15 Aralık 2014 Pazartesi

HASTALIKLARI MI KONUŞALIM, ŞİFAYI MI?


Çocukluğum hastane koridorlarında geçti! Ama üzülmeyin hastalıklı bir çocuk olduğum için değil, rahmetli babam doktor olduğu için, oyun alanımdı adeta hastane bahçesi, koridorları. Bitmek tükenmek bilmeyen sorularım vardı, hastalıklara ve tedavilerine yönelik. Mikroskopta canlı mikropları incelemek, laboratuardaki kanlar, tüpler, petri kabındaki kültürler …adeta oyuncaklarımdı benim.
O zamanlar “sağlık” hastalanan birinin iyileşmesiydi ve babam bu konuda özeldi benim için. Arkadaşlarımın akrabalarının bile teşhis konamayan vak’a analizlerini babamla yapmak evde Doktor House dizisini sürekli seyretmek gibiydiJ
Şimdi düşünüyorum da hiçbir şeyin tesadüf olmadığı gibi benim de böyle bir babaya sahip olmam tesadüf değildi!
Aradan geçen yıllar sağlıkla ilgili konuları hep gündemimde tuttu ama benim aradığımın iyileşmek  değil de “iyi olmak” olduğunu çok sonraları idrak ettim.
Geçtiğimiz senelerde izlediğim bir sunumda yabancı konuşması şöyle bir cümleyi kurdu:
“Doctors are educated MEDICINE, how they can talk about HEALTH?!?

Orijinalini yani İngilizcesini yazmak zorundaydım ki kelimelerin eş anlamlarından ortaya çıkan esas vurgu net olabilsin. Çünkü batı dillerinin bir çoğunda tıbbın karşılığı ilaç olarak geçer. 
Neyse ki Türk Dil Kurumu’nda TIP'ın karşılığında bakın hala ne yazıyor: 
1. isim Hastalıkları iyileştirmek, hafifletmek veya önlemek amacıyla başvurulan teknik ve bilimsel çalışmaların tümü, tababet

Ne oldu da bakkal dükkanı açılır gibi diyaliz merkezleri açılmaya başlandı mahalle aralarında diye kimse sormadı, hala sormuyor! Kanser lafını bir dönemin cüzamı ile eş tutanlar artık grip kadar kanıksadılar da neyse ki teknoloji çok gelişti deyip rahatlatıyorlar kendilerini…
Hastalıkların çeşitleri de, hastalığa yakalananların sayısı da her geçen gün artıyor hızla. Mesela bundan 20 yıl önce otizm, çölyak,  erken ergenlik, alzheimer  bu kadar bilinen ve hatta evlerimizin içine girmiş hastalıklar değildi.
 “Ne oldu bize, ne zaman kaybettik bu kadar sağlığımızı, neden” diye ben sormayacağım! İnanın artık bu sorular bile o kadar boş geliyor ki bana. Son yıllarda uzun uzun sunumlar yaptım bu konuda. Nedenleri vurguladım ve hatta çözümleri… ve anladım herkesin yaşaması gerekenler var ve onlar yaşanana kadar gözlerindeki perde kalkmayacak, dillerindeki kilit açılmayacak, beyinleri adeta donmuş, çözülmeyecek.
Tabii siz merak ediyor olabilirsiniz bazı soruların cevaplarını, o zaman önce şöyle bir düşünün: Bastığımız yer toprak olmaktan çıkıp plastiğe dönüşmüşse, uyuduğunuzu sandığınız yatak sizi korumak yerine bir ağ gibi etrafınızı saran zararlı elektromanyetik dalgaları çeken adeta tabuta dönüşmüşse, soluduğunuzu zannettiğiniz havanın artık öyle ilkokul kitaplarında öğretildiği gibi %20’si negatif iyon içeren oksijenden oluşmuyor da, toz, toksik duman, ağır metaller taşıyorsa, bedeninizi beslediğinizi zannettiğin şey tavuk görünümlü beyaz lifimsi, domates görünümlü kırmızı topumsu, yoğurt görünümlü jelimsi maddelerse, kana kana içerken doyumsuz gelmesi gereken su midenizi bulandırıyorsa ve güneş günah keçisi ilan edilmişse hastalıktan başka konuşacak ne kalır?
Kendi kanımız, küpüne zarar veren sirke gibi asitle kaynıyorsa, bağırsaklarımız yüzyıllarca faydalı bakterilere ev sahipliği yapmışken, zavallıcıklar cebren ve hile ile yuvalarından çıkartılıp sürgüne gönderilmişse ve biz artık dost görünümlü düşmanlarla (zararlı bakteriler/mantarlar) aynı bedende yaşıyorsak, midemize yolladıklarımız daha yemek borumuzdan geçerken hızla maskelerini atıp gerçek şeytan kimliklerine bürünüyorlarsa, trafik bahanesiyle, geçim derdiyle, eş dırdırıyla…her an içinde bulunduğumuz stres ve yüreklerden çıkan öfke, hırs, korku, haset… ölümcül zehirli birer oka dönüşmüşse hastalıktan başka konuşacak ne kalır?
Çok şeyJ Şükürler olsun ki çok şey; gerçekler!
Gelin hastalık yerine, şifayı konuşalım. Yüce Allah’tan gelen sonsuz şifa enerjisini ve bizim bunu dünyevi şartlarda alma yollarımızı konuşalım! Toprağın, havanın, suyun ve güneşin gerçek enerjilerini konuşalım! Zihnimizin gücünü konuşalım! Kendi kendimizi şifalandırma gücümüzü konuşalım!
Yarın başlıyorum; toprağın enerjisiyle.
Sevgimle
Ebru Tolan Karahasanoğlu




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder