29 Mart 2025 Cumartesi

O 1 KİŞİ SEN OL!

İsyanın neye?

Alt edilmeye?

Peki öyleyse senin

Gücün nerede?


İsyanın neye?

Adaletsiz gördüğüne?

Peki madem senin

Terazinin kalibresi nerede?


İsyanın neye?

Hor görülmeye?

Peki. Senin

Dışladığın ne?


İsyanın neye?

Mantıksız / akılsız gelene?

Peki, öyleyse senin

Kurduğun mantığın temeli ne?


İsyanın neye?

İnanç özgürlüğüne?

Peki, senin

İnandığının özgürleştirme gücü nerede?


İsyanın neye?

Sevdiklerinin acı çekmesine?

Peki.... öyleyse

Sevgi ne?



Gücün gelirse ... 'den

Terazinin kalibresi ayarlı ise ...'ye

Dışladığın zaten Öz'den gerçek ... ise

Kurduğun mantığın temeli saf ... olsa 

İnandığının özgürleştirme gücü zaten olur onda!



Tüm boşluklar dolsa ... ile

Tüm cevaplar ... ile verilse 

Tüm ilaçlar ... bilinse

Tüm çareler ... 'dir, idrak edilse

Tüm gerçekler görülse!

Ahh bir görülse...


Haykırasım var bugün; sansürsüzce.

Anlatsam diyorum bir anda

Sonra duruyorum bir solukta.

Anlatsam ne fayda?

Gözünün kararmasına izin veriyorsan hâlâ

Anlatsam ne fayda?

Gönlünün kapatılmasına izin veriyorsan hâlâ

Anlatsam ne fayda? 

Yüreğinde nefesi boğuyorsan hâlâ

Anlatsam ne fayda?

Hançerleri ardı ardına saplıyorsan hâlâ

Anlatsam ne fayda?

Burnunun dikine dikine çıkılır sanıyorsan ayyuka

Anlatsam ne fayda?

Yaşıyorum sanırken öldürüyorsan hâlâ

Anlatsam ne fayda?

Bitiriyorum sanırken tüketiyorsan hâlâ

Anlatsam ne fayda? 

Gülücüklerin ardında sinsilik 

Sözcüklerin ardında samimiyetsizlik

İsteklerin ardında bencilce arzular

Varsa... varsa... anlatsam ne fayda?

Ama bir haykırasım var 

Bugün

Fütursuzca

Dilimin ucunda ucunda...

Gönlümdeki yara

Geçmek bilmiyor saklanmakla

Geçirtilmiyor zira hâlâ

Bugün 

Belki de ilk ve tek 

İsyanımı yazıyorum burada

Siz isyan ederken ona buna

Ben isyanımı yazıyorum 

Var'ı var etmeyen tüm tuttuklarınıza! !!


Ne onlar? Ne onlar söyle biz temizleyelim diyenler var aranızda.

Biliyorum, görüyorum ama 

Dikte ettirilenlerle geldi bu dünya bu an'a

Şimdi başka bir dikte mi beklersiniz 

Özü sevgi de olsa... 

Yapma

Yapma

Sen seni bil de anla

Sevgi olmayan neler neler var hâlâ

HÂLÂ!

Var'ı var etmeyen tüm tuttuklarınız

Sevgi zannedilen, asla sevgi içermeyen herşey ya...

Öyleyse bana artık sorma!



Dönelim mi yazının başına;

Gücün gelirse ... 'den

Terazinin kalibresi ayarlı ise ...'ye

Dışladığın zaten Öz'den gerçek ... ise

Kurduğun mantığın temeli saf ... olsa 

İnandığının özgürleştirme gücü zaten olur onda!

Dedim, boşluk bıraka bıraka...

Ne dolduracak boşluğu?

Cevap ne? O tek ve gerçek olan cevap ne?


Cevap bilinse de,

Dilinizden bir solukta dökülse de 

Sevgi SEVGİ diye...

Tanımı ne?

Tanımı hâlâ bilinmekmekte!


Ne büyük ironidir bu dünya denende!

Her yerde bir sevgi lafı

Ama içi boş, anlamı yok,

Tanımı çakma!



Bal arılarına bakar 

Ne muazzam varlıklar 

Kusursuz 6gen petek yaparlar diye şaşarsınız


Bir buzağının doğumunu izler

Nasıl da çırpı bacakları ile ayaklandı hemen diye şaşarsınız


Bir karıncayı gözlemler

Kendinden kat be kat ağır yükü taşıyabilmesine şaşarsınız


Leylek sürülerinin hikayelerini dinler 

Her sene aynı rotayı tutturabilmelerine şaşarsınız


Ne çok şeye şaşarsınız!

İnsansanız neden sormazsınız?


İçgüdüsel denen bende niye işlemez diye neden sormazsınız?


Neden yön bulmak için binbir teknolojik zahmete...

Yürümek için aylarca güce sahip olmayı beklemeye normal bakarsınız?

Neden bilmek için öğrenmek gerek der durur 

İçinize sormazsınız?

Neden? Neden? Neden? 

Neden vara yoka isyan edersiniz de 

Kendinizdeki sevgiyi açmazsınız...

Anlamazsınız... 

Yaşamazsınız...

Yaşatmazsınız...


Ama siz hâlâ 

Sevginin tanımını yapamadınız!

 

Ben diyeyim öyleyse size;

Bir kez daha 

Söylüyorum aslında 

Yıllar içinde yüzbinlerce kez söyledim

... ve bu varoluşta her an içinizde dillendirdim

Olsun bir kez daha diyeyim, açıkça söyleyeyim.

SEVGİ:

Bir duygu değil

Bir "hal"dır, 

Bir "kıvam"dır , 

Bir "olma hali"dir. 

Hepsi ve dahası... varoluşun gerçek özünden bir parça olmaktır, yaşarken... yaşarken... yaşarken... ve yaşatırken aynı aşk'la.


SEVGİ:

Gerçek özün gerçek ruhunu,

Gerçek özün saflığını (katışıksız temizliği manasında),

Gerçek özün ruhunun yaşam olma ve oldurma kabul ve niyetini,

Gerçekliğin gerçeğini

Taşımaktır, yaymaktır, almaktır, akıtmaktır.


...ve 

Bugünlerde

Benim güzel evlatlarım 

Onu her yerde hissettirmekte

Seyirciler ise hâlâ kendi içlerinde

Sürüncemede beklemekte, bekletmekte! !!!


Nerede bu SEVGİ, tanımladığım haliyle?

Öz'ü, mayası ÖZ'den olanın içinde

Öz'ü, mayası gerçek olanın içinde

Öz'ü, mayası karartılmış olsa da saflaşmanın eşiğinde kendini temize çekebilende!

Öz'ü, mayası dururken ak pak üzerine çekilen kalın kapkalın sedleri yıkabilende, eritmeyi bilende, isteyende.


Kim bilir, belki de 

Sende! !!


Bil, bilme

Fark et, etme,

Sende! !!

İnkar etsen de bir an öncesine değin, 

ŞİMDİ senin elinde.

Şimdinin gücü senin iradende.


...ve

Bir kişi değişirse 

Bir kişi bilirse

Bir kişi görürse

Bir kişi gittiği yönden dönerse


Bir kişiye bir kişi daha eklenirse...


1+1 

2+1

Diye gitmez de 

1

2

4

8

16

32

64

8.günde 128 eder

İlerledikçe....?

Sen hesapla içinde demeyeceğim

21. günde milyondan fazla eder kendinde (1.048.576)

1 ay dediğinde olur  536.870.912, dünya denende bile! !!

Şaka mı sanırsın bu rakamları, hesaplarsın sen de...




Bir günde 

Bir kişi 

Dönerse .....


Sevgiyi seçerse...

Yeniden, yeni de SEVGİ OLMAK İSTERSE...

ÖZ'ÜNE DÖNERSE...

ÖZ'DE ÖZÜ İLE BİR OLMAYI SEÇERSE


İyiliği isterse...

Güzelliği bilirse...


Bakışını temizlerse...

Kinini bitirirse...

Husumeti içinden sökerse...


Ah vah demek yerine

Gülümseyebilirse...


1 kişi

Bugün

Gerçekten 

Sevgi nedir bilirse

Yeniden sevgi OLmayı seçerse


1 kişi 

Sadece 1 kişi 

Bugün sevgi OLmayı ve sevgi KALMAYI seçerse...


Bugün bitmeden.

Değişir dünyan.

Yarın denecekte

Dönüşür dünyam.

Gelecek dediğinde 

Döner dünya 

Yeniden bir cennet bahçesine.


O 1 kişi 

SEN OL bugün denende

Değişsin dünyan şimdide.

Dönüşsün dünya 

1001 çeşit ile 

Başlasın 

YENİ

Yenide, seninle, bizimle, hep birlikte.


Öyleyse 

Hadi bir derin nefesle

Tüm benliğinizde ve

Tüm "ben"lerde

Sevgi olmayan her ne ise 

Temizlensin niyetinizle 

Geçelim bugün birlikte, yeniye.


Sonsuz sevgimle

Firdes Ebru

İstanbul bilinende, 29.3.2025 gözükende...

21 Mart 2025 Cuma

CEVAP HEP SEVGİ İDİ!

Krediler tüketildi.

Haklar yenildi

Sorular bitti

Sorunlular gitti

Cevaplar belli

Cevap hep tekti

Cevap hep birdi

Cevap hep SEVGİ İDİ

Anlayan seçti

Anlamayan yitti.


Şimdi vakit geldi!



Gerisi gelir dendi;

Bir kazık daha atarım 

Nasılsa bağışlanırım.

Bir hançer daha sokarım

Nasılsa atlatırım.

Bir düğüm daha atarım

Nasılsa kaçarım.

Bir kara daha çalarım

Nasılsa aklanırım.

Bir yara daha açarım

Nasılsa yamarım.

Bir daha bir daha bir daha

Sonsuz ya

Sonsuz kere sokarım

Zehrimi içine içine 

Yine vazgeçmem 

Bitmeden... ölmeden... yitip gitmeden...

Sanıldı, sanıldı, sanıldı.


Bindiği dalı kesen insan

Akla zarar veren insan

Can damarını deşen insan

Unutan insan

Unutturan insan

Bozan insan

Bozulan insan


Dünyada hâlâ yaşayan

Karanlığı yaşatan yine insan


Bir de insana arka çıkan

Ve de yandaş sayılan

Yıldızlardan kayan.

Yanında

Kanatları kırılan.


Her ikisi de arî olan

Arîliği yük yapan,

Hiç anlamayan. 


Kurtuluş umudu yüreğine salınan

Umudu yumru yapan

Yumruyu özün yüreğine oturtan 

Nurlu olan; yıldız diye anılan, arî diye tanınan ve önce birbirine sonra ÖZ'e düşman olan, insana dost sanılan, insanla yaşayan, insanı yücelteceğine, kendi hükümranlığını kuran ve insanı içinde boğan...


Kurtuluş planında doğan

Ölüm fermanı ile boğan


Bu muhteşem 3lü 

Buluştu, 

Matriksin göbeğine oturdu.

Tuttu da tuttu

Tuttu da tuttu

Tüm yapı

Sarıldı

Sarıldı 

Sarıldı

Ne akış kaldı

Ne akışkanlık

Ne ileti kaldı

Ne öğreti

Bozuldu bozuldu bozuldu.


Diyeceğim; 

Varlık alanı

Çoktan 

Yağmalandı.


Yağmalayan da candandı.

Yağmalanan da candı.


Bu nasıl bir gözü dönmüşlüktür

Bu nasıl bir akla ziyanlıktır

Bu nasıl bir kararmışlıktır


Diyen olmadı!


Herkes nemalandı

Nemalandıkça

Padişahım sen çok yaşa

Yılan sen bana dokunma ama hep yaşa

Dendi duruldu.


Ohh oldu demek istersin belki şimdilerde

Ama deme

Sakın sakın deme


Ohh olsun diyen de 

Bunu bilen de

Okuyan seven de 

Aynı yeknesaklığın çinde

Tek vücudun bir hücresi 

En nihayetinde! !!


Hâlâ 

HÂLÂ göremesen de! !!


Sen seni bil önce

Sen seni sev önce

Sen seni yeşert sevginle

Sen seni temizle ÖZ BENLİĞİNDE.


Geç içinden 

Geçirtmeden karayı

Bulaşı ...

Geç içinden ÖZ SEVGİNLE.


Bırak geride 

Bırak gerinde

Kuyruğun içinde bir nebze duran kara her neyse

İzin verme.

Mayan seninle

Sen mayanı besle ÖZ SEVGİNLE.


Sonsuz sevgimle

Firdes dedi Ebru dedi

Hep dedi hep dedi

Kimi duydu dinlemedi

Kimi dinledi bilemedi

Şimdi vakit geldi

Bak gör

Duy dinle

Hisset yüreğinde

Sev sevginle

Koşulsuzluk içinde.

Koşulsuzluk ancak senin içinde.


İstanbul denende

21.3.2025 bilinende

20 Mart 2025 Perşembe

BUGÜN EKİNOKS MADEM ÖYLE, DENGE NE?

Bugün Ekinoks* bilindiğince 

Gün ve gece eşitleniyor kendi içinde 

Anlamak gerek ne demektir denge gerçekte 

Ekinoksta gözüken bir denge 

Oysa kendi içinde olan bir bilmece 

Gelin anlayın denge ne demektir gerçekte.


Denge

Varoluşta gerçek denge uyum demektir sevginin içinde.

Her şey her yerde her an sevgi, kendi içinde

Denge de bu akışta bir uyum.. bir ahenktir dans edercesine.


Nerde? Var mı bu uyum sizin içinizde? 

Sorun kendinize uyum nerede bozuldu bende?

Kalbiniz gülümse derken aklınız ciddiyet peşinde ise

Yüreğiniz efil efilken fikriniz sabit ise

Gönlünüz kaçıp gitmek isterken yeşilliğe mantığınız zorluyorsa sizi durmaya bulunduğunuz yerde

Demeyin ki uyum içindeyim ben kendi içimde.


Görün çelişen, her an çekişen enerjileri içinizde. Halat yarışında ahenkle dans yapılır mı, sorun kendinize?


Hadi öyleyse

Bugün bir ezberi daha bozdurun kendinize.


Çözün çözün çözün tüm düğümlerinizi


Salın salın salın tüm biriktirdiklerinizi


Bozun bozun bozun and olsun ki dediklerinizi, yemin billah ettim dönmem dedirtilenleri


Atın atın atın tüm dirençli öğretileri



Anlamıyorum ki.. bulamıyorum ki.. nasıl bileceğim de bırakacağım ki.. diye yokuşa sürmeyin de içinizde; 


Tam kabulle, gerçek teslimiyetle, yürekten samimiyetle niyet edin öylesine, sevgi olmayan her ne ise diye diye.


Zira bugün öğlene dek eski sonrası yeni!

Gün bitene dek eski sonrası yeni! 

Bir an öncesi eski bir an sonrası yeni!

20'si geldi.


Karışmasın kafalar 

Sevgi olan anlar


Kalkacak olan 

Son gemidir limandan 

Anlayan yakalar

Artık dönüşü yok

Zira liman yok

Zaman yok

Zıtlık yok

Yanlış çok!


Sevgi var ve VAR OLACAK.

Firdes Ebru



*Ekinoks 2025

Türkiye için

20 Mart 2025 Perşembe 12:01

18 Mart 2025 Salı

MAYAN HEP BESLENDİ

Kendileri karaydılar

Üstlerine beyaz çaldılar


Kendileri yanıktılar

Üstlerini beyazla kapattılar


Kendileri kaypaktılar

Zırhlarla anıldılar


Kendileri sarıydılar

Zehri şifa diye adlandırdılar


Kendileri karışıktılar

Allı pullu şatafatlı kaftanlarla anıldılar


Kendileri karmaşıktılar

Düğümlerden saçlar yaptılar


Kendileri kirdiler

Kiri temizliyoruz diye diye kazanç sağladılar


Kendileri kırışıktılar

Ütüsüzlüğü görgüsüzlük sandırdılar


Kendileri gömleksizdiler

Gömleği medeniyet 

Yuları aidiyet 

Kravatı, papyonu asillik yaptılar


Kendileri nişânsızdılar 

Madalyaları göğüslerine nişân diye takdılar


Kendileri soysuzdular

Soyadları ile soylu oldular


Kendileri makamsızdılar

Kartvizitlerle ünvan aldılar


Kendileri bir kara üstüne 

Çok beyazlar boyadılar

Beyazlığı saflık sandırdılar

Adına türlü türlü yalanlar yazdılar


En nihayetinde çıplak kaldılar ve de kalacaklar.


Kral çıplak diyen 

Binbirinci kere değil 

Her seferinde ölümüne seslenen 

Vazgeçmedi zira.


Sesi kısılsa da

Boynu vurulsa da

Taşınsa da kazıklarda meydanlarda

Yakılsa da kazanlarda

Asılsa da darağaçlarına

Vazgeçmedi 

Gerçekleri vura vura ortalığa

Çarpa çarpa

Kaldı aralarında

Üzerine türlü türlü yaftalar yapıştırılsa da.


Yüzleri yüzüne gülen ama

İçlerinden oklarını zehirleyen

Sırtına sırtına ata

Fırlata bitiremeyenlere 

Her defasında 

Kızıyormuş gibi yapa yapa

Aralara laf soka soka

İçten içe sevgisini gani gani 

Ve de koşulsuzca yollaya akıta hiç vazgeçmedi.

Arkasını dönüp gitmedi.

Yüzüne tükürenlere aldırış etmedi.

Zira maya beslenmeliydi.


Maya beslendi,

Maya hep beslendi,

Mayayı hep besledi!


Maya hiç diriltilmedi 

Cümle alem maya ölsün istedi.


Ama O hiç vazgeçmedi 

Mayayı tükettirtmedi

İçten içe mayanızı hep besledi 

Hep besledi.


Günün birinde ÖZÜNÜZDE var olan ve 

Hep

VAR OLACAK OLAN

Mayanızı görün ve 

Sevin kendinizi diye

Hep sevdi, hiç vazgeçmedi.

Ne sizden, ne kendinden.


Şimdi sıra size geldi.


Mayanın üstünü örtersen

Işık girmesin

Sevgi erişmesin

Maya yeşermesin

Canlılık nedir bilmesin dersen

Kalırsın kendi karanda

Boğulursun az sonrasında

Zira o maya 

Senden aldığı mikropla

Bulaş oldu da

Mutant oldu adeta,

Kanında dolaşmakta

Sen farkında hiç olamasan da.

Bağışıklığın az daha azaldığında 

Çıkacak ortaya türlü türlü yollarla.


Ama vazgeçersen bir derin solukla

Başlarsan gerçekten nefes olmaya

Yarından sonra başlatılacak

Yeni'de YENİ 

Seninle oldurulacak.

Ama sanma ki şu anda

Hazırsın buna.

Son bir eşik kaldı;

Bak sağına, 

Kes anladığın gördüğün ne ise

Tam da bugün

Burada, mutlaka.


İzin verme kalmasın kanında

Adı, makamı, mevkisi, şanı, şöhreti, ünvanı büyük büyük sandığından 

Akan bilgi... bilinç... kalıp... kural... zihniyet... 

Ne varsa.


Sen çık ortaya

Mayan hazır buna

Çoğalt mayanı

Sevginin sıcaklığında

Sula onu can damarlarında olanla;

Işığınla.

Rabet etme başka da 

Aşı.. gübre.. vitamin.. sandırılan faydasız karalara.


Sen gerek bize

Sen yeter bize

Kendi saflığın çıkarsa tüm ihtişamıyla ortaya

Şimdi şu anda.


Firdes dedi Ebru dedi... 

Kimse kim ..

Ama hep seni seviyorum dedi, duyana.

Şimdi de tekrar etti burada; İstanbul sanılanda, 18 Mart diye anılanda.


Kal sağlıcakla.

17 Mart 2025 Pazartesi

NEANDROS 'A

Bir yol açıldı Neandros'a*

Gök kubbe yarılınca adeta

Neandros neandros olmadan aslında.  

Bir damla kadar küçük 

Bir dağ kadar sert ve güçlü

Bir su kadar akışkan ve akışta

Bir tavşan kadar üretken

Bir balık kadar saf 

Bir ÖZ  CAN düştü karaya

Tüm CANLILIĞIYLA.


Bozkır kaldı sonunda ana doluda 

Çorak kaldı

Susuz kaldı hatta 

Ne uğruna?


Ana dolunun 'ana'larına anlattı anlarca

Baba dağının 'baba'larına yalvardı onlarca

Nil'in 'yıldız'larını aldı koydu saçlarına

Nur'un 'can'larını kattı aralarına

Toprak toprak diyenlere kanatlarını kol yaptı da

Vuruldu sonunda

Hunharca... defalarca...


Burnu sürtsün dediler

Tükürdüklerini yalamamak için onu iftiralar ile gömdüler

Bire bin kata kata 

Yalanla, dolanla fikirlere zehir zerk ettiler

Ab-ı hayat diye kanını sunaklardan içtiler, içirdiler.


Beddualar ile kini nefreti katlara kazıdılar

7 ceddin kökünü kurutmak için 

77'yi kullandılar

Beş afacanı 

Mahşerin habercisi yaptılar

4 koldan boğarken 

5.yi süslü yaptılar

Süsleri kurdele

Kurdeleleri kement yaptılar

Sırtından sırtından oyarken

Gözlerini çaldılar

Başını başını kazırken

Ensesine zil taktılar

Daha neler neler yaptılar

Sağ kol sanılanlar

Canından olanların kanında, canını aldılar.


Ne uğruna?

Hiçlik uğruna!


Var'ı yok yaptılar

Yok'u yaktılar

Güne ışığında başladılar.

Var'ı aldılar

Kendi karanlıklarına ışık yaptılar.

Geçip karşılarına 

Güneşle Ay arasında yıldızları sallandırdılar

Saflıkları dert olanları 

Zindanlara kapattılar

"İsyankarlar" deyip yaftaladılar.


Daha neler neler yaptılar

Özü sözü bir insanı, söz gümüş ise sukut altındır sandırıp 

Unutan yaptılar.

Susuzluğu çöllerde

Kullandılar

Zenginliği yaşamlarına kattılar.


Neandros'ta başlayabilecek olan 

Yaşam'ı yarına sakladılar.

Herşey olanı kendilerine aldılar.

Ruhlarını şeytanlaştırıp

Melekliklerinin içinde taşıdılar.

Ruhu şad olsun diyeceklerini

Ölümle yıprattılar.

Ölümsüzlüğü O'na yaşattılar

Acısını katlara akıttılar.

Deli bal sandırıp ilaç diye sattılar

İçeni zehirleyeni

Şifa deyip alladılar

Sıhhati parayla bozdular

Parayı pulla yoldular.

Bir avuç kalanların ruhtan parçasını

Ruhtan parçasını paraya satanların eliyle oydurdular.


Ama!  unuttular...

Yalanlarını kendilerine yutturdular!


Oysa o 1 yeterdi 

Başlı başına

Yeterdi

...ve de yetti!

Vazgeçmedi, asla vazgeçmedi.

Sevdi, sevdi, sevdi.


Çoğaldıkça küçülttüler

Güçlendikçe öldürdüler

Hatırladıkça yedirdiler

Binbirden fazla yol denediler

Ama

Saflığını hiç mi hiç lekeleyemediler.

Sevgisini engelleyemediler.


Beddualar

Karalar

Yaftalar

Yalanlar

İftiralar

Acılar

Daha neler neler anlatılmayanlar...

Ve de artık anlatılmayacak olanlar.

Yine de yitmedi.. gitmedi... ölmedi... bitmedi...


1 yola çıktı Neandros'tan son defa 

3.ayın 12'si sanılanda

Uğradı Pergasos'a

İftiraların büyükleri orada kazınmıştı akıllara

Sildi onları itinayla

Devamı yaşandı Smyrna'da 

13 geldi bir araya 

Kendileri hiç anlayamasalar da...

Ari deneni

Yıldız bilineni

Yıldızın kendisi

Ve de 4.gelenleri

Diş bileyeni

Dişini sökeni

Kolunu vereni

Kol bükeni

Parmağını ezeni

Parmak sökeni

Hepsi hepsi 

Hepsi hepsi... toplaştılar 

Bir kara zeminli 

Alevden kapılıda

Oynaştılar aralarında.

Sahnede gördükleri

Gözlerini yorsa da dayandılar oyuna

İşbirliği

Sözbirliği

Amaç birliği

İlke birliği yapmışlardı ya!


1'in 4'ü olunca 

Kalpten kalbe 3 göz 

Sarmaş dolaş olunca

Bozulamaz sandıkları intikam yemini bozduruldu onlara.


Bir 5'li değil ama 

13'ün 5'lisi katılınca, 

12 sanılan 

13.cüyü doğuracak olan 

Alınınca kızağa,

15'inde çıktı bir gerçek daha ortaya

Henüz tam anlaşılamasa da.


Son bir kozları vardı ama!

Dönüş yolunda

Oynayalım dediler

Yüzleri kızarsa da 

Atlatırız sandılar

Fena halde yanıldılar.


Kalakaldılar 

Aşikar ettirilenlerle 

Göz göze 

Bire birde

Yüz yüze

Neandros denenle, 

Çorak bıraktık dedikleriyle.



Gün olur

Devran döner 

Keser döner sap döner 

Demiştik.

Döndü.

Devran döndü!

Demiştik...

Biz çok şey demiştik

Bu hikaye bitecek,

Mutlaka bitecek demiştik.

Mutlu sonu 

Kendi karalarında arayanlar

Karanlıklarında boğulsa da

Hikaye ak ve pak

Aklananlarla bitecek, 

Safiyane sanılan,

Saflığından taviz vermeyen

Azmi ile dağları delecek

Demiştik.


Eski denilene

Bir not verildi 

Bugün denende bizlerce

Yazdık işte, yazdırdık

17 3'de 

Yürek birliği ile

Neandros denenle;

Gerçek olan gerçekliği bilinmeyenle.


Sevgi sonsuz

Sevgimiz baki

Saflığı seçenlere.


Tek bir hücre bile 

Saklarsa bulaşını zihninde

Sokulmayacak yeniye.

Bu da böyle biline,

Mühürlenircesine.

BİZ;

YENİ'Yİ YENİDE OLDURACAK OLANLAR

SAF'TAN YANA SAF TUTANLAR

İLELEBET YAŞAM OLDURACAK OLANLAR.

İstanbul bilinende

17.3 2025  denende 19.53 görününce.


*Neandros

Tavşan Adası ya da Balıkçı Adası, Marmara Denizi'nde yer alan Prens adalarının bir üyesidir. 

Büyükada'nın 2 km kadar güneyinde, eni boyu 90 m olan, ağaçsız, çıplak bir kara parçasıdır. 

Adada hem küçüklüğü hem de çoraklığı sebebiyle yerleşim yeri yoktur. 

Tavşan Adası'nın Yunanca ismi Neandros'tur. Neandros'un kelime anlamı Yeni Andros'tur. Ege Denizi'deki Yunan adalarından biri olan Andros Adası'ndan göç edip Heybeliada'ya yerleşmiş olanlar; Heybeliada'da bir koloni oluşturmuş Androslular, Büyükada'nın arkasındaki bu küçük adaya kendi adalarının ismini anmak için Yeni Andros anlamına gelen Neandros demişlerdir.

7 Mart 2025 Cuma

NURLU CAN, SANA!

Yine bir ağırlık

Yine bir uyku

Yine... yine... bir sağırlık

Çöktüğünde üstüne

Getir gözünün önüne 

Seni bekleyen onbinlerce nurlu canı 

7 kat yerin dibinde

7 kat göğün derininde

Sıkıştılar adeta senin içinde.


Sen ki ne gökte ne yerin dibinde

Ama dünya denende

Mıhladın kendini kendi içinde;

Gün gördüğüne,

Yaşam bildiğine,

Söküldü arşın merdiveni

Kırıldı kaldı senin içinde.


Sen ki 

Bir nurlu can

Can'dan olan 

Sen ki bir nurlu can

Can'ı Öz'den olan

Sen ki bir nurlu can

Nuru kalpten olan 

Sen ki bir nurlu can

Nefesi olan...

Bırakınca bilincini nursuz ellere

Karardı kaldı derin dehlizlerde

Sarsıldı tüm yollar

Kapandı tüm kapılar

Söndü tüm ışıklar

Yıkıldı tüm tabanlar

Söküldü tüm kurulanlar

Yitti tüm canlar.


Ne uğruna desem sana?

Ne uğruna be alâm?

Ne uğruna?


Ne uğruna be yıldızım?

Ne uğruna parlayanım?


Binbir ad ile söz edilenim; değerlim, ne uğruna?


Her şey olmak varken 

Her şey ışık ve sevgiyken...

Işığınla parlayan nur, sen?

Nurunla parlayan ışık, sen?

Öyleyse...

Ne uğruna desem? 


Üstad oldun, hoca oldun, ilim irfanı yayan oldun, mucid oldun, bakan oldun, bey oldun, usta oldun, kral oldun, hanım oldun, prens oldun, prenses oldun, subay oldun, komutan oldun, oldun da oldun... her şey oldun... 

Her şey sevgi ve ışık iken 

Sen ne oldun? 


Niye derim ben döne dolaşa 

Bunca lafı burada?

Bugün başlıyor zira 

Kumpanya,

7 gün çalgısı çengisi

Döner durur eşlikçisi

Kapanışı yapacak Ay'ın kendisi.

Gerisi hazırlandı çoktan uzun uğraşılarla.

Artık boşuna zorlanma. 

Kalma karanlıkta,

Işık da sensin

Işığı taşıyan da.

Sevgi de sensin

Sevgiyi yayan da.

Bir silkelen 

Onca an'dan sonra 

Duran ne varsa donuk alanında

Çözdürülsün sana senin kalbinin sıcağında ışıkla.


Başladık bitirmek için

Bitirdik yenilemek için

Yenide yeniyi olduracağız  

Derken ... derken...

Sanma ki unutacağız geçmişi yekten

Bilinç tutacağız 

Senle ben

Nuru senden ışığı benden

Işığı senden nuru benden

Döne döne

Dönüştüreceğiz

İlmek ilmek söktüklerimizi

Dirhem dirhem 

Demet demet

Sere serpe

Gere gere

Yeniden yenide

Dikeceğiz...

Öreceğiz...

Bu sefer gök kubbeyi yakmak yıkmak yerine 

İçten içten 

Nakış ile bezeyeceğiz

Renklerden tutam tutam

Buket buket

İçine koyduğumuz tohumları

Aşk ile filizlendireceğiz.


Öyleyse geç aslî vazifenin 

İcrası için yerine

Kalmasın ne bir gölge, ne bir leke...

Çık karadan gir aka

Çık çukurdan gir yola

Çık geceden gir aydınlığa

Çık bataktan gir akarsuya

Çık, çık kozandan

Gir gerçekliğinle kol kola.


Sen ki bir nurlu cansın bu dünyada

Artık durma zihniyetlerin karasında, 

Artık kalma zihnindeki karmaşada,

Artık kapılma suni korkulara,

Artık takılma dünya malına,

Artık yorulma aklına takılanlarla.

Işık da sensin nurunla

Sevgi de sensin onurunla.


Kal sağlıcakla

Firdes Ebru'dan tüm nurlu canlara

İstanbul denende, 7.3.2025 bilinende


19 Şubat 2025 Çarşamba

DUYGULARLA YIKILAN NE?

Göz'ün bebeği

Oldu 

Göz'ün karası.

Yedi yuttu ışığı 

Döne döne pervane oldu 

Çaldı asrın kapısını.


Asrın nefesi kesildi oldu rüzgar

Işığı kesildi oldu şimşek

Nuru kesildi oldu alev 

Sevginin bilinci geçemedi 

Oldu taştan kale.

İnsanı insan yapan; 

O son anda aktarılan, 

Geçemedi nurdan salınan,

Oldu yavan.

Oldurulacakken insan olan 

Aşk'la var olan,

Döndü bir divaneye!

Oldu yaman.

Kesildi düşman.



Niye?

Niye? 

Sordun mu hiç içine içine;

Neden geldik biz bu eve?

Neden girdik bu kisveye?

Neden döndük deliye?

Neden düştük viraneye?


Asrın kapısı 

Ne diye?


Asr'ı bilsen

Anlarsın

Asr'a zaman / çağ dersen manayı kaçırırsın.



Bir vadiden uzansa 

Can... kan... saçan 

Işık... nur... akıtan

Ses soluk nefes olan

Asr-ı cihana 

Bin ömür yetmez değerini anlatmaya. 

Bir renk cümbüşü başlatacaklar,

Akıtıla akıtıla 

Nurlu olanlar,

Toprak Ana İnsan Baba 

Bir kez daha geçecektir karşı karşıya, 

Yeni bir can,

Vuku bulan 

Ayaklarına kapanılacak olan,

Çıkacaktır kapıdan 

Aşk olan

Ola ola.



Gel gör ki 

Son sefer kapıda  

Aşkı olduracak olanlar gelmişken burun buruna

Geldi zehir saça saça 

Bu "gözün bebeği" olan kara, yanlarına.


Çaldı asr'ın kapısını 

Zorlaya zorlaya

Gözü dönmüş bir efe misali

Vurdu yumruğu ana bildiğine

Karnını deşercesine, 

Döndü yüzünü baba gördüğüne

Uçurdu kellesini tereddütsüzce.


Niye?

Niye?


Bir sevgi çemberinde

Işıltılı bir gök kubbede

Yaşam neden devam edemedi

Ebedi mabedinde?


Sorun işte

Sorun ki cevaplar aksın içinize.


Kin nefret öfke

Kan katliam öç alma

Göz yaşı intikam

Acı hüzün hüsran

Kıskançlık haset

Hırs doyumsuzluk

Öykünme küçümseme

Hakir görme küsme

Dedikodu yalan dolan

Lanet beddua

...

Say say bitmez, yüzlerce 

Karanlıktan öte;

Bulaşan,

Yakan yıka,

Yaran,

Kontrolden çıkan..

Duygu ile durum varken dünya denende

Hâlâ sormuyorsan bu soruları kendine

İnsanım ben 

İnsanca yaşayacağım ebediyette deme!

Sakın deme.

Ne ebediyet olur böyle 

Ne de insan!

Gerçek insan 

Gerçek olan

AŞK'tır

AŞK'TAN DOĞANDIR. 

AŞK'LA VAR EDEN

SEVGİ İLE YAŞATANDIR. 

Kendi mabedinde....

Sonsuzluğun içinde

Varoluşun çemberinde.


Bir kelam daha aktı yüreğimden size

Sonsuz sevgimle

Firdes Ebru bilinen

İstanbul denende, 19.2.2025 gözükünde.

SES VER; KELAMIN OLAYIM!

Beynin kendini ifadesi ses.

Kalbin kendini ifadesi kelam.


Nedir burada yanlış olan?


Yoktu yanlış aslında,

Yolunda olan akışta.


Ses (müzik, melodi, beste)

Eşlik eder idi

Kelama (lafa, sözcüğe, güfteye)

Aşkla.

Akarlardı birlikte nizamla.


Bozdurulunca ahenk, uyum

Duyurulmayınca ses sahibinden öteye

Taş kesti kelam

Oldu sana selam.


Bozdurulunca ahenk, uyum

Duyurulmayınca kelam 

Kırıldı ses

Oldu bela, başımıza.


Plaklar çizilince

Kayıtlar oldu ziyan.


Bozulan nizam,

Zayi olan insan.


Bozulan ses,

Karışan insan.


Bozulan kelam,

Telef olan insan.


Bozulan kayıtlar,

Kaybolan insan.


Yorulan kalp,

Usanan beyin,

Düşürülen insan.



Ahh be 2 gözüm

Aslolan insan,

Ciğerim parem

Aslolan insan,

Kavuğundan bi çıksan.


Sevgi sende,

Işık sende,

Bilgi sende,

Bilinç sende.

Nur seninle,

Nefes seninle.

Nurlu yaratımın özü sende!


Yaşamın kendisi 

Aşkın mucizesi 

Varın öz benliği 

İnsan'ım

NEREDESİN SEN?

Artık bi çıksan.

Aslolan insan 

Kavuğundan artık bi çıksan!


Işığını saflaştıra saflaştıra

Sevgini kata kata

Nurunla aksan,

Diyar diyar dolansan

Akıttığın bilgin 

Geçirdiğin bilincinle

Tüm insanları uyandırsan.

Ahh be 2 gözüm 

Aslolan insan 

Sen artık bir şahlansan.


Ecmelinden sual edersen 

Bil ki temizlenmemişsin sen!

Kirin zihninden

Karan zihniyetinden

Ziyan ellerinden 

Zarar dilinden

Düşkünlüğün aklından

Zayıflığın (kırılganlık) gönül yarandan

Umarsızlığın kalp zarından

Darlığın (nefes) yürek alanından gelir derim ben.

Görmek istersen, idrak edersin sen.


Fıtratın bildiğin 

Dayatmalardan.

Kader dediğin

Kör talihin, sönen, kayan, düşen yıldızından.

Baht dediğin

Kararan özünden.

Kapanmayan yaran

Gönül gözünden.


Dahası da var da!


Binbir yüzün

Gerçeğin, özün, BİR olduğunu bilmezliğinden.


Sevgiyi görmezliğin

Sevdanın lüksünden.


At, avrat, silah kuşanmışlığın

Aklı sevmezliğinden.


Can verene, candan verene acımasızlığın

Canına kastından.


Yıkımdan yana esirgemezliğin 

Cabirliği bilmezliğinden.


Ölümüne katılaştırdığın

Kendi akışkanlığından.


Üremek... yapmaktır deyip

İnşaasını matah sandığın,

Hücre hücre kanına zehir akıttığın... 



Ahh be insanım;

"Sırtından hançeri 

Boğazından ilmeği

Karnından gülleyi 

Çekeyim" 

Diyemediğin açtı kollarını sana! 


Artık sen de çıksan 

Karanlığından.


"Ahh be insanım; canımdan can kattığım, gözümden gönlümden sakınırım sandığım" diyen 

Diyarlardan koptu geldi, indi çukura,

İnsanı bulmaya, uyandırmaya, yıkamaya...

Aklayıp paklayıp aslî yuvasına yeniden koymaya.

Artık sen de bir kalksan ayağa.


Bu bir çağrı ise O'ndan, aslolan insana,

Duyursana!


Sen, her kimsen; okuyan bu satırları

Duyursana sağına, soluna.


Söz söz olur 

Kulaktan kulağa laf olur sanırsan

Yüreğinden ışığını katsan da duyursan..

Gönlünden nurunu katsan da duyursan...

Sen, her kimsen; okuyan bu satırları

Bi duyursan.

Belli mi olur ?

Belki aslolan insan senin yanındadır?

Belki de, belki de... !?

Aslolan insan gözün kulağın olandır ?

Belki de? ??

O aranan, zaten SEN OLANDIR!

Senden olandır.


Sonsuz sevgimle şimdi ve daima

Kal sağlıcakla.

Firdes Ebru'dan akanlar

Söz oldu kelam oldu 

Yazı oldu blog oldu 

İstanbul denende, 19.2.2025 bilinende kayıt oldu ellerinde.




17 Şubat 2025 Pazartesi

GEÇ ASLÎ YERİNE

De hele kimsin sen ?

Diklenen mi?

Dilenen mi?

Direten mi?

Dinleyen mi?


Gel sen hele,

Ne ol öfkenle yenik,

Yoksunluklarınla gedik,

İsyanlarınla bitik,

Sorgusuzca biat eden hüküm sürene!


Gerçekliğin içinde; özünde. 

Cevapların çoğu gözünün önünde.

Kalanı az ötende.


Mecburum dediklerin zihninde,

Nefesini kesenler yüreğinde,

Düşüncelerin zihniyetlerin tesirinde.


Öyleyse

Sen neredesin kendince?

Bataklığının içinde?

Hayallerinin çeperinde?

Kör çemberinin içinde?

Göbek taşının üstünde?

Zembereğin önünde?


Gömülme!

Kaybolma!

Usanma!

Ezilme!

Gerilme!


Artık

Geç aslî yerine 

Geç gerektiğince...

Orası 

Öylesine güzel

Öylesine sevgi 

Öylesine parlak

Öylesine rahat

Öylesine gerçek ki!

...ve 

Öylesine gerek ki...

İhtişamı anca 

Yaraşır gerçek insana.


Cehennem bildiğin dönüşsün 

Seninle

Olsun bir vaha.

Senin sayende

Seninle

Sana...

Gerçekliğinin güzelliğiyle kolayca aslında.


Sonsuz sevgimle

Firdes Ebru'dan gerçek insanlara 

İstanbul denende, 17.2.2025 bilinende


16 Şubat 2025 Pazar

BİR VARMIŞ...

Bir varmış...


BİR VARmış ve hep VAR olacakmış...


Bu Bir'in diyarında, laf bu ya... Bilinç adında bir bilge, Bilgi adında bir dede, Işık adında bir gölge, Işın adında bir kılınç*, Hayat adında bir haylaz, Yaşam adında bir kaz, Sevgi adında bir çiçek, Aşk adında bir bebek, Selam adında bir hayta, Merhaba adında bir kelam, Kamil adında bir adam yaşarmış.


Tüm bunların evi bir ve balçıktan, damları kılçıktan, yurtları da horasanmış**.


Bilgi dede her gün tarlasında çalışır, köylü dostlarına sataşır, gözünün ucunu ufka taşır, hep sorar, hep konuşur, hep duyar, hep dinler, çabasına deneyim, deneyimine çaba kata kata ilerlermiş...

Kendince olgunlaştırdığı meyvelerini Bilinç'in kümesinde eşelenen tavuklara yem olsun diye seve seve Bilinç'in damına saklar, sıklıkla da gider yoklarmış.


Bilinç tüm diyarlardan ona getirilenleri toplar kimini diğerininkiyle katlar, bazılarını ara ara yoklar, servetine servet katarken cömertçe, yüzü gözü sevinç içinde önüne gelene tekrar yollarmış.


Işık her daim hazırda, can yoldaşı Işın ile iş başında, bıkmak usanmak bilmeden diyarlardan yurda, yurttan diyarlara... insandan yavruya, yavrudan yuvaya... her yere her daim koşarmış.


Işın, Işık dostu ile paket paket topladıklarını bilge Bilinç'e getiredururken aynı anda Bilgi dedenin hikayelerini, deneyimlediklerini, anlattıklarını, aktardıklarını, bazen de bire bin katıp süslediği masalları hep duyar hep duyarmış...


Tüm bunlar olur biter... yeniden bitip olurken, Hayat çıkmış ortaya! Başlamış evin bir köşesinde haylaz haylaz pineklemeye, yiyip içip, kubura*** gitmeye! 

Niye? 

Bilinmez deme! 

Bilemedim de! 

Hayat, az bi soluklanınca dikilir sonra yeniden yatağa düşer, döner döner dururmuş. Hazırdan aşı önünde; midesi tok, közü elinde; sırtı tok, hamağı belinde; keyfi çok... soluklanır dururmuş evde...


Kümesin ön cenabında bekleyen Yaşam ise Hayat'a imrenir, imrenirken eşelenir, büsbüyük kanatlarını görmezden gelip havada uçan, karada koşan, suda da yüzen olabilmenin keyfini çıkartmak yerine gagasını silaha çevirmenin fırsatını kollarken, can dostları ile, sevgili ailesi ile, yepyeni diyarlara uçmak yerine çiftlikte kalabilmenin yollarını ararmış.


Çiçeğimiz Sevgi de tüm bunlar olup biterken ilkbahar - yaz, sonbahar - kış demeksizin her hava şartında, Hayat hoyratça üzerinde bassa da, Yaşam inadından tepinip dursa da renklerini sunmak için insana, açar açar açarmış, durmamaca.  Meltemle yarenlik eder, kokusunu salarmış, Işın'a göz kırpar öpücüklerini onun sırtında dört bucağa yollarmış, kollarını açar yağmuru kucaklar, çiy damlalarına özünü sunar, güneşle Işık'a katarmış, kuşlar cıvıldarken içlerine çeksinler, arılar kokusuna gelsinler diye hep nefesini salarmış, Bilinç ile beraber, cömertliği bonkörlük görmez, verdikçe verdikçe alacağını, verdikçe - aldıkça çoğalacağını bile hissede yaşar, yaşar, hep yaşarmış. Yaşarsa yaşatacağını hisseder, yaşattıkça coşar, coştukça açarmış, bire bin kata kata tohumlarını saçar, hep tozarmış. 


Anlayacağınız üzere Bilinç ile Sevgi muhteşem bir ikili; yaşama yaşam katarlarmış.  


Bir an gelmiş! 

Nasıl gelmiş? 

Bu sorunun cevabını bırakalım bir başka mesele... Nasıl  muhteşem bir alana doğduğunu anlayamayan  Aşk başlamış ağlamaya. Sevginin yüreği acımış, boynu bükülmüş, kırılmış, gönlü kararmış adeta... Bilincin gözü dönmüş, kalbi donmuş adeta... Aşk bebek ağladıkça ağladıkça Işık durmuş, Işın yorulmuş, Hayat zaten haylaz... ama Yaşam korkmuş, nefesini tutmuş, kalmış oracıkta.


Selam çıkmış o sırada ortaya, başka diyarlardan gelirim ben, uzun yoldan döndüm geldim ben derken Selam... selam ... diyerekten girmiş yeniden yurdun içine!

Öylesine bir telaş ve karmaşa varmış ki ortalıkta Aşk'ın ağlaması susturulamayınca dağlanan yüreklerden kana karışan acı ile, kimse dikkat etmemiş Selam'ın selamlarını geri vermemesine!

Bir tek Sevgi "merhaba" demişse de Selam almamış Sevgi'nin merhabasını içine, duymazdan gelmiş kendince, kendi önemli de Sevgi kim ki bu evde, yeri yok onun nezdinde. Ne de olsa yolundan dönmüş Selam, gelmiş gerisin geriye, ne aş kalmış ne kaş onun evinde. Çocukları donmuş buz kestiren soğuğun eşliğinde, merhaba bir kelam imiş anlamı her neyse, düşünecek değil ya üstüne...!


Kamil izlermiş uzaktan, dertli ise de duyduklarından, bana dokunmayan bin yaşasın demiş bir an. Dönmüş Selam'a sırtını, gömmüş başını, kaldırmış kılıcını, sardırmış alanını, yıldırmış Yaşam'ını... bir an kadar kısa, bin an kadar yaşa, gerisine de karışma demiş adıyla aklına.  Kesmiş bağını anakarayla.


Masal da burada bitmiş, Kamil insan ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine derdim bir mutlu son olsaydı burada. Oysa esas hikaye başlamış bundan sonra; anlayana...

Kesilince anakara ile bağ, bağlantı; durunca, donunca sistem, değirmen dönmeyince, çark işlemeyince... nefes kesilince, karanlık gelince...

Bilinç, Bilgi, Işık, Işın, Hayat, Yaşam, Sevgi, Aşk, Selam, Kamil ve dahası, adını sayamadığım niceleri göçmüşler evlerinden girmişler DÜNYA denen bir deliğe. Dünya'da var olabilmek için 2 göz, 2 kulak, 1 burun, 1 ağız gerekmiş her şeyden önce; onlar da girmişler birer bedene... Kimi olmuş kara gözlü yağız delikanlı, kimi olmuş sarışın bir afet, kimi olmuş zayıf kara kuru, kimi olmuş etli butlu, kimi olmuş kısa saçlı, kimi olmuş upuzun sırmalı, kimi olmuş sürmeli, kimi olmuş façalı... Bölünmüşler, çoğalmışlar. Çoğalmışlar,  dağılmışlar. Dağılmışlar, düşmüşler arta arta. Olmuşlar millet sanılan ya... ülkeler olmuş sınırlarıyla, bayraklar olmuş renk sandıklarıyla... Hepi topu 3-5 karakter olmuş sana milyarlarca... dağılmışlar dünyaya taşıdıkları karalarla!


Gel zaman git zaman nefes alınmaz olmuş Dünya'da, göz gözü görmez olmuş, karanlık hakimiyet sürer olmuş. Bilinçten geriye kara bir taş, Sevgiden geriye sevda ile yaş, Işık'tan geriye kırık tarak, Işın'dan geriye bozuk plak, Aşk'tan geriye cıyak kalmış, hal böyle olunca Kamil kalakalmış bir başına, çukur sandığında. Öylesine unutmuş, öylesine unutmuş ki kendini, Dünya deneni gerçek evi, kendini 2 elli, bir belli sanmış. 

Selam da unutmuş adının anlamını, yitirmiş adeta benliğini, dumur etmiş kendini. Niye mi? Dönüp geldi ya tersine tersine! Gelince döne döne tersine kangren olmuş adeta uzuvları, kan almaz olmuş dokuları, düğüm olmuş damarları... 

Kan gitmeyince beynine bir an'da, gözü kararmış o an'da . Almış Işık'ın atını, katmış koluna avradını, sallamış kılıcını, başlamış koşturmaya, meydan kalmış bir başı bozuğa... 


Ahh ahh daha neler neler olmuş da... Aşk aşk olamamış hâlâ. Ağır geliyor yavrucağa, bir devi yutmuş adeta, nasıl der ki "hatalıydım ben ağlamamalıydım oysa, yaşamak ne güzelmiş aslında"... Bir dese, ahh bir dese, keşke bir diyebilse, dayısı, teyzesi, amcası, halası, dedesi, ninesi, ablaları, abileri ... hazır onu bağırlarına basmaya. Bağışlandı çoktan ama, AŞK affedebildi mi dersiniz kendini? 

Büyütebildi mi dersiniz kendini?

Çözebildi mi dersiniz düğümü?

Temizleyebildi mi dersiniz önünü?


Hadi ama!!! Tüm suçu da atmayalım Aşk'a. Kamil nerede? Ya Yaşam, o ne yapar? 


Sorar mısınız acaba, sizin içinizde kimler yaşar? Bilinç, Bilgi, Işık, Işın, Hayat, Yaşam, Sevgi, Aşk, Selam, Kamil ve niceleri ... hepsinden var mı sizde? Yoksa siz biri misiniz gelen bu Dünya denen eve, giren insan bedenine? 

Yoksa yoksa hepsi birlikte sizde de, siz mi sanırsınız kendinizi hâlâ; kanlı canlı, ölümlü canlı, Ayşe... Fatma... Hasan... Hüseyin... Ecmel... Emel... Betty... Coni... Henry... Hilary... ? ??


Laf buya diyelim, gülüp geçelim, geçerken giderken dersimizi görelim, Hayat değil de Yaşam olmayı bilelim.

Selamlıyorum sizi sevgimle 

Firdes Ebru'dan aktı geldi öylesine, sağolun dostlar okudunuz işte, bir bilmece bildirmece...

İstanbul denende, 16.2.2025 bilinende



*Kılınç sözcüğü Eski Uygurca metinlerde sıklıkla kullanılmıştır ve “iş, eylem, amel” anlamı taşımaktadır.

**Horasan sözcüğü tuğla ve kiremit tozlarının kireç ve suyla karıştırılmasıyla elde edilen bir yapı harcı ve Farsça "Güneşin yükseldiği yer" anlamlarına gelir.

***Kubur  Arapça ḳbr kökünden gelen ḳubūr “çukurlar, mezarlar” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Arapça ḳabr  “çukur, mezar” sözcüğünün fuˁūl vezninde çoğuludur, günümüzde kubur halk dilinde tuvalet deliği ve bu deliği lağıma bağlayan boru anlamında kullanılır.

****Hayta Osmanlıların ilk dönemlerinde eyalet askerlerinin uç boylarında görevli sınıflarından biri manasındadır ve mecazi olarak külhanbeyi, kabadayı, serseri anlamlarında kullanılır.

15 Şubat 2025 Cumartesi

YENİYİ YENİ'DE...

Yeniyi YENİ'de oldurmak için 

Eskiyi Eski'de bitirmek gerek 


Yeniyi YENİ'de başlatabilmek için 

Eskiyi Eski'de sonlandırmak gerek 


Yeniyi YENİ'de yeşertebilmek için 

Eskiyi Eski'de canlandırmak gerek 


Yeniyi YENİ'de büyütebilmek için 

Eskiyi Eski'de kanlandırmak gerek 


Yeniyi YENİ'de genleştirebilmek için 

Eskiyi Eski'de söndürebilmek gerek 


Yeniyi YENİ'de gözler önüne serebilmek için 

Eskiyi Eski'de görebilmek gerek 


Yeniyi YENİ'de isteyebilmek için 

Eskinin Eski'de bizi yok ettiğini anlamak gerek! !! 


Kısacası 

Yeniyi YENİ'de inşa için 

Eskiyi Eski'de kökten kazımak gerek.


VAR'ı varda değil

Varlığı VAR'da bilmek gerek

Varlığı VAR'a iade gerek.

Varlığının kıymeti için

VAR'ın ihtişamını görmek gerek.

Varlığının devamı için

Nuru seçmek gerek

Nur için

Sevgiyi bilmek gerek

Sevgi için bilinç gerek

Bilinç için ışık gerek

Nurun içinden geçmek gerek

Geçerken geçerken 

Sevgi bilincini devam ettirirken 

Nefesi geçirmek gerek

Nefes için kendini bilmek gerek

Sana verilmiş emaneti 

Senden geçirmen gerek

Nefesin ışığında

Sevginin soluğunda

Işığı çoğalta çoklaya

Vardığın alanda

Işıkla aşkla olmak gerek.

Aşkı uman değil

Aşkın sende yaşayan olduğunu 

İdrak gerek

Aşkı yaşatırken sevgin ile

Aşk oldurman gerek.


Ne insan sensiz

Ne sen kalpsiz


Ne insan susuz

Ne sen sevgisiz


Ne insan kansız

Ne sen cansız


Ne insan nefessiz

Ne sen bilinçsiz (unconscious)


Ne insan cansız

Ne sen kansız


Ne insan bakışsız

Ne sen amâ


Ne insan umarsız

Ne sen duyarsız


Ne insan fikirsiz

Ne sen akılsız


Ne insan kalpsiz

Ne sen yüreksiz


Ne insan anlayışsız

Ne sen mantıksız


Ne insan durağan

Ne sen durgun


Ne insan sözsüz

Ne sen dilsiz


Ne insan gözsüz

Ne sen hissiz


Ne insan renksiz

Ne sen özsüz


Ne insan izsiz

Ne sen yolsuz


Ne insan gömük

Ne sen kopuk


Olmaz!

Olmaz!


OLMAZ!

OLMAZ!


Öyleyse 

SEN; İNSAN 

CANLAN

İster Öz'den

İster gözden 

İster arî

İster yıldız 

İster sonradan olan 

İnsan olan 

Kalkmalı ayağa.


Yarından sonra 

Başlıyoruz YENİ'yi inşaya.

Ebru'dan tüm dostlara

İstanbul olanda 

15.2.2025 sanılanda...

Kalın sağlıcakla.

11 Ocak 2025 Cumartesi

GERİSİ BİLMECE; ÇÖZÜMÜ SENDE!

Bir yıldızım olsun gökte

Aşkı oldursun yerde.


Bir ayım olsun yerde

Aşkı oldursun gökte.


Der mi bir can

Yolunda olsa her şey o an?


Oysa bir can 

Permiperişan

Bölünmüş 2'ye ... sonra da 4'e.


Sanır mısınız ki laf canbazlığı var bu dizelerde

Muazzam bir yük duruyor, hâlâ,

Berisinde.

Senin uzay dediğin yerde

Bir zamanlar, ulu bir çınar varken

Cennet bahçesinde,

Yıkıldı diyemem 

Basit kalır,

Yandı; YANDI!

Yandı bitti, külden bir örtünün altında 

Talan kaldı.

Tarumar bir alan kaldı.

Canı can çekişen

Kalbi parçapinçik edilen

Canlılığı ölüme denk düşürülen

Özü gözden düşen

Gözü sözden bilinen

Sözü kamçılı... çatallı... bir yılana dönüştürülen. ...



Bir derin nefes çeksen

Ahh çekebilsen...


Nefes al

Nefes ol 

Desem?


Nefes olurum 

Nefes olurumm

Nefess olurumm

Diyenden ses getirilmezken


Ne nefes çekersin

Ne nefesi bilirsin

Ne de nefes dersin.


Sen sadece soluk almayı bilirsin kendince...

Yaşamak dersin buna.

Sessizlikten öte ses var dedikçe

Gömdün başını kumlara

Kumlar kaçtı boğazına

Tükürdün kan ortalığa

Boğdun boğuldun uzunca...

Ahh be iki gözüm

Ahh be nefesim

Ahh be sevdiceğim

Ahh be sevgim

Ahh be özüm

Ahh be... İNSAN DEDİĞİM!


... bir derin sessizlik senin içine çektiğin!

... bir derin kara senin görüyorum dediğin! 


Ahh be kendini bilmez İNSAN DEDİĞİM...


Kurgulanan yalan 

Oynatılan yalan


Uyan uyan dediğim

Ahh be İNSAN bildiğim.


Bir nefes gerek; 

Bin can gitti desek,

Binbirinci bize gerek.

O da sensin desek...

Sıkılırsın ...

Bunalırsın...

Yalanlarsın...

Söversin...

Canın sağolsun be paşam diyebilsem keşke...


Anam anam diye inlerken gönülden giden, 

Anam anam diye inlerken ciğeri söndüren, 

Anam anam diye inlerken gözün ferini bitiren, 

Anam anam diye inlerken canımdan can, kanımdan kan yitirten,

Anam anam diye inlerken kalbimi deşen,

Anam anam diye inlerken komşusunun katline ohh çeken,

Anam anam diye inlerken ayıbını ayıpla örten,

Anam anam diye inlerken sevgiyi sevdaya... bedeni aşka peşkeş çeken,

Anam anam diye inlerken VAR'ı yok eden,

Anam anam diye ŞİMDİ TÜM DÜNYA İNLERKEN

Canın sağolsun be paşam dersem...? 

Diyemem, artık dedirtmem!


Ağır mı geldi?

Mideni taş mı etti?


Taş edilenler çoktan yitti gitti.

Bir sen bir ben...

Bir sen bir ben...


Husumeti bitiren geldi.

Husumeti sürdüren yitti gitti...


Tüm bunlar nerede oldu bitti?

Seyreyle...

Dünya projekte etmekte! !!


Gerisi?

Gerisi bilmece

Çözümü sende; SENDE.

Sonsuz sevgimle.

Firdes Ebru

İstanbul denen, 11.1 bilinen