1 Aralık 2014 Pazartesi

BİR GARİP KONYA MACERASI

                
Hani bundan 5 sene önce birileri bana “Ebru günün birinde meditasyon yapacaksın, yaparken bir gün Konya’ya git ama Kasım ayında git, …falanca arkadaşınla git, diye bir his gelecek, sen de söz dinleyip gideceksin, hem de planladığın tarihten 5 gün önce feci şekilde ayağını incilttiğin halde vazgeçmeyip, kar-kış dinlemeyip gideceksin” deselerdi bırakın gülmeyi, sözün sonunu bile dinlemez, geçer giderdim!!!
Konya’ya gitmek istemeyeceğim falan değil ha, yanlış anlaşılmasın; “kim ben mi meditasyon yapacağım, imkansız beceremem ki, bana mı öyle hisler, düşünceler gelecek, mümkün değil, ben kimim ki!” diye inanmadığım için dinlemez, geçer giderdim!!!
Şükürler olsun ki 5 yılda çok şey değiştiJ Hızla da değişmeye devam ediyor!
Konya’daydım hafta sonu; o arkadaşımla, Kasım ayı bitmeden…
Yüksek hızlı treni kullandım ilk defa…
Konya’ya gittim ilk defa…
Görmem gereken yerleri –planladığım ve benim için planlanmış!- gördüm ilk defa…
Canlı sema gösterisi izledim ilk defa…
Harika yemekler yedim… (bu ilk değil tabiJ)
Karşılaşmam gereken insanlarla karşılaştım, tanışmam gerekenlerle tanıştım; kimine göre şekerci, kimine göre garip bir derviş Mehmet Ali amca gibi…
Eski bir dostumla karşılaştım; yemyeşil gözleri ve dört ayağıyla senelerdir görmediği sahibinin üzerine atlarmış gibi beni kucaklayan! ve doğru yol ayrımına kadar bizimle yürüyen isimsiz köpek dostumla karşılaştım…
…ve yapmam gerekenleri yaptım; huzurla ve sükûnetle onca kalabalığın içinde…
Niyeymiş gidişin derseniz, benim anladığım benim için olan!
Evrensel olansa Mevlana’nın yüce kalbinden çıkan sevgi ve bu yolda yürüyenlerin hepsine selam!
Sevgiyle kalın,

Ebru Tolan Karahasanoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder