Önce içimize dönebilsek ya; büsbüyük bir dünya var içimizde.
Onu anlamadan ve görmeden nasıl açılabiliriz diğer dünyalara ve evrene?
Küçük bir kızın evcilik oynaması gibi…O oyuncak evin içinde
bir aile kurması gibi…Gerçeğin simülasyonu gibi…
Hepimizin içindeki dünya da gerçek dünyanın simülasyonu
aslında. Kimine çok karanlık, kimine çok karmaşık geldiği için belki de hep
ötelemiyor muyuz içimize dönmeyi?
Oysa onu bir aydınlatabilsek tüm güzellikler açığa çıkacak
bir bir ve netleşecek tüm gerçekler…
Bu dünyaya nedensiz yere gelmiş olabilir miyiz?
Peki bu dünyaya geliş nedenimiz sadece yönetici olmak, eş
olmak, anne-baba olmak, kanun koyucu olmak, uygulayıcı olmak vbg. olabilir mi?
Bunlar dünyaya geliş nedenimiz değil de olsa olsa dünyaya
geliş nedenimizi bulmak ve yaşamak için yürüdüğümüz yolun ayrıntıları olabilir.
Bunlar başkalarının kendi nedenlerini bulabilmeleri için bizim üstlendiğimiz
roller olabilir.
Herkesin rolünü kusursuz oynadığından emin olun. O yüzden
bırakın onları; bırakın huysuz kaynanayı, düzenbaz patronu, ikiyüzlü arkadaşı,
yalancı komşuyu, vicdansız hakimi, saygısız şöförü, menfaatçi kardeşi, yalaka politikacıyı…
onlar vazifelerini yapıyorlar!!! Siz kendinize bakın.
Kendi fani bedeninizi ve maddi-manevi varlıklarınızı koyun
ortaya, sonra çıkın hepsinin üstünden bakın onlara; elinize kocaman bir fener
almışçasına, iyice inceleyin, tüm ayrıntıları ve sahip olduklarınızı!
Bunu bir oyun gibi görün hatta, varoluş nedenini bulma
oyunu.
Ortaya koyduğumuz tüm varlıkların aslında gerçeğin bir
parçası olduğunu idrak ettiğimiz anda, evrenin kusursuzluğuna güvendiğimiz ve
ilahi düzenin işleyişinde hiç bir şeyin nedensiz olmadığı gerçeğini bir kez
daha hatırladığımız anda o yaktığımız fenerle değil de iç ışığımızla, yüce Yaradan’dan
gelen ve sonsuz olan ilahi ışıkla aydınlanmaya başladığınızı göreceksiniz.
Kendi ışığınız sizi güçlendirecek, cesaretlendirecek ve adım
atmanızı kolaylaştıracak. Bir adım, bir adım daha derken hızla ve kolaylıkla
özünüzün içinde bulacaksınız kendinizi. Öyle bir aydınlanma ve huzur ki, bulduğunuzun
“gerçek” olduğuna inanıp asla şüphe etmeyeceksiniz. İçinizdeki “her şeyi bilen
parça” ile sizin bulduğunuz birbirlerini teyit edecek çünkü. Anahtarla kilidin
buluşması gibi. İçinize açılan her kapıyı böyle bulmaya devam ettiğinizde ise
elinizdeki o ışık hiç sönmemecesine aydınlatmaya devam edeceksiniz tüm
hayatınızı…
Gördükleriniz, bulduklarınız sizi mutlu etmiyorsa yanlış
yolda olduğunuzdan emin olabilirsiniz. O zaman nelerden mutlu olmadığınızı
düşünün, bunlara odaklanın ve harekete geçin; şimdi.
Hurafeleri bir kenara bırakın, endişeleri ve korkuları bir
kenara bırakın, onun bunun söylediklerini de duymayın… Sadece sevgiyi alın
yanınıza. Sevginin ışığıyla yürüyün. Kıymetini bilin her anın.
Yaşadığınız her anın
sizi ışığa, sizi size, sizi gerçeğe daha da çok yakınlaştırmak
verildiğini bilin! Hala an’ı yaşıyorsanız hala vaktiniz olduğuna güvenin;
özünüzü bulmak için, yaşam amacınızı bulmak için…
Yaşam amacınız sadece “büyümek” olabilir, sadece “anlamak”
olabilir ya da bunlarla birlikte başkalarının da büyümesine ve kendilerini
anlamasına yardım etmek olabilir…. Kabul edin; olanı biteni kabul edin. Olanlarla
uğraşmayı bırakın ve sadece kendiniz olun.
Emin olun, gerçek aydınlanmada bu kadar kolay işte! Sadece
isteyin, inanın ve ışık tutucunuz kendiniz olun!
Yürekten sonsuz sevgimle
Ebru Tolan Karahasanoğlu
İstanbul 27.1.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder