26 Nisan 2020 Pazar

TOHUM EKMEK


Bir tohum için ne gerek bu dünyada; ısı, ışık, nem, ilk başta. Öyleyse elinin ısısı, dilinin nemi, gözünün ışığı olsun can suyu, sen sevgi ek toprağa şimdi ama şu anda. Bırakma sonraya.
Yüreğinde sonsuz bir silo var nasılsa avuç avuç al oradan sevgi tohumlarını koy toprağa avuçlarınla. Yüreğinden oluk oluk akıt sevgini, yarım bırakma.
Bir nefesle havayı sal ortaya tozusun adeta çiçekler, döl olsun sevgi yolunda.
Sen devam et sulamaya ektiğin tohumu aynı anda dilinden dökülen namelerle, durma.
Sözcükler eklensin peşi sıra filizlenen tohuma yol olsun adeta ışığa, ışıktan yana.
Devam et derin derin solumaya nefesin açsın toprağı çapalasın adeta. İlk yaprağını biraz ürkek, biraz tedirgin salarken toprağın karanlığından dışarıya tohum ana seni görsün yanı başında gözlerindeki ışıltıyla. Sevgiyle bak o ilk filizlenen yaprakçığa, sev onu usulca, besle onu usulca, büyüt onu usulca. Dev bir sardunyaya, çama, fasulyeye mesela dönüştüğü anda bir derin nefes daha yolla, şevkat ve merhamet olsun şükür o anda.
Bu meşakkatli yolculukta tohuma eşlik ettin ya sonsuz ışığınla ve aşkla, sen de koyul yola kaldığın yerden bugün mesela, bir küçük tohum senin suladığın suyla oluyorsa bir sulu meyve, sen de devam et kendi yolculuğuna ışıkla.
Senin tohumun da atıldı yıllar yıllar önce sevgi ve ışıkla bu kainatta. Öyleyse sen başla, şimdi başla. Bir derin nefes de kendinden yana savur mesela, savur ki açılsın tüm katmanlar, kapılar karanlık sandığından yana. Savur ki temizlensin tüm kalıntılar, tortular geçmişten yana. Savur ki aydınlansın yüreğin ışıkla, ışıktan yana.
Bana sen lazımsın bunu unutma! Bir Ana yaşayabilir mi evlatları olmadan mutlulukla? Neyleyim o zaman ben sen olmadan yeni dünyada bir başıma?
Kal sağlıcakla,
Toprak Ana
Bu yazı 26 Nisan 2020 saat 13.50 itibariyle F. Ebru Tolan tarafından İstanbul’da kaleme alınmıştır.  

Not:
Okumak yerine dinlemeyi tercih edenler ve/veya duyguları ses yoluyla almayı seçenler ve/veya görme engelliler için hazırlanmış metnin ses kaydına bu linkten ulaşabilirsiniz. 


8 Nisan 2020 Çarşamba

.: 5 NİSAN'DA NE OLDU? BUNDAN SONRA NELER OLACAK? - Ö...



.: 5 NİSAN'DA NE OLDU? BUNDAN SONRA NELER OLACAK? - Ö...: 5 Nisan’da sabaha karşı, Türkiye saati ile 04.37’de bir kapı açıldı. Gökte boyutlar arası bu kapıdan geçen enerjiler çok farklıydı. Bu kap...

5 NİSAN'DA NE OLDU? BUNDAN SONRA NELER OLACAK? - ÖZEL BİR YAZI


5 Nisan’da sabaha karşı, Türkiye saati ile 04.37’de bir kapı açıldı. Gökte boyutlar arası bu kapıdan geçen enerjiler çok farklıydı. Bu kapının açılabilmesi için oluşturulan göksel çekim alanına sizin dünyanızda astrologlar farklı isimler vermiş olsa da nihai amaç tekti aslında. Bir portal oluşturmak, kapı açmak. Bu kapı hem kainattan dünyaya dünyanın enerji alanına ışığın akışını, Ana Kaynağın, Yaradan’ın enerji akışını kolaylaştırmak hem de dünyanın enerji alanında direnaj oluşturmak içindi aslında. Bu direnaja giren, kapılan tüm negatif enerjiler bu defa Toprak Ana yerine enerji kapısıyla evrensel anlamda soğuruldu, emildi, çekildi adeta. Ama sanmayın ki tüm negatif enerjiler çıktı alanınızdan ve değişim tamamlandı. Aksine gelen tesirlerle uzun zamandır kanıksanmış, kayıtsız kalınmış, adeta kırılmaz, yıkılmaz yerinden oynamaz şekle bürünmüş tüm negatif enerjiler sallandı. Nitekim sizler de, ister bu çalışmaya bile isteye katılmış olun hür iradenizle, isterse itinayla kaçmış olun, haberiniz dahi olmasa bile aldınız nasibinizi gelenle. Bazılarınız o anda hissetti içinde akışı ve kattı önüne kendinde tuttuklarını, bir kısmınız direndi bir kez daha içinde, birçoğunuz nedensiz yere kendilerince bir rahatlık hissetseler de bazılarınız hala daha taşıyor yükü sırtında, elinde, belinde… dirençleriyle ve muhtelif başka zeminlerde. Kısacası bir kez daha hatırlatalım seçimsiz kalma noktasında, ruhlarınızı ışıktan yana seçim yapmaya zorlayan sizin yüklerinizdi, seçimlerinizdi, dirençlerinizdi ve 5 Nisan’da açılan kapıyla ruhlarınız adeta her birinizden yana bir uyaran daha, ulak daha, sinyal daha, yardım daha… yolladı adeta. Olan seçtiğinizdi, olan olması gerekendi bu noktada. Ama bundan sonra yine gidişatı, seçimlerinizle, kendiniz adına belirleyecek olan sizlersiniz mutlaka. Durmayı seçebilirsiniz, bilin ki ittirileceksiniz. Geri dönmeyi seçebilirsiniz, bilin ki kapatılmış, mühürlenmiş kapılar ardında boşalmış, boşaltılmış alanlar var aslında. Dolayısıyla ne durmak ne dönmek, bundan sonra sadece ilerlemek ışıktan yana seçiminiz olabilir, yavaşlamak ya da hızlanmak bu noktada. Aynı anda açılan kapıdan akan ışıkla hem dünyada, hem de coğrafyanızda, Anadolu’da, Avrupa’da, Asya’da değişimler olacak, kaçınılmazca. Gelelim bunlara zira hazırlıksız yakalandığınız anda ne kadar zorlandığınızı gördünüz coronayla, ihtiyacınız yok buna.
Göksel olayların 2020’de çokluğuna dikkat çekmiştik, yukarısı nedensiz yere hazırlanmadı buna. Her bir olayla yaşayacaklarınız var aşağıda, felaket anlamında. Felaket kelimesini bu noktada kullanmak istemese de Ebru biz neden özellikle vurguladığımızı, kullandığımızı anlatmak istiyoruz mutlaka. Hala daha birçoklarınız görünenle oyalandığı için bu dünyada yaşanılanları, yaşanacakları felaket diye adlandırmanız olası zira. Oysa kendi yüreğinizi aydınlattığınızda kendi zihninizi arındırdığınızda yaşanacakların birer parça olduğunu, değişimden yana, anlayacaksınız kolaylıkla ve değişimin kaçınılmaz olduğunu vurgulamıştık daha önce defalarca. Bugün burada değişimlerin hangi alanlarda olacağına değinelim biraz daha.

Toprak Ana yapısını değiştirecek; çözülecek adeta ve birbirine sıkı sıkıya tutunmuş parçalar ayrılmaya, ayrışmaya başlayacak. Siz buna heyelan, toprak kayması, kıtalar arası kayma, buzullarda oynama, obruk ve nihayetinde grizu patlamaları, yanardağ patlamaları ve depremler olarak şahitlik edeceksiniz bu dünyada. Kaçınılmaz mı? Kaçınılmaz! Ama önlemden ziyade işaretleri okumak, olasılıkların yoğunlaştığı alanları ve anları anlamak daha uygun olur aslında. Çalışın buna, yani Toprak Ana’yla konuşmaya alışın mutlaka. Toprak Ana bir can, dili var, titreşim yoluyla, ve kendi parçaları yoluyla; kuşlar-kurtlar, akarsular, dağlar-taşlar konuşuyor sizinle, bulutlar yoluyla mesela, yerde olanı, içeride olanı ayna gibi size gökler gösteriyor aslında, okuyun mutlaka. Tedbir alsanız da, temkinli olsanız da, işaretleri okusanız da, kaçınılmaz olan yaşandığında mevcut düzeniniz değişecek hazır olun buna, hazırlanın mutlaka. Nasıllar konusunda herkesin vazifesi, yetkinliği, donanımı, yeterliliği, görevi başka. Bu yüzden tek bir cevap beklemeyin buna. İşaretleri okuyun mutlaka. İşaretleri okuyun mutlaka.
Toprak Ana’yla aynı anda kainat da, varoluş da, diğer varlıklar da konuşmaya başlayacak sizinle, sizin boyutunuzda. Bugüne kadar siz çıkıyordunuz yukarıya, izniniz oldukça, vazifeleriniz kapsamında ama artık açılan kapıyla durum bu manada da değişti bir parça ve sizden olanlar indiler aşağıya, geldiler yanınıza kısa bir süre sonra da görünür olacaklar sizin anladığınız anlamda hazırlanın buna. AMA çok önemli bir uyarı yapmak mecburiyetindeyiz bu noktada: Kainatta akla karanın, ışıkla karanlığın bir arada olduğunu, olması gerektiğini, hep olacak olduğunu, kaçınılmaz olduğunu daha öncede belirttik defalarca. Dolayısıyla alanınıza giren, maske takan, kostüm kuşananlar olacak mutlaka siz ışık olsanız da, siz ışık kalsanız da, olacak mutlaka. Bu noktada siz kendinizi bilin mutlaka ve gelmeyin provokasyonlara, duymayın adeta, kapılmayın adeta, görünen aşikar sandığınıza! Ruhlarınızı devreye sokmayın bu noktada, zira onlar, evrensel yasalar uyarınca, müdahil olamazlar sizin yolunuza, yolculuğunuza. Bu çok ince ve hassas bir nokta, her daim karşılaştığınız her yeni insanda, olayda, durumda mutlaka ama mutlaka kendinize ve çevrenize duyurun, bir kez daha, gerekiyorsa sesli hatta; “ben ışık yolunda olanım şimdi ve daima” bunu hatırlattığınızda kendinize ve karşınızdakine, çevrenizdekilere ışık yolunda olmayanlar uzaklaşır adeta ama siz girerseniz onların koluna çekerler sizi kendilerinden yana ve siz mızraklarınızı kuşanırsanız, elinizi silahınıza atarsanız, silah doğrultursanız onlara –silah mecaz bu noktada- savaşmaya başladığınız anda savaş başlatırsınız; hiç gerek yok buna, yapmayın ASLA. Zira siz savaş başlattığınızda yalnız kalırsınız bu yolda ne biz ne de sizden olanlar karışamazlar, katılamazlar sizin savaşınıza gerek yok buna. GEREK YOK BUNA. Gerek yok buna. Siz sadece kendinizi bilin, kendi yolunuzdan gidin, kendi ışığınızla ışık yolunda ilerleyin. Elinize, ayağınıza sarılanlara, eteğinize tutunanlara, yalvarıp yakaranlara dönüp baktığınızda bir kez daha bir kez daha bir kez daha hatırlayın ve hatırlatın mutlaka gerekirse yüksek sesle hatta: “Ben özü ışık olanım, ben ışık yolunda olanım bu kainatta” deyin mutlaka.

Hala daha 5.boyuta yükselecek olanlar ayrışmadılar adeta. Bu noktada da daha önce de defalarca söyledik ama bir kez daha tekrar edelim ayrışma kaçınılmaz, seçim mutlak yol sizden yana. Ayrışma yaşanırken etrafınızda her nefesinizde bir kez daha bir kez daha, bir kez daha sizde seçime tabi tutulacaksınız bu manada yükseliş anı gelinceye kadar adeta. O yüzden bir kez daha hatırlatıyoruz koşulsuzca sevgi olma noktasında yüklerinizden hala daha arınamadıysanız ki ne yazık ki çoğunuz için bu bir gerçeklik (yükleriniz olduğu) seçim noktasında kayabilirsiniz, kapılabilirsiniz ağır basan taraftan yana yani yüklerinizin oluşturduğu karanlıktan yana. Artık taşıyın kendinizi koşulsuzca sevgi noktasına, teslimiyet bu noktada çok önemli, elzem, anlayın mutlaka.
Teslimiyet noktasında bir önemli gerçeklik daha var, hatırlatmamız gereken, göstermemiz gereken, o da dünyevi olan tuttuğunuz, tutunduğunuz ne varsa hepsinin yeniden yapılanacak olduğudur bu aşamada. Yönetimler mesela, sınırlar mesela, birimler mesela, ünvanlar ve statüler mesela. Bu kapsamda siz de tutmayın, tutunmayın kendi alanınızda dünyevi ne varsa.
Kulak verin adeta ruhunuzdan yana, duyun, dinleyin, görün mutlaka. Kısacası değişim ve dönüşüm geriye dönüşü olmaz bir şekilde ve sandığınızdan daha hızlı gerçekleşmek üzere başlatıldı sizlerin işbirliğiyle. Görünen, görülecek olan önümüzdeki günlerde her ne kadar birçokları için zorlayıcı gelecekse de uzun vadede hem insanlık adına bu evrede hem de topyekun varoluşun içinde bütünün hayrına olandır, olacak olandır. 
Gücünüzü görmezden gelmek yerine, gücünüzün gerçek gücünüzün, özü ışık olanların gerçek gücünün sonsuz Ana Kaynaktan, Yaradan’dan akan nur olduğunu, ışık olduğunu idrak edin bir an önce ve ışığın içinde ışıkla yol alın önümüzdeki günlerde. IŞIĞI ARKANIZA ALIP ÖNÜNÜZDEKİ KARANLIĞI BERTARAF ETMEYE ÇALIŞMAK YERİNE IŞIĞIN İÇİNDEN İLERLEYİN IŞIĞIN GÜCÜYLE.  Yardım isteyin, bizlerden ve özünüzden gelenlerden, ruh ailenizin yükselmiş, aydınlanmış birimlerinden. Mensubu olduğunuz aileler size yardım eder gönülden mevcudiyetinizi devam ettirdiğiniz sürece bu dünya üzerinde ışıkla, biz de yardım ederiz size yüreğimizdeki sonsuz sevgiyle. Şimdi ve daima koşulsuzca sevgiyle ve sonsuz ışıkla selamlıyoruz sizi, kalın sağlıcakla.
Bu yazı 6 Nisan 2020, Pazartesi saat 11.59 itibariyle tarafımızdan F. Ebru Tolan’a yazdırılmıştır. Konsey

.: DENGE - ÖZEL BİR YAZI

Önemli bir yazı, özellikle bugünlerde tekrar okumakta, hatırlamakta fayda var.



.: DENGE - ÖZEL BİR YAZI: Asırlar boyu insan varlığı dünya denen bu evde sapkınlıkların, sapıkların, radikal söylemlerin, otoriter rejimlerin arasında kendi aydınlı...

3 Nisan 2020 Cuma

.: YENİ DÜNYA İÇİN EŞ ZAMANLI ÇALIŞMA 5.4.2020

.: YENİ DÜNYA İÇİN EŞ ZAMANLI ÇALIŞMA 5.4.2020: Yarın, bir kapı açılacak sizin yardımlarınızla yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya, bu kapı açıldıktan sonra her şey çok daha farklı olaca...

YENİ DÜNYA İÇİN EŞ ZAMANLI ÇALIŞMA 5.4.2020

Yarın, bir kapı açılacak sizin yardımlarınızla yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya, bu kapı açıldıktan sonra her şey çok daha farklı olacak dünyada.
Bu kapı açılacak, kaçınılmaz.
Onun için siz de çalışın mutlaka.
Dünya üzerinden görevli birçok can haberleşti, haberleşiyor kendi aralarında ve kendi portallarıyla ama siz mutlaka çalışın kendi başınıza. İhtiyacınız olmadığı gibi başka kanallara, henüz akla karayı, aydınlıkla karanlığı çok net ayırt etme noktasında olamayabileceğiniz için çalışırken hatta, kullanmayın hiçbir aracı, kanal, elektiriksel ve elektronik devre (İng: devices) kablolu veya kablosuz bağlantı, ekran özellikle kullanmayın, asla. Sadece kendi alanınızda kendi iç sesinizle çalışın mutlaka. Bu noktada benim kaydettiğim ses kaydını* kullanabilirsiniz ama neden internetsiz ortamda kullanılabilir şekle getirmenizi istediğimi anladınız herhalde şimdi, şu anda.
Yüreğinizdeki ışıkla başlayın, yüreğinizdeki aşkla çalışın; kendi bulunduğunuz alandan başlayarak tüm şehrinizi, ülkemizi, kıtalarımızı, hava sahanlığını, dünyayı, atmosferi ve yer altını, Toprak Ana’yı ışıkla doldurun mutlaka aşkla. Kendi ışığınızın ve yüreğinizdeki sevginin çoğalmasına önem gösterin, niyet edin çalışın buna.
Yani Ana Kaynak’tan Yaradan’dan akan nurla her daim beslendiğinizi hatırlayın ve izin verin buna ama sadece Ana Kaynağın Yaradan’ın ışığını akıtmak yoluyla doldurup donatmak yerine, dünyaya eş zamanlı ve öncelikli kendi yüreğinizdeki aşkla, kendi özünüzden gelen ışığı çoğaltıp yayın mutlaka.
Bu çalışmayı tüm dünyadaki niyet eden canlarla aynı anda, benzer zamanda gerçekleştiriyor olmak çok önemli olsa da buna mecbur değilsiniz ama 4 Nisan Cumartesi gecesini, Türkiye için konuşuyorum, 5 Nisan Pazar sabahına bağlayan aralıkta, tercihen 04.45’den 05.10’a kadar ki zaman aralığında başlayın çalışmaya. Çalışmaya başlama saatini veriyorum bu mânâda!
(Ben 04.50’de başlayacağım ve devam edeceğim)
Ama 05.10’dan sonra çalışmaktansa, eğer 04.45 itibariyle çalışmaya başlayamayacaksanız, öncesinde çalışın mutlaka, mesela gece yarısı 12’den hemen sonra. Yani 4 Nisan Cumartesi gecesi, gece yarısı itibariyle 5 Nisan‘a geçtiğimiz dakikalar itibariyle çalışmaya başlamanız uygun olacaktır ama gerçekten katılmak istiyorsanız ortak çalışmaya Türkiye saatiyle 04.50’de başlamanız gerektiğini, belirtmek isterim burada.
05.10'dan sonra başlarsanız ne olur? Olumsuzluk anlamında tabii ki bir şey olmaz ama sağlayacağınız katkı manasında biraz daha eksik, yetersiz olur.
Gelin buluşalım 04.40 civarında… bir kez daha söylüyorum; hiçbir canlı yayına katılmayın, hiçbir internet bağlantısını kullanmayın, sadece kalkın, uyanın, oturun, başlayın; nefesinize odaklanın ve yüreğinizden geldiği şekliyle veya benim soundcloud’tan indirdiğiniz ses kaydımla, çalışın. Çalışmanın süresi yok, size kalmış ama yüreğinizdeki sevgiye aşkla, ışıkla bağlandıktan sonra, hissettikten sonra bunu minimum kesintisiz 21 dakika yaymaya çabalayın, niyetiniz bu olsun mutlaka.
5 Nisan 2020 tarihi dünya üzerinde tamamlandığında, topyekûn bütün coğrafyalar 5.4.2020 gününü yaşadıktan sonra uyanacağımız dünya çok başka olacak, siz ilk anda farkı anlayamasanızda.
Kalın sağlıcakla buluşuruz aydınlık yarınlarda.
İstanbul, 3 Nisan 2020




* Bahsi geçen meditasyona bu bağlantı linkinden ulaşabilirsiniz.
soundcloud.com/Işıldayan Hayatlar/Saf Sevgi ve Sonsuz Isıkla Çalısma-Meditasyon

ÖNEMLİ NOT:
Bu sesli (ücretsiz) meditasyon kaydını 4 Nisan gece yarısı itibariyle soundcloud uygulamasından kaldıracağım! Bu nedenle kaydı telefonunuza veya bilgisayarınıza -kablolu veya kablosuz internet ağı olmadan da kullanacak şekilde- indirmenizi ÖNEMLE RİCA EDİYORUM!


SİZLERDEN GELEN SORULAR NEDENİYLE EK
Evet sosyal medyada farklı gruplarda hep 5.45 yazıyor ortak çalışma saati için  AMA göksel durumla ilgili çok özel bir neden var benim TÜRKİYE için ve TÜRK HALKI için böyle söylememin. Kısaca yanlışlık yok! BİZ 04.45'de Türkiye saati ile çalışacağız ve dünya üzerinde herhangi farklı bir coğrafyada bulunan TÜRKLER için de 04.45'e göre hesaplayıp çalışmalarını öneriyorum.

.: DİLE GELEN SİZİN SESİNİZDİ - ÖZEL BİR YAZI

.: DİLE GELEN SİZİN SESİNİZDİ - ÖZEL BİR YAZI: Gelecek, çok farklı gelecek. Bundan sonra dünyada bugüne kadar yaşadığınız anlamda bir yaşam beklemeyin boşuna. Zira bundan sonrasında tü...

DİLE GELEN SİZİN SESİNİZDİ - ÖZEL BİR YAZI

Gelecek, çok farklı gelecek.
Bundan sonra dünyada bugüne kadar yaşadığınız anlamda bir yaşam beklemeyin boşuna. Zira bundan sonrasında tüm yapılar çökecek. Binalar anlamında da anlayabilirsiniz bizi, sistemler, yönetimler, organizasyonlar, organizmalar, düzen değişecek. Size göre en batıdan itibaren dalga dalga tüm yapılar değişecek. İsim vermemize gerek yok, size göre en batıdan doğuya tüm yapılar değişecek. İklimler ve insanlar değişecek. Bunu siz seçtiniz, bunu siz istediniz. Daha yumuşak bir geçiş olabilmesi için 1987’den bu yana çok çaba sarf ettiniz ama çağrılara kulak vermediniz. İnançlarınızı ve bakış açınızı değiştirmediniz. Yüreğinizdeki duygularla hareket ettiniz ama ruhlarınızı dinlemediniz. Birçoğunuz kemikleşmiş yapıların içinde kendinizi karanlıklara gömdünüz, aklınızı zihninizi bileylediniz, sivrilttiniz keskin birer kılıç misali, ruhunuzun içine gönderdiniz. Oysa ruhlarınız birer yumuşacık sevgi ve şefkat dolu varlıklardı, siz onların, sizden gelen okları bağırlarına saplamalarına izin vermelerini, yüce gönüllülük esasıyla, koşulsuzca kabullenişlerini fark etmediniz. Defalarca uyardılar sizi, defalarca uyardılar sizi, iyilikle, güzellikle uyardılar sizi. Işıkla, şefkatle uyandırdılar sizi. Siz yüreğinizdeki hançerlerin kanattığı, yarattığı yaralardan akan kanla aynaları kapattınız, camları kapladınız, gözlerinizin üstüne perde indirdiniz, çektiğiniz o kalın ve karanlık perdeleri acılarınızla mühürlediniz ve ruhlarınıza başka çıkış yolu vermediniz.
Geldiğiniz noktada birçoklarınız hala daha kendi gözyaşlarında, kendi kanlarında, kendi prangalarını tutarlarken ayaklarında, boğuluyorlar adeta. Pek tabii ki aranızda yola çıkanlar oldu, hızla ilerleyenler oldu, kolaylıkla. Bazılarını görmezden geldiniz, bazılarını hiç dinlemediniz, yanınızda yakınınızda olanlara el vermediniz, siz hep kendi yüreğinizdeki acılarla, omuzlarınızdaki kayışlarla, sırtınızdaki dünyevi yüklerle, ayaklarınızdaki suni prangalarla beklediniz, hep beklediniz, hep beklediniz.
Oysa yukarıda, kainatta hareket, hareketlilik, akış devam etti durmamacasına. Siz o akışa girmediniz. Bir yolcu uçağının türbülanstan çıkmak için irtifayı arttırması gibi, yükselerek arşa, ışıkların arasına girebilirdiniz akışa ama siz her defasında türbülansa girdiğiniz, sarsıldınız, sallandığınız her defasında yeniden aşağıya, aşağıya, daha aşağıya inmeyi seçtiniz ve hatta bazılarınız bir kez daha uçağa binmemeye yemin ettiniz. Korkularınız sizi hep alçakta tuttu, yerde karmaşada tuttu. Siz oralarda zırh giydiniz adeta, donandınız muhtelif silahlarla; adına kitap dediniz, adına eğitim dediniz, adına bilgi dediniz, bilim dediniz, deneyim dediniz, iş dediniz, para dediniz, güç dediniz mevki dediniz, statü dediniz, ad dediniz, soyad dediniz… gittikçe zırhınızı büyüttünüz, büyüttünüz, büyüttünüz.
… ve birçoklarınız geldikleri noktada zırhlarının içinde birer koca, oda oda, kütüphaneler, bankalar, arşivler; paralar, diplomalar, biriktirdiniz ve gittikçe o zırhın içindekilerin daralttığı alanda, küçülttüğü bedenlerde en başta kalplerinizin sıkıştığını görmediniz, yüreklerinizin, o aydınlık o ışık dolu yüreklerinizin,  nasıl da küçüldüğünü göremediniz. Omuzlarınıza bindirilen yükü taşımak için adeta bedeninizi güçlendirdiniz, büyüttünüz, kaslarınızı beslediniz ama kalbinizin de kaslardan oluştuğunu görmezden geldiniz. O beslediğiniz büyüttüğünüz kasların, yüreğinizin içindeki ışığı nasılda söndürdüğünü bilemediniz. Ve ruhlarınız yukarıda, ışıkta aydınlıkta, size yalvarırcasına bakarken gözlerinizin içine ışık ve umut olmak için bakarken, bir anlığına dahi olsa sizinle el ele tutuşabilmek için umutla ve ümitle beklerken, siz dönüp bakmadınız, başınızı yukarıya çevirip kaldırmadınız. Ruhlarınızla göz göze dahi gelmemek adına kaçtınız, kaçtınız, kaçtınız. Kılıflar uydurdunuz kaçışlarınıza, isimler taktınız kaçışlarınıza ve ruhuyla buluşmak adına başlarını ışığa çevirenleri karaladınız, karalayanları alkışladınız, karalatanların ardından koşan oldunuz adeta. Ve geldiğiniz noktada ruhlarınız bir kez daha ve belki de son kez, adeta yumruklarını masaya vururcasına diyelim biz ona, ayağa kalktılar, adeta ayağa kalktılar, KIYAM* manasında. Ve işte o anda yukarısı değişti, aşağısı dillendi, dile geldi.   
Dile gelen sizin sesinizdi, sizin gerçek sesinizdi. Yeter dedi, yeter! ve sizler topyekûn tüm dünya, şu anda corona virüsü adı altında, topyekûn, uyandırılıyorsunuz aslında. Uyanan canlı ne yapar bu dünyada? Ayağa kalkar, kanat çırpar, koşar… harekete geçer, durmaz ama. Sabah mahmurluğunu attıktan sonra, elini yıkadıktan sonra, bir derin enfes aldıktan sonra çıkar yola. İşte şimdi sizde uyandırılıyorsunuz bir virüs meselesiyle birçok alanda, birçok manada. Bu nedenle virüsle oyalanmayı bırakın bir kenara, daha öncede söyledik çok farklı parametreler var onun arkasında, düz mantıkla kendinizce bulabildiğiniz ipuçlarıyla, birbirine bağlayıp da göstergeleri, belirtileri bir noktaya bağlanmaya çalışmayın bu konuda. Kabul edin ki mevzu virüs sanılsa da gerçeklikler çok başka ve hizmet ediyor bu zamanda insanlıktan yana. Kısaca uyandırıldığınızı anlayın ve çıkın yola, elinizi yüzünüzü yıkadıktan, bir derin nefes aldıktan sonra, ama. Zira ruhunuzla bir ve bütün olma noktasında bundan sonra yapacaklarınız bugüne kadar yaptıklarınızdan çok başka olacak mutlaka, olmalı, oldurulacak adeta. Zira ruhlarınız KIYAM ETTİ adeta, geçtiler kumandaya el ele verdiler yukarıda, siz hala farkında olmasanız da aşağıda.
Kalın sağlıcakla,
Bu yazı 3 Nisan 2020, Cuma saat 14.55 itibariyle F. Ebru Tolan’a tarafımızdan yazdırılmıştır. Konsey




Kaleme alanın notu:
KIYAM NE DEMEKTİR?
ad
1.
ayağa kalkış.
2.
bir işe girişme, kalkışma.