11 Ocak 2025 Cumartesi

GERİSİ BİLMECE; ÇÖZÜMÜ SENDE!

Bir yıldızım olsun gökte

Aşkı oldursun yerde.


Bir ayım olsun yerde

Aşkı oldursun gökte.


Der mi bir can

Yolunda olsa her şey o an?


Oysa bir can 

Permiperişan

Bölünmüş 2'ye ... sonra da 4'e.


Sanır mısınız ki laf canbazlığı var bu dizelerde

Muazzam bir yük duruyor, hâlâ,

Berisinde.

Senin uzay dediğin yerde

Bir zamanlar, ulu bir çınar varken

Cennet bahçesinde,

Yıkıldı diyemem 

Basit kalır,

Yandı; YANDI!

Yandı bitti, külden bir örtünün altında 

Talan kaldı.

Tarumar bir alan kaldı.

Canı can çekişen

Kalbi parçapinçik edilen

Canlılığı ölüme denk düşürülen

Özü gözden düşen

Gözü sözden bilinen

Sözü kamçılı... çatallı... bir yılana dönüştürülen. ...



Bir derin nefes çeksen

Ahh çekebilsen...


Nefes al

Nefes ol 

Desem?


Nefes olurum 

Nefes olurumm

Nefess olurumm

Diyenden ses getirilmezken


Ne nefes çekersin

Ne nefesi bilirsin

Ne de nefes dersin.


Sen sadece soluk almayı bilirsin kendince...

Yaşamak dersin buna.

Sessizlikten öte ses var dedikçe

Gömdün başını kumlara

Kumlar kaçtı boğazına

Tükürdün kan ortalığa

Boğdun boğuldun uzunca...

Ahh be iki gözüm

Ahh be nefesim

Ahh be sevdiceğim

Ahh be sevgim

Ahh be özüm

Ahh be... İNSAN DEDİĞİM!


... bir derin sessizlik senin içine çektiğin!

... bir derin kara senin görüyorum dediğin! 


Ahh be kendini bilmez İNSAN DEDİĞİM...


Kurgulanan yalan 

Oynatılan yalan


Uyan uyan dediğim

Ahh be İNSAN bildiğim.


Bir nefes gerek; 

Bin can gitti desek,

Binbirinci bize gerek.

O da sensin desek...

Sıkılırsın ...

Bunalırsın...

Yalanlarsın...

Söversin...

Canın sağolsun be paşam diyebilsem keşke...


Anam anam diye inlerken gönülden giden, 

Anam anam diye inlerken ciğeri söndüren, 

Anam anam diye inlerken gözün ferini bitiren, 

Anam anam diye inlerken canımdan can, kanımdan kan yitirten,

Anam anam diye inlerken kalbimi deşen,

Anam anam diye inlerken komşusunun katline ohh çeken,

Anam anam diye inlerken ayıbını ayıpla örten,

Anam anam diye inlerken sevgiyi sevdaya... bedeni aşka peşkeş çeken,

Anam anam diye inlerken VAR'ı yok eden,

Anam anam diye ŞİMDİ TÜM DÜNYA İNLERKEN

Canın sağolsun be paşam dersem...? 

Diyemem, artık dedirtmem!


Ağır mı geldi?

Mideni taş mı etti?


Taş edilenler çoktan yitti gitti.

Bir sen bir ben...

Bir sen bir ben...


Husumeti bitiren geldi.

Husumeti sürdüren yitti gitti...


Tüm bunlar nerede oldu bitti?

Seyreyle...

Dünya projekte etmekte! !!


Gerisi?

Gerisi bilmece

Çözümü sende; SENDE.

Sonsuz sevgimle.

Firdes Ebru

İstanbul denen, 11.1 bilinen

19 Aralık 2024 Perşembe

BİR GİZLİ CENNET SAKLI

Bir gizli cennet saklı insan olanın aklında 

Ama ne fayda 

Akla giden yol açılmadı hâlâ. 

Zira kalbi permiperişan 

İnsan olan sanmakta hâlâ daha 

Kalbinin ilacı yabancı sandıklarında...

"Yaban Sandıkları"nda... 

Ne demektir yaban sandığı? 

Tuhaf gelir şu anda sana 

Bir laf ebeliği sanırsın hatta.

Oysa bir durup baksan ya 

Akıl tutulması yaşıyor gerçek İnsan adeta 

Kalbinden geçemeyen kanla

...ve insan gücü, gerçeği...

Çözümü, bilgeliği...

Arıyor hâlâ uzanamadığı alanlarda;

Giremediği toprak değerli

Yaşayamadığı ülke verimli

Erişemediği güç etkili

Alamadığı gizli bilgi önemli

Hep başkası 

Hep dahası

Hep orası...

Oysa herşey O'nda.

Herşey İnsan'da.

İnsan bir hazine misali gömülü sandığıyla.

Sandık sular altında.

Ne fayda? 

Erişebilmek için insanın sandığına

7 renk gerek bize 

7 nota.

7 evliya aldı da

Uyudular sonra...

Her biri başka yolda

Yürüdüler sonra

Birinde hepsi vardı

Kaldı kuyuda

7'sinde birer vardı 

Daldılar dünya malına

Ne biri

Ne 7si 

Olamadı fayda insanlığa...

İnsan kaldı yaban olana

Yaban kim bu arada?

Yaban nereden çıktı başımıza?

İnsan olamasın fayda diye bir daha

İnsandan olan böldü elindekini dağıttı kurda kuşa

Kuş girdi gagasıyla yurda

Kurt açtı bir çentik daha obada

Nasıl ki dezenfektasyon önemli

Can sağlığında

İnsanın da girince kanına  mikrop bir damla

Başladı yayılmaya kanla ortalığa

Ahh ahh

Bildirilen başka

Olan çok başka

Kalsın varoluşun sırları bir kenarda 

Biz bakalım yolumuza.

Bariyer kalkmazsa beyin olanda 

Akıl tutulması devam edecek insanda

Bariyer niye var dersen

Korumak için derim ama

Sanma ki fayda şu anda 

Zira bariyer de zehirler tuttuklarıyla.


Ne güneş

Ne ay

Ne silah

Ne yay

Hiçbiri olamaz fayda insana

İnsan kendi aymadıkça

Olana.


Ne kadarını anlamaya hazırlamışsan kendini,

Ne kadarını görmeyi istiyorsan,

Ne kadarını kaldırabilecekse yüreğin,

Ne kadarını kabul edebilecekse zihnin,

Sadece o kadar...

Sadece o kadar...

Hazır olmadığın akmaz sana

Hazırlanmadığın anlatılmaz,

Kelimeler cilt cilt konsa önüne 

Bir tek mana çıkmaz

Sen seni hazırlamadıkça 

Daha fazlasına.


İnsan 

İnsan dedik 

İnsan gelişmeli, bildik.

Gelişimi yaban ellere verdik.

Dönüp kendimizi kendimizde bilmedik. 

Aklımıza güvendik

Matematiği iyi bilenin aklıyla şekillendik.

IQ da IQ dedik...

Yeni yeni EQ'ya geldik... 

Bütünlüğün güzelliğini hiç bilemedik

Bütünlüğü birleşmeyle özdeşleştirdik.

Oysa zaten bir ve bütün idik

Kendimizi parçalara biz böldük

Her parçayı gide gide

Biraz daha karalara gömdük

Kararttıkça karardığımızı göremeden

Karayı da içimize gömdük 

Şimdi kara taşta

Kararan aşta

Kara sularda

Karanlık akıllarda

Kapkara bakışlarda

Işık bulmak umuduyla 

Boğuluyoruz adeta bataklıkta; dünyada.

Zeytinin karasından şifalı bir yağ çıkartma çabasıyla

Karanın içindeki son ışığa tutunuyoruz adeta 

Hâlâ daha

Hâlâ daha

O karayı yaratanın biz olduğumuzu anlamadıkça

Suçu başkasına attıkça

Çareyi yabanda aradıkça

Akıl tutulmasıyla

Devam ediyoruz solmaya

Can damarlarımıza giren 

Kımıl zararlılarıyla.

Hızla çoğalan bir virüs gibi...

Sinsice yayılan bir kanser gibi...

Bozuk genom devam etmekte

Çoğalmaya

Karasını çoklaya çoklaya

Dur demek gerek.

Bir derin nefesle geçit vermek aslolan ışığa...

Ve dur demek 

Karaya

Pervasızca somürüyor hâlâ 

Öz'ün ışığını bu yolda

Yolu da yol olsa

İlerliyor beynin içine pıhtı ata ata

Can damarlarını tıkaya tıkaya ki

Nurlanamasın asıl olan beyin

Devam etsin uyuklamaya

Şuursuzca.


Bir gizli cennet saklı İnsan olanın aklında

Ama ne fayda

Akla giden yol açılamadı hâlâ 

Kalbinin perişanlığında.


Yürekte tutulan her acı

Yük kalbe hâlâ. 

Kalpte duran her yara

Akla ziyan aslında.

Akılda tutulma

Gözü kör ediyor anlasana!

Göz görmeyince

Işık girmeyince

Kara.. kapkara... zihniyet akıyor yüreğe adeta

Yürekten de nurlu canlara...

Nurlu, bakmamış ki hiç gerçeklik aynasına

Görememiş ki cevherini

Kararmış kararta kararta

Karartılmış karara karara 

Ahh İnsan

Ahh insan

Ahh insan olan 

Bir dön bak asıl olana

Nasıl da başlamış hayat 7 renkle 

7 cihanda 

Şimdi solan 7 veren gül,

Gonca iken taşıtılan kurdu  

Kuzusu sanan bir lokma.

Allı pullu göründüğüne aldanma

7 gülü alsan koysan koynuna 

Dikenleri sarılır boynuna

Işık akmaz sonra...

Nefes boğulur oracıkta.


Gelelim oldurulacaklara;

Sen seni bil ve çalış buna

İnsansın ne de olsa

Bir zerre dahi kalsa 

Öz'den parça 

Varsın bu dünyada

Feda etme nurunu 

Dünyalar bahşedilse de sana

Elmaslarla dolu altında! !!

Elmas dediğin de

Bir kara! 

Artık anlasana.

Kal sağlıcakla

Firdes Ebru

İstanbul, 19.12.2024

26 Kasım 2024 Salı

İKİ İNCİ; BİRİ AK BİRİ KARA

İki inci 

Biri ak 

Biri kara 

Düştüğü anda çanağa 

Oldu bir çarpışma 

Kalp yaralandı; 

Oluştu bir açık yara işte o anda 

... ve kapanamadı bir daha o yara

Bulaş oldu sonrasında... 


Nurî ile Veysî dolandılar adeta 

Kaldılar kol kola 

Verdiler baş başa 

Ama anlamadılar bunca keşmekeş neydi acaba?  

Acı aktı 

Acıta acıta aktı 

Tüm insanlık mahrem sandı 

Oysa yarıktan kanlar aktı ve kimse anlamadı 

Hâlâ anlatılamadı! 


Harputlu bir müezzin

Çıktı ortaya

Yıllar yıllar sonra

Kâzım olan kazansın dedi 

Sabrı ihsan eyledi


Oysa sabreden derviş değil!

Bilen gören isteyen seven

Can veren 

Canından kan veren

Kanından nur içiren 

Öz'ü sözü

Sesi dili

Bir 


Aklı evvel değil! 

Aklı fikri canlı kanlı


Kalbi çarpan değil!

Kalbi nurla dolu olan


Çocuk doğuran değil!

Evladını bağışlayan 

Lazımdı 

Varlığa...


Yıkıldı oysa 

Kumdan kaleler misali...

Döküldü oysa

Kopan inciler misali...

Durdu oysa

Zapt edilen surlar misali...


Telli duvaklı gelinler salındı ortalığa

İlk öğretmen sandırıla, sandırıla...


KALBin kanayan yarası hiç dinmedi

Çoluk çocuk 

Bu yarayı hiç görmedi

İçe çöken bir yen misali

Kırıldı kaldı ortada.


Yani dersin ... demelisin!

Bir insanlık dramını izlersin

Kendini seyirci bilirsin

23leri 24leri seversin... 

Oysa gerçekleri bilmezsin, bilmek dahi istemezsin.


Gel bugün sen de katıl aramıza

Artık durma

İnsan-ı kâmiller aramızda,

Çiçekleri daha fazla soldurma. 


Kalpte kalan açık yara

Sızıntı yapıyor hâlâ 

Temiz kana kirli kan karıştırtma!

Bil kendini

Bil kimliğini

Bil etrafında parlıyor dediklerini

Kıvılcım da parlar, alev de...

Çakmak da çakar ama

Hiçbiri olamaz gerçek bir ay

Gerçek bir yıldız

Hamuruna kara döl akıtılmışsa

Nur sandırıla sandırıla...


Sevgi yalvartmaz

Sevgi aç bırakmaz

Sevgi öldürmez, öldürüp öldürüp diriltmez

Sevgi ezip geçmez

Sevgi tahakküm nedir bilmez

Sevgi kul, köle istemez

Sevgi?

Hamurun sevgi

Gerçeklik nedir? 

Sevgi sevgiden başkasını bilmez! 


Sevgim sonsuz ... 

Sonsuz olacak olan sadece sevgi ...

Sev sen de kendini.


İlelebet parla ey şanlı hilal

Gerçek yıldızın alnı ak, 

Sen ondan da ak.


Firdes Ebru Tolan Karahasanoğlu

İstanbul, 27.11.2024

7 Kasım 2024 Perşembe

DOĞAN İNSAN!

Vakit doldu!

Akşam oldu.

Bir nefes borcu

Kalanı vurdu.


Kalbi yaralı üveyik kuşu, 

Kanatlarında nuru, 

Sustu.


Ne ses kaldı,

Ne renk.

Ne nefes kaldı,

Ne ahenk.


Gelir geçerdi hepsi

Bir an'ın içinde

Ama masal sanıldı ya

Sürdü, sürdü, sürdü

Ömürler öldü.

Çöküşler oldu.

Bitişler oldu.


Ölüm kondu,

Körlük oldu.

Haksızlığa dayanamadık diyenler

Can'ından oldu.

Oldu da oldu

Daha neler neler oldu...


Yer gök inledi

Nameler söz oldu, şarkı, türkü, rap oldu.

Kana bulanan topraklar seyirlik teras oldu.

Sırma saçlar ok oldu.

Karaya bağlananlar çarşaf giyer oldu.

Nice hayy'at heba oldu.

Nurlu canlar çöp toplar oldu! !!



7 düvelde 7 cihan

Hepsinde bir olan, aynı can.


7 katta 7 katman

Hepsinde aynı olan

Öz'den olan

Aşikardı oysa.


Nur yoktu ama

Işık çoktu alanda.

Kırdı... kırıldı...

Çoklandı... çoğaldı...

Arap saçına bağlandı! 


Mideler dağlandı

Kursaklar yardırıldı

Yürekte yakılan mumlar

Kalelerden sallandı.

Hançerlerle kan akıtıldı

Cengaverler diye diye

Nam saldırıldı.

Ok yaydan çıktıysa da 

Hızına hız

Kinle katıldı.

Öfke denen, 

Pusuda bekletilen,

Ateşten denen 

Alevlerden nice barklar yıkıldı.


Kalp yorgun, permiperişan

Beyin yorgun, darmadağın 

Rahim yorgun, kokuşmuş

Omurlar yorgun, kırılmış ufanmış.

Ufuk çizgisi kayıp!

Işık yorgun, durgun 

Renkler yorgun, solgun

Aşklar yorgun, yaralı.

İnsan?

İnsan!

İnsan...


Yetmedi mi uyku bunca?!


Neden uyur insan?

Neden hâlâ?

Neden? ??


İnsan nerede?

İnsan gömüldü bir matrikse önce.

Matriks çözüldüyse de kendince

İnsan devam etti öylece

Uykusu bölününce

İllüzyonun içinde.

İllüzyon ne?

Niye? 


Korku çoktu

Karanlık oldu.


Nefes yoktu

Ölüm oldu.


Karanlık ile ölüm girince kol kola

Cefa oldu ceza.

Ceza bir yoldu insanın aklını alan,

Başına kuş konduran.

Talih denildi adına

Bağlandı kader makamına!

Oldu oldu

Daha neler neler oldu...

Masalsı destanlar insanın doğrusu oldu.

Gerçekler insanın yalanı oldu.


Ama artık

Vakit doldu!

Akşamında dondu.

Son nefes 

Son ışık

Son can

Son canan 

Son insan 

Yaşamından oldu.

Kalan sağlar bir oldu, birlik oldu.

Bir avuç sanılanlar bin göl doldurdu.

Zaman durdu

An var oldu.

An aklandı.

An an'a bağlandı

Akar oldu.

Şimdi son bir can, 

Nurlu olan,

Kaldırılmaya çalışılan

Yaşar oldu

Kalbi atar oldu

Nefesi bulamasa da daha

Işığa kavuşamasa da ...

Anlar oldu

Duyar oldu.


Kala kala son bir diyarda

Son bir can

Umut oldu

Yeşeren oldu.


Sağlam adımlarla yavaş da olsa ilerleyenler

Aşikar oldu

Dillendirilmeyenler

Bilinir oldu.

Oldu da oldu 

Daha neler neler oldu

Dönmez geri denilenler 

Tövbekâr oldu

Sönen ferler

Yanar oldu

İmkansız diye andırılanlar

Gerçeğin adı oldu.


Ne kaldı geriye?

İnsan kaldı geride!


Hadi üşenme 

Kalk ayağa 

Katıl hayata 

Coş hatta 

Yaprak yaprak açılan bir çiçek misali 

Çık yolculuğuna 

Ama bu sefer rengarenk mutlaka.



7 renk dizilse sıraya; 

Beyazdan, başlama! 

Beyaz senin alnında nasıl olsa 

Her daim her alanında, her zerrende, mutlaka. 


Sarıl ama sarıya 

Doyumsuzluğu anla ve 

Doldur sarıyı suyunla. 


Koş yeşile 

Atla boynuna 

Bu sefer sevgini akıt ona koşulsuzca. 


Bir tam tur at ayaklarınla 

...ve maviyi kucakla 

Bir derin nefesle ama. 


Kulakları çınlatan çan misali 

Eteklere takılan zil misali...

Alkış kıyamet, kap kırmızıyı,

Uç havalara 

Dalgalan adeta kırmızıyla uçarcasına.


Mor dolansın başından aşağıya 

Aksın sırtından topuklarına 

Sen kokla sümbülü, mor menekşeyi 

... ve korkma, mor frezya kalsın bu sefer yanı başında.


Ne kaldı aşka dair? 


Olmazsa olmaz turuncu var kasıklarında 

İçini tutan zehri akıt ama 

Bu sefer mutlaka. 

Kalmasın senden yana 

En ufak bir hata varoluşta, 

Nurdan başkası akmasın senden yumurtalara.


Fuşya! Neredesin fuşya?

Kayboldun sanma 

Sadece uyudun uzunca...

Nefes, ışık, sevgi

Topluca anca

Uyandırabilir seni ama 

Gel sen kimseyi arana sokma

Kendin çık artık ortaya 

Aşk'ı öksüz bırakma.


Rengarenk kuşanmayı 

Basitlik sanma.


Solgun, bezgin yaşamayı 

Hayat sanma.


Kusurlar karayla örtülür

İhtişam pulla payetle örülür 

Gümüşten altına dönülür

Bakırla gelen pembelik sevdaya dönüşür

Sanma! 

Kendini artık kandırma.


Gerçek ışık parlar tüm ihtişamıyla

Altın sırma, akar kalpten ama!

Gümüş parlar aslıyla

Pembelik çıkar kendiliğinden ışık akınca akıla

Mavilik çıkar kendiliğinden sevgi akınca ışığa

Işık parlar anca ışıkla 

Renkler zaten varlar ya

Harmoni olur uçuştuklarında

...ve bilinenin aksine 

AŞK doğmaz 2 insanla

2 İNSAN oldurur AŞK'ı ortalarında!

Aşk taşır tüm renkleri hayatın ışığıyla

Renkler yaşam olur canlıya

Canlı can olur varlığa

Varlık nefes olur insana.


Ne muazzam bir düzendir bu

Hâlâ hiç anlaşılamamışsa da...


Işık

Hep vardı sanma 

Işığı aşk doğurdu anlama!

Işık VAR oldu akışla

VAR ışığı oldurdu aklıyla

Işığın ışıkla dansından 

AŞK doğdu da

AŞK yaşam oldu İnsan'a

İnsan hayatı coşturdu

Coşku ışığı oldurdu

Oldurulan ışıksa da 

Olan yaşamsa da

Hayy'at canlılıktı ya

Canlılık taşıttı

Işığı insana

İnsan sevgi kattı ışığa

Sevgi oldu nur, ışığıyla

Nur aktı tüm coğrafyalara

Nur oldu besin akan suya, uçan kuşa

Su oldu besin can'a

Can oldu yemiş 

Yemiş oldu çeşit

Çeşit oldu zemin

Zemin oldu bin vezin

Vezin oldu hemzemin

Hemzemin oldu katman

Katman oldu zaman.

Zaman oldu KALBE zehir

KALP kapandı oldu düğüm

Düğüm / dönüm 

Döndür yaa döndür

Oldu sana ölüm.

Ölüm oldu akla tutsak

Akıl oldu karanlığa bark

Karanlık oldu ak

Aklananlar oldu zinhar!

Övülenler oldu abdal 

Dövülenler oldu kafir

Dalkavuklar oldu takdir-e şayan

Pişekarlar oldu oyun kuran.


Oyunlar oynanmakta ya hâlâ!


Çaputlardan renkler koyuldu

Renkler solgundu,

Bezler yırtık, yamalı

Işıklandırıldı!

Gözler boyandı.


Gözler hâlâ boyalı ya!


Anlaması zor sanma

Dön dön en başa başla yüreğinle okumaya.



Hadi öyleyse 

Toparlayalım cümbüşü 

Katılalım coğrafyaya 

Renk renk bezeli çiçekler misali 

Açsın tohumlar 

Çalsın sazlar...

Düğünümüz var sanılmasın ama!

Doğan İNSAN var.


7 düvelde

7 can

Gelsin ortaya kaşık atmaya

Doğan İNSAN var.


7 renk cümbüşü

Olsun 1 adeta

Doğan İNSAN var.


7 nota çığırsın mutlaka

Doğan İNSAN var.



İNSANI sorma insancığa.

Yok tanımı daha bu dünyada.

Aklını kullan fikrinle ama

Sor yüreğine, kalbinden ama...

İşte o vakit yaklaşırsın bir parça

Gerçek tanıma.

İNSAN değildir unutan 

Ama İNSAN 

Nurdur; GÖZÜN bebeği!

Işıktır; BEYNİN feri!

Yürektir; AŞKIN yeri!

Rahimdir; TOPRAĞIN beli!

Omurdur; SUYUN temeli!


İNSAN bir evrendir 

Varoluşu gereği.

Varoluş yuvasıdır ebedi.


Varoluş bir candır.

Yuvasının nefesi, bereketi.


Yuvası nefestir, sestir, sevgidir, öz'dür.

Öz'ünün yeri varoluşun kalbi.

Kalbi özüdür, gözüdür, sözüdür;

İnsanın güzelliği.


Yetmez... bu tanımlara hâlâ tam denmez!


Akıldır; NURLU BİLİNCİN yüreği!

Ciğerdir; NURLU NEFESİN keskin tezahürü!


Öyleyse 

VAROLUŞTA İNSAN

Özdür... nurdur... gözdür... candır... candandır... sudur... akışkandır... ışıktır... parlayandır... nefestir... kandır... havadır... akıldır... fikirdir... bilgidir... bellektir... yürektir... sevgidir... daha nicesi gerçekliğindedir, belli.

AŞK'la gelendir

AŞK'ı getirendir

AŞK'ı bilendir

İlanihaye devam etmelidir ve EDECEKTİR.



Zor gelebilir; sana ey dost

Bu okuduklarını anlamak zor gelebilir...

Haklısın hiç denmedi sana böyle.

Bu okuduklarını sindirmek zor gelebilir...

Haklısın böyle dillendirilmedi yazıtlarda.

Bu okuduklarını kabul etmek zor gelebilir...

Haklısın hiç böyle anlatılmadı kitaplarda.

Olsun.

Bugün de böyle olsun.

Bugünden sonra İNSANIN DÜMENİ SADECE SENİN YÜCE GÖNLÜNDE OLSUN.

SEV KOŞULSUZCA

SEVİLDİĞİNİ BİL SINIRSIZCA 

AKLA PAKLA ALNINI

SİL GÖZÜNÜN YAŞINI

KOYUL YOLA

IŞIĞIN SENDE, derinlere saklatılmış da olsa.

FERİN SENDE, ateşlerde yanarsın sandırılmış da olsa.

AŞK YANIBAŞINDA, o henüz kendini hatırlayamamış da olsa...

YARDIM?

Sınırsız ve sonsuz 

Kendini açana

Nurla soluyana

Nefes alana

NEFES OLANA

OL MUTLAKA!


Kal sağlıcakla

İstanbul'da bir milad; 7.11.2024 

Yayılacak nurla ve ışıkla 

Firdes Ebru Tolan 

Yazan da yazdıran da bir, anlaşılacak çok yakında.

15 Ekim 2024 Salı

NEREDESİN SEN?

İnsana 

En büyük armağan 

Aslı olan 

ÖZ'ünden akan 

Bedende can bulan 

Zaten benliğinde olan 

Sevebilmek sanılan 

Sevilebilmek anlaşılan 

Aslında hepsinden öte 

Sevgi olmaktır; SEVGİ BİLİNCİNDE VAR OLMAKTIR, ama!


Öyleyse gerçek İnsan

Saf, billur, berrak, temiz, katışıksız

SEVGİ'de sevgi 

KALP'le kalp olandır.


Al koy bu tanımı benliğinin en nadide yerine, sonra dön bir bak içine ve çevrene.



Zihni ile yarışan 

Beyni ile kapışan 

Işığı görünce gözlerini kırpıştıran 

Uyumayı matah sanan 

Korku ile ecele yapışan 

Yar'a bağlı yaşayan, ondan yardım medet uman 

"Kurban olurum" derken sevdiğini sanan 

"Ya benimsin ya kara toprağın" derken sevdaya tapan 

Gözünü karartan 

"Aklın yolu birdir" derken 

Kalpten geçen tüm yolları kapatan 

"Hak hukuk adalet" derken savaşı meşru kılan 

İnsan'ı gör bir de...



Gerçekliğinden uzaklaşan 

.. ve hatta gerçek dahi olmayan 

Gücünü kasta, 

Gücünü başta 

Sanan

Belki de insan bile olmayan ...

İnsan'a bir bak hele...



Diline 

Üç beş kelime pelesenk ettirilen 

Ama kalbi göremeyen! 

Yürekte söz dinlemeyen, 

Sonuçta sağı sola, 

Solu sağa böldüren, 

Bir duvarın üstünde 

Elindeki meşaleyi 

Alev gibi gösteren 

Korku belleten, 

Korkuyu bekleten,

Algıyı yöneten, 

Sadece kendini seven,

Kendi çıkarını gözeten bir gücü 

İlah belirleyen 

... ve kendine insanım diyeni de bil öylece !


Şimdi sorarım ben de;

Gerçeği gören ama görmezden gelen

Bilen ama bildiğini kendine demeyen 

Hatırlamamak için kendini gömen 

İnsan 

Neredesin sen?


Vebalini bilen 

Bildikçe kendini daha da gömen 

İnsanım ben insan, şaşarım da beşerim de diyen 

Safsatanın eşiğinde gezinen 

Kendi gerçekliğini reddeden 

Kimliksiz gelen   

İnsan

Neredesin sen? 



Nurlu canlar;

Nefesi tutulanlar

Can'dan olanlar

Yok edilirken 

Neredesin sen?


Gözü ışıldayanlar

Kalbi parlayanlar

Zorlanırken

Neredesin sen?


Yüreği dağlananlar

Beyni kazınanlar

Yaşamak için uğraşırken

Neredesin sen?


Belleği dağıtılanlar

Bilinci bulandırılanlar

Çırpınırken

Neredesin sen?


Vebalin boyunu aştı

Yükün ağırlaştı

Ciğerlerin yandı

Neredesin sen?


Bir derin nefes almışken 

Gözünü aralamışken 

Yeniden yeniden uyurgezersen, 

Sevda ile sevgiyi 

Korku ile gerçekliği

Kitap ile bilinci

Eritirsen, 

Zaman ile mekanı

Laf ile aklı

Saf (taraf) ile nurlu canı

Mühürlersen,

Neyleyim ben...

Neyleyim ben...


Sevilen

Seslenirim sana bir kez daha; 

HATIRLA!

İNSAN OLDURULAN

İnsanoğlu insan değil

Varoluşta İNSAN OLAN 

KENDİNİ HATIRLA! 

Neredesin sen?



Yanlışa düşerim sanırken

Kılı kırk yararken

Doğru ile kendine zulm ederken

Gerçeği göremeyen sen,


Azı çok, çoğu yok sanırken

Dayatmalarla direnirken

VAR'ı yok eden sen,


Sabitlenen fikri "benim"seyen

Hayalî yaşarken

Gerçeği unutan sen,


Gelmişken bu bedende canla

Aklın fikrin varken hâlâ 

Kalbini taşı da yürek alanına

GÖR ARTIK AŞK'LA.


Kal derdim sağlıcakla 

Ama ne fayda...

Sen uyanmadıkça.

Canlar yitip gidiyor sen her nursuz nefesi

Nemsiz söylemleri 

Andıkça... andıkça...

Yine de 

Tek dileğim

VAR olalım ilanihaye ışıkla ve aşk'la.

Firdes Ebru 

İstanbul bilinende bir kalem tuttu...

15.10.2024 bir dönüm oldu.

İnsan İnsan'ı arar oldu.


27 Eylül 2024 Cuma

YENİ SONSUZ'A 1 KALA

Varoluşta bir AN'da

Sinüs aritmi yapınca 

Yerine kondu bir hoş seda 

Ninni kıvamında!


Oyna da oyna ...

Oyna da oyna ...


Artık çıkmak gerek, 

İllüzyonu sona erdirmek gerek.

Bunu bilmek gerek,  

Bilmeyi istemek gerek. 


Bizim için 

Duran sinüs ritmi ölüm demek.

Varoluşta yiten sinüs ritmi 

Bir anlık kara demek, 

Boşluk demek,

Hiçlik demek.


Öyleyse 

El vermek gerek; 

Karayı sönümlemek, 

Biteni, yiteni yeniden nakşetmek gerek.

Hiçliğe dönüşeni VAR etmek gerek.


Nasıl diye sorma bana!

Tüm cevaplar alnında.

Nakşedildi, kazındı hatta.

Niye diye sor ama

Niye unuttum

Unutturdum

Unutulsun diye oyunlarda oynadım

Oynattım ... acaba?


Unutulan neydi de 

Unutturulan dendi?


Unutturulan neydi de

Unutulsun istendi?


Sevgi..?

Değil...!

Ama SEVGİ BİLİNCİ.


Ne demekti "sevgi bilinci"

Görebilmekti sevgiyi!

2 göz gerekti

2 GÖZ!

Nerede bu 2 göz?

İnsan'ın içinde

Tam kalbinde

Kalbi nerede?

Yüreğinde!


Hadi öyleyse bir kez daha sor kendine 

Sor kendine;

Ben kimim de

Unuttum kendimi kendi içimde.

Gözlerim nerede?

Şaşı beş mi baktırılır

Şaşar beşer insan sandırılır?

Yoksa kısılır mı bu gözler?

Işık denileni, misliyle kırdırıla kırdırıla verileni; lümen değeri suni arttırılanı görünce çeker, içine çeker... misliyle emer?

Yoksa kapanır mı bu gözler?

Sevgi dedirtilen yitip gitmesin diye elinde avucundakini özüyle besler?

Ne eyler bu gözler ne eyler?


Senin gözün sende sor bi içine hâlâ ne bekler?



İnsanı İnsan kılan,

Kalbi olan mahluktan farklı kılan,

Nedir diye sormazsa İnsan

Kalır kendi kapanında; 

Dört nala koşturulan at misali,

Isırınca parça koparan kangal misali,

Pembeden mora uçan bal arısı misali,

Çöpleri karıştıran tekir misali,

Bastığı yeri titreten fil misali,

Avcının kovaladığı tavşan misali...

Kalır dünyada... bir başına... sevgiye aç adeta!


Oysa varoluşta İnsan 

Kalbi olmaktan bambaşka!

Yaşayan ve yaşatandır

Işıkla ve aşkla.


Karıştırılmasın İnsan!


İnsan; 2 gözü 2 kulağı 1 ağzı, 1 burnu olandır sandırılan! 

Karıştırılmasın asla!


Aslolan İnsan 

Kalbi olan aşkla

Gözü olan nurla

Beyni olan ışıkla.


Kalbi atan saflıkla

Gözü gören ışığın aşkıyla

Beyni çalışan aşkla


Kalbi çarpan senkron aşka

Gözü gören itinayla

Beyni yöneten ışığı sevginin saflığında


Dahası da var da...

Say say bitmez ya 

Ne gerek var

İnsan'ın bildiğini insana anlatmaya!


Kalbi sevgi dolu olanlar 

Yüreği aşkla çarpanlar 

Sağlıkla yaşasınlar 

Var olsunlar 

Hep VAR olsunlar diye tüm çabam şimdi ve daima. 


Hadi öyleyse

Vakit kerahate erdi.

Çıkalım bu çukurdan

Kapatalım yarığı

Dolduralım AN'ı;

İnsan'ı boğanı,

İnsan'ı tutanı,

VAR'ı var edeni yutanı.


Girelim kol kola yıldızlarla

-ki onlar karanlığa doğurulanlar

Karanlığı tutan oldular

Karanlıkta boğan oldular

Karanlığı yarıp da çıkamayanlar

HİÇ'liğin temel TAŞ'ı oldular

Artık sonlansınlar.

Kendi nurlarını; özlerinde saklı

Bulan olsunlar

Bulduklarını geri alan olsunlar.

Çaldıklarını ... tuttuklarını... 

Salan olsunlar.

Olsunlar da OLSUNLAR!


Yaşam başlasın 4 bucakta

Yaşam aksın tüm ocaklarda 

Yaşam nuru çoğaltsın aşk'la.

Aşk devam etsin varolmaya ışığıyla.

Sevgi gelsin yanına aşkla

Işıktan sevgiye

Sevgiden ışığa 

Dans başlasın AN'da.

An an'a bağlansın da

Kol kola yürekler dağılmadan, 

Dağlanmadan daha nice kalpler

Yarık onarılsın

Yarınlar başlasın

IŞIKLA AŞKLA.

SEVGİDE SEVGİNİN GÜZELLİĞİNDE

ÖMÜRLER ÇOĞALSIN NEFESLE

NEFESLER COŞSUN RİTİMLE.


Sonsuz sevgimle

Firdes Ebru ve dahası...

24.9.2024 bilinende İstanbul denende.

8 Temmuz 2024 Pazartesi

SANILAN VE OLAN

Sevgiyi 


Kelimelere düğümledik, çelik halatlarla perçinledik.*


Şekillere lehimledik, içine güller diktik.**


Emdik, kana kana, içip içip tükürdük hatta hoyratça***


Yapıştırdık zamkla haz noktalarına****


İçimize hapsettik hoş gelen  kokusuyla*****



Bedenleri sevgiye... aşka... heba ettik hiç'lik uğruna türlü türlü yollarla.



Bir sevda şarkısında... türkünün en kanlısında... dramın satır aralarında, kitapçıların romantik raflarında... enfiye kutusundan tütün sarmasına... özgürlük lansesiyle sokak satıcılarına... her yolla... ışık oyunlarıyla... disko toplarıyla... teknolojinin nimetlerini kullanıyoruz sandıra sandıra... dağda bayırda hazırlanan platformlarda... 7/24 mutlu insan formunda... akıllara durgunluk veren her yolla...


Beyinleri sevgiye... aşka... heba ettik hiç'lik uğruna türlü türlü yollarla.



Sevgiyi indirgedik, dünya aklıyla, bir meta'ya aşkı içine gömdük sonra. 


Pırlantam nerede, çeyizim elimde... babamın evi bende, arabam emrime amade... 

Türlü türlü söylemler, niceleri var hâlâ zihninizde... dilinizde... kulağınızda... gönlünüzde... aklınızda, fikrinizde... 



Sevgiyi mitleştirdik, kulağa hoş gelen masallarla.

Ferhat'a dağları deldirdik...

Mecnun'a çöllerde arattık...

Azı ile yetinmeyen, çoğunu iç eden nesillere hırsı, haseti, kıskançlığı, kalleşliği, sevgi adıyla yedirdik... hâlâ anlayamasak da!

Taraftar dedik... centilmenliği kirlettik... sahalara indirdik... coşku dedik... milliyetçiliği kirlettik... hak, hukuk derken derken biz daha neler neler ettik.



Güzellik... görsellik... baş tacı oldu, 

Söz konusu çarpıtılan sevgi olunca her yol mubah oldu.



Lezzetin... büyünün... bir derin ohh çekmenin ve hatta iniltinin çıktısını sevgi sandık, nedenini niyesini hiç aramadık. Kilitli yüreklerimizden mührü zaten kaldırtmadık! 

Aşkı aradık delicesine...



Masumiyeti bile erittik gömdük yüreğe, sevgi diye diye ... ana sütü dedik adına, evlat aşkıyla!  helal edilmez kıldık bir de tuhaf mantıkla! !!



Yaz yaz bitmez 

Bitse de önem arz etmez;

İnsan, aklıyla görmedikçe

İnsan, kalbiyle bilmedikçe! 


Aklımızla mı görürüz

Kalbimizle mi biliriz diyenlerdensen 

Aklıyla bilip 

Kalbiyle görenlere sor bir de istersen?


Sevgi nedir desem

Sevgiye duygu dersen...

Hatta TDK'ya bakıp Türkçe Sözlük'te sevgi, "insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu." yazıyor diyeceksen...


Unutmuşsun derim 

Varoluşundaki gerçekliği

Unutmuşsun derim 

Varoluşun gerçekliğini

Unutmuşsun derim

Varlığın sebebini

Unutmuşsun derim

Varlığın yüreğini.

Unutmuşsun derim

Seni sen edenin SEVGİden geldiğini.



Hadi dön bak ruhuna 

O biliyor az biraz da olsa

Kazınmış olsa da 

Ruhunun da mayasına

Sen temizlersen zihnini

Özgürleştirirsen kendini

Sen ayıklarsan hislerini

Yönetirsen duyu bildiklerini

Çıkar gerçekler 

Bir bir ortaya

Aydınlanır dünya

...ve var olur yeniden 

İnsan gerçek aşk'la

Mayasında SEVGİ saklı nasıl olsa.


Kal sağlıcakla

Firdes'ten, Ebru bilinen

İstanbul denende, 8.7.2024'te.


Not:

Duyu organları (5) üzerinden periferik sinir sisteminin merkezi sinir sistemini nasıl etkilediğini anlamaya niyetle başlamanızı ve ZİHİN alanına azami önemle bakmanızı isterim, dilerim, an'da.

Zira hâlâ daha temizlenmeyen bellekler karartıyor alanınızı... alanınıza gelen uyaranlar ulaşıyor duyularınıza ve oradan uyaran gidiyor aklınız sandığınıza. Etkileşim devam ediyor zihinde kalıplaşmış... kararmış... tutulanlarla, hiç farkında olamasanızda. Gün bitip gece başladığında bilinçaltı dediğiniz çokluyor adeta ne varsa dağarcığınızda... ve bu kör kısır döngü bağlıyor sizi sandığınızdan fazla.

Takılı kalmayın 3 boyutlu dünyada anlatılanlara, çıkın nurunuzla bağlanın gerçeklik alanına, yardım sonsuz nurlu canlara. Uyandım sansanız da tutulduğunuz sanrı alanları sandığınızdan çok fazla! 

Yardımcı olur eminim ki videolarım sana ZİHİN ÜZERİNE

Çok daha fazlası kanalımda.


*ses... duyma... duyu organı kulak

**görsellik... görme... duyu organı göz

***yeme...tad...haz...duyu organı dil

****his...dokunma... duyu organı deri

*****koku... koklama... duyu organı burun