Anlamlandırma çabası içinde olduğunuzu görüyoruz,
birçoklarınızın hâlâ daha. Hatta bilgi transferi arttıkça farklı mecralarda,
takip ettiğiniz kanallar aracılığıyla, aldığınız verileri bir araya getirip
yoğurmak gittikçe zorlaşıyor ne yazık ki bazılarınız için ve zorluyor hatta.
Oysa durum çok başka.
40 milletten insan, 77 ırktan varlık diyelim biz ona…
Dolayısıyla sizinle ilgisi olsa da olmasa da çok sayıda
veri/bilgi iniyor dünyaya hızla her an aslında ve muazzam bir karmaşa oluşuyor
gibi olsa da değil aslında.
Sükûnet lazım, nefes
lazım. Bir derin nefesle başlayın, mutlaka; güne, an’a, araştırmaya,
soruşturmaya, konuşmaya, sormaya, sorgulamaya, anlamaya, …
Olması gereken, sizin rahatınız, huzurunuz, kolaylığınız
açısından olması gereken, buyken siz ne yapıyorsunuz oysa; sürekli bir telaşla
saldırıyorsunuz adeta.
Durup da huzurlu bir alanda kendinizle, olanı tamamlamak
yerine, dışarıya çıkıp saldırıyorsunuz adeta ona, buna.
Sırf bu yüzden bile mesela bazılarınıza pandemi döneminde “zorunlu”
evde kalmak iyi hissettirdi ama bunu bile anlamadınız hâlâ.
Kısacası yıpranmayın ve yıpratmayın daha fazla.
Durun ama duraksamayın!
Aydınlık, ışık alanda durun, hep ışıkla durun ama dünya
denen evdeki, yaşam denen yolculuğunuzda duraksamayın.
Bir derin nefesle her AN’a başlayın. İçsel yolculuğunuzda
hiç duraksamayın, çabalayın, niyetinizle ve nefesinizle ama yorulmayın,
yormayın.
2020’nın ilk yarısını maddi, manevi tükenerek, tüketerek
geçirmiş olanlar var aranızda. Ama 2020’nın ilk yarısını ruhanî anlamda
kazançla geçirenler çok daha fazla aslında. Buna odaklanın. Bilir olduklarınızdan
size iyi gelenleri alın yanınıza bir kazanç gibi, ganimet gibi mesela. Heybenizde
sizi güçlendirenler olsun hazineniz gibi ama ağırlaştıranları atın mutlaka.
Yaz tatilinde deniz kenarında toplanan taşlar, deniz
kabukları gibi; güzeldirler ve anlamlı ama yazın sonunda evinize dönerken
yanınıza almak istediğinizde yük yaparlar bavulunuzda.
Yapmayın, taşımayın, daha fazla taşımayın.
O anda kumsalda billur suyun yıkadığı bir taş evde biblo
olmaz size, güzel durmaz, bırakın.
O an’da taşı bulmuş olmanın, o güzelliği görmüş olmanın
heyecanı, coşkusu, neşesi, keyfi vardı ya işte önemli olan oydu aslında ama
taşı taşımayın yarınlara.
Yol gittikçe
darlaşıyor zira daha önce defalarca gidilmedi!
Yol gittikçe
dikleşiyor zira yükseliş zirvede!
Yolculuk gittikçe
zorlaşıyor, yorgunluk var zira birçoklarınızda.
Yolculuk gittikçe
soluk kesiyor bilinmezlik var çünkü sonunda sizler için şu anda…
…
O yüzden daha fazla yük taşımayın, taşıtmayın da.
Hani bazen evin küçük haylaz çocuğu inat eder de tatilde
bulduğu tüm taşları eve getirmek için ısrar eder ya, kim taşır onları, çocuk
mu?
Abla, abi mi?
Anne, baba mı?
İşte bu misal sizde evin küçük çocuğu iseniz taşıtmayın…
Evin abisi, iseniz taşımayın!
Bırakın, bıraktırın.
Göreviniz hem kendinize hem çevrenize aslında.
Ama daha da önemlisi bilir olduklarınızla, yaşayıp
duyduklarınızla, alıp gördüklerinizle… daha fazlasına saldırmayın.
Bilir olduklarınızı hazmetmeden daha fazlasını sormayın,
sorgulamayın.
Anlamlandırma çabası ile yanlış yollara sapmayın.
İhtiyacınız olmayan kişilerle temasa geçip, ihtiyacınız
olmayan mecralarda var olmak için çabalamayın.
Neden söylüyoruz bunları çünkü görüyoruz. Hep daha fazlasını
bilir olmaya çalıştıkça yorulduğunuzu, yüklendiğinizi görüyoruz.
Vazifemiz size de göstermek, söylüyoruz, bundan sonrasında
seçim hakkı yine sizin ama yüreğinizle seçin. Oysa daha çok sordukça hep aynı
noktada çakılı kalıyorsunuz çokça. O noktanın az yukarısında başka bir alan var,
çıksanıza! Anlamlandırma çabasıyla bulunduğunuz noktadan çıkıyorsunuz yola ama yatayda,
döne döne gidiyorsunuz. Çok efor var ama aslında hep aynı noktada, yapmayın.
Kanat takın adeta ve “bulunduğum nokta tam da olmam gereken”
deyiverin bir derin nefesle yükselin.
Duvarlarınızın ardından
yükselin; aydınlanın!
Kapalı ama uçsuz bucaksız bir alanda daha ne kadar döne
döne, sora sora, gideceksiniz acaba?
O kapalı alanın duvarlarını kırmadıkça ve/veya duvarların
üstüne uzanmadıkça o uçsuz bucaksız gözüken ama aslında dar olan alandan
dışarıda daha başka ve sonsuz genişleyen bir alanın olduğunu anlayamazsınız,
hatırlayamazsınız, bilemezsiniz, değil mi ama?
Yapmayın. Yormayın, yorulmayın daha fazla.
Kalın sağlıcakla.
Bu yazı F. Ebru Tolan’a tarafımızdan 19.7.2020, Pazar günü
saat 16.00 itibariyle yazdırılmıştır. Konsey