Teslimiyet çoğu zaman bırakma, vazgeçme, kabul, kader
sanılsa da ve hatta bazen sadece akışta olma hali, olanı olduğu gibi kabul etme
gibi düşünülse de bunlardan çok daha geniş ve derin mânâda bir OL’ma halidir.
Teslimiyet sadece biliş -bir bilme hali- değildir. Yani
ilahi düzeni, evrensel kanunları vbg… bilmek değildir. Bilmek sadece rahatlatır
insanı.
Teslimiyet sadece bir inanç da değildir! Allah’a inanmak,
tevekkül etmek, kader kısmet deyip kabullenmek de değildir. İnanmak
sakinleştirir, yeri geldiğinde huzur verir insana. Adeta korkuları yatıştırır ama
korku hala vardır inançta…
Oysa teslimiyet OL’maktır; içinde bilişi de, inancı da
barındırır ama aslında HİÇ’lik halidir. Yalın, çıplak, saf, yargısız, yorumsuz
ve sorgusuz bir OL’ma hali… Bir şeyi hâlâ sorguluyorsanız, yargılıyorsanız eksik
var demektir. Oysa teslimiyet TAMAMLANIŞTIR.
Tamamlanış halini yaşamak için daha kaç hayat, daha kaç
hüsran, daha kaç ödev, daha kaç kitap gerekiyor peki biz insanlara? Hiç varamayacak
mıyız o noktaya? Çok kolay aslında! Tüm manaları zihninize indirmek yerine tüm
manaların zaten VAR OLDUĞUNU kalpte, özde kabul ederek; şartsız, koşulsuz,
tereddütsüz, “ama”sız, “ya…”demeden varmak mümkündür aslında. Nasıl ve ne zaman?
Siz özünüze döndüğünüzde, özününüzle BİR VE BÜTÜN OLDUĞUNUZDA yani ŞİMDİ
aslında!
Siz ruhunuzla; zaten YARADAN’dan bir parça olan ruhunuzla, buluştuğunuzda;
yani UYANDIĞINIZDA adım atarsınız teslimiyet yoluna. Ama o yolda yürümek için
yüklerinizden arınmanız gerektiğini hatırlamak şartıyla! Herhangi bir yükle varılamaz
o noktaya. Arınmak gerekir her ne yük yapıyorsa ruha. Ancak ondan sonra
ilerlenir hızla bu yolda. Zira teslimiyet BİR’den çıkıp BÜTÜN’e ulaşmaktır;
teslimiyet “ben” dediğinin, birey dediğinin varlığını kabulle bunun aslında
bütünün ayrılmaz bir parçası olduğunu ve onunla hareket ettiğini görebilmektir.
Teslimiyet kendini bilmektir bu evrende. Gücünü bilmek, hissetmektir, hiçbir
şeyin nedensiz olmadığını ve her şeyin mükemmel düzen içinde kendi gücüyle var
olduğunu kabul etmektir.
Teslimiyet yüzünü sadece Yaradan’a dönüp ona kendini
bırakmak, teslim olmak, kul olmak ASLA değildir. ASLA DEĞİLDİR!
Teslimiyet yukarı çıkıp bu dünyadan el ayak çekmek de ASLA
değildir. Suya sabuna dokunmamak, kenarda kalmak, izin vermek de ASLA değildir.
TESLİMİYET OLMAKTIR. Bu akışın içinde, gerçek gücünün
idrakiyle, mükemmel düzeni kuran ve devam ettiren, yaratan OLMAKTIR.
Teslimiyet genişlemektir, aydınlığa, ışığa, sonsuz ve
koşulsuz sevgiye doğru genişlerken içine almaktır tüm var oluşu ve o
sonsuzluğun içinde ışık olmaktır, var olmaktır, olmaktır aslında. Hiç bitmeyen
bir döngüde hep daha yukarıya daha ileriye genişlemek, büyümek ve hiçken var,
varken yok olmaktır.
Teslimiyet HİÇLİKTE VAR; VARLIKTA YOK OLMAKtır aslında.
Kalpte bir noktada başlar tüm evreni kaplar, tüm zamanlara
ve tüm boyutlara doğru akar, akar, akar.
Şükürler olsun.
Şükürler olsun.
Şükürler olsun.
F. Ebru Tolan Karahasanoğlu
İstanbul 13 Eylül, 2018 10.00
����
YanıtlaSil