Hani bundan 5 sene önce birileri bana “Ebru günün birinde
meditasyon yapacaksın, yaparken bir gün Konya’ya git ama Kasım ayında git, …falanca
arkadaşınla git, diye bir his gelecek, sen de söz dinleyip gideceksin, hem de planladığın
tarihten 5 gün önce feci şekilde ayağını incilttiğin halde vazgeçmeyip, kar-kış
dinlemeyip gideceksin” deselerdi bırakın gülmeyi, sözün sonunu bile dinlemez,
geçer giderdim!!!
Konya’ya gitmek istemeyeceğim falan değil ha, yanlış
anlaşılmasın; “kim ben mi meditasyon yapacağım, imkansız beceremem ki, bana mı
öyle hisler, düşünceler gelecek, mümkün değil, ben kimim ki!” diye inanmadığım
için dinlemez, geçer giderdim!!!
Şükürler olsun ki 5 yılda çok şey değiştiJ Hızla da değişmeye
devam ediyor!
Konya’daydım hafta sonu; o arkadaşımla, Kasım ayı bitmeden…
Yüksek hızlı treni kullandım ilk defa…
Konya’ya gittim ilk defa…
Görmem gereken yerleri –planladığım ve benim için
planlanmış!- gördüm ilk defa…
Canlı sema gösterisi izledim ilk defa…
Harika yemekler yedim… (bu ilk değil tabiJ)
Karşılaşmam gereken insanlarla karşılaştım, tanışmam
gerekenlerle tanıştım; kimine göre şekerci, kimine göre garip bir derviş Mehmet
Ali amca gibi…
Eski bir dostumla karşılaştım; yemyeşil gözleri ve dört
ayağıyla senelerdir görmediği sahibinin üzerine atlarmış gibi beni kucaklayan!
ve doğru yol ayrımına kadar bizimle yürüyen isimsiz köpek dostumla karşılaştım…
…ve yapmam gerekenleri yaptım; huzurla ve sükûnetle onca
kalabalığın içinde…
Niyeymiş gidişin derseniz, benim anladığım benim için olan!
Evrensel olansa Mevlana’nın yüce kalbinden çıkan sevgi ve bu
yolda yürüyenlerin hepsine selam!
Sevgiyle kalın,
Ebru Tolan Karahasanoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder