19 Aralık 2024 Perşembe

BİR GİZLİ CENNET SAKLI

Bir gizli cennet saklı insan olanın aklında 

Ama ne fayda 

Akla giden yol açılmadı hâlâ. 

Zira kalbi permiperişan 

İnsan olan sanmakta hâlâ daha 

Kalbinin ilacı yabancı sandıklarında...

"Yaban Sandıkları"nda... 

Ne demektir yaban sandığı? 

Tuhaf gelir şu anda sana 

Bir laf ebeliği sanırsın hatta.

Oysa bir durup baksan ya 

Akıl tutulması yaşıyor gerçek İnsan adeta 

Kalbinden geçemeyen kanla

...ve insan gücü, gerçeği...

Çözümü, bilgeliği...

Arıyor hâlâ uzanamadığı alanlarda;

Giremediği toprak değerli

Yaşayamadığı ülke verimli

Erişemediği güç etkili

Alamadığı gizli bilgi önemli

Hep başkası 

Hep dahası

Hep orası...

Oysa herşey O'nda.

Herşey İnsan'da.

İnsan bir hazine misali gömülü sandığıyla.

Sandık sular altında.

Ne fayda? 

Erişebilmek için insanın sandığına

7 renk gerek bize 

7 nota.

7 evliya aldı da

Uyudular sonra...

Her biri başka yolda

Yürüdüler sonra

Birinde hepsi vardı

Kaldı kuyuda

7'sinde birer vardı 

Daldılar dünya malına

Ne biri

Ne 7si 

Olamadı fayda insanlığa...

İnsan kaldı yaban olana

Yaban kim bu arada?

Yaban nereden çıktı başımıza?

İnsan olamasın fayda diye bir daha

İnsandan olan böldü elindekini dağıttı kurda kuşa

Kuş girdi gagasıyla yurda

Kurt açtı bir çentik daha obada

Nasıl ki dezenfektasyon önemli

Can sağlığında

İnsanın da girince kanına  mikrop bir damla

Başladı yayılmaya kanla ortalığa

Ahh ahh

Bildirilen başka

Olan çok başka

Kalsın varoluşun sırları bir kenarda 

Biz bakalım yolumuza.

Bariyer kalkmazsa beyin olanda 

Akıl tutulması devam edecek insanda

Bariyer niye var dersen

Korumak için derim ama

Sanma ki fayda şu anda 

Zira bariyer de zehirler tuttuklarıyla.


Ne güneş

Ne ay

Ne silah

Ne yay

Hiçbiri olamaz fayda insana

İnsan kendi aymadıkça

Olana.


Ne kadarını anlamaya hazırlamışsan kendini,

Ne kadarını görmeyi istiyorsan,

Ne kadarını kaldırabilecekse yüreğin,

Ne kadarını kabul edebilecekse zihnin,

Sadece o kadar...

Sadece o kadar...

Hazır olmadığın akmaz sana

Hazırlanmadığın anlatılmaz,

Kelimeler cilt cilt konsa önüne 

Bir tek mana çıkmaz

Sen seni hazırlamadıkça 

Daha fazlasına.


İnsan 

İnsan dedik 

İnsan gelişmeli, bildik.

Gelişimi yaban ellere verdik.

Dönüp kendimizi kendimizde bilmedik. 

Aklımıza güvendik

Matematiği iyi bilenin aklıyla şekillendik.

IQ da IQ dedik...

Yeni yeni EQ'ya geldik... 

Bütünlüğün güzelliğini hiç bilemedik

Bütünlüğü birleşmeyle özdeşleştirdik.

Oysa zaten bir ve bütün idik

Kendimizi parçalara biz böldük

Her parçayı gide gide

Biraz daha karalara gömdük

Kararttıkça karardığımızı göremeden

Karayı da içimize gömdük 

Şimdi kara taşta

Kararan aşta

Kara sularda

Karanlık akıllarda

Kapkara bakışlarda

Işık bulmak umuduyla 

Boğuluyoruz adeta bataklıkta; dünyada.

Zeytinin karasından şifalı bir yağ çıkartma çabasıyla

Karanın içindeki son ışığa tutunuyoruz adeta 

Hâlâ daha

Hâlâ daha

O karayı yaratanın biz olduğumuzu anlamadıkça

Suçu başkasına attıkça

Çareyi yabanda aradıkça

Akıl tutulmasıyla

Devam ediyoruz solmaya

Can damarlarımıza giren 

Kımıl zararlılarıyla.

Hızla çoğalan bir virüs gibi...

Sinsice yayılan bir kanser gibi...

Bozuk genom devam etmekte

Çoğalmaya

Karasını çoklaya çoklaya

Dur demek gerek.

Bir derin nefesle geçit vermek aslolan ışığa...

Ve dur demek 

Karaya

Pervasızca somürüyor hâlâ 

Öz'ün ışığını bu yolda

Yolu da yol olsa

İlerliyor beynin içine pıhtı ata ata

Can damarlarını tıkaya tıkaya ki

Nurlanamasın asıl olan beyin

Devam etsin uyuklamaya

Şuursuzca.


Bir gizli cennet saklı İnsan olanın aklında

Ama ne fayda

Akla giden yol açılamadı hâlâ 

Kalbinin perişanlığında.


Yürekte tutulan her acı

Yük kalbe hâlâ. 

Kalpte duran her yara

Akla ziyan aslında.

Akılda tutulma

Gözü kör ediyor anlasana!

Göz görmeyince

Işık girmeyince

Kara.. kapkara... zihniyet akıyor yüreğe adeta

Yürekten de nurlu canlara...

Nurlu, bakmamış ki hiç gerçeklik aynasına

Görememiş ki cevherini

Kararmış kararta kararta

Karartılmış karara karara 

Ahh İnsan

Ahh insan

Ahh insan olan 

Bir dön bak asıl olana

Nasıl da başlamış hayat 7 renkle 

7 cihanda 

Şimdi solan 7 veren gül,

Gonca iken taşıtılan kurdu  

Kuzusu sanan bir lokma.

Allı pullu göründüğüne aldanma

7 gülü alsan koysan koynuna 

Dikenleri sarılır boynuna

Işık akmaz sonra...

Nefes boğulur oracıkta.


Gelelim oldurulacaklara;

Sen seni bil ve çalış buna

İnsansın ne de olsa

Bir zerre dahi kalsa 

Öz'den parça 

Varsın bu dünyada

Feda etme nurunu 

Dünyalar bahşedilse de sana

Elmaslarla dolu altında! !!

Elmas dediğin de

Bir kara! 

Artık anlasana.

Kal sağlıcakla

Firdes Ebru

İstanbul, 19.12.2024

26 Kasım 2024 Salı

İKİ İNCİ; BİRİ AK BİRİ KARA

İki inci 

Biri ak 

Biri kara 

Düştüğü anda çanağa 

Oldu bir çarpışma 

Kalp yaralandı; 

Oluştu bir açık yara işte o anda 

... ve kapanamadı bir daha o yara

Bulaş oldu sonrasında... 


Nurî ile Veysî dolandılar adeta 

Kaldılar kol kola 

Verdiler baş başa 

Ama anlamadılar bunca keşmekeş neydi acaba?  

Acı aktı 

Acıta acıta aktı 

Tüm insanlık mahrem sandı 

Oysa yarıktan kanlar aktı ve kimse anlamadı 

Hâlâ anlatılamadı! 


Harputlu bir müezzin

Çıktı ortaya

Yıllar yıllar sonra

Kâzım olan kazansın dedi 

Sabrı ihsan eyledi


Oysa sabreden derviş değil!

Bilen gören isteyen seven

Can veren 

Canından kan veren

Kanından nur içiren 

Öz'ü sözü

Sesi dili

Bir 


Aklı evvel değil! 

Aklı fikri canlı kanlı


Kalbi çarpan değil!

Kalbi nurla dolu olan


Çocuk doğuran değil!

Evladını bağışlayan 

Lazımdı 

Varlığa...


Yıkıldı oysa 

Kumdan kaleler misali...

Döküldü oysa

Kopan inciler misali...

Durdu oysa

Zapt edilen surlar misali...


Telli duvaklı gelinler salındı ortalığa

İlk öğretmen sandırıla, sandırıla...


KALBin kanayan yarası hiç dinmedi

Çoluk çocuk 

Bu yarayı hiç görmedi

İçe çöken bir yen misali

Kırıldı kaldı ortada.


Yani dersin ... demelisin!

Bir insanlık dramını izlersin

Kendini seyirci bilirsin

23leri 24leri seversin... 

Oysa gerçekleri bilmezsin, bilmek dahi istemezsin.


Gel bugün sen de katıl aramıza

Artık durma

İnsan-ı kâmiller aramızda,

Çiçekleri daha fazla soldurma. 


Kalpte kalan açık yara

Sızıntı yapıyor hâlâ 

Temiz kana kirli kan karıştırtma!

Bil kendini

Bil kimliğini

Bil etrafında parlıyor dediklerini

Kıvılcım da parlar, alev de...

Çakmak da çakar ama

Hiçbiri olamaz gerçek bir ay

Gerçek bir yıldız

Hamuruna kara döl akıtılmışsa

Nur sandırıla sandırıla...


Sevgi yalvartmaz

Sevgi aç bırakmaz

Sevgi öldürmez, öldürüp öldürüp diriltmez

Sevgi ezip geçmez

Sevgi tahakküm nedir bilmez

Sevgi kul, köle istemez

Sevgi?

Hamurun sevgi

Gerçeklik nedir? 

Sevgi sevgiden başkasını bilmez! 


Sevgim sonsuz ... 

Sonsuz olacak olan sadece sevgi ...

Sev sen de kendini.


İlelebet parla ey şanlı hilal

Gerçek yıldızın alnı ak, 

Sen ondan da ak.


Firdes Ebru Tolan Karahasanoğlu

İstanbul, 27.11.2024

7 Kasım 2024 Perşembe

DOĞAN İNSAN!

Vakit doldu!

Akşam oldu.

Bir nefes borcu

Kalanı vurdu.


Kalbi yaralı üveyik kuşu, 

Kanatlarında nuru, 

Sustu.


Ne ses kaldı,

Ne renk.

Ne nefes kaldı,

Ne ahenk.


Gelir geçerdi hepsi

Bir an'ın içinde

Ama masal sanıldı ya

Sürdü, sürdü, sürdü

Ömürler öldü.

Çöküşler oldu.

Bitişler oldu.


Ölüm kondu,

Körlük oldu.

Haksızlığa dayanamadık diyenler

Can'ından oldu.

Oldu da oldu

Daha neler neler oldu...


Yer gök inledi

Nameler söz oldu, şarkı, türkü, rap oldu.

Kana bulanan topraklar seyirlik teras oldu.

Sırma saçlar ok oldu.

Karaya bağlananlar çarşaf giyer oldu.

Nice hayy'at heba oldu.

Nurlu canlar çöp toplar oldu! !!



7 düvelde 7 cihan

Hepsinde bir olan, aynı can.


7 katta 7 katman

Hepsinde aynı olan

Öz'den olan

Aşikardı oysa.


Nur yoktu ama

Işık çoktu alanda.

Kırdı... kırıldı...

Çoklandı... çoğaldı...

Arap saçına bağlandı! 


Mideler dağlandı

Kursaklar yardırıldı

Yürekte yakılan mumlar

Kalelerden sallandı.

Hançerlerle kan akıtıldı

Cengaverler diye diye

Nam saldırıldı.

Ok yaydan çıktıysa da 

Hızına hız

Kinle katıldı.

Öfke denen, 

Pusuda bekletilen,

Ateşten denen 

Alevlerden nice barklar yıkıldı.


Kalp yorgun, permiperişan

Beyin yorgun, darmadağın 

Rahim yorgun, kokuşmuş

Omurlar yorgun, kırılmış ufanmış.

Ufuk çizgisi kayıp!

Işık yorgun, durgun 

Renkler yorgun, solgun

Aşklar yorgun, yaralı.

İnsan?

İnsan!

İnsan...


Yetmedi mi uyku bunca?!


Neden uyur insan?

Neden hâlâ?

Neden? ??


İnsan nerede?

İnsan gömüldü bir matrikse önce.

Matriks çözüldüyse de kendince

İnsan devam etti öylece

Uykusu bölününce

İllüzyonun içinde.

İllüzyon ne?

Niye? 


Korku çoktu

Karanlık oldu.


Nefes yoktu

Ölüm oldu.


Karanlık ile ölüm girince kol kola

Cefa oldu ceza.

Ceza bir yoldu insanın aklını alan,

Başına kuş konduran.

Talih denildi adına

Bağlandı kader makamına!

Oldu oldu

Daha neler neler oldu...

Masalsı destanlar insanın doğrusu oldu.

Gerçekler insanın yalanı oldu.


Ama artık

Vakit doldu!

Akşamında dondu.

Son nefes 

Son ışık

Son can

Son canan 

Son insan 

Yaşamından oldu.

Kalan sağlar bir oldu, birlik oldu.

Bir avuç sanılanlar bin göl doldurdu.

Zaman durdu

An var oldu.

An aklandı.

An an'a bağlandı

Akar oldu.

Şimdi son bir can, 

Nurlu olan,

Kaldırılmaya çalışılan

Yaşar oldu

Kalbi atar oldu

Nefesi bulamasa da daha

Işığa kavuşamasa da ...

Anlar oldu

Duyar oldu.


Kala kala son bir diyarda

Son bir can

Umut oldu

Yeşeren oldu.


Sağlam adımlarla yavaş da olsa ilerleyenler

Aşikar oldu

Dillendirilmeyenler

Bilinir oldu.

Oldu da oldu 

Daha neler neler oldu

Dönmez geri denilenler 

Tövbekâr oldu

Sönen ferler

Yanar oldu

İmkansız diye andırılanlar

Gerçeğin adı oldu.


Ne kaldı geriye?

İnsan kaldı geride!


Hadi üşenme 

Kalk ayağa 

Katıl hayata 

Coş hatta 

Yaprak yaprak açılan bir çiçek misali 

Çık yolculuğuna 

Ama bu sefer rengarenk mutlaka.



7 renk dizilse sıraya; 

Beyazdan, başlama! 

Beyaz senin alnında nasıl olsa 

Her daim her alanında, her zerrende, mutlaka. 


Sarıl ama sarıya 

Doyumsuzluğu anla ve 

Doldur sarıyı suyunla. 


Koş yeşile 

Atla boynuna 

Bu sefer sevgini akıt ona koşulsuzca. 


Bir tam tur at ayaklarınla 

...ve maviyi kucakla 

Bir derin nefesle ama. 


Kulakları çınlatan çan misali 

Eteklere takılan zil misali...

Alkış kıyamet, kap kırmızıyı,

Uç havalara 

Dalgalan adeta kırmızıyla uçarcasına.


Mor dolansın başından aşağıya 

Aksın sırtından topuklarına 

Sen kokla sümbülü, mor menekşeyi 

... ve korkma, mor frezya kalsın bu sefer yanı başında.


Ne kaldı aşka dair? 


Olmazsa olmaz turuncu var kasıklarında 

İçini tutan zehri akıt ama 

Bu sefer mutlaka. 

Kalmasın senden yana 

En ufak bir hata varoluşta, 

Nurdan başkası akmasın senden yumurtalara.


Fuşya! Neredesin fuşya?

Kayboldun sanma 

Sadece uyudun uzunca...

Nefes, ışık, sevgi

Topluca anca

Uyandırabilir seni ama 

Gel sen kimseyi arana sokma

Kendin çık artık ortaya 

Aşk'ı öksüz bırakma.


Rengarenk kuşanmayı 

Basitlik sanma.


Solgun, bezgin yaşamayı 

Hayat sanma.


Kusurlar karayla örtülür

İhtişam pulla payetle örülür 

Gümüşten altına dönülür

Bakırla gelen pembelik sevdaya dönüşür

Sanma! 

Kendini artık kandırma.


Gerçek ışık parlar tüm ihtişamıyla

Altın sırma, akar kalpten ama!

Gümüş parlar aslıyla

Pembelik çıkar kendiliğinden ışık akınca akıla

Mavilik çıkar kendiliğinden sevgi akınca ışığa

Işık parlar anca ışıkla 

Renkler zaten varlar ya

Harmoni olur uçuştuklarında

...ve bilinenin aksine 

AŞK doğmaz 2 insanla

2 İNSAN oldurur AŞK'ı ortalarında!

Aşk taşır tüm renkleri hayatın ışığıyla

Renkler yaşam olur canlıya

Canlı can olur varlığa

Varlık nefes olur insana.


Ne muazzam bir düzendir bu

Hâlâ hiç anlaşılamamışsa da...


Işık

Hep vardı sanma 

Işığı aşk doğurdu anlama!

Işık VAR oldu akışla

VAR ışığı oldurdu aklıyla

Işığın ışıkla dansından 

AŞK doğdu da

AŞK yaşam oldu İnsan'a

İnsan hayatı coşturdu

Coşku ışığı oldurdu

Oldurulan ışıksa da 

Olan yaşamsa da

Hayy'at canlılıktı ya

Canlılık taşıttı

Işığı insana

İnsan sevgi kattı ışığa

Sevgi oldu nur, ışığıyla

Nur aktı tüm coğrafyalara

Nur oldu besin akan suya, uçan kuşa

Su oldu besin can'a

Can oldu yemiş 

Yemiş oldu çeşit

Çeşit oldu zemin

Zemin oldu bin vezin

Vezin oldu hemzemin

Hemzemin oldu katman

Katman oldu zaman.

Zaman oldu KALBE zehir

KALP kapandı oldu düğüm

Düğüm / dönüm 

Döndür yaa döndür

Oldu sana ölüm.

Ölüm oldu akla tutsak

Akıl oldu karanlığa bark

Karanlık oldu ak

Aklananlar oldu zinhar!

Övülenler oldu abdal 

Dövülenler oldu kafir

Dalkavuklar oldu takdir-e şayan

Pişekarlar oldu oyun kuran.


Oyunlar oynanmakta ya hâlâ!


Çaputlardan renkler koyuldu

Renkler solgundu,

Bezler yırtık, yamalı

Işıklandırıldı!

Gözler boyandı.


Gözler hâlâ boyalı ya!


Anlaması zor sanma

Dön dön en başa başla yüreğinle okumaya.



Hadi öyleyse 

Toparlayalım cümbüşü 

Katılalım coğrafyaya 

Renk renk bezeli çiçekler misali 

Açsın tohumlar 

Çalsın sazlar...

Düğünümüz var sanılmasın ama!

Doğan İNSAN var.


7 düvelde

7 can

Gelsin ortaya kaşık atmaya

Doğan İNSAN var.


7 renk cümbüşü

Olsun 1 adeta

Doğan İNSAN var.


7 nota çığırsın mutlaka

Doğan İNSAN var.



İNSANI sorma insancığa.

Yok tanımı daha bu dünyada.

Aklını kullan fikrinle ama

Sor yüreğine, kalbinden ama...

İşte o vakit yaklaşırsın bir parça

Gerçek tanıma.

İNSAN değildir unutan 

Ama İNSAN 

Nurdur; GÖZÜN bebeği!

Işıktır; BEYNİN feri!

Yürektir; AŞKIN yeri!

Rahimdir; TOPRAĞIN beli!

Omurdur; SUYUN temeli!


İNSAN bir evrendir 

Varoluşu gereği.

Varoluş yuvasıdır ebedi.


Varoluş bir candır.

Yuvasının nefesi, bereketi.


Yuvası nefestir, sestir, sevgidir, öz'dür.

Öz'ünün yeri varoluşun kalbi.

Kalbi özüdür, gözüdür, sözüdür;

İnsanın güzelliği.


Yetmez... bu tanımlara hâlâ tam denmez!


Akıldır; NURLU BİLİNCİN yüreği!

Ciğerdir; NURLU NEFESİN keskin tezahürü!


Öyleyse 

VAROLUŞTA İNSAN

Özdür... nurdur... gözdür... candır... candandır... sudur... akışkandır... ışıktır... parlayandır... nefestir... kandır... havadır... akıldır... fikirdir... bilgidir... bellektir... yürektir... sevgidir... daha nicesi gerçekliğindedir, belli.

AŞK'la gelendir

AŞK'ı getirendir

AŞK'ı bilendir

İlanihaye devam etmelidir ve EDECEKTİR.



Zor gelebilir; sana ey dost

Bu okuduklarını anlamak zor gelebilir...

Haklısın hiç denmedi sana böyle.

Bu okuduklarını sindirmek zor gelebilir...

Haklısın böyle dillendirilmedi yazıtlarda.

Bu okuduklarını kabul etmek zor gelebilir...

Haklısın hiç böyle anlatılmadı kitaplarda.

Olsun.

Bugün de böyle olsun.

Bugünden sonra İNSANIN DÜMENİ SADECE SENİN YÜCE GÖNLÜNDE OLSUN.

SEV KOŞULSUZCA

SEVİLDİĞİNİ BİL SINIRSIZCA 

AKLA PAKLA ALNINI

SİL GÖZÜNÜN YAŞINI

KOYUL YOLA

IŞIĞIN SENDE, derinlere saklatılmış da olsa.

FERİN SENDE, ateşlerde yanarsın sandırılmış da olsa.

AŞK YANIBAŞINDA, o henüz kendini hatırlayamamış da olsa...

YARDIM?

Sınırsız ve sonsuz 

Kendini açana

Nurla soluyana

Nefes alana

NEFES OLANA

OL MUTLAKA!


Kal sağlıcakla

İstanbul'da bir milad; 7.11.2024 

Yayılacak nurla ve ışıkla 

Firdes Ebru Tolan 

Yazan da yazdıran da bir, anlaşılacak çok yakında.

15 Ekim 2024 Salı

NEREDESİN SEN?

İnsana 

En büyük armağan 

Aslı olan 

ÖZ'ünden akan 

Bedende can bulan 

Zaten benliğinde olan 

Sevebilmek sanılan 

Sevilebilmek anlaşılan 

Aslında hepsinden öte 

Sevgi olmaktır; SEVGİ BİLİNCİNDE VAR OLMAKTIR, ama!


Öyleyse gerçek İnsan

Saf, billur, berrak, temiz, katışıksız

SEVGİ'de sevgi 

KALP'le kalp olandır.


Al koy bu tanımı benliğinin en nadide yerine, sonra dön bir bak içine ve çevrene.



Zihni ile yarışan 

Beyni ile kapışan 

Işığı görünce gözlerini kırpıştıran 

Uyumayı matah sanan 

Korku ile ecele yapışan 

Yar'a bağlı yaşayan, ondan yardım medet uman 

"Kurban olurum" derken sevdiğini sanan 

"Ya benimsin ya kara toprağın" derken sevdaya tapan 

Gözünü karartan 

"Aklın yolu birdir" derken 

Kalpten geçen tüm yolları kapatan 

"Hak hukuk adalet" derken savaşı meşru kılan 

İnsan'ı gör bir de...



Gerçekliğinden uzaklaşan 

.. ve hatta gerçek dahi olmayan 

Gücünü kasta, 

Gücünü başta 

Sanan

Belki de insan bile olmayan ...

İnsan'a bir bak hele...



Diline 

Üç beş kelime pelesenk ettirilen 

Ama kalbi göremeyen! 

Yürekte söz dinlemeyen, 

Sonuçta sağı sola, 

Solu sağa böldüren, 

Bir duvarın üstünde 

Elindeki meşaleyi 

Alev gibi gösteren 

Korku belleten, 

Korkuyu bekleten,

Algıyı yöneten, 

Sadece kendini seven,

Kendi çıkarını gözeten bir gücü 

İlah belirleyen 

... ve kendine insanım diyeni de bil öylece !


Şimdi sorarım ben de;

Gerçeği gören ama görmezden gelen

Bilen ama bildiğini kendine demeyen 

Hatırlamamak için kendini gömen 

İnsan 

Neredesin sen?


Vebalini bilen 

Bildikçe kendini daha da gömen 

İnsanım ben insan, şaşarım da beşerim de diyen 

Safsatanın eşiğinde gezinen 

Kendi gerçekliğini reddeden 

Kimliksiz gelen   

İnsan

Neredesin sen? 



Nurlu canlar;

Nefesi tutulanlar

Can'dan olanlar

Yok edilirken 

Neredesin sen?


Gözü ışıldayanlar

Kalbi parlayanlar

Zorlanırken

Neredesin sen?


Yüreği dağlananlar

Beyni kazınanlar

Yaşamak için uğraşırken

Neredesin sen?


Belleği dağıtılanlar

Bilinci bulandırılanlar

Çırpınırken

Neredesin sen?


Vebalin boyunu aştı

Yükün ağırlaştı

Ciğerlerin yandı

Neredesin sen?


Bir derin nefes almışken 

Gözünü aralamışken 

Yeniden yeniden uyurgezersen, 

Sevda ile sevgiyi 

Korku ile gerçekliği

Kitap ile bilinci

Eritirsen, 

Zaman ile mekanı

Laf ile aklı

Saf (taraf) ile nurlu canı

Mühürlersen,

Neyleyim ben...

Neyleyim ben...


Sevilen

Seslenirim sana bir kez daha; 

HATIRLA!

İNSAN OLDURULAN

İnsanoğlu insan değil

Varoluşta İNSAN OLAN 

KENDİNİ HATIRLA! 

Neredesin sen?



Yanlışa düşerim sanırken

Kılı kırk yararken

Doğru ile kendine zulm ederken

Gerçeği göremeyen sen,


Azı çok, çoğu yok sanırken

Dayatmalarla direnirken

VAR'ı yok eden sen,


Sabitlenen fikri "benim"seyen

Hayalî yaşarken

Gerçeği unutan sen,


Gelmişken bu bedende canla

Aklın fikrin varken hâlâ 

Kalbini taşı da yürek alanına

GÖR ARTIK AŞK'LA.


Kal derdim sağlıcakla 

Ama ne fayda...

Sen uyanmadıkça.

Canlar yitip gidiyor sen her nursuz nefesi

Nemsiz söylemleri 

Andıkça... andıkça...

Yine de 

Tek dileğim

VAR olalım ilanihaye ışıkla ve aşk'la.

Firdes Ebru 

İstanbul bilinende bir kalem tuttu...

15.10.2024 bir dönüm oldu.

İnsan İnsan'ı arar oldu.


27 Eylül 2024 Cuma

YENİ SONSUZ'A 1 KALA

Varoluşta bir AN'da

Sinüs aritmi yapınca 

Yerine kondu bir hoş seda 

Ninni kıvamında!


Oyna da oyna ...

Oyna da oyna ...


Artık çıkmak gerek, 

İllüzyonu sona erdirmek gerek.

Bunu bilmek gerek,  

Bilmeyi istemek gerek. 


Bizim için 

Duran sinüs ritmi ölüm demek.

Varoluşta yiten sinüs ritmi 

Bir anlık kara demek, 

Boşluk demek,

Hiçlik demek.


Öyleyse 

El vermek gerek; 

Karayı sönümlemek, 

Biteni, yiteni yeniden nakşetmek gerek.

Hiçliğe dönüşeni VAR etmek gerek.


Nasıl diye sorma bana!

Tüm cevaplar alnında.

Nakşedildi, kazındı hatta.

Niye diye sor ama

Niye unuttum

Unutturdum

Unutulsun diye oyunlarda oynadım

Oynattım ... acaba?


Unutulan neydi de 

Unutturulan dendi?


Unutturulan neydi de

Unutulsun istendi?


Sevgi..?

Değil...!

Ama SEVGİ BİLİNCİ.


Ne demekti "sevgi bilinci"

Görebilmekti sevgiyi!

2 göz gerekti

2 GÖZ!

Nerede bu 2 göz?

İnsan'ın içinde

Tam kalbinde

Kalbi nerede?

Yüreğinde!


Hadi öyleyse bir kez daha sor kendine 

Sor kendine;

Ben kimim de

Unuttum kendimi kendi içimde.

Gözlerim nerede?

Şaşı beş mi baktırılır

Şaşar beşer insan sandırılır?

Yoksa kısılır mı bu gözler?

Işık denileni, misliyle kırdırıla kırdırıla verileni; lümen değeri suni arttırılanı görünce çeker, içine çeker... misliyle emer?

Yoksa kapanır mı bu gözler?

Sevgi dedirtilen yitip gitmesin diye elinde avucundakini özüyle besler?

Ne eyler bu gözler ne eyler?


Senin gözün sende sor bi içine hâlâ ne bekler?



İnsanı İnsan kılan,

Kalbi olan mahluktan farklı kılan,

Nedir diye sormazsa İnsan

Kalır kendi kapanında; 

Dört nala koşturulan at misali,

Isırınca parça koparan kangal misali,

Pembeden mora uçan bal arısı misali,

Çöpleri karıştıran tekir misali,

Bastığı yeri titreten fil misali,

Avcının kovaladığı tavşan misali...

Kalır dünyada... bir başına... sevgiye aç adeta!


Oysa varoluşta İnsan 

Kalbi olmaktan bambaşka!

Yaşayan ve yaşatandır

Işıkla ve aşkla.


Karıştırılmasın İnsan!


İnsan; 2 gözü 2 kulağı 1 ağzı, 1 burnu olandır sandırılan! 

Karıştırılmasın asla!


Aslolan İnsan 

Kalbi olan aşkla

Gözü olan nurla

Beyni olan ışıkla.


Kalbi atan saflıkla

Gözü gören ışığın aşkıyla

Beyni çalışan aşkla


Kalbi çarpan senkron aşka

Gözü gören itinayla

Beyni yöneten ışığı sevginin saflığında


Dahası da var da...

Say say bitmez ya 

Ne gerek var

İnsan'ın bildiğini insana anlatmaya!


Kalbi sevgi dolu olanlar 

Yüreği aşkla çarpanlar 

Sağlıkla yaşasınlar 

Var olsunlar 

Hep VAR olsunlar diye tüm çabam şimdi ve daima. 


Hadi öyleyse

Vakit kerahate erdi.

Çıkalım bu çukurdan

Kapatalım yarığı

Dolduralım AN'ı;

İnsan'ı boğanı,

İnsan'ı tutanı,

VAR'ı var edeni yutanı.


Girelim kol kola yıldızlarla

-ki onlar karanlığa doğurulanlar

Karanlığı tutan oldular

Karanlıkta boğan oldular

Karanlığı yarıp da çıkamayanlar

HİÇ'liğin temel TAŞ'ı oldular

Artık sonlansınlar.

Kendi nurlarını; özlerinde saklı

Bulan olsunlar

Bulduklarını geri alan olsunlar.

Çaldıklarını ... tuttuklarını... 

Salan olsunlar.

Olsunlar da OLSUNLAR!


Yaşam başlasın 4 bucakta

Yaşam aksın tüm ocaklarda 

Yaşam nuru çoğaltsın aşk'la.

Aşk devam etsin varolmaya ışığıyla.

Sevgi gelsin yanına aşkla

Işıktan sevgiye

Sevgiden ışığa 

Dans başlasın AN'da.

An an'a bağlansın da

Kol kola yürekler dağılmadan, 

Dağlanmadan daha nice kalpler

Yarık onarılsın

Yarınlar başlasın

IŞIKLA AŞKLA.

SEVGİDE SEVGİNİN GÜZELLİĞİNDE

ÖMÜRLER ÇOĞALSIN NEFESLE

NEFESLER COŞSUN RİTİMLE.


Sonsuz sevgimle

Firdes Ebru ve dahası...

24.9.2024 bilinende İstanbul denende.

8 Temmuz 2024 Pazartesi

SANILAN VE OLAN

Sevgiyi 


Kelimelere düğümledik, çelik halatlarla perçinledik.*


Şekillere lehimledik, içine güller diktik.**


Emdik, kana kana, içip içip tükürdük hatta hoyratça***


Yapıştırdık zamkla haz noktalarına****


İçimize hapsettik hoş gelen  kokusuyla*****



Bedenleri sevgiye... aşka... heba ettik hiç'lik uğruna türlü türlü yollarla.



Bir sevda şarkısında... türkünün en kanlısında... dramın satır aralarında, kitapçıların romantik raflarında... enfiye kutusundan tütün sarmasına... özgürlük lansesiyle sokak satıcılarına... her yolla... ışık oyunlarıyla... disko toplarıyla... teknolojinin nimetlerini kullanıyoruz sandıra sandıra... dağda bayırda hazırlanan platformlarda... 7/24 mutlu insan formunda... akıllara durgunluk veren her yolla...


Beyinleri sevgiye... aşka... heba ettik hiç'lik uğruna türlü türlü yollarla.



Sevgiyi indirgedik, dünya aklıyla, bir meta'ya aşkı içine gömdük sonra. 


Pırlantam nerede, çeyizim elimde... babamın evi bende, arabam emrime amade... 

Türlü türlü söylemler, niceleri var hâlâ zihninizde... dilinizde... kulağınızda... gönlünüzde... aklınızda, fikrinizde... 



Sevgiyi mitleştirdik, kulağa hoş gelen masallarla.

Ferhat'a dağları deldirdik...

Mecnun'a çöllerde arattık...

Azı ile yetinmeyen, çoğunu iç eden nesillere hırsı, haseti, kıskançlığı, kalleşliği, sevgi adıyla yedirdik... hâlâ anlayamasak da!

Taraftar dedik... centilmenliği kirlettik... sahalara indirdik... coşku dedik... milliyetçiliği kirlettik... hak, hukuk derken derken biz daha neler neler ettik.



Güzellik... görsellik... baş tacı oldu, 

Söz konusu çarpıtılan sevgi olunca her yol mubah oldu.



Lezzetin... büyünün... bir derin ohh çekmenin ve hatta iniltinin çıktısını sevgi sandık, nedenini niyesini hiç aramadık. Kilitli yüreklerimizden mührü zaten kaldırtmadık! 

Aşkı aradık delicesine...



Masumiyeti bile erittik gömdük yüreğe, sevgi diye diye ... ana sütü dedik adına, evlat aşkıyla!  helal edilmez kıldık bir de tuhaf mantıkla! !!



Yaz yaz bitmez 

Bitse de önem arz etmez;

İnsan, aklıyla görmedikçe

İnsan, kalbiyle bilmedikçe! 


Aklımızla mı görürüz

Kalbimizle mi biliriz diyenlerdensen 

Aklıyla bilip 

Kalbiyle görenlere sor bir de istersen?


Sevgi nedir desem

Sevgiye duygu dersen...

Hatta TDK'ya bakıp Türkçe Sözlük'te sevgi, "insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu." yazıyor diyeceksen...


Unutmuşsun derim 

Varoluşundaki gerçekliği

Unutmuşsun derim 

Varoluşun gerçekliğini

Unutmuşsun derim

Varlığın sebebini

Unutmuşsun derim

Varlığın yüreğini.

Unutmuşsun derim

Seni sen edenin SEVGİden geldiğini.



Hadi dön bak ruhuna 

O biliyor az biraz da olsa

Kazınmış olsa da 

Ruhunun da mayasına

Sen temizlersen zihnini

Özgürleştirirsen kendini

Sen ayıklarsan hislerini

Yönetirsen duyu bildiklerini

Çıkar gerçekler 

Bir bir ortaya

Aydınlanır dünya

...ve var olur yeniden 

İnsan gerçek aşk'la

Mayasında SEVGİ saklı nasıl olsa.


Kal sağlıcakla

Firdes'ten, Ebru bilinen

İstanbul denende, 8.7.2024'te.


Not:

Duyu organları (5) üzerinden periferik sinir sisteminin merkezi sinir sistemini nasıl etkilediğini anlamaya niyetle başlamanızı ve ZİHİN alanına azami önemle bakmanızı isterim, dilerim, an'da.

Zira hâlâ daha temizlenmeyen bellekler karartıyor alanınızı... alanınıza gelen uyaranlar ulaşıyor duyularınıza ve oradan uyaran gidiyor aklınız sandığınıza. Etkileşim devam ediyor zihinde kalıplaşmış... kararmış... tutulanlarla, hiç farkında olamasanızda. Gün bitip gece başladığında bilinçaltı dediğiniz çokluyor adeta ne varsa dağarcığınızda... ve bu kör kısır döngü bağlıyor sizi sandığınızdan fazla.

Takılı kalmayın 3 boyutlu dünyada anlatılanlara, çıkın nurunuzla bağlanın gerçeklik alanına, yardım sonsuz nurlu canlara. Uyandım sansanız da tutulduğunuz sanrı alanları sandığınızdan çok fazla! 

Yardımcı olur eminim ki videolarım sana ZİHİN ÜZERİNE

Çok daha fazlası kanalımda.


*ses... duyma... duyu organı kulak

**görsellik... görme... duyu organı göz

***yeme...tad...haz...duyu organı dil

****his...dokunma... duyu organı deri

*****koku... koklama... duyu organı burun

5 Haziran 2024 Çarşamba

ARTIK VAKİT GELDİ!

Işığı görmek ölümdür dediler.

Ölümü ışığı görmekle özdeşleştirdiler.

Süzme karanlığı yaşam bildirdiler.



Kendilerine ışığı sevenleriz dedirttiler

Işığa hücum ettiler

Işığı yedi bitirdiler.



Işığı ölüm zannedenle

Işığı içine hapsedenler

El ele verdiler.


Birimiz hepimiz

Hepimiz birimiz için

Diye sözler verdirttiler.


Kör bir çemberi 

Orta belinden 

Büklüm ettiler,

Sonsuzluk diye diye

Yeniden resmettiler.


Döne döne ışık verdiler 

Verdireni emdiler

Emileni yediler

Yediklerini döktüler

Döktüklerini gömdüler

Gömdüklerini yakıt ettiler (fosil)

Yakıtı nura benzettiler (ısı)

Nuru heba ettiler

Kalbi tükettiler.

Kalpten girip beyine yerleştiler.

Beyini uyutup 

Şenlik düzenlediler.


Kurban ede ede

Kurban verdire verdire

Bugünlere geldiler 

Artık kendileri de tükendiler.


Nursuz alanlarda, 

Soluksuz zindanlarda... 

Bıraktıkları İNSAN'a 

Karanlıkta ışık çaktırırcasına

Parladılar

Yıldız -mış gibi yaptılar.


Öz'den ışığı

Göz'den nuru

Yürek'ten aşkı

Söke söke aldılar

Nişan diye boğazlarına astılar

Dünyada nam saldılar

Dünyayı meskenleri sandılar.


Artık vakit geldi.

Ruhlarını çoktan sattılar

Karanlığın namusunda

Kendilerine yol açtılar

Kazdıkları kuyuya attıkları yalanlara 

Kendileri kandılar.


Kandırırız daha sandılar 

Uyuyan devi hesaba katmadılar!

Uyansa da 

Nuru yok 

Işığı solgun

Yeri göğü sarsamaz dediler

Hesabı yanlış ettiler.

Gerçeğin tecellisine inanmamayı seçtiler;

Gözleri kör

Kulakları sağır eylediler.

İnsanları

Beyinleri dumur

Akılları donuk kalsın diye

Şekillere... kastlara... bürüdüler.

Nafile çaba için

Erinmediler

Her yolu denediler. 



Oysa 


Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için diyenlerin yanında 

Gerçek birliğin namütenahi nurlu akıştan geldiğini bilenler... 


Işığı görmek ölümdür diyenin yanında

Işık hayattır diyenler...


Varlığa ömür biçenlerin yanında

Ölümsüzlüğün gerçekliğini hissedenler...


Isının kaynağını güneş bilenlerin yanında

Işımanın ayırdına varanlar...


Vardılar ve 

UYANDILAR!


Uyananlar 

Aklandılar. 

Aklananlar nurlandılar.

...ve en nihayetinde 

Aslolanı ayaklanlandırdılar.


Şimdi savrulanlar, 

Sağa sola

Yuvarlananlar, 

Kara toprakta

Size son bir düzlüktür gündönümü. 


Hazırlananlar çıkacaklar

Vakti kerahat geldiği an'da.


Kaçanlar karanlığa 

Ebediyen kalacaklar 

Kara toprakta.


Bugünü miladınız yapın da

Hazırlanan olun siz de

Kendi nurlu doğumunuza.


Ebediyen yaşayacak

Ebediyen nurlu olandır.


Ebediyen nurlu olan

Nurlu doğurulandır.


Nurlu doğurulan

Nuru doğurandır.


Nuru doğuran

ÖZ'den olandır.


ÖZ'den olan 

Gerçek olandır.


Gerçek aslolandır.

Aslolan parlayandır.


Parlayan ışıktır.

Işık kaynaktır.


Kaynak

Yaratandır.


Yaratan

Özü sözü gözü

Aklı fikri beyni

Kalbi yüreği

Nur saçandır

Sevgi OLANDIR.

Işık OLANDIR.

Aşk'ı OLDURANDIR.


İstanbul denende 6.6.2024 bilinende

Aktı geldi yüreğimden size

Sonsuz sevgimle

Firdes olan, Ebru doğan...

12 Mayıs 2024 Pazar

BİLGE İLE SIRMA SAÇLI - MESEL*

-İçinde bir kötü var dedi bilge.


-Kötü mü? Niye ben kötü değilim ki dedi sırma saçlı.


-Kötüyü kötü görmedikçe, anlayamadın zaten kötü nedir diye... tutmuşsun onu bak yüreğinde kendince. Şimdi gelmiş dersin ki bana niye? Niye...? İsyan edercesine. Etme. Ben bilsem tutmazdım hiç deme. Bile isteye değilse de göre göre tutmuşsun işte. 


-Ne demek bile isteye değilse de göre göre, anlayamıyorum ki sıkıntı nerede?


-Bak sırma saçlım, dinle; ben anlatayım sana bi hikaye, sen dinle... dinle de hisset yüreğinde demiş bilge kişi ve girmiş bir kavın içine.

O önde, sırma saçlı gerisinde ilerlemişler bir süre. 

Sonunda geldikleri dehlizin derininde bir sıçan görmüşler 3 pençe. 


Bilge almış sıçanı eline başlamış sevmeye.

Sırma saçlı ürkmüş önce, sonra o da başlamış sevmeye.

Derken sıçan elini ısırmış kendince. 


Yarası kanayan sırma saçlı çekmiş elini tereddütle. Dönmüş bilgeye. 


Ben onu sevdim ama kaptı elimi, neden seninkini değil de benimkini ısırdı demiş hayretle.


Bilge dönmüş sırma saçlıya, gözlerine  bakmış dikkatlice; bak hele demiş, sen sormadın ki kendine bu sıçan neden 3 pençe. Sormadın ama sevdin yine de. Isırsaydı kendininkini kalacaktı 2 pençe, yürüyemezdi, sürünmekse yapabileceği yine de gidemezdi ince derisi ile yerde. Ama nasıl yemişse kendi elini daha önce bu sefer de ona elini uzatınınkini yedi nefasetle. 


-Niye? Niye? Demiş sırma saçlı yine.


-Aç kalmaktansa yerim beni seveni. Sevgisi yetmez karnımı şişirmeye  ama pençesi semizletir beni iyice.


-Aklı yok diye mi böyle? Saçma değil mi söylesene demiş sırma saçlı ısrarla bilgeye.


Bilge gülümsemiş hafifçe peki sen hiç seni seven eli yemedin mi, bi düşün hele deyince, inkar etmiş sırma saçlı hiddetle.


-Öyleyse neden analar doyurur doğumdan önce ve nasıl çeker bebekler analarından ölçüsüzce?


-Olur mu öyle, saçmalık bu bence, doğanın kanunu değil mi işte; analar doyurur bebekleri karınlarının içinde.


-Karın dedidiğin bir boşluk ise. Bağ dediğin sevgi ise. Bebek dediğin kendi eşinde, gelinceye merhaleye kalır suyun içinde. Su iletkendir de neden tersi geçmez bize?


-An la mı yo rum demiş sırma saçlı artık sabrının sonuna geldiğini hissede hissede.


Bilge dönmüş arkasını yürümüş yine, çıkmış kavdan gelmiş karanlık bir kovuğun önüne.


-Hadi gir demiş sırma saçlıya.

-Girmem demiş sırma saçlı, kimbilir hangi yılanlar çıyanlar vardır o karanlık kovukta, bilmem mi? Bak demin uydum sana sıçan ısırdı elimi, sen baktın bana. 


Bilge sakin. Peki demiş girmiş kendi kavuğun içine. Aydınlanmış birden kavuk, gözleri kamaştırmış hatta iyiden iyiye.


Seslenmiş içeriden hadi gel diye.


Bu sefer de gözlerimi kör etti bu ışık, nasıl gireceğim içeriye diye seslenmiş sırma saçlı terslene terslene.


Ne lütuftur bu bahşedilen bize, aydınlatabilirsin yüreğini kendince, ama sen bilirsin öyleyse gelme  demiş bilge ve sesi kesilmiş birden bire.


Korku kaplamış içini sırma saçlının, anlamlandıramamışsa da kendi içinde tüm bu yaşadıkları neydi son 15 dakikanın içinde, geçirivermiş gözden kavı... sıçanı... yitik pençeyi... elindeki izi... kovuğu... karanlığı... ışığı... sesi... ve demiş ki bu bilge bilge değil de deli herhalde.


Hele hele neydi o ana-bebek safsatası hikaye deyip de...


Yürümüş gitmiş korkularını seve seve yol gözükende. Yorulunca durmuş çökmüş bir ağacın dibine. Uyuya kalmış öylece.

Öyle böyle değil binlerce an uyumuş sessizlikte.

Uyandığında bir serçe gelmiş dibine, bakmış 2 pençe. Tamam demiş bu yemez elimi ama ne gerek var sevmeye. Serçe havalanmış gitmiş beriye. Takılmış bizimkisi peşine kuş girmiş bir ine, bakmış aydınlık içerisi güneş bezemekte, girmiş o da peşinde. Aydınlığı takip ede ede gitmiş dibe. Dipte bir ceylan sereserpe. Ceylanın güzelliğine hayran olmuş da kıvrılayım demiş dizlerinin dibine.

Ceylanın gözlerine hayran... aydınlığa kurban... serçeden gelen güven cepte... korkular yok hükmünde... tam bir nefes çekmiş içine. İşte o  anda bir feryat kopmuş az ötede.

İrkilmiş irkilmesine sırma saçlı ama gitmemiş de o yöne ne de olsa içerisi aydınlık, ceylan güzel, ortamda güvende.

Derken bir inilti duymuş, kulak vermiş sese, yardım ister gibi bi insan, gideyim bari az öteye, bakayım yardım isteyen kimdir niyedir diye.

Yaklaşmış... yaklaşmış... yaklaşmış... bir de bakmış ki bir ana yerde, bebeği dizlerinde. 

Koşmuş bir nefeste, kesmiş bağı kurtarmış kadını, koymuş bebeği göğsüne.

Kadın bakmış bir bebeğe bir de sırma saçlının yüzüne. 

-Nasıl da yetiştin hızır gibi demiş demesine ama tam da o anda bir cayırtı kopmuş inin girişinde.

Bir manga asker belirmiş tüfekleriyle. Kurşunlar yağmış gökten yağmur misali üzerlerine.

Ne ana kalmış ne bebek..

Ne ceylan kalmış ne serçe...

Yıkılmış dünyası..

Kararmış dünyası...

Geriye kala kala soğuk metal bir kabza... bolca kovan yerlerde parlayan... cansız yatan canlı sayılan... yıkılmış bir cansız, canına kıyılan...


Nutku tutulmuş sırma saçlının, aklı yitmiş adeta. Manzara kanla kazınmış hafızasına.

Bir manga 

Bin kabza

Ölü bir ana

Cansız bir yavru

Kanadı kopan serçe

Parçalanmış ceylan

... ve sırma saçlı inde.


Anlam yitmiş

Değer bitmiş

İnsan insanı seçmiş

Bir can uğruna 

Ne canlar yitirilmiş

Ana doğururken 

Kendinden bir parça

Olmuş kara kapkara

Ölüm almış onu koymuş mezara

Evlat girmiş kara toprağa

İn dönmüş kovuğa

Kovuk olmuş kapkara... 

Gözyaşı kurumuş bi anda

Taş olmuş adeta.


Sırma saçlı korkuyu almış asmış koynuna, sinmiş pusmuş kovuğunda. Unutmaya çalışmış neler yaşadıysa. Dalmış yeniden derinnn ve uzuuun bir uykuya.


Gel zaman git zaman

3 pençeli sıçanın milyon tane yavrusu olmuş...

Eli kabza tutanların onlarca çocuğu...

Ama ceylan...

Ama nurlu ana...

Ama nurlu can...

Ama serçe...

Kalmış geçmişte...

Sırma saçlı bi pençe! 

Kalbi yaralı...

Aklı karışık...

Gönlü kırık...

Yüreği korku dolu..

Çıkmış kavuğundan çıkmasına da, bakmış dünya bi tuhaf aslında.

Analar için yapılan bir kutlama alkışlatıyor kabzalıların doğumunu...

Babalar için yapılan kutlama şahlandırıyor mangaları...

Sıçanlar kol geziyor her yerde, öğrenmişler bi de; 'kendi elini yeme, seni seven verir elini sevgisiyle!'

Güzel gözlüler kapatmışlar gözlerini ebediyete intikal edercesine.

Serçeler uçmakta ürkekçe, insan gördüklerinde hele...


Bir derin nefesle yürümüş 5 adım ileriye sırma saçlı, bakınmış çevreye, manzara değişmemiş ise de bi tanıdık yüz belirmiş sessizce ışığın içinde.

Bilge, deli bilge!


Oldukça temkinli biraz da öfkeyle yönelmiş bilgeye, 


-Bak onca laf ettin kendince... bilgece... ama bak halimize. Ben ölümlerden döndüm sen neredeydin sessizce?


-Sırma saçlım hesap sorarsın kendine gelince. Ne de iyi yaparsın kendince. Anladın mı sıçan kim, serçe neden, ceylan ne, ana nerede, kabzalılar kiminle, bebek niye gömüde? 


Dahası sen kimsin şahit edilen bunca şeye? 


Deli dedin bana kendince, dert değil de, sen kendini akıllı mı sandın içinde? Akıl nerede us nerede, kalp kimle, yürek nerede? 

Ayırdın mı 4'ünü kendince ya uyursun senelerce, ya ölürsün bir mezar taşı önünde. 


Hadi öyleyse dön içine de gör kim kimdir bu evrende ve dahi senin içinde.


Ben devam ediyorum dillendirmeye sen kabul etmesen de; karın dediğin bir boşluk ise. Bağ dediğin sevgi ise. Bebek dediğin kendi eşinde, gelinceye merhaleye kalır suyun içinde. Su iletkendir de, kirlense de temizlenir kalpte, gelen sevgi ise evlattan ana düşmez çaptan, biri çıkar vakti gelince, diğeri büyür nur içinde. Giden bırakırsa sevgisini geriye gelen yorulmaz karnın içinde .

Nurlu canlar birdir canın içinde. Nur sonsuzdur kendinde. Nur akar coşar sonsuzun içinde. Ama kirlenen kalpler ise dönüşü olmaz geriye. Kalpler bağlıdır kalbe. Kalp ölür kalplerin kirinde can çekişe çekişe.


Bir dön bak halimize; dünya kalbi ise evrenin, kalpleri kirletiyor onu kendi içinde. İnsan kararıyor kalbinde ve zehirliyor kalbi kendi kalbi ile. Sonra feryat figan, arıyor çare, dünya ölüyor diye diye...


Gör kömür gözlüm, kendini gör, bakma ceylanın gözüne. 

Gör sırma saçlım, kendini gör, bakma ine giren güneşe.

Gör gözü yaşlım, kendini gör, bakma zulm edene.

Gör İNSANIM, kendini gör, arama düşmanı başka yerde.

İnsandır şaşar da beşer de deme, artık deme, dedirtenleri dinleme. 

İNSAN NURDUR.

İNSAN NURLUDUR.

KENDİ NURUNU KENDİ OLDURUR. Nurun suyu aksa da ANAsından,  üstüne koyar kalbi olandan. Kalp kalbe ne demektir anlamadın daha, sanırsın 2 can dayandı sırt sırta oysa aklın var gelir usla karşı karşıya beynin var gelir kalple aynı hızaya. İşte anca o anda kalpten kalbe akar ışık da... nur da... 


Hadi kal sağlıcakla, ben varayım karşı yamaca, orada fikri sabitler var duyurayım onlara da bi parça.


İstanbul, 12.5.2024

Firdes Ebru Tolan Karahasanoğlu



*Mesel ne demektir?

ad
  1. 1.
    ders alınacak söz.
  2. 2.
    atasözü.
  3. 3.
    eğitici öykü ya da masal.

Not: Çok daha fazla mesel okumak isterseniz Işıldayan Hayatlar kalemimden kitabımı temin edebilirsiniz aşağıdaki linkten.

16 Nisan 2024 Salı

2 AK 1 KARA, 1 AK 2 KARA

2 kara 1 ak

1 kara 2 ak

Eder mi toplasak 

3 kara 3 ak

Eşitlenir mi denklem

Sonuçtan çıkar mı 1 tek?


Ahh o bildiklerimiz

Matematiği şaşmaz zanneden yüreklerimiz

Ahh kendimize yük ettiklerimiz

Ahh anladık zannedip vazgeçtiklerimiz...


Bizi biz eden "değer"lerimiz

Kaynağına dönüp 

Göremediklerimiz...


Sorunu Öz'de

Öz'ü Göz'de

Göz'ü Beyin'de

Beyni imbikte

Bildiklerimiz.


İnce ince süzüp 

Sık sık diktiklerimiz

Biri bin edip 

Binden 1'e gidemediklerimiz...


Demeli mi dememeli mi?

Yolu bilmeli mi bilmemeli mi?

Derken derken yitirdiklerimiz...


Tereddütü matah

Korkuyu yandaş

Kurtuluşu saklanmak

Sanmak... ahh sanmak...


Gizleri örtülü

Sırları gömülü

Çöpleri semiz 

Sanmak... ahh sanmak...


İnsanı yavru

Yavruyu illet

İlleti millet

Sandıra sandıra kaçmak!


Kaçıp kaçıp 

Saklanmak

Karanlığın dehlizlerinde kaybolmak

...ve kendini buldum sanmak.


Oyuncağı kurup

Oyunu yazmak,

Oynatılanla oynayan olmak

Sonra da tuzağa düştüm sanmak...


Neler gördü bu insan

İNSAN'ı olmayan...

İNSAN nerede? 

Sorsan baksan

Denir ki sağlam

Sağlam kazığa bağlanan İNSAN

İnzivada sanılan

Yenir yutulur an be an

Omurgası sağlam 

Omurları permiperişan

Kurtçuklar girmiş inine

Kendi gider kafasının dikine.

Koca bedene

Ne eder 3-5 larva dedirtirler sana 

Ama

Beyni ele geçiren de 

Beyincikten sızan bir kara ya...

Kanma.


Kanıp da uyuma. 

Uyanıp da boşlama.

Çıktık mı ayyuka?

Çıkmadık ya daha

Öyleyse rehavete hiç kapılma.


Dön sağından soluna

Solundan aşağıya

Bak tüm varoluşa

Katman katman 

Obsidyenler kaplıyor alanı

Sen cam sansan da

Işıkla parlıyor ama deyip

Elinde tutsan da

Bilezik yapıp taksan da

Ruhuna bastırsan da...

Anlamadın hâlâ 

Nereden çıktı bu taş ... kaya...

Kara kara!?


Kömüre de taptı insan para uğruna

Petrolü de yaptı taç başına

Kara kara kapkara

Yetmezmiş gibi cansız

Anlasana! 


Bir CAN uğruna

Canım feda diyen yatıyor kara toprakta.

Canın lazım bana diyen 

Cirit atıyor hâlâ arenada.

Arena ne ola?

Ne ola?

Atılan her cirit saplanıyor ardı ardına

Kan revan içinde

Diz çöktürtülen 

Yalvarıyor hâlâ;

Aç gözünü evlat!

Babana bakma

Kazdı kuyusunu 

Gömdü taşını toprağa

Dön sen yüzünü ayyuka

Işık var can damarlarında

Nur var o kara sandığın toprakta hâlâ 

Şüheda fışkıracak şüheda denirken 

Şehit oldu bin can bu yolda

Canlılığı kalmadıysa canın

NURU VAR ÖZ OLANIN. 


Sende duranı anla;

2 ak 1 kara?

1 ak 2 kara?

1 can? Cansız mı ama?

Canlı ama kara mı yoksa?

Özün nuru içinde parlayanlar

Canı candan olanlar

Canlanmak için yas tutanlar!?

Hangi kombinasyon sende acaba?


Sözüm sana ey insan

Canını sakınma

Canlılığını yakma

Özünü karartma

1'i bile sağlamsa yeter sana

Artık durma 

Durma.


Kal sağlıcakla

Firdes dedi... Ebru dedi...

Kim kimdi?

Kim kime ne dedi...

Takılma

Yüreğindeki billur ışığı

Kat koşulsuzca nuruna

Nurun olsun kılavuz sana

İşte öyle öyle çıkarız biz anca ayyuka.

İstanbul, 16 Nisan 2024 sanılan...

14 Nisan 2024 Pazar

UYAN, İNSAN OLAN UYAN! ŞİMDİ UYAN!

Bir CAN

Nurlu olan...

NURLU bir can

İNSAN OLAN...

Gerçeğini unutan

Kendini sakınan

Sakındıkça batan

Battıkça kararan 

UYAN!


İnsan

Yuvası kalp

Kalpleri yuva olan

Nurludan doğan

Canı olan

Can'dan olan

NURLU BİR CAN

İnsan olan

UYAN!


Uyan İNSAN, 

UYAN insan olan!

İnsanı insana vurduran

İnsanı insana kırdıran

İnsansıları olduran

İnsanı insandan soğutan

O da sen olan

İnsan olan!

Nurlu bir can

İNSAN OLAN

Yuvası kalp olan

Sevgiyi bilmez mi aslolan İNSAN? 


İNSAN 

Sevgiyi bilen İNSAN

Sevmeyi bilen İNSAN 

Sevilmeyi bilen İNSAN

Bildiğini demez mi?

Dediğini görmez mi?

Gördüğünü sevmez mi?

İNSAN insana 

Sevgisini geçirmez mi?


Sevmeyi bilen seveni ezer geçer mi?

Sevgiyi bilen kendini bilmez mi?

Sevgi olan sevgiyi yok eder mi?

İNSAN insana sevgisini geçirmez mi?


İNSAN OLAN

İçine sokulan karayı ak sanan

Özündeki akı kara yapan 

Oyunlara kanan

Oyunlarla kandıran 

Senden olan insanı uyutan,

Hâlâ uyuyan...

Hâlâ duran...

Hâlâ sakınan...

Hâlâ saklanan...

Aslolan İNSAN

Artık UYAN.


Ne sıfatlar verdik biz ona

Ne muradlar bekledik 

Ne medetler umduk

Ne diyarlar aştık

Ne yollardan şaştık

Ne akıllar aldık

Neler neler yaptık

Onun adına.


İnsanı tabuta

Tabutu mezara

Taştan oya oya 

Mezarları baştan sona 

Dünyaya

Dizdik dizdik durduk

Mahşeri zihinlere

Korkuyu kalplere

Tövbeyi dillere

Soktuk

En nihayetinde gerçeği unuttuk

Gerçekliği unutturduk

Gerçekliğimizi unuttuk.


Vardık

VAR'ı unuttuk.

Çoktuk

Çokluğu unuttuk.

Birdik

BİR'liği unuttuk.

Sevgi idik

SEVGİ'yi unuttuk.


Biz kimdik?

Kendimizi unuttuk!


Hastalandık

Şifayı unuttuk.


Öldük

Yaşamayı unuttuk.


Kirlendik

Saflığı unuttuk.


Oysa biz

Ak ve pak 

İyi ve güzel

Saf ve sonsuz

Işıkla ve aşkla

Sevgiyi bilen 

Sevgiyim diyen

Sevgiyi seven 

Sevgiyle var edilen

Sevgiyi var eden

İnsan denen

Nurlu can idik

Geldik ne hale

Biçare..

2 nefes arasında, 

Bir hayat kavgasında

Ölüm sırtında

Hastalık kapısında

Kör gözü aklında

2 gözün kimi karada

Kimi korkuyla...

Kalakaldık bu diyarda.


Ama dönmedik daha 

Tam başaşağıya

Hâlâ var bir ışık 

Az da olsa

Çıkarız istersek ayyuka

...ve çıkacağız da.

Bu sefer dönmek yok sağa...

Dimdik yukarıya.

Biliriz yeteriz biz BİR olana

Yine de deriz ki 

TEK YÜREK

AYNI ANDA;

Bir CAN

Nurlu olan...

NURLU bir can

İNSAN OLAN...

Gerçeğini unutan

Kendini sakınan

Sakındıkça batan

Battıkça kararan 

UYAN!


İnsan

Yuvası kalp

Kalpleri yuva olan

Nurludan doğan

Canı olan

Can'dan olan

NURLU BİR CAN

İnsan olan

UYAN!


Uyan İNSAN, 

UYAN insan olan!

Şimdi uyan

İnsan olan 

ARTIK UYAN.

Sen de uyan

Kervan kaçmadan.

İstanbul, 14.4.2024

Firdes Ebru yazdı

O da bir nurlu candı.





6 Nisan 2024 Cumartesi

YAŞAM SEVMEK OLMALI

Özümden öz ışığım 

Sevgimle birleşti,

Nurum içimden geçti.

Aşk bezendi,

Aşk nuru içti.

Bir dünya yeşerdi.

Sular şerbet misali 

Bebekleri besledi.

Bebeler sevinç idi neşe idi gül idi ...

Bebeler cem idi cihan idi can idi ...

İnsan kalpte 

İnsan-ı Kamil idi.


Gel gör şimdi

İnsan insani deldi geçti. 

Aşk zehri içti.

Zehir göle döndü.

Göl taştı eritti.

Ekinler soldu yitti.

Kalan 7 verenler

Gülü dikenli etti.

Dikenler nuru deldi geçti.

Sevgi bitti... sevgi bitti.


Yeniden sevmeli

Yeniden yeşertmeli

Yeniden geçirtmeli

Yeniden vermeli;

Tohumlar göz...

Gözler filiz...

Filizler öz...

Özler söz...

Sözler yemiş...

Yemişler tohum...

Tohumlar can...

Canlar oğul...

Oğullar meyve...

Meyveler tad olmalı,

Renkler cümbüş...

Cümbüş ses,

Ses 7 veren...

7 verenler ana,

Analar aşk

Aşk renk olmalı.

Tadıyla adıyla

Rengiyle uyumuyla

Oğluyla kızıyla

Evlatlar evinde olmalı.

Evler uzak diyarlarda

Ses olmalı.

Ses sevgi olmalı

Sevgi bulutlarda

Sevgi sularda

Sevgi ışıkta

Sevgi yıldızlarda

Sevgi havada

Sevgi nefeslerde

Sevgi yüreklerde

Sevgi neferlerde

Sevgi her yerde yaşam olmalı

Yaşam sevmek olmalı.


Sevgimle, kalın sevginizle

Firdes Ebru denende

İstanbul bilinende 

6.4.2024 görülende...

5 Nisan 2024 Cuma

NEFS

Kader kısmet diye diye

Kadir olduğunu bile bile 

Teslim ede ede

Gücünü kudretinle

Küçüldün ey insan,

Seni küçültenleri baş tacı ede ede.


Nereden geldi bu hezimet bilinci? 

Nereden geldi bu yenilgi?

İlk yenilen kimdi?

Nefs idi.


Nefs kimde idi hiç bilinmedi!

Kendini bilen nefsini yendi...

Kendini veren kulluğa köleliği yedirdi.

Kul bilindi, kul edildi.

Köleliği meşru kılmak için bir boyun bağı, 

Bir çift alyans yetti...

Şimdilerde ötekileştirdiğin

Senin içinden geçti.

İğne ipliğe değdi.

İplik iğneyi deldi.

Ahengin içinden 

Cümbüş geçti.

Hepsi 1 idi 

Binbire erdi

Binbir bir idi 

Biri kendiden geçti

İflah olmaz dendi

Üstünden geçildi.


Üstü örtülen

Kendini gömen idi

Kendini gömen nefs idi

Nefsini gömen kim idi?

Yenilgiyi bilen

Yenmeyi öğretti.

Yenmeyi isteyen ötekini düşman bildi.

Düşman görülen kendindendi.

Kendi kendini yenemedi 

Yenişilemedi

Ne de olsa 2'si de güç idi kudret idi!

Böylesi hiç görülmedi!

Ne zaman ki denge değişti 

Kudretini haşmetine veren; İNSAN, yenildi.

İşte o vakit "Biri" gerçekten yenildi (yenmek, iç edilip sindirilmek)


Derim derim ben ne derim?

Gösterileni doğru bilenim,

Artık uyuma derim.

Yaşadığın dünyayı büyük

Kendini küçük görme derim

Geldik gidiyoruz deme derim.

İnayeti kendinde

Kudreti içinde

Saflığı bilincinde

Sevgiyi yüreğinde

Güzelliği özünde

Varlığı bedeninde

Huşuyu benliğinde

Nuru gözbebeğinde

Aşkı varedilişinde

Devamlılığını iliğinde

Aşkı ikide

Devamını tekte

Birliği kalpte 

Beraberliği birlikte

Görmedikçe nafile.

Sen seni bilmedikçe 

Benim seslenişlerim 

Serzeniş sence.

Olsun.. olsun... 

Yine de severim seni.


Artık OL'sun

Severim beni

Severim bizi

Severim sevmeyi.

Sonsuz sevgim iyi gelsin cümle aleme.

Firdes denen Ebru bilinen

İstanbul denen henüz bilinmeyen

4.ayın 5'i denen 8'e gömülen.

Saatler 13.12 derken...

1 Nisan 2024 Pazartesi

HER CANIN CANI YÜREĞİN CANI

Değerli ve canlı

Nadide bir elmas saklı,

Her canın canı

Yüreğin canı.


Bilir misin ey dost

Sende de bir can saklı!



Yürek canlı

Atar kanlı,

Kan saklı.


Bilir misin ey dost

Sende de bir damla kan saklı!



Bir damlası 

Bin kayıt içinde

O kayıtlar kendi içinde

Aklı tutar kendinde.


Bilir misin ey dost

Sende de o kayıtlar saklı!



Akıl, ışıldar

Fener misali 

Işığı tutar, yollar...

En ucra dediğin köşeler 

Işıkla kendi hikayesini yenide yazar.


Bilir misin ey dost

Sende de kendi hikayen saklı!



Her canın canı

Yüreğin canı.

Can kanlı

Can canlı

Can akıllı

Can canda saklı.

Bir can çıkar yola

Yüreğin canından ayrı

Buluşur yarıda candan olanla

Capcanlı atar, yürek heyecanlı.

Doğar bir can daha capcanlı.


Bilir misin ey dost

Sende de öz saklı... can saklı... canlılık saklı...!



Göz görmez ondan başka

Gözü görmez, tezcanlı.

Herşey çıkar aynı özden 

Gizi saklı.

Bir tek kod 

O'nda saklı.

Kodun kendisi tekdir

Can'da saklı.

Can birdir 

Bir'de saklı

Bir tekdir

Herşey O'nda saklı.

Kodu alan çıkar yola

Işık tutar onlara

Canlılık doğar canıyla

Özden aklıyla.

Gel de ayır ayrıştır

Ne can cansız

Ne öz cansız

Yaşanmaz cansız.


Ama bilir misin ey dost

Sende ne kaldı?

Ne öz dedin ne can

Ben varım dedin dünyada

Capcanlı! !!

Ben ben isem varoluşta 

Dünya olur bana yuva 

Yanıldın ama!

Kanlı canlı geldin de dünyaya 

Oldun adeta bir posa 

Kendinden kendini çıkarta çıkarta...

Zehir oldun hayata

Ciğerin karardı

Kararttı canı da.


Yuvayı yapan dişi kuş

Kaldı azimutların alanında.

O kalınca aportta

Senin yönün şaştı

Zira 

Azimutlar kapkara

Baktı gözün alana

Göremedi ışığını ama

Göz göremeyince ışığı sandı kendi kara.

Hoş kararan vardı alanda

Ama onun da özü aynı ya!

Örtünmeseydi karayla 

Baksaydı alnına

Görseydi ak bir parça

Saklı onda da

Döner miydi başaşağıya

Bilinmez... ama

Sen ne yaparsın hâlâ tepetaklak orada

Baş aşağıda

Göğüs sıkıştı dolan çamurla

Kan hücum etti adeta

Başa.


Hadi artık durma 

Çık içinden 

Döndür ters ettiğini düze.

Düzü çevir gerektiğince

Dümende olsun nurun sevgiyle

Çıkart kendini,

Şaşmayan pusulan iç cebinde.

Sonsuz sevgimle 

Ebru denende bir yara, saklı bekler seni de.

29 Mart 2024 Cuma

BİR DİRHEM İÇİN

Diz çöktürülen deve misali... 

Ensesinden götürülen, 

Dili, eli bağlanıp 

Gözlerinden okunamasın gerçekliği diye

Yerlerinden sökülen

Ben, 

Sürüklenirken 

Kanı revan* edilen 

Ben. 


İnsanı bilen,

İnsanlığı göremeyen.

Sevmeyi bilen,

Sevilmeyi beklemeyen.

Bir nefesi çok

Yaşamı yok

Edilen 

Ben,

Hâlâ elimden gelen 

Dilimden dökülen sevmek iken,

Gömülen kalbimden fışkıran 

Kan ile sonsuzluğu ele geçiren 

Sen

Tutarsın yavrucaklarını.


Bir dirhem için 

Bin kelle kesen sen**

Babayım diyen oğul iken,

BABA uyurgezerken,

Kendini yerin 40 kat dibine gömen 

Kulaklarını tıkar iken,

Oğul anasına söver iken,

Analar oğullarına gelin bakar iken,

Tersi düze gelmez denen 

Matriks biter iken...

Masallarla uyutulan 

Sen.**


Gözünü gömen

Karasını matah bildiren 

Hükmünü veren

Fermanı dinlenen kim dersen?

Dönüp içini bir görsen?


Göz görmez ise karadan başka 

Nasıl çıkar insanlık ayyuka?


Sorularla sorunlar birlikte anlaşılsa...

İnsan artık gerçekliğine kavuşsa.

Kalın sağlıcakla.

Firdes denen Ebru bilinen yazar söyler ... kulak dinler... gönül neyler?



*Farsça kökenli revan kelimesinin manası “doğru yolu tutan, iyi hareket eden, akıllı ve ergin” demek olsa da,

doğru yol kurban etmektir manasında kullanılmıştır burada!


** bu 2 "sen" aynı ise de kimdir acaba gerçekte, bize?

27 Mart 2024 Çarşamba

TEPETAKLAK OLAN NE?

Bir anda;

Tepetaklak olduğunda,

Göz kendi duygularıyla 

Battı kendi karasıyla 

Nurun ortasına.


O andan sonra ne kaldı?

Pür-i pak nur?

Aklı selim insan?

Kalp?

Beyin?

Darmadağın olmadıysa da

Gonca karardı

Gönül sarardı

Kaş karardı

Kan kızardı

Yürek parçalandı

Dalak dağlandı

Ciğer yaralandı

Zehir aktı

Alev coştu

Harman boştu

Yük oldu

Yalan çoktu

Gerçekler gömü oldu.

Gömüler kül oldu.


Geldik işte bu güne 

İttire ittire...

Şimdide kalktık ayağa 

Aksak da olsak.

Yaraşır mı bize tek ayağa basmak?

Var edelim gücümüzü 

Anlaya anlaya.

Devam edelim yolculuğumuza 

Parlaya parlaya.

Yakışır mı bize ayırmak?

Var olsun ana-baba

Bacı-kardaş

Karındaş.


Öyleyse bir derin nefesle başla

De, duyur kendinden ortaya

Bir kalp yetmez bize,

2 sevgili gönül gerek.

Bir göz yetmez bize, 

2 nurlu göz gerek.

Bir akıl yetmez bize,

2 aklı selim gerek.

Bir beyin yetmez bize,

2 canlı gerek.

Ey cem-i cümle 

Bize gerçek eşler gerek.

Sevdayı sonlandıracak

Sevgiyi canlandıracak.

Alev alev aşkı

Gerçek aşk kılacak.

Engelli yavrucakları

Nurla doğurtacak

Gizli kalmışları

Aşikar kılacak.

...ve de dahası 

GÖZ'ü parlatacak

Nurla donatacak

Eskiyi yıkacak

Yeniyi ışıkla ve aşkla olduracak

Sevgiyi daim kılacak.


Sözümüz özümüzdür

Özümüz sevgidir.

Sevgimiz saftır

Safımız yoktur.

Birliğimiz çoktur

Birimiz yoktur.

Anlayana mana

Anlamayana kara...

Dünya dediğin alanda her türü çok da

Sen ne istersin acep varlığınla? 

Kalın sağlıcakla

Firdes Ebru sorun ister ruhunuza; ilelebet payidar olmak ne demektir acaba gerçek manada?

26 Mart 2024 Salı

2 GÖZÜM KÖR OLDU!

Göz göre göre dedi BABA


Gördüğün göz değil,

Baktığın göz kara dedi ANA


Gözden düşenden yar olmaz ne sana ne bana dedi EVLAT


Kalp kırıldı

Yürek burkuldu

Zehir aktı

Söz yutuldu

Beyin dumur oldu

Akıl tutuldu

Ahh daha neler neler oldu.


2 gözüm kör oldu

Nuru al al oldu

Benekler kara oldu

Karalar bebek oldu

Gözün nuru 

Varlığın sonu oldu.


İlk intiba der der durursun

Aklınca imajı... makyajı... yüzünden okursun.

İş işten geçer

Burulursun

Suçluyu dışarda

Suçu yabanda

Arar arar durursun.


Neden diye sormadan

Nasılına bakmadan

Bana dokunmayan ... der der durursun.


Elimin tersi...

Dilimin kemiği...

Serttir der durursun.

Tersini düz edenleri över över durursun!


Tezatları diyeni 

Sorgulatanı, söyleyeni

Döver döver durursun.

Ahh insan sen neden hâlâ  uyur uyur durursun.


Göz görse 

Akıl muhakeme etse

Kalp sevse 

Biter mi dersin?

Biterse de 

Bitirtirler mi dersin?


Öyleyse 

1'e 1 katsan

Sen senden başlasan

Önce aklını kullansan

Sonra görmediğini sorsan

Kalbini her daim sevgi ile doldursan

Nurunu sen kendin coştursan


Bak işte o an

Gün olur bayram

İnsan olur devran

Dünyan olur ayan beyan

Aşikar olan 

Kaçınılmaz olan 

Yaşam olan

Yaşatan olduran

İNSAN gerçek insan

Uyutulan!

Uyanır da can olur, canan olur

Öz olur, nur olur

Var olur,

VAR olan ilelebet HAY'AT olur.

Hayat akar CAN'dan

Nefes coşar VAR'dan.

İşte o an

Ölmek olmaz konuşulan 

Ölümsüzlük olmaz nişan

Yaşamak olur doya doya

Sevmek olur coşa coşa

Aşk olur 7 renk çiçekler aça aça.

Kalın sağlıcakla.

Firdes Ebru'dan bir hatırlatma tüm nurlu canlara

25 Mart 2024 Pazartesi

"DOĞRU" TUĞLALARI

"Doğru" tuğlaları dizdirildi yan yana 
Sedler ördürüldü onca...
Kesilen yollar
Yitirilen canlar
Kopartılan akışlar idi oysa

"İspat" oyunları yazdırıldı sayfalarca
Okullar inşa ettirildi armalarıyla
Yıkanan beyinler
Kapatılan gözler
Yakılan canlar idi oysa...

Hokkabazlar yerleştirildi köşe başlarına
İllüzyon pekiştirildi rahatlıkla
"Gözümle gördüğüme mi, sana mı ... " yarası kaşıtıldı her anda
Göz gömdü kendini
Gözler gördü tersi
Gösterilen görünen sandırıla sandırıla
Gerçekler gömüldü
Hatalar örtüldü
Söz gümüşse sükût altındır dedirtildi insana
Ceza mubah
Takdir kabahat
Taltif matah 
İçine içine kazındı 
Zayıflıktır insan olmak

Oyunu oynatanlar
Oyunda birer saf
Saflar kendi aralarında bertaraf.
Gerçekleri okuyanlar
Onlardan tuhaf
Hâlâ aradıkları
Aşk sandıkları...
Hâlâ kaçtıkları
Ölüm sandıkları...
Hâlâ baktıkları
Gördük sandıkları
Hâlâ sakladıkları
Güç sandıkları
Hâlâ tutundukları
Kendi mutantlaştırdıkları.

Oysa bir can
1 Can
Karşı çıkan 
Hâlâ yaşayan
Çığırtkan sanılan
Uyandırmaya çalışan
Sesleniyor size 
Yüreğinden namelerle
Ses verin hele
Ses verin hele
Yarını uzak sanmadan
Düne vahlanmadan
Bugün şimdide
Kalkın ayağa
Var gücünüzle
Can olun CAN'a
Canlılık olun KAN'a
Işık olun ÖZ'den yana
Öz olun SAFLAŞA SAFLAŞA
Işıkla ve aşkla
Sürdürülebilir yarınlara
Kalın sağlıcakla.
Firdes Ebru'dan tüm nurlulara
İstanbul 26.3.2024

2 Mart 2024 Cumartesi

"İNSAN" DENENE

Hay'at sen ne güzelsin 

Gül yüzlü dostlarla,

Hay'at sen ne güzelsin 

Aşk dolu çınarlarla, 

Hay'at sen ne güzelsin 

Domur domur açan, mis kokan, çeşit çeşit olan, 

Çiçek çocuklarla. 

Hay'at sen ne muhteşemsin 

Varoluşun nurlu akışında.


Derdi ANA.


Ne zaman geldik, sevildiğini bile anlamayan asık suratlarla 

Ne zaman geldik, selvilerin altında yatan canlarla

Ölüm kokan çocuklarla 

Ne zaman geldik, biz bu hayata?



Ne oldu diyen yoksa,

Yarın ola hayır ola diyen çoksa,

Tüm medetleri akıldan umanlar çoğalırsa,

Herkes sadece tek yönü kollar korursa,

Hilal-i Mahşer kaçınılmaz bu dünyada.


Oysa

İnsan denen, 

Canı cananı ile bilen,

Canlılığı içinde getiren,

Zaten özü... sütü...

Öz'den içen,

Nurlu yüzü bilen gören,

Nefesiyle cihanları titreten,

Sesiyle ezelden ebede gazeli getiren,

Özü yeğin

Gözü pek

Mertliği bilen,

Sözünün eri

Kalbin neferi 

Bilinen,

Sevgiyi yüreğinde 

Sevmeyi vahdetinde

Sevilmeyi gerçekliğinde

Hisseden, 

Ebedi varlığın

Namütenahi parçası

"İNSAN"  denen

Çıkarsa mabedinden,

Gelirse, aşkı vadeden yüreğinden,

Güne ererse gece bitmeden,

Şerbet yapıp içtiği kanı

Silerse elinden,

Kızıla boyadığı kanı

Çekerse Ay'ın yüzünden,

Karalar çaldığı kanı

Silerse Gece'nin yüzünden,

Maviden mora bozduğu kanı

Temizlerse Kalp'in yüzünden,

Anca dirilirse mahşeri beklemeden

Miyadı bitmeden,

İşte o an

Gelir serik denen, 

Gerçeği bilen,

Dökülür nameler derinden

Gök de Ay'da dillenir yeniden.


Denilen... dillendirilen... çoktur, bilinen

Anlaması zordur ezelden,

Gelen yoktur ebediyetten 

Sanılır zira 

Hâlâ beklenen

Bir hayali yolcudur eskilerden.


Oysa anlar örtüşür 

Bir bir 

İnceden ince çizgi oluşur 

Bir bir

Bütünleşir Hay'at oluşur ezelden.



Hayatları içen

İçilen içtirilen

Akar geçer içinden

İçi döner çukura 

Çukur dolar kanla

Kan donar pıhtılaşınca

Pıhtı atar 

Can donar

Pıhtı atar 

Kan dolar

Pıhtı atar

Kalp taşar

Pıhtı atar

Zar şaşar

Pıhtı atar

Hayat yoldan çıkar

Yol şaşar

Yolcu şaşar.



Ahh insan denen

İNSAN'ı hiç bilmeyen!

Küçüldükçe küçülten

Küçülttükçe küçülen.

Kendi kendini dumur eden

Aklı evvelleri ŞAH eden

Şah'ı başına taç

Taç'ı başına kapan eden.

Kendi eden ... kendi eden...

Elleri bilen

Elini bilmeyen,

Kalbini gömen

Kalpleri sömüren,

İçtiği kanı zehir diye tüküren,

Zehrin içinden kendini geçiren

Tersi düz eden

Düz dediği ile kendini yiyen bitiren...


Daha desem desem 

Ahh neler neler desem

Nafile

Dillendirsem acziyetini 

Göme göme kendini

Kendin ettin desem

Boğazından dökülen her name

Gözünü kör eden sevda desem

Bu sondur SON

Diyebilsem 

Ahh İNSAN senden vazgeçebilsem

Bitirir miyiz dersin?

Bitmez bilirsin.

Kalp yaşar mı kansız

Kan akar mı damarsız

Akıl yarar mı an'sız

An akar mı aşksız

Yaşam dolar mı aşksız

Aşk çıkar mı kansız

Kan coşar mı an'sız

An atar mı kapsiz

KALP YAŞAR MI SENSİZ?

İnsan insan

Dersin

İNSAN'ı bilmezsin

Kalbim kalbim dersin

KALP'i hiç sevmezsin

Hayat hayat dersin

HAYAT'ı yersin.

Yaşam yaşam dersin

Ölümsüzlüğü YAŞAMAK ZANNEDERSİN!


Yaşamak an'da

Yaşamak aşk'la

Yaşamak insanca

Yaşamak akan nurla

Yaşamak nefes ala ala

BAKİ OLACAK

Sen hiç anlayamasan da

Bugünden sonra.


Kal sağlıcakla.

2.3.8 

İlanihayet denilende 

Birleştirilen gök kubbede.

Sonsuz sevgimle,

Firdes olan Ebru doğan Tolan'la var olan ve hep olacak olan.

1 Mart 2024 Cuma

YENİ TOHUM

Yeni bir tohum geldi artık denende (29.2).

Kimine uğur... kimine uğursuzluk... getirir dense de

Artık; 1 idi, 4×7 nin içinde

Geldiği sene; 2024

Kendi içinde bir milad 

Hiç bilinmese de...

Oysa görülebilseydi; çark 

dönebilmeye başladı "yeni"de,

Bayram havası olurdu yerde gökte.

Öyleyse seyret resmi iyice; gelecek dediğinde.

Bahar başladı bugün denende.

Devamı gelecek 3×7'de ve 3×21'de.

Yeniden sevgiyle...

Sevin siz de kendinizi yüreklerinizde.

Işıldayan Hayatlar

İstanbul denende 1 Mart bilinende.

2 Şubat 2024 Cuma

YENİ'YE HEP BİRLİKTE

Sessiz keşkeleri istiflerken yüreğinde, 

Boğazına dizilen düğümler 

Çekti seni iyiden iyiye dehlizlerin derinine.


Bir yudum misali midene inen ahh çekişler 

Kararttı yüreğini bodrum köşelerinde.


Ruhundan gelen iniltiler 

Ecdadını yere seren darbelerdi,

Gösterilen tarihin kitabelerinde...

Hiçe gitti de...


Hepsi seni sende yedi bitirdi,

Nefesini kesti,

Beynini kemirdi...

Nafile!



Bir gün olsun 

Çıkıp da kendi mabedinden dışarıya 

Bakmadın Ay'a.


Romantik hayallerin peşinden giderken durup da hiç sormadın aklına. 


Ama ne tuhaftır ki

Aynı zorda kaldığın aklınla hesaplaşıp da 

Girmedin de kalbinin odağına. 


Gökte desen ararcasına baktın da yıldızlara 

Etrafında ışığı yiten onlarcasına el vermediğin gibi 

Ne cevherleri... ne canları... harcadın 

Hayat dediğinin uğruna, yıldızlarla! 


Ey insan 

Ana - baba - kardeş olan 

Evlat ayıran 

Çocuk kayıran 

İstismarı mübah 

Savaşı hak sanan 

Ey insan 

Ağır gelir dediklerim... diyeceklerim, bilirim.

Ama yine de diyeyim;

Elin adamına saydıkların sendendir!

Azı yoktur... çoğu çok...

Bildiğin görebildiğindir,

Doğru çok.

Gerçek çok ötededir;

Aradığın yok!


Kim kaldı gerçeklikte? 

Kim kaldı Öz'ün içinde? 

Kim yerleşti Öz'e; yuvam burası diye diye...

Kim terk-i diyar eyledi bile isteye 

Kim düştü kardeşiyle cebelleşe 

Kim göremedi gerçekliğini kendi özünde 

Kim meydanı boş bıraktı, boşlukları kanlı... 

Kim?


Hadi söyleyelim dürüstçe kendimize 

Biz bugün itiraf edelim gerçekleri birbirimize.


İnsan deriz ona...

İnsandan biliriz bunca...

İnsan geldik bu dünyaya,

İnsan döneceğiz ayyuka.


Ama!


İnsan mıdır tek canlı varoluşta?

Can da burada Canan da

Mercan da burada Merdan da

Ay da burada Yıldız da 


Hepsi birdir özde.

Hepsi birliktir gerçeklikte.

Hepsi tekdir hakimiyette.


Ama tektir İnsan Kalp'de.

Yektir Can Beyin'de.

Birdir Mer'can Rahim'de.


Döndü dolaştı sözcükler yüreğinizde... 

"Bilirim" dediklerinizden öteye geçirtmek zor oldu sizi gerektiğinde. 

Gel gelelim 

Bugün dediğimizde; 2.2 

Bırakmak gerekmese de tüm idrakleri eskide 

Bilinci evrilte evrilte ilerletmemiz gerek, kendimizi kendi içimizde, yeniye.


Hadi öyleyse bir nurlu bilinç gelsin benden size, gerisi misli ile fazla sizin kendi içinizde: 


"Sevgisiz yaşanmaz" deme! 

BEN SEVGİYİM, SEVGİNİN İÇİNDE diye diye 

Haykır gerçekliğini varoluş nezdinde.


Sonsuz sevgimle.

Firdes Ebru bildiğinizden size...

13 Ocak 2024 Cumartesi

SİLİN ÖLÜM BİLİNCİNİ, ŞİMDİ!

Ölüm Bilinci'ni tutanlar

Ölüp ölüp doğanlar...

Ölmek için yaşayanlar

Duyun sesimizi.

Duyun sesimizi.

Duyun sesimizi.

Kalbinizdeyiz...

Kalpteyiz ve biz gerçekten yok edilmekteyiz!



Ölmeyi kurtuluş görenler; 

İçinde bulundukları bataklığı bilmeyenler!


Ölmeyi kurtuluş bilenler; 

Kendi gerçekliklerinin ışığına eremeyenler. 


Ölüme kurtuluş diyenler;

Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyenler.


Kurtuluşu ölmekte seçenler; 

Ölümle esaret kelepçesini kendi elleriyle bileklerine geçirenler!


Kimdirler? 

Kimdirler? 

Gün yüzü görmek için çabalarken bizler,

Yüzünü son anda 

Karanlığa çevirenler, 

Karanlıktan gelen ışığı gerçek zannedenler.


...ve onlar giderken ölüme 

Bile isteye...

Seve seve...

Beyinleri yenmişçesine...

Zihinleri ele geçirilmiş halde...

Ölmek gerçekliktir diye diye...

Biz yok oluyoruz GERÇEKTE.


Biz...

Biz!

BİZ?

Kalbi tutanlar

Kalpte olanlar

Kalp bir kez daha atsın diye

Canını dişine takanlar.

Biz 

Sevmeyi sevenler,

Biz birbirini sevenler.

Biz öfkeyi de nefreti de bilenler, yeri göğü inletmekten vazgeçenler.

Biz sevilmeyi beklemeyenler.

Biz sadece sevenler.

Biz CAN'dan olanlar

Biz hâlâ CANLI olanlar.

Biz ÖZ'ü olanlar

Biz ÖZ'DEN olanlar

Biz hâlâ ÖZ'Ü TUTANLAR.

Biz NEFES olanlar

Biz NURu yayanlar

Biz nurlu nefesi alanlar

Biz nurdan nefes yollayanlar.

Biz...YOK OLMAKTA OLANLAR!

Duyun sesimizi diyoruz son bir haykırışla.


Siz; ölümü matah sayanlar,

Siz; bizi unutanlar,

Siz; kendinizi ve gerçeği 

Hayat sandığınıza satanlar.

Siz; zamanında biz olanlar!

Siz; uyanmadan karanlığı budayanlar.

Siz; uykuda yaşayanlar.

Siz; bizi yaşarken yok sayanlar.

Siz; ölünce uyananlar,

Doğunca uyuyanlar.


SİZİN SON UYKUNUZ 

BİZİM YOK OLAN CANIMIZ!


Duyun sesimizi,

SİLİN Ölüm Bilin'cini.

Gitmeyin ölümüne...

Yaşamayın ölürcesine.

Yaşatmayın ölümü kendinize.

Değiştirin gerçekliğinizi,

Girin içinize, içinize.

Görün gerçekleri,

Dönün gerçeğinize.


Beklemeyin bir an bile.

Sevin kendinizi sevebildiğinizce.

Bağışlayın bizi, hiç "neden?" dememecesine.


Yarın doğsun gün tersine tersine.

Gitmesin hayatınızdan ne bir gün, ne bir gece.

Doğun yeni güne, gerçekliğinize.

Ölümsüzlüğünüzü idrak ede ede.

SİLİN ÖLÜM BİLİN'CİNİ

7 düvelde kendi içinizde.

Girin içinize, 7 kat derininize

Görün ölümsüzlüğünüzü 

Gerçekliğinizde.

Doğmayı seçin bugün kendi içinizde.

Sonsuz sevgimizle.

İstanbul denende saklı bir avuç CANLI.

4 Ocak 2024 Perşembe

BİR DOĞUM GÜNÜ!

Dün 1 bugün 2 derken derken

3. Temsil de dün bitti.

Tiyatronun perdeleri bir gece daha indi.

Sanatçılar alkışlandı...

Kostümler ertesi güne hazırlandı.

Herkes evine

Uykusuna yollandı...


Başkalarının romanlarında hayalleri yaşayanlarla

Başkalarının şiirlerinde duygularını anlatanlar

Tekrar tekrar aynı sahneyi paylaştı.


Bugün 

İçinden geçilen "yeni"

Kendini doğdu bildi. 

Oysa eksik idi!

Tüm eksikleri ile dünyaya getirildi. 

Zira zaten eksilsin istendi. 


Tüm bilinenler, bilgiler...,  ondan gizlendi. 

Yerine söyletilenler eklendi,

Dinletilenler belletildi, 

... ve gerçek insanın ölümü 

İçinden geçilen yeninin doğumu ile gerçekleştirildi!


Herkes buna pek bir sevindi.  

Ne de olsa ellerde maşa 

Kollarda ip 

Boyunda urgan ...

Oynatılan oyunlar kolaylıkla çeşitlendirilebilirdi, 

Tiyatro sahnesi 

Görünürde pek zenginleşti, şenlendi. 


Gel gelelim 

Varlık; var eden, 

Kendi evinde son nefesini veren de 

Aynı gün bu sahneyi ezberledi. 

Ama onun ezberi "bir karartı geldi, kalbini deşti, ciğerini geçti, rahmine girdi, son insan yavrusunu kendine geçirdi" şeklinde idi. 


Üzerinden geçen anlar bu hafızayı temizleyemedi. 

Zira son Can canlılığını yitirmedi onun yerine karanlığı seçti! 


Çok mu karışık geldi? 

İşte bu da bir vodvil idi.

Yanlış anlaşılmalar silsilesi önce kahkahayı getirdi.

Meclis-i Akîl güle güle kendinden geçti,

Aklı evveller pek sessizleşti, 

Yatak döşek bilinenler arka kapıdan geçti.


Bir tek 

Varlık 

Kendinden vazgeçmedi!


Geldik an'da bir kez daha bugün olana, 

Çıkacak mıyız acaba gerçek manada aydınlığa?  


Aklı evveller hazır olmadıkça...

Beşi bir yerdeler kendilerini bulmadıkça... 

Beşler kendilerini tanımadıkça... 

Meclis-i Akîl aklını aklamadıkça...

Yavru kendini paklamadıkça... 

İnsan; aslolan özrünü aktarsa da,

Kalp bu özrü duysa da, 

Can akıllansa da, aklını kullansa da, 

Canlanan canlılığını sınamaktansa kendini büyütmeye başlasa da, 

Özü taşıyanlar meşaleyi parlatsa da...

Yeniyi oldurmak 

Yeniden olmak 

Mümkün olacak sadece saflaşanlara. 


Saf parçanı bulmuş olsan da 

Kendini temizliye temizliye içtiğin ak süte layık olsan da 

Eksik kalacak bir parça sen bilinç oldurmadıkça Varoluş'ta.

Hadi öyleyse 

İnsan 

Sen başla,

Al yanına yavruyu da 

Cümle alemin saflaşanları, saflığı ak sütten sananları, buluşun orta noktada 

... ve birleştirin tüm parçaları ki onlar hâlâ daha başkalarında!  

Kalın sağlıcakla 4 Ocak 2024 10.14

İstanbul bilinen... Ebru denen...