Eliminasyon başladı kanda,
Yaşatmaya çalıştıklarınız varsa 
Dönün bakın bir de bu gözle onlara...

Kalın sağlıcakla.
Firdes Ebru Tolan Karahasanoğlu
İstanbul, 11.6.2025

7 Haziran 2025 Cumartesi

SENDE Kİ BEN NE HALDE?

Sende ki ben ne halde

Dur da bir bak hele

1 kaşık saf ışık verdim içine

Döndü bir körlüğe

Çöktü çöktü

Çöktü... çöktü... çöktü... içine içine.

Serum döndü kan gölüne

Maya döndü kör göze

Nefes döndü zehire.

 

Ahh 2 gözüm;

Gönlüm

Ne halde?

Döndü bir parça oduna

Kondu tahta adına

İman eklendi başına

Yeşermek yerine içten dışa

Oldu diken sapı

Girdi koynuma

Battı boruma

İsim verildi ona da

Ademin elması* dendi adına.

 

Ne nefes kaldı nurlu

Ne maya kaldı onurlu

Ne su kaldı soylu.

 

Ne sop kaldı nurlu

Ne öz kaldı onurlu

Ne can kaldı soylu.

 

Ne göz kaldı nurlu

Ne söz kaldı onurlu

Ne duygu kaldı soylu.

 

Çöktü, çöktü,

Çöktükçe çöktü,

Çöktükçe çöktü,

İçe döndü.

Döne döne çöktü.

Katmanlar boyu

Katlar işte böyle

Karanlığa gömüldü.

 

 

Bir ben kaldım

Boylu boyunca

Tırpanlandım her canlandığımda

Kaşık kaşık oyulurken gözüm

Canımı aldılar

Kara çaldılar

Sonra da

Aşık attırdılar

Er meydanı dedirtip

Naralar attırdılar.

 

Sözüm oldu

İnce telli saz

Saz oldu bir araç

Kalbe dokundu yavaş yavaş

Harmoni bozuldu,

Ritm oldu yalvaç**.

Duyurdu "yaşar" diye

Yaşayan kandı karasında

Yaşayan soluktu aslında

Yaşatılan bir kaşık mayadan kalan;

Soyu bozuk olan.

 

Haline bir bak hele

İnsandan geriye

Kalmış olan her ne ise

Sütü bozuk

Ağzı bozuk

Dölü bozuk

Bir damda can

Bir solukta canan

Nefesi boğan

Boğazı saran

Nuru yutan

Işığı kıran

Adına dramlar yazılan...

 

 

Yok yok

Merak etme

Anlamanı beklemiyorum,

Kendini kötü hissetme.

Öylesine işlenmiş ki her bir hücrenin beynine

Tuhaftan öte anlamsız gelir her kelime!

 

Öyleyse?

Niye dersin de bulandırırsın beynimi der misin?

Dersin...

 

Öyleyse?

Faydasız olacaksa niye meşgul edersin beni der misin?

Dersin...

 

Öyleyse?

Çıkışı yok yani der misin?

Deme!

Aman işte bunu sakın deme!

 

Umudunu yitirenden yol olmaz

Umudu yitirttirenden sonuç çıkmaz

Umudu heba ettirene haklılıktan pay olmaz

Umudunu susturana alan hiç açılmaz.

Öyleyse ey can

Hâlâ canlı olan

Umudu barındıran

Umut olan;

Kaldır başını

Tam da şimdi şu anda gerçek ışığa.

Aç kalbini

Tam da şu anda gerçek Öz'den akana.

Sil gözyaşlarını

Tam da şu anda gerçek kalbin yumuşaklığıyla.

Taşı kendini

Tam da şu anda gerçek aklın kırıntısıyla.

Hepsi sende nasıl olsa,

Sen başla

Yeter ki başla

Şimdi başla

Ama sen yeter ki şimdi başla.

 

Kulak verme safsatalara

Boyun eğme akıl fikir nidalarına

Yüreğini sıkıştırma sırtının kamburuyla.

 

 

KAYNAK / ÖZ'ÜN ÖZ'Ü dile gelse

-ki geldi!

Sana sorsa

-ki sordu!

Sende ki ben ne halde dese

-ki dedi!

Ne diyeceksin kendine?

O'nu kendinden ayrı bilme her şeyden önce!

Ne diyeceksin kendine?

Düştüm geçim derdine???

Girdim bir karanlığın içine dayatılan düzende!

Döndüm zebaniye, oldum ölüm meleği kendime!

Yutmaktayım ışığı

Dünyevi arzuların, isteklerin, şehvetin peşinde...

Adalet dedirtilenin zulmünde...

Dünyalık denilenin derdinde...

Kibrimin süslenmiş halinde diploma, ünvan, makam, mevki önceliğinde...

Zihnimdeki kara sandukaların altında ezilircesine...

Değişmeyen inadımın zihniyet temelinde...

Yoğurulamayan mayamım alınganlık kıvamında...

Ördürülen alev tuğlalarının içinde...

Çakmak çakmak gözlerimin zindan karasında...

Esaretine tutunduğum sevda kapanında...

İrademin gücü diyerek bellediğim akıl yolunda...

Şaşmaz şaşırtılmaz dediğim kanla çizdiğim sınırlarda...

Soy, sop, mezhep, din, dil, ırk .. derken derken...  bölünürken karasını içine gömen genimde...

Gametin*** dış çeperinde karayı gör al içine, ışığı gör gir içine! sensörü ile...

Vardım bugünlere

Üreye, ürete mi diyeceksin?

Dedin bile!

Geldin bugünlere...

 

Unutmak kolaydı

Unutturmak amaçtı

Nurlu yaratımı yüreğimde.

 

Böl, parçala, yönet!

Sanırsan ki bir töhmet...

Devletlerarası bir şöhret...

Politik bir gerçek...

Dön bak genlerinin haline;

İşlenmesine göz yumduğun,

İğne iplik ile değilse de

İnce ince,

Işığın beline gire gire,

Kanı eme eme,

Beyne gire gire,

Oynadığın bir kirli oyun,

Sürdürülebilirlik icadıyla meşru kıldığın

Yenilenebilirlik sandığın!

 

Eee öyleyse

Bırakalım da bitsin bu döngü böylece

Başlarız kıyam olunca

Kıyamet ile

Dersen içinde

Boşver beni sen hiç dinleme! Hiç dinleme...

 

Yol ayrımı keskin olacak bundan böyle

Söylemedi deme.

 

Ama!

Dersen ki

Çözüm öner şimdide

Bir kez daha derim ki

1 nurlu nükleotit**** yeter bize.

Varsa sende

-ki var!

Besle onu nurun ile şimdide.

Gerisi cümle söylediğim sözde, bak geriye geriye...

Sonsuz sevgimle,

Firdes Ebru

İstanbul denende, 7.6.2025 bilinende

 

 

*Âdem elması veya laringeal çıkıntı (Latince: prominentia laryngea), gırtlaktaki tiroid kıkırdağın çıkıntısıdır. Bu kıkırdağın iki ana yaprağının orta hatta birleşmesi sonucunda oluşur.

Adem elması, boğaz bölgesine gelecek darbelere karşı ses tellerini korur, sesin üretiminde ve sesin kalınlaşmasında rol oynar. Aynı zamanda gırtlak bölgesinin çevresinde güçlü bir yapı oluşturarak ses tellerinin sabit kalmasını sağlar.

Erkeklerde özellikle belirgindir!

 

**Yalvaç; Eski Türkçe yalāvaç veya yalāvar “elçi, haberci” sözcüğünden evrilmiştir. Ayrıca Farsça vaç "söz, ses" anlamı vardır.

 

*** Gamet (Grekçe γαμετή gamete "kadın eş") eşeyli üreme yolu ile çoğalan organizmalarda döllenme evresinde bir başka hücre ile birleşerek kaynaşan hücredir. Yani erkek için sperm, dişi için yumurta gamet hücresidir haploid yapıda (sadece bir tam kromozom setine sahip, genellikle normal diploid sayısının yarısı kadar olan organizma veya hücre haploidtir).

 

**** Nükleotit; DNA, tüm canlı organizmaların genetik bilgisini taşıyan ve bireylerin kalıtsal özelliklerini belirleyen bir moleküldür. DNA'nın yapısı, nükleotit adı verilen temel birimlerden oluşur. Nükleotitler, genetik bilginin depolanması ve iletilmesinde kritik bir rol oynar. Belli özelliklerimizi taşıyan ve birden fazla nükleotitten oluşan DNA parçasına gen denir.

Küçükten büyüğe doğru doğru sıralama, Nükleotit > Gen > DNA > Kromozom şeklindedir.

 

29 Mayıs 2025 Perşembe

CAN HAVLİYLE

Aklı ablukada insancıklar...

Gözü bantlı canlılar 

Yüreği dağlı varlıklar

Hepsi CAN'dan olanlar

CAN'a yük yaparlar

Sanırsan ki sen ayrısın O'ndan

Almazsın tesir O'ndan

Yanılırsın aslında.

Varoluş bağlı birbirine görünmez sandığın ipliksi ağlarla.


Dersen ki 

Peki KAYNAK nerede 

Hikayenin neresinde

Derim ki

Tam göbeğinde!


Dersen ki neden işlemez gücü 

Peki neden çözmez bu düğümü?

Derim ki 

Lehimledin, perçinledin 

Kaynağın gücünü kendinden geçirdin 

Kurşun döktün adeta üstüne

Zamk sürdün adeta çeperine

Şimdi düştün kendi tuzağına

Sürünüyorsun dünya alanında

Akıl sandığınla

Oysa akıl ablukada

Gözümün gördüğü diye tutturduğunla

Oysa göz bağlı ya...

Yüreğimde iyilik var diyenlerin safsatalarıyla

Oysa yürekler dağlanmış ya... 


Bütün çaba

Aslolan akmasın 

Candan olan kanlanmasın

Nurlu olan doğamasın

Aklı olan yaşayamasın

Diye aslında ...


Uyan İnsan

Uyan!

Bari bir sen 

Bugün uyan!


Atı alan Üsküdar'ı geçmişken*

Tam da bugün İstanbul denen fethedilmişken** 

Fatih denen çağı değiştirmişken 

Uyan İnsan

Uyan!

Bari bir sen 

Bugün uyan!


Akıllıca deyip

Üzerine destanlar yazdığında

Deniz diye baktığında

Altında fay var sandığında

Ne gerçekler saklı 

Sıkı sıkıya tutunduklarında...


Okumak için vakti gelince

İşaretleri

Koyan da biz 

Şimdi

Korkan da biz

Yanlışa düşerim sanıp

Susan da biz

Susayan da biz

Boğazı tutan da biz

Nefesinde boğulan da biz.


Uyan İnsan

Uyan!

Bari bir sen 

Bugün uyan!


Ata tohumu derken sakındığında

Kara çıktı tam ortasında

Göz bebeği sandırıldı da 

Korundu kollandı bunca

Kanma...


Her şey akça pakça olsaydı yüzyılın başında

Sarpa sarar mıydı bunca?


Soran sorgulayan olmaktan vazgeçirilen insan 

Soyu bozuk olan.

Soyu bozuk olan insan 

Suyunda bulaş olan.

Suyunda bulaş olan insan

Sonsuzluğu kanda arayan.

Sonsuzluğu kanda arayan insan

Kanı kaynayan.

Kanı kaynayan insan

Gözü bozulan.

Gözü bozulan insan 

Aslolan!


Balık baştan kokar deyip de kabullenme

Gör cevheri içinde

Tersine çevir

İnci kefali*** yerine sen yüz 

Can havliyle**** 

Tersine tersine.

Bozdur ezberlerini kendin kendine

Bak **** yıldızladığım mananın ters köşesine!

Sevgi her yerde 

Yapı taşı sevgi içinde

Sevgim sonsuz

Seninle her yerde.

Firdes bilinen Ebru denen

İstanbul denen, 29.5.2025 bilinen



*Atı alan Üsküdar'ı geçti deyiminin çıkış hikayesi nedir?
Zamanında Bolu beyine baş kaldıran Köroğlu’nun dillere destan yağız mı yağız atı çalınmış. KÖR OĞLU bütün civarı aramış taramış, bir de İstanbul’daki pazarları dolaşmış ve Köroğlu, İstanbul’da pazarları dolaşırken atına rastlamış. Atı satışa çıkaran pazarcıya “Şu ata bir bineyim hele” deyip, Pazarcıdan “buyur”u alınca Köroğlu atına atlamış, eski sahibinin kokusunu alan at da şahlanıp dört nala oradan uzaklaşmış...

Ardından dövünen pazarcıya ihtiyarın biri gelip “Atı alan Üsküdar’ı geçti. O Köroğlu’ydu, atın gerçek sahibi” demiş... bu hikayeden geriye kala kala bugün dahi kullandığımız bu deyim kalmış...


**İstanbul'un Fethi
Kostantiniyye'nin Fethi veya Konstantinopolis'in Düşüşü
6 Nisan – 29 Mayıs 1453 tarihleri arasında, 53 gün süren yoğun bir kuşatmanın sonucunda Osmanlı padişahı II. Mehmed komutasındaki Osmanlı ordusunun Bizans İmparatorluğu'nun başkenti olan Konstantinopolis'i ele geçirmesidir. 


***Van Gölü ve İnci Kefali 

Bu eşsiz gölde yaşamayı başaran tek balık türü olan İnci Kefali'nin binlerce yıl süren evrimsel bir sürecin sonunda ortaya çıktığı ve atalarının, Van Gölü'nün henüz tatlı su özelliğini koruduğu dönemlerde buraya göç eden alabalık türleri olduğu anlatılır.

Her yıl 15 Nisan-15 Temmuz döneminde yumurtalarını bırakmak için Van Gölü'nden tatlı sulara göç eden inci kefalleri, önüne çıkan engelleri aşmak için büyük bir mücadele ortaya koyarlar!


****Can hvliyle terimindeki havli Arapça hwl kökünden gelen hawl هول “korkma, korku” sözcüğünden alıntıdır der sözlükler. 

Ancak! Kuvvet, kudret anlamı ile kullanılan yerler göz ardı ettirilmemesi gerekenlerdir! lahavle deyimindeki havl "güç, kudret" anlamında bir kelimedir.

26 Mayıs 2025 Pazartesi

EŞİTLİĞİN İKİ YAKASI

Bir BİR iken 

Bir biri içerirken 

Bir - Bir olunca...

İki Bir, 3'ü bulunca...

Başladı sanırsın bir sarmal.


Işık kendi ışığına aşık olunca

Pervane olup ışığın etrafında dolaşınca

Işık şaşkın buna bakakalınca

Işık ışıkla hemhal olunca

Işık ışığa aşık olunca

Nur doğru ANA'dan sanırsın... 


ANA sarıp sarmaladıkça nuruyla 
Işık çoğaldı aşk'la
Aşkın girdabında ışık çoğaldı nurla
Çoğalan doğdu adeta coşkuyla
Işık şaştı buna
Nur akıttı ANA yüreği ona da.
Nuru kıskandı ama baştaki aslında.
Olacak iş değildi!
Yeni gelen haddini bilmeli
Derhal ona da bir eş verilmeli...
Çıktı karşısına kendinden bir parça daha, bir parça daha.
Eşitlik sağlanamadı ama!
Hâlâ ışık bir fazla...
Öyleyse devam edelim arttırmaya
8'de buluruz bölüneni, sonsuzlukta...


Al işte sana Fibonacci sanılanda
Varoluşun hikayesi ve de karması saklı aynı anda.
Bir de düşün ki 
Var burada ikizlik, eşliğin yanında!!!


Ahenk... uyum sandığın döndü mü karmaşaya...
Panayır yerinde kim kiminle belli değil adeta 
Oysa her yerde vardı bir matematik 
Hiyerarşi değil ama!
Dizimdi aslında.

Denklemde
Eşitliğin iki yakası birdi başlangıçta.
Bir bir bozuldu, oldu karmaşa...
Düğümlendi mi en sonunda 
Ne nur kaldı... ne bakış,
Ne yaratım kaldı... ne nurlu akış.

Eşitliğin iki yakası birdi başlangıçta
Yaka oldu yarık sana
Karmaşa oldu boyun bağı aslolan O'na.
Çoğalanlar oldu nursuz doğan
Nursuzlar oldu yük ANA'nın sırtına
Omurga oldu yuva larvalara.

Nurlu yaratım
Oldu yaratım..
Yaratım
Oldu üretim
Üretim oldu tüketim...
Gelebildik dersin bugünlere
Şükredersin belki de içinde.
Oysa
Yıkım devam ediyor an be an her yerde
Sen göremedikçe!
Gerçeklik dediğine dönemedikçe.

Kalbin yaraları kanıyor hâlâ 
Sen merakla sağa sola saldırdıkça
Oysa bilinç gerek bize
Senin saflığında.

Daha... daha...?
Dahası çok da
Sen seni bil ve anla
Bitti şahmaranın hikayesi 
Olmasa da mutlu sonla...
Yolundan döndü maran 
Sonunda, anlayamasa da...
Lucifer?
O zaten vazgeçendi ilk başta
Adam sanıldı ya! !!
Adam kaldı bir başına kara toprakta
Sanıyor ki kurtaracak onu hayran olduğu...
Yanılıyor oysa fazlasıyla...
Lilith direniyor hâlâ 
Ama Eva'da yok artık yanında...
Yıkılacak onun da son kalesi; 
Sen, Adam ile Lilith'den olan yükünü anladığında! !!


Zorlanıyorsan anlamakta ve de almakta
Yine bir mesel kıvamında bak bu yazdıklarıma...
Yük yapma sen de aklınla sana
Ama bir derin nefes al da tam burada
Aksın alanına gerekli idrakler
Sen nurunu çoğalttıkça, arta arta...

Kalanlar?
Sanmayın ki bitti
Madem ki yıkım devam ediyor varoluşta
Görevin var demektir senin de hâlâ, dünya sandığında!

İstanbul, 21.3.2022
Nedir dersen bu satır da?
Yazmışım bu yazının taslağını 2022'nin Mart olanında...
Oysa anlatabilmek bir parçacık da olsa 
Bugün, 26.5.2025, mümkün olabildi ya...
Öyleyse... hızlandırmak gerek 
Takılan kara her neyse 
Bilip görüp temize çekmek 
Aydınlatmak gerek.
Işıkta aşk'la varolmayı seçmek gerek.
Nurlu yaratımı kabul gerek.
Sevgiyi özünde
Işığı içinde
Aşkı yüreğinde
Bilmek gerek.
Saflaşıp da saf kalmayı
Sevgi olup da sevgi kalmayı 
Seçmek gerek.
Varoluşta, ilanihaye, ışıkla ve aşkla varolmayı istemek gerek.

Sonsuz sevgimle...
İstanbul denende
Firdes dedi Ebru dedi
Tolan da bildi, Karahasanoğlu da bilmeli...

15 Mayıs 2025 Perşembe

VECD İLE

Sevgi aksın can'dan can'a

Can'dan kan aksın sonra

... ve

Kanda maya...

Kesintisiz eksiksiz

Dönsün başa

Baştan sona...

Sondan başa...

El - ayak bir arada uyum çıksın ortaya

Dansın en âlâsı

Devinim olsun yaşama.

Sevgi, devinimi

Devinim, sevgiyi oldura oldura

Sürsün bu aşk'ın dansı

Yarata oldura...

 

Desem de ben kendimce anlaya, inana...

 

Derdi neydi deyin siz,

Sorun içinizdeki AŞK'a;

Derdi neydi de acaba

Sevgi yerine konuldu sevda?

Derdi neydi de acaba

Kesildi kan Can'dan Can'a?

Derdi neydi de acaba

Maya oldu bir kara?

Derdi neydi de acaba

Döndü ayaklar oldu baş da

Başlar oldu çok sesli karmaşa?

Derdi neydi de acaba

Uyum oldu çarpışma?

Derdi neydi de acaba

Devinim oldu çırpınma?

Derdi neydi de acaba

Yaratım oldu üretim?

Oldurma...? Unutuldu toptan ya!

 

... ve hatta

Daha da gidin ileri,

Aşın haddinizi!

ve sorun içinizdeki MAYA'ya;

Nasıl oldu da

Sevda oldu kanlı nigar acaba?

Nasıl oldu da

Kesintisiz kan oldu 7 lt. bir canda mesela?

Nasıl oldu da

Kararan maya oldu insanlığın belası; asrın vebası, acaba?

Nasıl oldu da

Başa dönen ayakların sesi

Demokrasi sanıldı acaba?

Nasıl oldu da

Çarpışma sonuçlandı bir yıkımla?

Nasıl oldu da

Çırpınma oldurdu bir hiçlik, kara delik adeta?

Nasıl oldu da

Üretim oldu şehvetli bir ütopya?

Nasıl oldu da

Unutulan "oldurma" pazar payı oldu unutturulanlara!!!

 

Hadi, hadi, devam edin başlamışken sormaya.

Bu sefer de sorun içinizde ki boşluğa

Ne neden oldu acaba

Unutmaya

Ne neden oldu acaba

Kör bakışlara,

Sağır kulaklara,

Dilsiz varlıklara?

Kim vazgeçti yaşam olmaktan

ve

Kim neden vazgeçti yaşamı oldurmaktan acaba?

 

Dahası da var da...

 

Varoluşta İNSAN'ı almayan koynuna

Sevgi ile bastırmayan sinesine

Aşk ile kuşatmayan zevc'esini*

Anlar mı bu sözcükleri?

 

Dünyada İNSANLIĞI anlamayan

Bilir mi çarpıtılan gerçeklikleri?

 

Yüreğinde... benliğinde

Bedeninde... dilinde

Aklında... fikrinde

Kalbinde... özünde

Sevgi olmayan

Olamayan hâlâ daha

Hazırlanabilir mi

GERÇEKLİĞE?

 

Hadi öyleyse

Bir derin nefesle

Bir değil 1000.kez de olsa

Defa kez

Ama şu an'da

Çıkalım aşk ile vecd** yoluna

Hazırlananlarla.

 

Zira

Vakit geldi

Dönülmeli en

En başa

Çıkılmalı ayyuka

Olunmadan feda

Oldurulmalı YENİ

Saflaşa saflaşa.

Kalın sağlıcakla.

İstanbul denende, 15.5.2025 bilinende

Firdes Ebru der yine...

 

 

*Zevç - Arapça zwc kökünden gelen zawc زوج “çift, çift olan şeyin teki, eş, karı veya koca” sözcüğünden & Aramice/Süryanice zwg kökünden gelen zawg זוג “çift, karı koca” sözcüğünden & Eski Yunanca aynı anlama gelen zeûgos ζεῦγος sözcüğünden alıntıdır.

 

**Vecd - Bu sözcük Arapça wacada وَجَدَ “1. buldu, bulundu, 2. bilincine vardı” fiilinin faˁl vezninde masdarıdır.

 

25 Nisan 2025 Cuma

İKİ DİRHEM BİR ÇEKİRDEK

İkilik sandırılan

Aslında tekliğin içinde iki olan

BİR'ken ikiye ayrılan

Her ayrıldığında 

Muazzam bir devinim olduran,

Buluşmak için 

Birbirine koşan iki canın

Açtığı alanda oluşan

Havuzda 

Yaşam başlar varoluşta! 


Akan... olan... oldurulan...

Saftan da saf, katışıksız olan

Billur berrak 

Aşk kokan

Bir yeni candır mutlaka.


Şimdilerde boğaz sanılan bir hattan akış alan, 

Nefesi olan,

Nefese doğan bir yeni can.


Şimdilerde duodenum (12 parmak bağırsağı) sanılan ağ ile alanda tutulan bir yeni can.


Şimdilerde rahim sanılan alanın duvarına yaslanan bir yeni can.


Şimdilerde plasenta sanılan, aslında VAR'ın avuçları ile sarılan bir yeni can.


Şimdilerde kordon bağı sanılandan akan ışıkla beslenen bir yeni can.


Şimdilerde kan sanılan ışın demetleri ile sulanan bir yeni can.


Şimdilerde yutak sanılan yoldan yaşama bağlanan bir yeni can.


Şimdilerde akıl sanılan Can'dan hafızası oldurulan bir yeni can.


Şimdilerde bilgelik sandırılan, VAR'la açılan, bilinci alan bir yeni can.


Şimdilerde yaşar olmak sandırılan tamamlanış ile varoluşa katılan bir yeni can.


Şimdilerde ruh diye anılan, yaşayan ve yaşatan VAR'ın bir parçasını meşale gibi tutan bir yeni can.


Sevgi ile 

Işığın içinde

Aşkı olduran yeni can 

Aşkı olduracak olandır 

Kendi BİR'liğinde

Bütünselliğinde

Ayrışmayı bildiğinde 

İkiye.


Sakın ikilik deme.
Sakın denge zannetme.
Sakın!

Sakın ezberden gitme
Sakın basma kalıp sıfatlar ekleme
Sakın!

Görmedin böylesini

Bilmedin gerçeğini diyemem, var senin de içinde. Ama unutmak ne kelime; dağlandı... yağmalandı... yakıldı... adeta gerçeklik senin kendi alevinde.

..ve unuttu

Son gelen nurlu can.

Tutuldu; nutku tutuldu!

Yuttu; nefesi yuttu.

BİR'ken ikiye ayrılacağını ve sonra yeniden buluşacağını unuttu... 

Kaldı sap gibi, sopa gibi...

Sert ve katı

Donuk ve soğuk adeta...

Zamk gibi yapışkan 

Ağır aksak yapısıyla

Taş gibi ortada

Tam ortada.


Nefes boğuldu

Can yutuldu

Saflık bozuldu

Akışkanlık tutuldu

Işık yitti

Sevgi bitti

Akıl ermedi

Zeka bilinmedi

Bilinç geçemedi

Bilgi gelemedi

RUH?

Ruh bölünemedi...

Bir düğüm ortada

Hiç çözülemedi

Hiç çözülemedi...

Hiç bitirtilmedi.

Hiç eritilmedi.

Hiç dönüşmedi.


Neydi? Olan neydi?

Bir genleşme olur iken her yöne 

Tepkime oluştu en içte

Yuttu adeta suyu

Nemsiz, kuruyan, tozlaşan,

Düştü adeta bir pıhtı olan, o an. 


Naif yumuşak geçirgen yapı

Oldu bir katran karası 

2 dirhem bir çekirdek yapısı*.


Oldu gözün ortası

Karanın karası

Kaldı akıl o başta

Açtı bir yara hicranda

Döndü boğaz bir oka

Saplantı plasentaya

El kızardı

Kanlandı

Göz karardı

Su oldu yaş

Akamadı 

Dondu, oldu taş.


Ahh Ebru dersin dersin yine neler dersin demeyin de 

Bir eliniz vicdanınızda diğeri bağrınızda 

Aslında üst üste alt alta

Taşıyın kendinizi

Aklaya paklaya

Gerçeklik alanına 

Sevgi olana anlatılır kolayca

Varoluşta 

İkilik yok aslında.

Hiç olmadıydı da

Ayrışamayıp yapışan 2 can 

Can çekişince alanda

Kan çıktı

Kanın yarısı ak sanılsa da

Al olan bulandı ortalığa

Kızıllık sanılır matah hâlâ daha

Olan oldu da 

Çözüm ne oldu dersin?


Çözüm bulununcaya...

Yaşam oldu bir ömür

Varlık oldu bir kömür

Kalp oldu permiperişan 

Aşk oldu şarlatan

Üreme sanılan

Oldu VAR'a ziyan.

Düğüm oldu göbek

Delik oldu nifak

Tohum oldu serpildi.

Bebek sanılan doğar bilindi

Ahh bu masalcının göz yaşı hiç dinmedi.


Delikler kapanırsa yaşam olmaz denildi

Her can kendini tehlikede bildi

Canlılık ile gelenler kendilerini kitledi

Özü taşıyanlar düşman bellendi

Çöküş her yönden içeriye girdabı besledi

Yıkılan hücreler dönüştü kaşeksiye**

Varoluşun VAR'ı 

Sanıldı ölümün anası

Oysa VAR'ın yarası 

Kendi yarası

O da kendinden parçası.

Saklandı karaya

Çıkamadı ortaya

Olmadı yapıcı

Dönüştü zifir karanlığa

Yıkıla yıkıla indi insanlık aşağıya

Tutan 12 koldan 

Kaldı 1'i aslında.


Ne demiştim dün sanılanda;

Taşlaşan kalplerle

Kurudu kaldı ışık.

Kalpler taşlaşınca

Söndü ışık.

En nihayetinde 

Sevginin nutku tutuldu

Işık kırıldı

Ok oldu.

Saplandı durdu...


Kısacası 

Zulm sanılan da

Kara diye anılan da

Yok olanda 

Yıkılan da

Doğan da 

Doğamayan da

Hepsi hepsi

BİR olandı

Dönüşünce yıkımla 

Bulanınca kimi al'a 

Kara çıkınca ortaya

Sanıldı tarafız biz

Anıldı sonra başka başka...


Dahası da var da ...

Neden anlatırım bunları ulu orta

Yetmedi, bitmedi

Yıkım sürüyor hâlâ 

Bir açılım olsa da aktan yana

Bir akış başlasa da nurdan yana

Dönüşmedi tam manasıyla.


Bekleyecek miyiz biz?

Hiç azla yetinmedik ki biz! 

Hep tamamına erdire erdire gittik, gideceğiz.

Öyleyse gelin bir daha

Niyetlenelim bu yolda

Bitsin artık bu kabus burada

Varoluş olsun vaha tüm nurlu canlara.

Nurlu canlar

Nefes olsun

Can olsun

Aşk olsun

Sevgiyle akan olsun

Işığımız daim OLSUN

Sevgimiz baki OLSUN

Yaşam iki nefes arasında 

Bir solukta kalmasın da

Ömürler sonsuz olsun.

İkiler BİR olsun

Birler 2'yi oldursun.

Devr-i daim aşk ile olsun.


Sonsuzluk sandırılan bir kör çemberin büklüm belinde kalan son NUR

Açılan olsun.

Varoluş her yöne artan / genişleyen olsun.

Olsun, OLSUN; her şey özüyle, gözüyle, sözüyle... bir ve güzel olsun.

Sevgim sonsuz, sizinle devr-i daim de olsun.

Firdes Ebru Tolan Karahasanoğlu

İstanbul bilinende, 25.4.2025 denende


Kıssadan hisse diyelim ve... bunları da hatırlayıp / bilelim:

*İki dirhem bir çekirdek dilimizde çok şık, özenli giyinmiş kimseler için kullanılan bir deyim ise de, bizim için manası başka bir tanımda saklı;

3,2 gram değerinde olan eski birimlerden “dirhem”, 16 çekirdeğe eşit ağırlıktadır (200x16=3,2 gram). 1 dirhem, bir yandan da 70 arpaya ve 1/400 okkaya denk düşer. Bu bağlamda 1 Osmanlı Altını ise 2 dirhem + 1 çekirdek = 33 çekirdek (2x16+1=33) ağırlığındadır. 

Ayrıca

Keçiboynuzunun adı; Yunanca adı keration, İngilizcede carob, Arapçada ise kırrat'tır. Keçiboynuzu tohumu yüzyıllar boyunca elmas ölçmek için kullanılmış ve elmaslar keçiboynuzu tohumu ile tartılarak satılmıştır. Bu nedenle keçiboynuzu, kırat ya da karat denilen ölçüye adını vermiştir.

Ortalama büyüklükte bir keçiboynuzu çekirdeği bir kırat olarak kabul edilmiş, 4 çekirdeğe bir “dirhem” denmiş, daha sonraları ise kırat, 200 miligrama eşit bir ağırlık ölçüsü birimi olarak sabitlenmiştir.


**Kaşeksi, yunanca "kakos" ve "hexis" kelimelerinin birleşimidir. Bu isimler tanım olarak "kötü vücut" veya "zayıf fiziksel durum" olarak çevrilebilir. Modern tıbbın "geriye dönüşsüz hücre yıkımı" olarak da tanımladığı kaşeksi kendi kendine düzelmez. Altta yatan hastalıkların tedavisi ve beslenme destekleri ile birlikte kaşeksinin ortaya çıkardığı kilo kaybı ve kas erimesi hafifletilebilir denir. 



9 Nisan 2025 Çarşamba

ÇOĞU CEVAP ARAYAN BIRAKTI YARINDAN SONRAYA, SEN BIRAKMA!

Neden bedenlendik biz burada?


Diye sora sora yaşandı milyonlarca an dünyada.

Kimi cevabı aklında...

Kimi kalbinde...

Kimi kitap bildiğinde...

Kimi kimliğinde... 

Bulduğunu sansa da

Çoğu cevap arayan bıraktı yarından sonraya;

O kaçınılması imkansız sanılan an'dan sonraya...


Oysa


Bu dünya; 

Henüz EV olamamış olan İNSAN'a


Bir kara nokta, 

Duruyor hâlâ, varoluşta.


Tuttuğu onca kir, pas ile...

Bozulan onca ekosistem ile...

Zarar edilen onca an ile...

Yok edilen onca yaşam ile...

Normal sanırsın belki de!


Değil! Değil...



Bu ağır, masif madde boyutunun içinde 

Sıkışıp kalanlar boğulurcasına

Hafifleyebilmek için bir parça

Debelenmekteler hâlâ.

Aranan kaçış yolları yüzyıllarca

Götürdü bazılarını

Deliliğe... bazılarını bağımlılığa...


Kimi kayboldu 

İnançlarda... kimi öğretilerde... 


Çıkışı buldum sana sana... 

Düştüler yeniden aynı çukura

Yaşam ile ölüm arasında

Sonsuz bir döngü var sana sana...!



Dön bak sen de etrafına

Tam da şu an'da

Gör ve anla

Herkes hâlâ aynı masif yapıda 

Sıkışmış kalmış duruyor ortada!


Tüm varoluşun göbeğinde 

Diyelim biz ona "göz bebeğinde" 

Tüm varoluşun sırtında 

Diyelim biz ona "omurgasında", 

Tüm varoluşun beyninde 

Diyelim biz ona bağırsaklarında 

Kara, KAPKARA

Sert, zorlayıcı, geçirgen olmayan bu yapıda

Ne var acaba?


BİZ!


Ne tutuyor bu yapıyı zamk gibi güçlü adeta?


BİZ!


Biz bizi tutuyoruz hâlâ!

Dünya sanılanda

Ev olamayan yerde

İnsan'a.


NASIL? dersin... umarım nasıl dersin!


Bir akıl var fikirle sende

Bir bilgi var görünenle

Bir nizam var içinde

Bir dirlik var yüreğinde

Nefes alıyorum sanırsın bu halinle.


Bir fikir var zikrinde

Bir bilgi var elinde

Bir kanı var zihninde

Bir inanç var yüreğinde

Bir kabul var gönül gözünde

Yaşıyorum sanırsın bu halinle.


Bir göz var gören sende

Bir zihniyet var işleyen içinde

Bir bilinir var kabullerinde

Rahatın yerinde bu halinle.


Değişen sadece veriler elinde;

Artan fiyatlar... azalan sular... çoğalan damlar... 

Olup biten yıkımlar var gözünün önünde;

Devrilen damlar... yakılan ormanlar... sökülen yollar... 

Kayan topraklar... sönen yıldızlar... tüketilen kaynaklar...

Çözümler var sözde, büsbüyüklerin dilinde! !!

Açılan kapılar... yapılan icatlar... çözülen sorunlar...

Girişimler var dillendirilen;

Diplomatik... sınai... çevreci...


Olan ne? Oldurulan ne?

Duruyor kara, KAPKARA 

Varoluşun tam orta yerinde! !!

  

Niye? Hâlâ niye?

Değiştin mi sen, sence?

Bitirdin mi eskiyi içinde?

Başlattın mı yepyeniyi YENİ'de kendinde?


3-5 kişi...

3-5 zümre...

3-5 ... 

Onlar çalışırken el birliğiyle, yürek yüreğe

Anlatırken sana türlü yollarla

Kimi zaman acılı...

Kimi zaman yaralı kanatlarıyla

Kimi zaman renkli

Kimi zaman baygın bakışlarıyla

Kimi bir film karesinde

Kimi bir şiir dizesinde

Kimi bir sembolde, işarette

Kimi bir ses yarışmasının görselinde, güftesinde

Kimi bir fırsatın söz dizisinde

Kimi gözlerinin içini göre göre

Kimi gözlerini göme göme

Kimi... kimi...

Türlü türlü şekillerde

Kimi kendini ortalık yerde feda edercesine

Kimi ses getirecek bir vahşetin içinde

Hatırlatmaya çalışıyorlarsa da ...

Dönüşmedi, bitmedi, çözülmedi, yitmedi, gitmedi... KARA 

Duruyor KAPKARA.


Niye? Sence, hâlâ niye?


Sen ne yapıyorsun mesela sıcak evinde?

İsyan?

Boykot?

Direniş?

Haykırış?

Ağlayış?

Yapma!

İçinde sevgi olmayan hiçbir şey yapma.


Çakma isyanların,

Büyücek gözüken naraların

Cılız, soluk, suni işbirlikçisi eşliğinde

Ancak karanlık büyür 

Sen hiç göremesende!

Işık yitip gider karanlığın girdabında...

Sevgi tüketilir kör açlığın doyumsuzluğunda.

Yapma!


Gel 

Biz BİZİ değiştirelim tüm bilgilerde.


Gel

Biz BİZİ

Yumuşatıp, eritelim sevgiyle.


Gel

Biz BİZİ

Geçirgen kılıp, temizleyelim tüm inanç sistemlerinde.


Gel

Biz BİZİ

Bitirelim tüm karanlık zihniyetlerde.


Gel 

Biz BİZİ evriltelim

Bilincin içinde.


Gel

Biz BİZE izin verelim dönüşüme, değişime içten içe.


Gel 

Biz BİZE can suyu verelim, nefes getirelim;

Kendi gerçekliğimizle.


Gel 

Biz BİZE 

Gerçekte 

Sevgi ne hatırlatalım,

Işık ne anlatalım,

Nefes ne akıtalım,

Su ne aktaralım,

Maya ne aklatalım,

Varoluşu yeniden saflığında canlandıralım

Tam da burada;

En dibe vurduğu noktadan

Ayağa kaldıralım şahıyla.

Gecenin en kara anında 

Aydınlatalım günü ufukta.


Sanma!

Böyle gelmiş böyle gidecek, bu ömür bitirmeye yetecek sanma!

Senden sonra gelen nesiller daha akıllı gelecek ve çözümü bilecek sanma!

Senden daha üstünleri var ve onlar tamamına erdirecek sanma!


Sen varsın 

ŞİMDİ şu an'da.

Sen olduracaksın

Yarını; 

Bugünden ama!


Körelmiş gözünü aç gerçek ışığına

Kararmış gönlünü aç gerçek yaradılışına

Kapanmış akışını aç gerçeklik alanına

Geç bağlantıya Varoluş'un ebedi CAN'ıyla ki 

O bakıyor sana, şimdi ve daima, aşk'la.

Kal sağlıcakla.

Firdes dedi Ebru dedi 

Hep dedi... bir daha dedi... 

Sonsuz sevgiyle seslendirdiğini kelimelere dizdi.

İstanbul dediğinde, 9.4.2025 bildiğinde, önüne serdi.