11 Haziran 2025 Çarşamba
ELİMİNASYON BAŞLADI KANDA
7 Haziran 2025 Cumartesi
SENDE Kİ BEN NE HALDE?
Sende ki ben ne halde
Dur da bir
bak hele
1 kaşık saf
ışık verdim içine
Döndü bir
körlüğe
Çöktü çöktü
Çöktü...
çöktü... çöktü... içine içine.
Serum döndü
kan gölüne
Maya döndü
kör göze
Nefes döndü
zehire.
Ahh 2 gözüm;
Gönlüm
Ne halde?
Döndü bir
parça oduna
Kondu tahta
adına
İman eklendi
başına
Yeşermek
yerine içten dışa
Oldu diken
sapı
Girdi
koynuma
Battı boruma
İsim verildi
ona da
Ademin
elması* dendi adına.
Ne nefes
kaldı nurlu
Ne maya
kaldı onurlu
Ne su kaldı
soylu.
Ne sop kaldı
nurlu
Ne öz kaldı
onurlu
Ne can kaldı
soylu.
Ne göz kaldı
nurlu
Ne söz kaldı
onurlu
Ne duygu
kaldı soylu.
Çöktü,
çöktü,
Çöktükçe çöktü,
Çöktükçe
çöktü,
İçe döndü.
Döne döne
çöktü.
Katmanlar
boyu
Katlar işte
böyle
Karanlığa
gömüldü.
Bir ben
kaldım
Boylu
boyunca
Tırpanlandım
her canlandığımda
Kaşık kaşık
oyulurken gözüm
Canımı
aldılar
Kara
çaldılar
Sonra da
Aşık
attırdılar
Er meydanı
dedirtip
Naralar
attırdılar.
Sözüm oldu
İnce telli
saz
Saz oldu bir
araç
Kalbe
dokundu yavaş yavaş
Harmoni
bozuldu,
Ritm oldu
yalvaç**.
Duyurdu
"yaşar" diye
Yaşayan
kandı karasında
Yaşayan
soluktu aslında
Yaşatılan
bir kaşık mayadan kalan;
Soyu bozuk
olan.
Haline bir
bak hele
İnsandan
geriye
Kalmış olan
her ne ise
Sütü bozuk
Ağzı bozuk
Dölü bozuk
Bir damda
can
Bir solukta
canan
Nefesi boğan
Boğazı saran
Nuru yutan
Işığı kıran
Adına
dramlar yazılan...
Yok yok
Merak etme
Anlamanı
beklemiyorum,
Kendini kötü
hissetme.
Öylesine
işlenmiş ki her bir hücrenin beynine
Tuhaftan öte
anlamsız gelir her kelime!
Öyleyse?
Niye dersin
de bulandırırsın beynimi der misin?
Dersin...
Öyleyse?
Faydasız
olacaksa niye meşgul edersin beni der misin?
Dersin...
Öyleyse?
Çıkışı yok
yani der misin?
Deme!
Aman işte
bunu sakın deme!
Umudunu
yitirenden yol olmaz
Umudu
yitirttirenden sonuç çıkmaz
Umudu heba
ettirene haklılıktan pay olmaz
Umudunu
susturana alan hiç açılmaz.
Öyleyse ey
can
Hâlâ canlı
olan
Umudu
barındıran
Umut olan;
Kaldır
başını
Tam da şimdi
şu anda gerçek ışığa.
Aç kalbini
Tam da şu
anda gerçek Öz'den akana.
Sil
gözyaşlarını
Tam da şu
anda gerçek kalbin yumuşaklığıyla.
Taşı kendini
Tam da şu
anda gerçek aklın kırıntısıyla.
Hepsi sende
nasıl olsa,
Sen başla
Yeter ki
başla
Şimdi başla
Ama sen
yeter ki şimdi başla.
Kulak verme
safsatalara
Boyun eğme
akıl fikir nidalarına
Yüreğini
sıkıştırma sırtının kamburuyla.
KAYNAK /
ÖZ'ÜN ÖZ'Ü dile gelse
-ki geldi!
Sana sorsa
-ki sordu!
Sende ki ben
ne halde dese
-ki dedi!
Ne
diyeceksin kendine?
O'nu
kendinden ayrı bilme her şeyden önce!
Ne
diyeceksin kendine?
Düştüm geçim
derdine???
Girdim bir
karanlığın içine dayatılan düzende!
Döndüm
zebaniye, oldum ölüm meleği kendime!
Yutmaktayım
ışığı
Dünyevi
arzuların, isteklerin, şehvetin peşinde...
Adalet
dedirtilenin zulmünde...
Dünyalık
denilenin derdinde...
Kibrimin
süslenmiş halinde diploma, ünvan, makam, mevki önceliğinde...
Zihnimdeki
kara sandukaların altında ezilircesine...
Değişmeyen
inadımın zihniyet temelinde...
Yoğurulamayan
mayamım alınganlık kıvamında...
Ördürülen
alev tuğlalarının içinde...
Çakmak
çakmak gözlerimin zindan karasında...
Esaretine
tutunduğum sevda kapanında...
İrademin
gücü diyerek bellediğim akıl yolunda...
Şaşmaz
şaşırtılmaz dediğim kanla çizdiğim sınırlarda...
Soy, sop,
mezhep, din, dil, ırk .. derken derken...
bölünürken karasını içine gömen genimde...
Gametin***
dış çeperinde karayı gör al içine, ışığı gör gir içine! sensörü ile...
Vardım
bugünlere
Üreye, ürete
mi diyeceksin?
Dedin bile!
Geldin
bugünlere...
Unutmak
kolaydı
Unutturmak
amaçtı
Nurlu
yaratımı yüreğimde.
Böl,
parçala, yönet!
Sanırsan ki
bir töhmet...
Devletlerarası
bir şöhret...
Politik bir
gerçek...
Dön bak
genlerinin haline;
İşlenmesine
göz yumduğun,
İğne iplik ile
değilse de
İnce ince,
Işığın
beline gire gire,
Kanı eme eme,
Beyne gire
gire,
Oynadığın
bir kirli oyun,
Sürdürülebilirlik
icadıyla meşru kıldığın
Yenilenebilirlik
sandığın!
Eee öyleyse
Bırakalım da
bitsin bu döngü böylece
Başlarız
kıyam olunca
Kıyamet ile
Dersen
içinde
Boşver beni
sen hiç dinleme! Hiç dinleme...
Yol ayrımı
keskin olacak bundan böyle
Söylemedi
deme.
Ama!
Dersen ki
Çözüm öner
şimdide
Bir kez daha
derim ki
1 nurlu
nükleotit**** yeter bize.
Varsa sende
-ki var!
Besle onu
nurun ile şimdide.
Gerisi cümle
söylediğim sözde, bak geriye geriye...
Sonsuz sevgimle,
Firdes Ebru
İstanbul
denende, 7.6.2025 bilinende
*Âdem elması
veya laringeal çıkıntı (Latince: prominentia laryngea), gırtlaktaki tiroid
kıkırdağın çıkıntısıdır. Bu kıkırdağın iki ana yaprağının orta hatta birleşmesi
sonucunda oluşur.
Adem elması,
boğaz bölgesine gelecek darbelere karşı ses tellerini korur, sesin üretiminde
ve sesin kalınlaşmasında rol oynar. Aynı zamanda gırtlak bölgesinin çevresinde
güçlü bir yapı oluşturarak ses tellerinin sabit kalmasını sağlar.
Erkeklerde
özellikle belirgindir!
**Yalvaç; Eski Türkçe yalāvaç veya yalāvar “elçi, haberci” sözcüğünden evrilmiştir. Ayrıca Farsça vaç "söz, ses" anlamı vardır.
*** Gamet (Grekçe
γαμετή gamete "kadın eş") eşeyli üreme yolu ile çoğalan
organizmalarda döllenme evresinde bir başka hücre ile birleşerek kaynaşan
hücredir. Yani erkek için sperm, dişi için yumurta gamet hücresidir
haploid yapıda (sadece bir tam kromozom setine sahip, genellikle normal diploid
sayısının yarısı kadar olan organizma veya hücre haploidtir).
**** Nükleotit; DNA, tüm canlı organizmaların genetik bilgisini
taşıyan ve bireylerin kalıtsal özelliklerini belirleyen bir moleküldür. DNA'nın
yapısı, nükleotit adı verilen temel birimlerden oluşur. Nükleotitler, genetik
bilginin depolanması ve iletilmesinde kritik bir rol oynar. Belli
özelliklerimizi taşıyan ve birden fazla nükleotitten oluşan DNA parçasına gen denir.
Küçükten büyüğe doğru doğru
sıralama, Nükleotit > Gen > DNA > Kromozom şeklindedir.
29 Mayıs 2025 Perşembe
CAN HAVLİYLE
Aklı ablukada insancıklar...
Gözü bantlı canlılar
Yüreği dağlı varlıklar
Hepsi CAN'dan olanlar
CAN'a yük yaparlar
Sanırsan ki sen ayrısın O'ndan
Almazsın tesir O'ndan
Yanılırsın aslında.
Varoluş bağlı birbirine görünmez sandığın ipliksi ağlarla.
Dersen ki
Peki KAYNAK nerede
Hikayenin neresinde
Derim ki
Tam göbeğinde!
Dersen ki neden işlemez gücü
Peki neden çözmez bu düğümü?
Derim ki
Lehimledin, perçinledin
Kaynağın gücünü kendinden geçirdin
Kurşun döktün adeta üstüne
Zamk sürdün adeta çeperine
Şimdi düştün kendi tuzağına
Sürünüyorsun dünya alanında
Akıl sandığınla
Oysa akıl ablukada
Gözümün gördüğü diye tutturduğunla
Oysa göz bağlı ya...
Yüreğimde iyilik var diyenlerin safsatalarıyla
Oysa yürekler dağlanmış ya...
Bütün çaba
Aslolan akmasın
Candan olan kanlanmasın
Nurlu olan doğamasın
Aklı olan yaşayamasın
Diye aslında ...
Uyan İnsan
Uyan!
Bari bir sen
Bugün uyan!
Atı alan Üsküdar'ı geçmişken*
Tam da bugün İstanbul denen fethedilmişken**
Fatih denen çağı değiştirmişken
Uyan İnsan
Uyan!
Bari bir sen
Bugün uyan!
Akıllıca deyip
Üzerine destanlar yazdığında
Deniz diye baktığında
Altında fay var sandığında
Ne gerçekler saklı
Sıkı sıkıya tutunduklarında...
Okumak için vakti gelince
İşaretleri
Koyan da biz
Şimdi
Korkan da biz
Yanlışa düşerim sanıp
Susan da biz
Susayan da biz
Boğazı tutan da biz
Nefesinde boğulan da biz.
Uyan İnsan
Uyan!
Bari bir sen
Bugün uyan!
Ata tohumu derken sakındığında
Kara çıktı tam ortasında
Göz bebeği sandırıldı da
Korundu kollandı bunca
Kanma...
Her şey akça pakça olsaydı yüzyılın başında
Sarpa sarar mıydı bunca?
Soran sorgulayan olmaktan vazgeçirilen insan
Soyu bozuk olan.
Soyu bozuk olan insan
Suyunda bulaş olan.
Suyunda bulaş olan insan
Sonsuzluğu kanda arayan.
Sonsuzluğu kanda arayan insan
Kanı kaynayan.
Kanı kaynayan insan
Gözü bozulan.
Gözü bozulan insan
Aslolan!
Balık baştan kokar deyip de kabullenme
Gör cevheri içinde
Tersine çevir
İnci kefali*** yerine sen yüz
Can havliyle****
Tersine tersine.
Bozdur ezberlerini kendin kendine
Bak **** yıldızladığım mananın ters köşesine!
Sevgi her yerde
Yapı taşı sevgi içinde
Sevgim sonsuz
Seninle her yerde.
Firdes bilinen Ebru denen
İstanbul denen, 29.5.2025 bilinen
*Atı alan Üsküdar'ı geçti deyiminin çıkış hikayesi nedir?
Zamanında Bolu beyine baş kaldıran Köroğlu’nun dillere destan yağız mı yağız atı çalınmış. KÖR OĞLU bütün civarı aramış taramış, bir de İstanbul’daki pazarları dolaşmış ve Köroğlu, İstanbul’da pazarları dolaşırken atına rastlamış. Atı satışa çıkaran pazarcıya “Şu ata bir bineyim hele” deyip, Pazarcıdan “buyur”u alınca Köroğlu atına atlamış, eski sahibinin kokusunu alan at da şahlanıp dört nala oradan uzaklaşmış...
Ardından dövünen pazarcıya ihtiyarın biri gelip “Atı alan Üsküdar’ı geçti. O Köroğlu’ydu, atın gerçek sahibi” demiş... bu hikayeden geriye kala kala bugün dahi kullandığımız bu deyim kalmış...
**İstanbul'un Fethi
Kostantiniyye'nin Fethi veya Konstantinopolis'in Düşüşü
6 Nisan – 29 Mayıs 1453 tarihleri arasında, 53 gün süren yoğun bir kuşatmanın sonucunda Osmanlı padişahı II. Mehmed komutasındaki Osmanlı ordusunun Bizans İmparatorluğu'nun başkenti olan Konstantinopolis'i ele geçirmesidir.
***Van Gölü ve İnci Kefali
Bu eşsiz gölde yaşamayı başaran tek balık türü olan İnci Kefali'nin binlerce yıl süren evrimsel bir sürecin sonunda ortaya çıktığı ve atalarının, Van Gölü'nün henüz tatlı su özelliğini koruduğu dönemlerde buraya göç eden alabalık türleri olduğu anlatılır.
Her yıl 15 Nisan-15 Temmuz döneminde yumurtalarını bırakmak için Van Gölü'nden tatlı sulara göç eden inci kefalleri, önüne çıkan engelleri aşmak için büyük bir mücadele ortaya koyarlar!
****Can hvliyle terimindeki havli Arapça hwl kökünden gelen hawl هول “korkma, korku” sözcüğünden alıntıdır der sözlükler.
Ancak! Kuvvet, kudret anlamı ile kullanılan yerler göz ardı ettirilmemesi gerekenlerdir! lahavle deyimindeki havl "güç, kudret" anlamında bir kelimedir.
26 Mayıs 2025 Pazartesi
EŞİTLİĞİN İKİ YAKASI
15 Mayıs 2025 Perşembe
VECD İLE
Sevgi aksın can'dan can'a
Can'dan kan
aksın sonra
... ve
Kanda
maya...
Kesintisiz
eksiksiz
Dönsün başa
Baştan
sona...
Sondan
başa...
El - ayak
bir arada uyum çıksın ortaya
Dansın en
âlâsı
Devinim
olsun yaşama.
Sevgi, devinimi
Devinim, sevgiyi oldura oldura
Sürsün bu
aşk'ın dansı
Yarata
oldura...
Desem de ben
kendimce anlaya, inana...
Derdi neydi
deyin siz,
Sorun
içinizdeki AŞK'a;
Derdi neydi
de acaba
Sevgi yerine
konuldu sevda?
Derdi neydi
de acaba
Kesildi kan
Can'dan Can'a?
Derdi neydi
de acaba
Maya oldu
bir kara?
Derdi neydi
de acaba
Döndü
ayaklar oldu baş da
Başlar oldu
çok sesli karmaşa?
Derdi neydi
de acaba
Uyum oldu
çarpışma?
Derdi neydi
de acaba
Devinim oldu
çırpınma?
Derdi neydi
de acaba
Yaratım oldu
üretim?
Oldurma...?
Unutuldu toptan ya!
... ve hatta
Daha da
gidin ileri,
Aşın
haddinizi!
ve sorun
içinizdeki MAYA'ya;
Nasıl oldu
da
Sevda oldu
kanlı nigar acaba?
Nasıl oldu
da
Kesintisiz
kan oldu 7 lt. bir canda mesela?
Nasıl oldu
da
Kararan maya
oldu insanlığın belası; asrın vebası, acaba?
Nasıl oldu
da
Başa dönen
ayakların sesi
Demokrasi
sanıldı acaba?
Nasıl oldu
da
Çarpışma
sonuçlandı bir yıkımla?
Nasıl oldu
da
Çırpınma
oldurdu bir hiçlik, kara delik adeta?
Nasıl oldu
da
Üretim
oldu şehvetli bir ütopya?
Nasıl oldu
da
Unutulan
"oldurma" pazar payı oldu unutturulanlara!!!
Hadi, hadi,
devam edin başlamışken sormaya.
Bu sefer de
sorun içinizde ki boşluğa
Ne neden
oldu acaba
Unutmaya
Ne neden
oldu acaba
Kör
bakışlara,
Sağır
kulaklara,
Dilsiz
varlıklara?
Kim vazgeçti
yaşam olmaktan
ve
Kim neden
vazgeçti yaşamı oldurmaktan acaba?
Dahası da
var da...
Varoluşta
İNSAN'ı almayan koynuna
Sevgi ile
bastırmayan sinesine
Aşk ile
kuşatmayan zevc'esini*
Anlar mı bu
sözcükleri?
Dünyada
İNSANLIĞI anlamayan
Bilir mi
çarpıtılan gerçeklikleri?
Yüreğinde...
benliğinde
Bedeninde...
dilinde
Aklında...
fikrinde
Kalbinde...
özünde
Sevgi
olmayan
Olamayan
hâlâ daha
Hazırlanabilir
mi
GERÇEKLİĞE?
Hadi öyleyse
Bir derin
nefesle
Bir değil
1000.kez de olsa
Defa kez
Ama şu an'da
Çıkalım aşk
ile vecd** yoluna
Hazırlananlarla.
Zira
Vakit geldi
Dönülmeli en
En başa
Çıkılmalı
ayyuka
Olunmadan
feda
Oldurulmalı
YENİ
Saflaşa
saflaşa.
Kalın
sağlıcakla.
İstanbul
denende, 15.5.2025 bilinende
Firdes Ebru
der yine...
*Zevç - Arapça zwc kökünden gelen zawc زوج “çift, çift olan şeyin teki, eş,
karı veya koca” sözcüğünden & Aramice/Süryanice
zwg kökünden gelen zawg זוג “çift, karı koca” sözcüğünden & Eski Yunanca aynı anlama
gelen zeûgos ζεῦγος sözcüğünden alıntıdır.
**Vecd
- Bu sözcük Arapça wacada وَجَدَ
“1. buldu, bulundu, 2. bilincine vardı” fiilinin faˁl vezninde masdarıdır.
25 Nisan 2025 Cuma
İKİ DİRHEM BİR ÇEKİRDEK
İkilik sandırılan
Aslında tekliğin içinde iki olan
BİR'ken ikiye ayrılan
Her ayrıldığında
Muazzam bir devinim olduran,
Buluşmak için
Birbirine koşan iki canın
Açtığı alanda oluşan
Havuzda
Yaşam başlar varoluşta!
Akan... olan... oldurulan...
Saftan da saf, katışıksız olan
Billur berrak
Aşk kokan
Bir yeni candır mutlaka.
Şimdilerde boğaz sanılan bir hattan akış alan,
Nefesi olan,
Nefese doğan bir yeni can.
Şimdilerde duodenum (12 parmak bağırsağı) sanılan ağ ile alanda tutulan bir yeni can.
Şimdilerde rahim sanılan alanın duvarına yaslanan bir yeni can.
Şimdilerde plasenta sanılan, aslında VAR'ın avuçları ile sarılan bir yeni can.
Şimdilerde kordon bağı sanılandan akan ışıkla beslenen bir yeni can.
Şimdilerde kan sanılan ışın demetleri ile sulanan bir yeni can.
Şimdilerde yutak sanılan yoldan yaşama bağlanan bir yeni can.
Şimdilerde akıl sanılan Can'dan hafızası oldurulan bir yeni can.
Şimdilerde bilgelik sandırılan, VAR'la açılan, bilinci alan bir yeni can.
Şimdilerde yaşar olmak sandırılan tamamlanış ile varoluşa katılan bir yeni can.
Şimdilerde ruh diye anılan, yaşayan ve yaşatan VAR'ın bir parçasını meşale gibi tutan bir yeni can.
Sevgi ile
Işığın içinde
Aşkı olduran yeni can
Aşkı olduracak olandır
Kendi BİR'liğinde
Bütünselliğinde
Ayrışmayı bildiğinde
İkiye.
Sakın ikilik deme.
Sakın denge zannetme.
Sakın!
Sakın ezberden gitme
Sakın basma kalıp sıfatlar ekleme
Sakın!
Görmedin böylesini
Bilmedin gerçeğini diyemem, var senin de içinde. Ama unutmak ne kelime; dağlandı... yağmalandı... yakıldı... adeta gerçeklik senin kendi alevinde.
..ve unuttu
Son gelen nurlu can.
Tutuldu; nutku tutuldu!
Yuttu; nefesi yuttu.
BİR'ken ikiye ayrılacağını ve sonra yeniden buluşacağını unuttu...
Kaldı sap gibi, sopa gibi...
Sert ve katı
Donuk ve soğuk adeta...
Zamk gibi yapışkan
Ağır aksak yapısıyla
Taş gibi ortada
Tam ortada.
Nefes boğuldu
Can yutuldu
Saflık bozuldu
Akışkanlık tutuldu
Işık yitti
Sevgi bitti
Akıl ermedi
Zeka bilinmedi
Bilinç geçemedi
Bilgi gelemedi
RUH?
Ruh bölünemedi...
Bir düğüm ortada
Hiç çözülemedi
Hiç çözülemedi...
Hiç bitirtilmedi.
Hiç eritilmedi.
Hiç dönüşmedi.
Neydi? Olan neydi?
Bir genleşme olur iken her yöne
Tepkime oluştu en içte
Yuttu adeta suyu
Nemsiz, kuruyan, tozlaşan,
Düştü adeta bir pıhtı olan, o an.
Naif yumuşak geçirgen yapı
Oldu bir katran karası
2 dirhem bir çekirdek yapısı*.
Oldu gözün ortası
Karanın karası
Kaldı akıl o başta
Açtı bir yara hicranda
Döndü boğaz bir oka
Saplantı plasentaya
El kızardı
Kanlandı
Göz karardı
Su oldu yaş
Akamadı
Dondu, oldu taş.
Ahh Ebru dersin dersin yine neler dersin demeyin de
Bir eliniz vicdanınızda diğeri bağrınızda
Aslında üst üste alt alta
Taşıyın kendinizi
Aklaya paklaya
Gerçeklik alanına
Sevgi olana anlatılır kolayca
Varoluşta
İkilik yok aslında.
Hiç olmadıydı da
Ayrışamayıp yapışan 2 can
Can çekişince alanda
Kan çıktı
Kanın yarısı ak sanılsa da
Al olan bulandı ortalığa
Kızıllık sanılır matah hâlâ daha
Olan oldu da
Çözüm ne oldu dersin?
Çözüm bulununcaya...
Yaşam oldu bir ömür
Varlık oldu bir kömür
Kalp oldu permiperişan
Aşk oldu şarlatan
Üreme sanılan
Oldu VAR'a ziyan.
Düğüm oldu göbek
Delik oldu nifak
Tohum oldu serpildi.
Bebek sanılan doğar bilindi
Ahh bu masalcının göz yaşı hiç dinmedi.
Delikler kapanırsa yaşam olmaz denildi
Her can kendini tehlikede bildi
Canlılık ile gelenler kendilerini kitledi
Özü taşıyanlar düşman bellendi
Çöküş her yönden içeriye girdabı besledi
Yıkılan hücreler dönüştü kaşeksiye**
Varoluşun VAR'ı
Sanıldı ölümün anası
Oysa VAR'ın yarası
Kendi yarası
O da kendinden parçası.
Saklandı karaya
Çıkamadı ortaya
Olmadı yapıcı
Dönüştü zifir karanlığa
Yıkıla yıkıla indi insanlık aşağıya
Tutan 12 koldan
Kaldı 1'i aslında.
Ne demiştim dün sanılanda;
Taşlaşan kalplerle
Kurudu kaldı ışık.
Kalpler taşlaşınca
Söndü ışık.
En nihayetinde
Sevginin nutku tutuldu
Işık kırıldı
Ok oldu.
Saplandı durdu...
Kısacası
Zulm sanılan da
Kara diye anılan da
Yok olanda
Yıkılan da
Doğan da
Doğamayan da
Hepsi hepsi
BİR olandı
Dönüşünce yıkımla
Bulanınca kimi al'a
Kara çıkınca ortaya
Sanıldı tarafız biz
Anıldı sonra başka başka...
Dahası da var da ...
Neden anlatırım bunları ulu orta
Yetmedi, bitmedi
Yıkım sürüyor hâlâ
Bir açılım olsa da aktan yana
Bir akış başlasa da nurdan yana
Dönüşmedi tam manasıyla.
Bekleyecek miyiz biz?
Hiç azla yetinmedik ki biz!
Hep tamamına erdire erdire gittik, gideceğiz.
Öyleyse gelin bir daha
Niyetlenelim bu yolda
Bitsin artık bu kabus burada
Varoluş olsun vaha tüm nurlu canlara.
Nurlu canlar
Nefes olsun
Can olsun
Aşk olsun
Sevgiyle akan olsun
Işığımız daim OLSUN
Sevgimiz baki OLSUN
Yaşam iki nefes arasında
Bir solukta kalmasın da
Ömürler sonsuz olsun.
İkiler BİR olsun
Birler 2'yi oldursun.
Devr-i daim aşk ile olsun.
Sonsuzluk sandırılan bir kör çemberin büklüm belinde kalan son NUR
Açılan olsun.
Varoluş her yöne artan / genişleyen olsun.
Olsun, OLSUN; her şey özüyle, gözüyle, sözüyle... bir ve güzel olsun.
Sevgim sonsuz, sizinle devr-i daim de olsun.
Firdes Ebru Tolan Karahasanoğlu
İstanbul bilinende, 25.4.2025 denende
Kıssadan hisse diyelim ve... bunları da hatırlayıp / bilelim:
*İki dirhem bir çekirdek dilimizde çok şık, özenli giyinmiş kimseler için kullanılan bir deyim ise de, bizim için manası başka bir tanımda saklı;
3,2 gram değerinde olan eski birimlerden “dirhem”, 16 çekirdeğe eşit ağırlıktadır (200x16=3,2 gram). 1 dirhem, bir yandan da 70 arpaya ve 1/400 okkaya denk düşer. Bu bağlamda 1 Osmanlı Altını ise 2 dirhem + 1 çekirdek = 33 çekirdek (2x16+1=33) ağırlığındadır.
Ayrıca
Keçiboynuzunun adı; Yunanca adı keration, İngilizcede carob, Arapçada ise kırrat'tır. Keçiboynuzu tohumu yüzyıllar boyunca elmas ölçmek için kullanılmış ve elmaslar keçiboynuzu tohumu ile tartılarak satılmıştır. Bu nedenle keçiboynuzu, kırat ya da karat denilen ölçüye adını vermiştir.
Ortalama büyüklükte bir keçiboynuzu çekirdeği bir kırat olarak kabul edilmiş, 4 çekirdeğe bir “dirhem” denmiş, daha sonraları ise kırat, 200 miligrama eşit bir ağırlık ölçüsü birimi olarak sabitlenmiştir.
**Kaşeksi, yunanca "kakos" ve "hexis" kelimelerinin birleşimidir. Bu isimler tanım olarak "kötü vücut" veya "zayıf fiziksel durum" olarak çevrilebilir. Modern tıbbın "geriye dönüşsüz hücre yıkımı" olarak da tanımladığı kaşeksi kendi kendine düzelmez. Altta yatan hastalıkların tedavisi ve beslenme destekleri ile birlikte kaşeksinin ortaya çıkardığı kilo kaybı ve kas erimesi hafifletilebilir denir.
9 Nisan 2025 Çarşamba
ÇOĞU CEVAP ARAYAN BIRAKTI YARINDAN SONRAYA, SEN BIRAKMA!
Neden bedenlendik biz burada?
Diye sora sora yaşandı milyonlarca an dünyada.
Kimi cevabı aklında...
Kimi kalbinde...
Kimi kitap bildiğinde...
Kimi kimliğinde...
Bulduğunu sansa da
Çoğu cevap arayan bıraktı yarından sonraya;
O kaçınılması imkansız sanılan an'dan sonraya...
Oysa
Bu dünya;
Henüz EV olamamış olan İNSAN'a
Bir kara nokta,
Duruyor hâlâ, varoluşta.
Tuttuğu onca kir, pas ile...
Bozulan onca ekosistem ile...
Zarar edilen onca an ile...
Yok edilen onca yaşam ile...
Normal sanırsın belki de!
Değil! Değil...
Bu ağır, masif madde boyutunun içinde
Sıkışıp kalanlar boğulurcasına
Hafifleyebilmek için bir parça
Debelenmekteler hâlâ.
Aranan kaçış yolları yüzyıllarca
Götürdü bazılarını
Deliliğe... bazılarını bağımlılığa...
Kimi kayboldu
İnançlarda... kimi öğretilerde...
Çıkışı buldum sana sana...
Düştüler yeniden aynı çukura
Yaşam ile ölüm arasında
Sonsuz bir döngü var sana sana...!
Dön bak sen de etrafına
Tam da şu an'da
Gör ve anla
Herkes hâlâ aynı masif yapıda
Sıkışmış kalmış duruyor ortada!
Tüm varoluşun göbeğinde
Diyelim biz ona "göz bebeğinde"
Tüm varoluşun sırtında
Diyelim biz ona "omurgasında",
Tüm varoluşun beyninde
Diyelim biz ona bağırsaklarında
Kara, KAPKARA
Sert, zorlayıcı, geçirgen olmayan bu yapıda
Ne var acaba?
BİZ!
Ne tutuyor bu yapıyı zamk gibi güçlü adeta?
BİZ!
Biz bizi tutuyoruz hâlâ!
Dünya sanılanda
Ev olamayan yerde
İnsan'a.
NASIL? dersin... umarım nasıl dersin!
Bir akıl var fikirle sende
Bir bilgi var görünenle
Bir nizam var içinde
Bir dirlik var yüreğinde
Nefes alıyorum sanırsın bu halinle.
Bir fikir var zikrinde
Bir bilgi var elinde
Bir kanı var zihninde
Bir inanç var yüreğinde
Bir kabul var gönül gözünde
Yaşıyorum sanırsın bu halinle.
Bir göz var gören sende
Bir zihniyet var işleyen içinde
Bir bilinir var kabullerinde
Rahatın yerinde bu halinle.
Değişen sadece veriler elinde;
Artan fiyatlar... azalan sular... çoğalan damlar...
Olup biten yıkımlar var gözünün önünde;
Devrilen damlar... yakılan ormanlar... sökülen yollar...
Kayan topraklar... sönen yıldızlar... tüketilen kaynaklar...
Çözümler var sözde, büsbüyüklerin dilinde! !!
Açılan kapılar... yapılan icatlar... çözülen sorunlar...
Girişimler var dillendirilen;
Diplomatik... sınai... çevreci...
Olan ne? Oldurulan ne?
Duruyor kara, KAPKARA
Varoluşun tam orta yerinde! !!
Niye? Hâlâ niye?
Değiştin mi sen, sence?
Bitirdin mi eskiyi içinde?
Başlattın mı yepyeniyi YENİ'de kendinde?
3-5 kişi...
3-5 zümre...
3-5 ...
Onlar çalışırken el birliğiyle, yürek yüreğe
Anlatırken sana türlü yollarla
Kimi zaman acılı...
Kimi zaman yaralı kanatlarıyla
Kimi zaman renkli
Kimi zaman baygın bakışlarıyla
Kimi bir film karesinde
Kimi bir şiir dizesinde
Kimi bir sembolde, işarette
Kimi bir ses yarışmasının görselinde, güftesinde
Kimi bir fırsatın söz dizisinde
Kimi gözlerinin içini göre göre
Kimi gözlerini göme göme
Kimi... kimi...
Türlü türlü şekillerde
Kimi kendini ortalık yerde feda edercesine
Kimi ses getirecek bir vahşetin içinde
Hatırlatmaya çalışıyorlarsa da ...
Dönüşmedi, bitmedi, çözülmedi, yitmedi, gitmedi... KARA
Duruyor KAPKARA.
Niye? Sence, hâlâ niye?
Sen ne yapıyorsun mesela sıcak evinde?
İsyan?
Boykot?
Direniş?
Haykırış?
Ağlayış?
Yapma!
İçinde sevgi olmayan hiçbir şey yapma.
Çakma isyanların,
Büyücek gözüken naraların
Cılız, soluk, suni işbirlikçisi eşliğinde
Ancak karanlık büyür
Sen hiç göremesende!
Işık yitip gider karanlığın girdabında...
Sevgi tüketilir kör açlığın doyumsuzluğunda.
Yapma!
Gel
Biz BİZİ değiştirelim tüm bilgilerde.
Gel
Biz BİZİ
Yumuşatıp, eritelim sevgiyle.
Gel
Biz BİZİ
Geçirgen kılıp, temizleyelim tüm inanç sistemlerinde.
Gel
Biz BİZİ
Bitirelim tüm karanlık zihniyetlerde.
Gel
Biz BİZİ evriltelim
Bilincin içinde.
Gel
Biz BİZE izin verelim dönüşüme, değişime içten içe.
Gel
Biz BİZE can suyu verelim, nefes getirelim;
Kendi gerçekliğimizle.
Gel
Biz BİZE
Gerçekte
Sevgi ne hatırlatalım,
Işık ne anlatalım,
Nefes ne akıtalım,
Su ne aktaralım,
Maya ne aklatalım,
Varoluşu yeniden saflığında canlandıralım
Tam da burada;
En dibe vurduğu noktadan
Ayağa kaldıralım şahıyla.
Gecenin en kara anında
Aydınlatalım günü ufukta.
Sanma!
Böyle gelmiş böyle gidecek, bu ömür bitirmeye yetecek sanma!
Senden sonra gelen nesiller daha akıllı gelecek ve çözümü bilecek sanma!
Senden daha üstünleri var ve onlar tamamına erdirecek sanma!
Sen varsın
ŞİMDİ şu an'da.
Sen olduracaksın
Yarını;
Bugünden ama!
Körelmiş gözünü aç gerçek ışığına
Kararmış gönlünü aç gerçek yaradılışına
Kapanmış akışını aç gerçeklik alanına
Geç bağlantıya Varoluş'un ebedi CAN'ıyla ki
O bakıyor sana, şimdi ve daima, aşk'la.
Kal sağlıcakla.
Firdes dedi Ebru dedi
Hep dedi... bir daha dedi...
Sonsuz sevgiyle seslendirdiğini kelimelere dizdi.
İstanbul dediğinde, 9.4.2025 bildiğinde, önüne serdi.