En durgun ve temiz suda bile görüş
mesafesi kısalır sen derine indikçe, bulanıklaşır ve kararır ortalık dipte. O
karanlık zeminde yaşam vardır yine de, orada olması gereken canlıların
yarattığı bir dünya işte… Ama sana gerekli olan her neyse; ışık, hava, ateş,
toprak … bulunmaz derinlerde!
Senin de ihtiyacın yok artık
kafanı gömmeye. Bir derin nefes al ve çevir başını göğe. Bir süre sadece
seyretsen de, senin gerçek yerin göklerde. Kafanı gömdüğün yerde bir hazine
bile gizlense senin başın kalır o hazinenin içinde ama gözlerin görmez yine de.
Neden diyorsan bir dene, al başını göm bulunduğun yere! Ne görüyorsun şimdi
söyle? Gömmek için gözlerini kapattın ya az önce, kalmadı ışık senin gözünün
önünde. Onun yerine kaldır başını çevir
göğe, göreceğin ya güneş, ya ay ya da yıldızlar beklediğinde. Biri gelmezse
diğeri gelir vaktince. Yeter ki sen hiç başını yere çevirme.
Daha da yaklaşmak istiyorsan
özüne, sen başla temizliğe; eğil al önünde duran taşı koy yana, geriye … boşalt
yüreğini, mideni, boğazını kendi niyetinle. Başını çevirmek zor geliyorsa bil
ki dolmuştur gereksiz bilgilerle; temizle, ihtiyacın yok çocukluğundan gelenler
her neyse! Sen büyüdün artık, bekleme biri gelecek de el verecek diye. Nasıl
temizliyorsan evini gerektiğinde zihnini de öyle temizle; aç dolapları ve
sandıkları, gir dehlizlere… istiflediklerin yetmiyormuş gibi bir de toz tutmuş,
tüm geçmiş duruyor derinlerde. En son ne zaman açtın onları sevgiyle? Ama her gün,
her an taşıyorsun onları da kendinle!
Bir derin nefes al ve koyul
işe.
İlk adımı atacak olan sensin
niyetinle.
Bak başını çevirenler göğe,
gidiyorlar kendilerince hep ileriye, hep ileriye.
Sen de durup bekleme, şimdi
niyet et yüreğinde.
Sonsuz sevgimizle
Bu yazı 24 Eylül 2017, Pazar
günü saat 10.50 itibariyle F. Ebru Tolan Karahasanoğlu tarafından İstanbul’da
kaleme alınmıştır.